Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÜROKRATİK POSTALDAN, DEMOKRATİK PABUCA:

        Başbakan gibi diyelim ki, “Devlet şantaja, tehdide boyun eğmez; pabuç bırakmaz. Dağda öldürerek, cezaevinde ölerek devlete şantaj yapılmasına izin vermeyiz.”

        Bunu biz deriz de…

        Pekiyi, “tek başlı” bir yönetimde Başbakan’ın sorumluluğu nedir?

        Yani dağlarında öldürenlerin, öldürülenlerin olduğu; cezaevlerinde ölmeye yatanların, ölenlerin bulunduğu bir ülkede Başbakan’ın ve hükümetin Anayasal sorumluluğu “Pabuç bırakmamak” mıdır?

        Yürütme deyince, yürütmekten yahut yürümekten, aklımıza pabuç mu geliyor sadece?

        Ölmek pabuçtan daha mı ucuz?

        Yok ööle üç kuruşa beş köfte” diyen iktisat âlimleri, iktidar muallimleri bir hesaplasa…

        Ölüm kaç kuruş, pabuç kaç köfte?

        ***

        Açlık grevi, siyasi bir tavırdır.

        Arkasındaki siyasi anlayış ve talebi yahut örgüt iradesi altında hür veya mecburi tecelli etmiş ölüm iradesini takdir etmek zorunda değilsiniz.

        Ama açlık grevi aynı zamanda bir ölüm yolculuğudur.

        Bunu tespit etmek zorundasınız.

        Çünkü bu cezaevleri sizin sorumluluğunuzda; oradaki her bir kişi size emanet.

        Size sadece pabuçlar emanet edilmedi!

        ***

        Devlette devamlılık bu olsa gerek.

        Bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçiş dedikleri; 2000 sonunda “çok başlı” bir koalisyonla da cezaevlerini katliam ve ölümlerle donatmak; 2012 sonunda “tek başlı” yönetimle de ölümlere pabuç bırakmamak!

        Zaten ilkinin sorumlularına sonraki dönemde madalya verilmesinden mi anlamalıydık!

        Medyada devamlı utanmazlık ise şöyle bir şey:

        2000’de cezaevi katliamları için büyük medyayı, ünlü köşeleri iktidarın, MGK’nın, Gnelkurmay’ın, Jandarma Komutanlığı’nın, postalların propaganda bülteni, kanlı sesi haline getirip şimdi demokrasi memokrasi mırıldanmak…

        Yahut o günkü iktidarın ve devletin cezaevi tutumunu eleştirip bugün pabuca tapmak!

        ***

        Balkon aşırı yükselirken alttakileri mini minnacık görmek, hatta böcek görmek, pabucun altında ezilecek görmek budur.

        Postalın yaptığı da buydu.

        İnsanlıktan, vicdandan, temel hukuktan ürkmekte tereddüt etmeyen bir devlet…

        Cumhuriyetçi bürokratik postaldan muhafazakâr demokratik pabuca; ne büyük terakki!

        Söyleyeceğiniz şeylerden ziyade yapabileceğiniz bir şeyler olmalı.

        Not: Madem devlet ya postaldan ya pabuçtan ibaret…

        Adalet Bakanı’nın bayram öncesi cezaevinde görüşme, insani dokulu ikna çabası neydi?

        Terlikle mi gitti oraya?

        HEM BÜROKRATİK, HEM ANARŞİK:

        Hükümet Sözcüsü Çelik, Ankara’daki “Gazlı cumhuriyet” meselesi için, hem “Bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçişi hazmedemeyenler” dedi; hem de “Anarşik eylem. Kayıt, kural, nizam tanımamak” dedi.

        Bir kere “anarşik” tamamen “Bürokratik cumhuriyet” lugatı. Her türlü muhalifi, itirazı yıllarca öyle adlandırmış; eh Çelik de o dille yetişmiş. Büyük değişim işte bu!

        İkincisi, bir şey hem “bürokratik” hem “anarşik” olamaz.

        Anarşizmin kelime ve cümle manası zaten mekanizma olarak bürokrasiyi, devleti söndürmek.

        Oradakilerin ise muhtemelen böyle bir derdi hiç olmadı!

        BAYRAM İLE BAYRAK:

        CHP Genel Başkanı da kendince sıkı muhalefet yapıyor ama dili devlet dili.

        Elinde sadece Türk bayrağı olanlar tekmelendi” diyerek, tekmelenmemenin şekil şartını söylüyor! Aklının alamadığı, tekme değil; bayrak.

        Devletin topu vardı, biber gazı vardı, panzerleri vardı; yahu savaşa mı gidiyoruz” diye soruyor saf saf; devletin bu malzemesini ilk kez görmüş gibi. Başka mekân ve zamanlarda hep makul görmüş gibi.

        En güzeli de, “Bayram kutlaması için izin alınmaz. Bu bir kutlamadır. Ramazan Bayramı da böyledir, Kurban Bayramı da, 19 Mayıs Bayramı da” deyişi.

        Hocam, eğer inanırsan, Anayasa’ya göre toplantı ve gösteri yürüyüşleri için zaten izin alınmaz; sadece bayram ziyaretlerinde değil.

        Savunacaksanız, o ilkeyi, o maddeyi, o hak ve özgürlüğü savunsanız.

        Bir de Kurban’dan, Cumhuriyet’ten hemen, 1 Mayıs’ın üstünden hızla atlayıp 19 Mayıs’a sıçramış ki, bu da “Sosyalist Enternasyonal üyesi sosyal demokratlık” oluyor!

        Çünkü 1 Mayıs için müsaade istemek devlet şartıdır.

        Diğer Yazılar