Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kalkınma’yı herkes çok bilemeyebilir ama…

        Adalet bir de şöyle bir şöyle bir şeydir:

        Hatay’daki “hainler”i hemen bulabilen güçlü bir devletin, Uludere’deki “failler”i bir türlü bulamamasının yarattığı boşluktur.

        Bir duygudur…

        Adalet duygusunun eksikliğine dair bir şeydir.

        Ya da ne bileyim…

        Muğlak bir davada, “kendisine omlet için kırdırdı” diye, “Hazine’yi 91 kuruş zarara uğratmak ve devlet memuru nüfuzunu kötüye kullanmak”tan bir astsubaya 6 ay hapis kesilirken hemen…

        Kimi astsubay, çoğu ise acemi er, 25 askeri, kıdemli ve deneyimli astsubayın itirazına da rağmen gece yarısı zorla cephaneliğe tıkıp havaya uçmalarına sebep olanların tutuksuz yargılanmasıdır.

        ***

        Bakın tekrar söyleyeyim:

        Sözde haksız, yanlış emre itiraz hakkı olsa da; itirazından dolayı anında yargısız hapis ve hatta, amir marifetiyle ordudan atılması iki dudak arasında olan kölelerden bahsediyoruz!

        Ki bu militer otoriterlik, sivil otoriterliğin içinde de her gün, devlette, siyasette, kürsülerde, şirketlerde, hatta okullarda sürüp gider.

        Darbecileri mahkum etseniz de, darbeci otoriterlik devletin her hücresine sinmiştir; otorite olan herkesin işine, kolayına gelir.

        Militer kibrin sivil versiyonları; militer aşağılamanın sivil görünümlü şahinleri; militer had bildirmenin sivil kural ve kuralsızlıkları her yerde karşına çıkar.

        Kışlada hakkını, haysiyetini talep ettiğinde yargısız hapse attığı uzman çavuşu mesela; Bitlis’te genç bir kıza tecavüz davasında kollar; serbest bırakır.

        Pırpırını altta ve aşağı bulur kışlada; erkekliğini ve askerliğini çarşıda üstte ve üstün ilan eder!

        ***

        Devlet, yüce olduğu için, dört yumurtalık büyük soygun onun temizliğine leke düşürmüş olabilir…

        Devlet çok büyük olduğu için, üç, beş karanfil alerji yapmış olabilir.

        Bunu anlayabiliriz…

        Çünkü doğduğumuzdan beri biliriz.

        Fakat bir ötekine karşı konuşlanmış insanlar dahi aynı acıları çekiyorsa…

        Yani şöyle anlatayım:

        Uludere, mesela…

        34 köylü oracıkta uzanıp yatarken, devlet ve bağımsız yargı sınır ihlal eden ailelere ceza kesiyorsa…

        Aynı Uludere’de, herkes unuttu ama bombardımandan bir süre sonra bölgeye yollanan onca asker de, yorgun, bitkin bedenlerinin tıkıştırıldığı derme çatma korucu otobüsünde topluca yok olmuşsa…

        Onlar uçuruma düştüğünde o köylüler koşmuşsa…

        İşte Afyon’da, yumurta kırsa hapis alacak kıdemli astsubay, komutanın gece yarısı cephanelik emrinin yanlışlığını söyleyip hapisle tehdit edilmişse…

        O tehditle, gencecik askerlerle birlikte paramparça olmuşsa…

        Şaşırma ey halkım, nice acı kardeştir!

        ***

        Yani hocam…

        Adalet, neredeyse bombardımana müstahak görülen 34 köylünün de bulamadığı şeydir…

        Belki onlara karşı bilenmiş, ezilmiş, horlanmış, hakkı alınmış, ölüsüne dahi hukuku verilmemiş onca askerin de göremediği şeydir.

        Bu ülkeyi yönetenler, nasıl beceriyorlarsa, adaletin bu kısmını hep atlıyorlar.

        Herkese de atlatıyorlar.

        Adalet, “iç düşmanlar”ı yargılamadan ibaret büyük bir mahkeme haline geliyor…

        Muhakemeyi kovuyor mübaşir…

        Çünkü önce muhakeme olsa…

        Vicdan olur, akılla birleşir zaten!

        Bu eşitsizliklere, adaletsizliklere bakar da, kavrulur insan.

        Yazda da ayazda da!

        Diğer Yazılar