Sıddık Bilgin'den Sıddık Bilen'e… Ayıp tarihin kayıp insanları!
Sene 1984.
Belki sen doğmamıştın.
Belki o ölmemişti.
Belki umurunda bile değildi kayıplar.
Öğretmen Sıddık Bilgin Bingöl’de gözaltına alındı.
Jandarma karakoluna…
Sene 2013.
Sen çoktan büyümüşsün.
Koca adam olmuşsun.
Çoluk çocuk belki.
Belki çokbilmişsin.
Belki çok çekmişsin.
Belki yeni yeni keşiftesin.
Eski korucu Sıddık Bilen bir karakol yakınlarında kayboldu.
Hala kayıp.
***
Sıddık Bilgin’in üç çocuğu vardı.
Jandarma aldığında, üç çocuğun bir babası vardı.
İşkence üstüne işkence…
Baygın düştükçe su boşaltılıp üzerine, yeniden işkence yapıldı.
Üniforma içindekiler bir baktılar, işkencelerinden ölmüş.
Askerlerin başında Yüzbaşı A. Şahin.
Muğla’dan gelmiş.
Muğla’da bir terziye yaptığı işkence ve makata cop sokma ve emriyle evin kadınlarına taciz ve tecavüz iddiaları devrin Başbakanı Özal’a kadar bile ulaşmış.
Muğla’dan mahkumiyeti bile yanına kâr kalmış.
Her devirde iki dudak arasında, şimdi post-modern zamanda Twitter’da bir kelime yazdı diye ordudan asker atan TSK düzeni, onu Bingöl’e, adeta Sıddık Bilgin cinayetine tayin etmiş.
Sıddık Bilgin ellerinde ölünce, emretmiş Şahin: Cesedi araziye taşımışlar.
Yüzükoyun yatırmışlar.
Yüzü toprağa yapışmış.
Bir telsizden anonsa başlamışlar, “Terörist kaçıyor, vurun” diye. Ki öyle sanılsın.
Sonradan mahkemede verilen ifadelere göre, kırk kadar er, erbaş, astsubay, subay yere yüzükoyun yatırılmış cesede, sırtından mermi yağdırmış.
Bir er “Hep birlikte delik deşik ettik” diye zapta geçirmiş sonradan.
İşkencede ölen öğretmenin cesedini, kaçarken vurulanın delik deşik cesedi olarak alıp Jandarma karakolunun bahçesine gömmüşler.
Hem de işkenceye nezaret ettikten sonra bir de çakma otopsi raporu hazırlayan doktor H.E. eşliğinde!
Ailenin, kimi gazetecinin ısrarlı takibiyle mecburen araştırıldı Bilgin vakası.
7 ay sonra ceset karakolun bahçesinde bulundu.
Bir günde kaybolan, cesedi 7 ay sonra bulunan bir insanın hayat hakkı için açılmış dava ise 7 yıl sürdü.
Sanırım Şahin o arada terfi bile etti; hatta Astsubay okuluna öğretmen olması dahi uygun bulundu.
Diğer askerler masum bulunurken onun aldığı hafif bir ceza da uçup gitti!
Sıddık Bilgin olayının aydınlatılması, cesedin bulunması, 12 Eylül sonrası “Kayıplar Tarihi”nin ilk önemli vakalarındandı.
Sonrasında binlerce insan kaybedildi. Birçoğu bulunamadı bile.
Birçok çocuk da.
İşte 13 yaşındaki Seyhan’ın kemikleri de 18 yıl sonra bir asit kuyusundan çıktı.
Sıddık Bilgin yok edildiğinde Sıddık Bilen galiba 5 yaşındaymış!
Böyle kayıpların artık ortadan yok olduğu sanılan bir yeni zamanda, 35 yaşında, dört, belki beş çocuk babası olarak 2013 yazında kayboluverdi o da.
***
Burası 75 milyonluk bir ülke.
Ne Taksim’den ne Kazlıçeşme’den ibaret elbet!
Buranın kaybını, acısını, kayıp tarihini, resmi şiddetini eksiksiz, ayrımsız kavramak, hissetmek gerek.
Ya tam duyacaksın…
Ya tam uyuyacaksın!
***
O vakit, artık buluşan iki Ahmet; Ahmet Kaya ile Ahmet Erhan, iki Sıddık ve tüm kayıplar için de birlikte okusunlar o şiiri, o şarkıyı:
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum
Bugün de ölmedim anne.
Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugün de ölmedim anne.
Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgâr, beline dolandığında bir dalın
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugün de ölmedim anne.
Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir, nereye gider?
Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar
Bugün de ölmedim anne.
Not: Sıddık Bilgin cinayeti için en önemli kaynak: Timur Türkan-Müjdat Bilgin, “Öğretmen Sıddık Bilgin Olayı: Bir İşkencenin Anatomisi”, Doz Yay.