Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        O söz “adım çıkmış dokuza, inmez sekize” miydi?

        99999999, 100 milyon doların bir parmak altında, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, kaynağını ve sebebini açıklamadan doğruladığı dolar transferi:

        “Yurtdışından bu miktar gelmiştir!”

        Kime? Başbakan’ın oğlunun da yönetiminde bulunduğu vakfa.

        Nereden? Royal Protocol’dan?

        Kim bu? Önce bir “şirket” sanılan; basbayağı Suudi Kralı’nın sarayı, Protokol Dairesi.

        Kral’ın “bir demokrasi ve hukuk devleti” olan ülke işlerine, din işlerine, insan işlerine hüküm verdiği, şikayetlerin de ulaştığı “Divan”ın asli parçası.

        Yıllarca Muhammed el Tubayşi tarafından yönetilip yakın zamanda Abdülaziz el Akili’ye emanet edilen Kral’ın gündelik eli, kolu!

        ***

        Demokratik hukuk devleti olan bir devleti yöneten seçilmiş başbakanın yakınlarının vakfına, demokrasiyle ilgisi olmayan bir hanedanlığın yönettiği bir devletin merkezi olan saraydan neden 99 milyon 999 bin dolar gelir?

        ***

        “Sebep”e dair bir iddia Taraf’ta Ertan Altan imzalı haberde vardı; CHP’li Tanrıkulu bunu da Arınç’a sordu:

        Bu para onca zaman sonra yeniden imar izni verilmiş Sevda Tepesi ile mi ilgili?

        Sevda Tepesi öyle bir tepe ki, ülkenin son 30 yılında hatırı var!

        ANAP’lı Dalan ile onu “Ergenekoncu” sayan iktidar döneminin aynı tasa ve kıvançta buluştuğu Boğaziçi şen gönüller diyarı!

        Bugünün Suudi Kralı o vakitler Ulusal Muhafız Komutanı idi.

        Boğaz’da en muhafaza edilesi tepe muhafazakârlarca ona sunuldu.

        Belediye başkanlığına Sözen seçilince imar durduruldu. “28 yıl sonra” da imar Kral’a arz edildi.

        Hakkında fezleke olan, Başbakan kabine dışı bırakınca “Her şeyi onun bilgisiyle yaptım” diyerek istifa eden, sonra etmeyen, sonra eden, sonra etmeyen Erdoğan Bayraktar o sıra demiş ki, “Adam 20 küsur yıl önce 27 milyon dolar ödeyip almış. Yazıktır. Sadece 4 adet villa yaptıracak.”

        “Yazıktır” dediği, TOKİ Samsun evlerinde su basman altı kapıcı odasında boğulan çocuklar değil; dünyanın en kara zenginliğinin sultanı!

        90’ına gelmiş zaten, o 4 villa da artık hanedanda kime kalacak kime yetecekse artık!

        Boğaz’a hakim tepe Kraliyet’in nasıl bir parçası olacaksa!

        Neyin bedeli, neyin diyeti ise!

        İşte o arazinin eski hissedarlarından kimi, “O satış tehditleydi. 27 değil sadece 1 küsur milyon dolardı” gibi iddialarla yargıya gidince, Tepe ile Tape arasındaki zamana düşen 99 milyon 999 bin dolara dair yeni kuşku ve sorular ortaya çıktı.

        ***

        Meraklı isen şu da bir soru esasen:

        Suudi Sarayı’nın (ve Katar’ın) parası Türkiye’nin Suriye’de demokrasi sevdasına ne kadar bulaştı?

        Öyle ya, demokrasiyle alakasız, Arap baharından nefret eden, Bahreyn’de bahar geldi diye sokağa çıkanları katleden Saray; Suriye’de insan hakları, demokrasi, özgürlük mücahidi!

        Çok sayıda iddia, Saray’ın Türkiye’den faaliyet gösteren “muhalifler”i finanse ettiğini, istihbaratın başı Prens Bandar bandıralı her tür silah, para, eleman akışının teşvik edildiğini söyleyip duruyor.

        Hatta kimileri, Prens’in muhaliflere “İsrail’den kimyasal temin ettiği” yalanına bile sarıldı!

        ***

        İki nokta var ki, kafa karıştırıyor tabii.

        İlki: Türkiye ile S. Arabistan “Mısır darbesi”nde başta tamamen ayrı köşelere koştu.

        Saray’ın Bandar’ı darbe organizatörüydü; Ankara Mursici.

        Bırak darbeye darbe demeyi, S. Arabistan darbeyi darbe yaptığı halde, Ankara o Saray’ı kınayamadı.

        Zaten dört parmak da şu sıra yere bakıyor gibi!

        Bir de İran çelişkisi var tabii!

        S. Arabistan’ın esas derdi zaten İran ve Şii blok! ABD İran’ın nükleer meselesinde patinaj yapınca darıldı. Obama da Saray’a koştu geçenlerde.

        Türkiye ise İran’la ayrıcalıklı ticaret yaptığı gibi, rezalarla da altın yumurtladı!

        Hani ideolojik bakınca kafa karışıyor ama…

        Bir, iki yıl önce İngiltere’de bir davada ortaya çıkan “tape” Saray’ın nasıl oportünist ve “bıçkın tüccar ile sinsi politikacı, ” olduğuna dair küçük bir not.

        Ürdünlü bir işadamı, ortak iş yaptığı S. Arabistan eski Savunma Bakanı ile oğlundan şikayetçi oluyor.

        Lübnan’daki (Şii) Hizbullah’ın parasını da akladıklarını öğrenip itiraz edince prenslerin “Kellesini kesmekle, cesedini parçalara ayırmakla, ailesini öldürmekle tehdit ettiğini” söylüyor. Zaten hepsi telefon kayıtlarında.

        “Tapeler” Saray delikanlısının telefon tehditlerinden oluşuyor. Diyor ki bir yerde:

        “Kimle istersek iş yaparız. Hizbullah, Mafya, Yahudiler hiç fark etmez.”

        Bu epey hususu çok açıklayıcı bir “realizm” zaten!

        ***

        Cumhurbaşkanı Gül de diyor ki:

        “İnsan, ilişkilerini Allah ile nasıl kuruyorsa, çevresindekilerle de öyle kurmak zorunda. Herkes gibi bizler de ağır samimiyet sınavlarından geçiyoruz. İslam ülkelerindeki geri kalmışlığın nedeni otoriter rejimler!”

        İster gül, ister samimi ol artık!

        Diğer Yazılar