Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Demokrasi; başbakanların kendilerine yapılmasını istemediklerini, başkalarına da yapılmamasını istemeleri olabilir.

        Demokrasi; başbakanların kendi çocuklarının başına gelmesini istemediklerini, başkalarının çocuklarının başına gelmesini de istememeleri olabilir.

        ***

        Esasında insanlık (ve kutsal kitaplar da) bunları söylemek için, belki Atina demokrasisi ve Roma cumhuriyeti hariç, ille de bugünkü demokrasiyi beklemedi.

        Hoş, tarih tamamen öyle mi cereyan etti? Yok!

        ***

        Başbakan Anayasa Mahkemesi’ne, mahkemelere “duruma göre” çok kızıyor.

        Geçen günkü “Kendine ait bir hukuk!” yazısı ona dairdi.

        Bazı polise de öyle.

        Dinleme gerekçesiyle tutuklanan polisler serbest kalınca, Başbakan çok sinirlendi.

        Öyle şeyler söyledi ki, “benim kahraman polisim”in hakikaten bir mülkiyet ilişkisi olduğu ortaya çıkıyor.

        “İktidara ait değilmiş” gibi yapanlar kafadan suçlanıyor…

        “İktidara ait” ama aynı zamanda “suç” işleyen ise “kahraman” olabiliyor!

        ***

        Tamam. “Yürütmenin başı”nın buna gönlü ve hakkı var diyelim.

        Çocukları vurulan, kör bırakılan babalar ne yapacak o zaman?

        Demokrasi, bu iki baba türü arasındaki…

        İktidar babaları ile sıradan babalar…

        İktidar anaları ile halktan analar…

        İktidar çocukları ile sokaktan çocuklar arasındaki mesafenin kısalığıyla doğru orantılı; uçurumuyla ters orantılı.

        Başkalarının çocukları vurulurken, düşerken ezilirken infial etmeyip kendi başınıza gelende, hatta gelemeyende dahi köpürmekle aşırı ters orantılı!

        ***

        Bunu bir de polis açısından düşünmeli elbet.

        Ne kahraman diye kutsarken, ne çete diye suçlarken; bir günde üç polis intiharının bile sebebini asla düşünmemiş, dert etmemişseniz; polis devletiniz, sıradan polisin devleti bile değildir.

        Devlet sizin, polis sizindir ama imtiyazlılar haricinde, polis de hayatın ve işin, hiyerarşinin ve baskının şiddetine maruz bir ezilendir!

        Polis bunu kendi açısından da düşünmeli elbet!

        ***

        Roma’da iktidar karşıtı gösteride bir polisin yere düşen kadının üzerine basarken görüntüsü ortaya çıktı.

        Ne Başbakan, ne İçişleri Bakanı, ne Emniyet Genel Müdürü ilk refleks olarak yerdeki kadını suçlayabildi.

        Emniyet Müdürü, “Yere düşen kadına basan, cezalandırılması gereken aptal bir polisimiz” dedi.

        Hiçbir yer cennet değil. Hele faşizmleri, Gladio’ları hatırlarsak!

        İtalyan filmi Diaz, 13 yıl önce Cenova’daki “Zenginler Zirvesi” protestolarında patlayan polis şiddetini, insanlar uyurken okula yapılan baskındaki vahşeti, suçlu polislerin gizlenmesini, sahte delil imalatını, işkenceleri, tacizleri, tecavüz tehditlerini, polis faşizmini, insana ihanet eden doktorları, vicdanlı kimi polis ile savcının da nasıl kuşatıldığını (eksikleriyle de olsa) anlatıyordu

        Ama kimse film için “hain” demiyor.

        O günlerden yahut bugünkü şiddetten gururla söz etmek biraz utanılacak bir şey!

        Nitekim hapisten Berlusconi inayetiyle zaman aşımıyla kurtulan 3 polis şefi yenilerde ev hapsi cezası aldı.

        Film zaten, “Demokrasi ciddi kesinti, adeta darbe günleri, savaştan sonra bir Batı ülkesinde demokratik hakların en ağır biçimde askıya alınması ” diye başlıyordu.

        ***

        Mesele bu zaten:

        “Kendine at bir polis” ve şiddeti her yerde mümkün.

        Önemli olan adını koymak.

        Başka çocuklara mermi, cop, gaz, kapsül, tekme, tokat, hakaret olarak inince kahraman deyip…

        Kendi çocuklarınızın gölgesine bile dokununca çete diyorsanız…

        Yürütmenin başı olabilirsiniz, yüzde 45 alabilirsiniz, kendinizi polisin patronu, sahibi de sayabilirsiniz…

        Ama buna demokrasi demek zor olur!

        Dersiniz tabii; lakin sadece sizin demokrasiniz olur!

        ***

        1 Mayıs için Taksim tavrı da öyle bir şey.

        Bir kolektif tarih var, ortak hafıza var, en azından toplumun bir kesimi için gelenek var; bir de hepsi size ait meydanlar, yollar, sokaklar!

        Bir Anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı var; bir de sadece size ait, sadece sizin bahşedebildiğiniz haklar!

        Diğer Yazılar