Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eskiden böyle değildi.

        En azından benim ömrüm süresince 25-30 milyonun babası olmakla yetinirdi babalar.

        Kenan Evren adında bir baba mesela, hakikaten “milletin yüzde 90 küsuru”nun babası oldu ki, biz bunu “milletin yüzde 90 kusuru” diye de yazabiliriz; ancak 45 milyonun babasıydı.

        Küsurat saydığı kimilerini astı, kimilerini sürdü, ama netice ortada.

        Yeni cumhurbaşkanı 77 milyonun babası olacak.

        ***

        Başbakan mesela, 68 milyonun başbakanı olarak başladığı yolculukta, ki beraber ıslandık yağan yağmurda; şimdi 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağını ilan etti.

        Bu hesabı nasıl yapıyorlar, bilmiyorum.

        Sanırım şöyle.

        Tabii ki 77 milyon oy vermemiş oluyor.

        77 milyonun seçmen olan 40 küsur milyon kadarı oy veriyor ama onun da diyelim “evde zor tutulan ellisi” bir yana, “eli zorla tutulan ellisi” öte yana gidiyor.

        Fakat 77 milyonun babası oluyorsunuz.

        Hayır; babayı kaba mecazi manada kullanmıyorum.

        Yani başkan babası oluyorsunuz.

        ***

        Tahminimce, şu demek isteniyor:

        20 milyon oyla 77 milyonun başkanı.

        Tabii ki demokrasinin sandık manası bu zaten.

        Öteki kafadan Evren oluyor.

        Fakat tahmin ikiye ayrılıyor:

        1. Herkese eşit mesafedeyim; herkesi gözeteceğim.

        2. Herkesin tepesindeyim; herkesi gözleteceğim, herkese başbakanlığımı özleteceğim.

        ***

        Şimdi, cumhurbaşkanı seçilene kadar herkes masumdur karinesinden yola çıkarsak, ikinci şıkkı kenara koyalım.

        Silmeyelim de, az kenarda dursun.

        Geriye çok şık olan ilk şık kalıyor.

        Hakikaten, elimizdeki istatistiki veriler, başbakanın herkese eşit mesafede olduğunu gösteriyor.

        Sorun “Herkes”in kim olduğunda!

        ***

        Misal; “herkesin, 77 milyonun cumhurbaşkanı” vizyonu tanıtımına, sermaye sınıfı kadar işçi sınıfı da davet edilmiş.

        İşte bir veri.

        Fakat işçi sınıfından misal, anladığım kadarıyla DİSK pek tercih edilmemiş.

        Düş 77’den onu.

        Misal; bakıyorum Başbakan’ın uçağında beraberinde zati eşya, zayi gazeteci, başbakanlık bayii olarak taşınan kıymetli medya mensuplarına.

        Hakikaten hepsine eşit mesafede durmaya özen gösteriyor Başbakan; kimi yanaşıp yılışıp arkasından ekrana el sallasa dahi.

        Lakin kabin ekibi bile daha sık değişir uçaklarda; Başbakan’ın medya “crew”u hep aynı.

        Hep aynı kemerle bağlanmış benzer kargo!

        TV’de soru sormaya tayin edilen onlar; hiç soru sormamaya mahkum olan, onlar.

        Yani, 77 milyonun cumhurbaşkanı adayına göre; başka milyonları iyi kötü yansıtan veya onlara da hitap eden büyük veya daha mütevazı gazete ve TV’ler asla uçağa ve sefere çağrılmıyor.

        Misal; Roboski köylülerini uçakla bombalayabilirsin ama muhalif bir Kürt gazeteci Başbakanlık uçağına binemez!

        Düş onları, okurlarını, izleyicilerini de 77 milyondan!

        ***

        Daha vizyonda ve televizyonda 77 milyondan temsilciler ayrılmış, ayıklanmış, elenmiş.

        Nasıl olacak 77 milyonluk büyük ihale!

        O vakit, kenarda duran şık yanaşıyor.

        77 milyonun cumhurbaşkanı demek; 77 milyonu temsil eden, 77 milyonu eşit sayan; 77 milyonu ayırmayan, kayırmayan, ayıklamayan bir beyden ziyade…

        77 milyona da hükmeden bir efendi.

        ***

        Sandık meşruiyetinin hep tek taraflı yontulması da bu yüzden.

        Demokrasi biraz sahici olma gayretindeyse…

        Meşru olan, sandığın tamamıdır.

        Sadece sizin düğün sandığınız değil.

        Ona çeyiz sandığı denir o vakit.

        Biraz kendine saygısı olan bir demokrasi, sandığın tamamının meşruiyetine dairdir.

        Yani, sandıktaki sonuçlara göre birilerini belli mevkilere seçtiği, bir iktidar oluşturduğu gibi…

        Sandıkta başka oyların, başka insanların, başka fikir ve tarzların da bulunduğunun sürekli farkında olmasıdır.

        Kendi sandığını açıp düğün yaparken, öteki sandıkları sanduka gibi toprağa gömmek, yok saymak ve yok etmek midir yetmişyedimilyon!

        Zannımca, hep meşruiyet derken, bir sultan, bir vezir, bir de Meclis-i mebusan ile Meşrutiyet’in de kulağı çınlar.

        Diğer Yazılar