Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Keşke “kadınların toplum içindeki yüksek kahkahası”ndan ziyade “ülkenin haysiyetinin emanet edildiği şahsiyetlerin aile içindeki kısık sıfırlama sesi”ne de taksaydınız…

        O vakit, “ahlakçılığınız” hakikaten “etik” bir hissiyat da taşırdı Sayın Arınç!

        Öyle ya, etik dediğin, önce doğrulukla, dürüstlükle filan ilgili.

        Diyorsunuz ya, kişilerin tasvip etmediğiniz özel veya kamu önündeki hayatı için, “İnsanların etik davranışlar içinde bulunması gereği” diye!

        ***

        Etik bir yana…

        Ahlak ölçülerinizin içinde bin türlü hayat tarzı yargılanabiliyor; lakin yalanın ve tamahın günahkârlığı bir türlü kapsama alanına giremiyor.

        İnsan canına kastetmenin, can alan piyasalara yahut siyasalara eskortluğun günahı bir türlü sızamıyor.

        Farz edin ki, bir siyasetçinin toplum üzerindeki etkisini hiç umursamadan, size göre uç noktadaki bir kadını “direk”ten toplum önüne attınız.

        Çok iyi yaptınız!

        Lakin o direğin dibine de bir bakın…

        Acaba orada 5 ayda erkekler tarafından öldürülmüş 200 kadın da yatıyor mu diye.

        Tasvip etmediğiniz kadınlar mı öldürdü onları diye.

        Her yıl işyerlerinde bin işçinin ölümüne, Soma’da 301 madencinin gömülüp 432 çocuğun yetim kalmasına “Direği gördüğünde dayanamayıp direğe çıkanlar” mı yoksa “Parayı gördü mü dayanamayıp arsızlığın, tamahın, ihtirasın zirvesine çıkanlar” mı sebep oldu diye.

        ***

        İnsanları maymunlaştırıp hep başka bir şey gösteriyorsunuz…

        Yoksulluklarının, ezilmelerinin, horlanmalarının, aşağılanmalarının sebebi oymuş gibi.

        Oysa aha işte…

        Çok övdüğünüz, sözde ölü işçiler için çıkarılan yasanın torbasına bile avanta prim eklediğiniz, kefil olduğunuz, paydaş olduğunuz bir madende can verdi onca işçi.

        Kısık sesle elden ihale verdiğiniz tersane başının gemicikleri önünde yere serildi işçiler.

        Öyle ya…

        34 köylüyü bombalamanın, 25 askeri cephanelikte parçalamanın, ruhsatsız atölyede 21 işçiyi havaya uçurmanın, “tüketim ve rant hastalığı”nın seri inşaatı AVM’de 11 işçiyi naylon çadıra tıkıp yakmanın herhangi bir “etik” sorunu yok.

        Olsaydı birileri en azından istifa ederdi…

        Biz de hiç değilse bu dersten istifade ederdik!

        ***

        Şimdi yargıladığınız, mahkemesini ayarladığınız, “içeride bol vaktin olur, cüzleri bitirirsin” diye yargıya önyargı biçtiğiniz polisler; suçlandıkları “sahte delil, yasadışı dinleme, özel hayatların içine girme ve içine etme” ameliyesini evlerinde mi yaptılar, yoksa elinizdeki devlet birimlerinde mi?

        Kasalar, kutular, kısık sesler, sıfırlar dinlenene kadar bunu hiç dert ettiniz mi?

        Böyle bir utanç, o bir yana açık hukuksuzluktan herhangi birinize bir pay düşmüyor mu hiç?

        Tepe tepe kullandığınız, ne isterlerse verdiğiniz herkes kirliyken siz nasıl böyle tertemiz kaldınız?

        ***

        İkide bir kendinizi toplumun ahlak timsali, ahlak hocası, etik koçu ilan edip herkese dersler veriyorsunuz.

        Sandıktan öyle bir yetki alınmaz.

        Allah’tan hiç alınamaz!

        Sandıktan aldığını iddia edersen, demokrasi sirk olur; diğerinde ise bildiğin şirk olur.

        Yani bunun ne demokratik meşruiyeti var ne de…

        Toplum cemaat değildir. Toplum bin bir renklidir.

        Her renk, inançlıysan Allah indinde, yok öyle değilsen tarih nezdinde yaşar, direnir, hak ve adalet arar; haysiyet ve saygı talep eder.

        Hiç kimsenin ne ömrü ne gücü, insanlığın bin bir rengini silmeye, kazımaya, sadece kendine benzetmeye yeter.

        Siz hakikaten etik metik peşindeyseniz…

        Önce piyasanın öldürdüğü yüzlerce insana; kasanın yuttuğu yüz binlerce hayata; yasanın adalet dağıtmadığı milyonlara; kadınları hizaya sokmaya çalışan erkeklerin katlettiği yüzlerce kadına;, mermilerle, kapsüllerle, iş tuzaklarıyla, hoyratlıklarla, bombalarla, kireç kuyularıyla canı alınmış çocukların hatırasına; ezilen, horlanan, intihara sürüklenen binlerce askerin sessiz çığlığına saygıyla başınızı bir öne eğiniz!

        BM’ye ders!

        İsrail yine okul vurdu; üstelik Birleşmiş Milletler Okulu.

        Adeta BM’ye tarih dersi vermek için!

        Çünkü BM, artık hangi milletler birleşmişse, yarım asırdır İsrail’i kınayan, işgale işgal diyen kararları bile uygulayamayan, uygulatamayan, bunu mesele yapmayan Birleşmiş Utanç Kulübü.

        Hayatlarını, umutlarını kendi adını taşıyan bir okula yazdırmış çocukları dahi koruyamayan, Wall Street plaza ve piyasaları arasında kaybolmuş acizlik ünitesi!

        Diğer Yazılar