Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazı şeylerin zamanlaması manidar…

        Bazı şeylerin de zamanlanamaması!

        “Seçilmiş” Başbakan Davutoğlu’nun kongredeki manifestosu “restorasyon” üzerineydi.

        AKP’nin 12 yılda “devrim”den “reform”a, “reform”dan “restorasyon”a gelişi ilginç bir süreç zaten…

        Ama bu yazının sorusu o değil şimdi.

        Davutoğlu “ahlak… yolsuzluk… tüyü bitmemiş yetim… paralel yapı”nın kesiştiği bir noktada, konuşmasında baskınları ve tapeleri kast ederek şöyle demeye getirdi:

        Bunu üç seçim öncesi bir dönemde yapmaları manidar!

        Yoksa yolsuzluk başka!

        ***

        Ben konuşmanın hiçbir yerinde “montaj, dublaj” lafı duymadım.

        Tam tersine, içerikten ziyade “zamanlama” üzerinde duruyordu.

        O zamanlamadaki kastı, komployu, kumpası söylüyordu belki; ama o tapelerin, fezlekelerin, iddiaların içeriğine dair tek kelime etmeden.

        Çünkü o sırada atıf yaptığı tape türü kendisinin de dinlendiği “devlet işleri” değil, daha ziyade mahdumlar, sıfırlar, kasalar, kutulara dair olanlardı; tabii böyle “madde madde” sıralamadan.

        ***

        Türkiye’nin yeni başbakanı, toplumu ikiye bölen, büyük gerilimler yaratan, kurumları altüst eden bir “süreç”le ilgili olarak, elbet “paralel”e onca laf etti…

        Lakin “akçalı tapeler” konusunda sadece “zamanlama”ya dikkat çekti.

        Vallahi bunu ne kadar düşünerek, ne kadar fazla düşünmek istemeyerek yaptı, bilmiyorum ama öyle oldu!

        ***

        Bir daha sıralayayım:

        Yeni başbakansınız…

        Kürsüden manifesto ilan ediyorsunuz…

        Baştan aşağı liderinize sadakat…

        Lakin baştan aşağı da “restorasyon”.

        Yani “bozuk, çürümüş, eskimiş, köhnemiş, dökülmüş, yamulmuş bir şeyler”in onarımı, restore edilmesi, eski güzel haline getirilmesi hatta.

        Manifestonun bir bölümü “paralel ile mücadele”, tamam…

        Lakin akçalı bölümünde ne “dublaj, ne montaj” geçiyor. Ne TÜBİTAK raporu filan var.

        O bölüm, neredeyse içerikleri kabul eden, sadece “üç seçim öncesi zamanlaması”nı manidar, ben diyeyim ki “kalleşçe” bulan bir tavır.

        Yoksa “kimse evinde para istiflemedi, kimse sıfırlamadı, iktidar mahdumları akçalı işlere hiç bulaşmadı” gibi bir şey yok, yok, yok!

        Bunu, siyasi biat, itaat ve itikadı ne olursa olsun, Davutoğlu’nun “akademik dürüstlüğü”ne, Ülker ailesine kızı gelin gitmiş olsa bile hayatında işadamı olmadığına, fazla para saymadığına veya belki de parayı fazla saymadığına mı vermeli, bilmiyorum.

        Ama öyle.

        “Paralel yapı komplosu”na bindirirken bile, “Sıfırlı kapı savunması”na girmedi!

        ***

        Şunu da diyebiliriz, belki de unuttu…

        Belki de unutmak istemiyor.

        Belki de, söyleyemediği şeyler olduğu için, başka şeyleri de söylemek istemiyor.

        Yoksa zaten garip bir durum var:

        Akçalı tapelerin kimi aktörü yükselirken…

        Dört bakan, fiilen azledilmiş durumda!

        Hem dün, hem bugün.

        Onların itibarı iade bir yana; yerlerde.

        Cumhurbaşkanı biraz da onların üzerine basarak yürüdü bu yollarda ve yağan oylarda.

        Yani herhangi bir AKP’linin dahi en saf halinde soracağı soru ortada:

        Madem her şey yalan, her şey kumpas, her şey dublaj, montaj…

        Bu dört bakan neden artık bakan değil?

        Onları sırtından usulca (aslında bir anda) atarak hafiflemiş bir balonun Kapadokya semalarında uçuşu gibi bir şey bu.

        Tut ki, oradan da “balkon konuşması” gibi bir “balon konuşması” yapılıyor…

        Deniyor ki…

        Zamanlama manidar!

        Yoksa ne “bunlar dublaj, montaj yaptı” var…

        Ne de “Kutu da yalan, kasa da yalan, sıfırlama da yalan” diye bağıran bir yeni başbakan!

        Belki de restorasyon böyle bir şey!

        Diğer Yazılar