Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan Davutoğlu’nun önünde şöyle iki “kötü miras” var:

        Biri, bizzat kendisinden de kaldı; Işid meselesi.

        Diğeri, selefinden kaldı; fezlekeler!

        ***

        Birincisi, kendisinin de hayali olan “Sünni Blok” uğruna yapılanların, Ortadoğu’da binlerce cana daha mal olması…

        İkincisi, kendisinin uzak göründüğü akçalı münasebetlerin fezlekelere de yapışmış kayıtlarının mallığı!

        ***

        Şu anda dış işinde “ABD baskısı” yiyen, buna açık tavır da alamayan ama top çevirmekten başı dönen bir devlet var.

        O büyük hayalin ortakları; “Şii Blok”a, İran ve Suriye’ye karşı S. Arabistan, Katar, Mısır, Türkiye “Sünni öncülüğü” kuruldu zannedenler darmadağın.

        Demokrasilerden, demokratik hareketlerden, seçimden, sandıktan, insan haklarından, yoksulların sesinin duyulmasından, bahardan hiç hoşlanmayan Suudilerle “demokrasicilik” oynayabileceğini zanneden büyük bir yanılgının faturası var o masada.

        Körfez, özellikle Katar parasıyla “lejyoner kampı”na döndürülmüş bir ülkenin yükü.

        “Sünni Blok” dediğin, artık bir ötekini halletmekte, tasfiye etmekte olan bir hesaplaşma.

        Ne Erdoğan ne Davutoğlu; arkasında, yanındaymış gibi göründükleri Mursi’nin kanlı (Suudi yapımı) darbeyle gidişine dair hiçbir şey öngörememişti!

        Suudi ve Mısır ordularıyla tatbikat yap; askeri sırlarını paylaş…

        Sonra o iki ordu, senin kolladığını sandığın seçilmiş cumhurbaşkanını devirsin!

        ***

        Hazin olan, “Sünni Blok” diye diye, Türkiye’nin elinde kala kala, elindeki onca kanıyla bir Işid’in kalması.

        Müslüman Kardeşler’i ve türevi denen “Sünni” örgütleri temizlemeye öncelik vermiş Saraylar önünde adeta apışıp kaldı Türkiye.

        Son Katar bile istasyondan kalkıp gidiyor!

        Ve Işid’i “Sünni direniş”in kalbi sayarak sayıklamaya, yutkunmaya, lafını sakınmaya, kekelemeye devam ediyor büyük devlet!

        ***

        Bu sadece tarihi, diplomatik fiyasko değil…

        Aynı zamanda, birbirini katleden onca Ortadoğu insanının daha büyük bir kan gölünde çırpınmasına yol açmış tarihi bir felaket.

        ABD’nin, Batı’nın, sarayların, despotların büyük vebali elbet…

        Ama Türkiye’nin de!

        Kendini “bölgesel lider” sanıp ABD’nin tekrar bölgeyi bombardımana koştuğu bir sürece paspas olmak da ayrı tarihi başarı!

        ***

        Diğer meseleyi ise, sesler yok oldu diye Başbakan “Yok oldu, bitti” mi sanıyor?

        Tayin edilip genel başkan (ve başbakan) seçildiği tek adaylı kongrede bir sözü vardı.

        Daha dün gibi değil, basbayağı dün.

        “Yolsuzluk tapeleri” için, içeriklerini açıkça reddetmeden, üzerine basa basa “montaj, dublaj” demeden, “Üç seçim öncesi zamanlamaları manidar” dedi.

        Tamam, zaman ayarlıydı belki!

        O zaman geldi geçti.

        Şimdi zarfın tarihini bırakıp mazrufun tarifine gelelim.

        İşte orada, en yeni ortaya çıkanlardan birinde, kendisinin de kabine arkadaşı olmuş Şehircilik Bakanı’nın, eski başbakanın oğlunun vakfına arazi vermesi için, inşaat ağasına şeyetmeleri var.

        Başbakan sorumluluğu, akademisyen titizliği ve ahlak yüceliği ile, Davutoğlu buna da ıslık mı çalacak?

        Tamam, paralel, maralel; işte kimi polis gözaltında.

        Göz önündeki bu rezalet ne pekiyi?

        ***

        Davutoğlu’nun masasında gözlerini dikmiş ona bakan bu iki mesele, yani biri dış, biri için de içi, nasıl birleşiyordu, unuttunuz mu?

        Türkiye’yi “Sünni Blok” hayallerine sürükleyen ve o arada Boğaz’daki şahane tepenin tapusuna bir de imar izni ekleyen Suudi Kralı’nın Sarayı’ndan nereye 100 milyon dolar “bağış” gitmişse…

        İnşaat ağasına Bakan bastırmalı arazi bağışı talebi de aynı vakfa!

        Hangi ülkede?

        Devletin Ziraat Bankası’nın, iki büklüm Soma’da, madenci borçlarına faiz işletebildiği bir memlekette!

        ***

        Sanıyoruz ki, iç ve dış sorunlar birbirinden çok kopuk…

        Buyurun işte; hepsi aynı yerde, ayrı arazide, aynı bağışta birleşiyor!

        Çünkü ahlak, iman, doğruluk ve dürüstlük sayesinde…

        İçimiz de dışımız da birdir bizim!

        Diğer Yazılar