Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugünlerde “güvenlik” için hummalı seferberlik var.

        “Dıştan gelen tehlike”ye karşı, komşu toprakların kısmen işgaline vize veren bir tezkere kabul edildi.

        “İçeride” ise, harıl harıl, “haber tehlikesi”ni bertaraf etmek için sansüre ve sadece sansüre değil, “Karşı” baskına başvuruluyor.

        Bunların hepsi, barışçı ve demokratik bir ülke için uygun adımlar.

        Rap rap ve pata küte adımlar!

        ***

        AKP’ye yahut Cumhurbaşkanı’na oy vermiş “yüzde 50” şunu sorgulayabilir öncelikle:

        ABD’nin istediği ve ABD’yi memnun edip ABD’nin de Türkiye topraklarına asker yığmasına, İncirlik’ten bölgeye, sadece silahlılara değil, maalesef sivillere da bomba yağdırmasına yol açan bir tezkere çıkardı iktidar!

        Siz de ABD sözcüleri kadar memnun musunuz?

        ***

        Üstelik özellikle Suriye’ye ve Suriye’de müdahale, ABD için ne kadar kanundışı ise, Türkiye için de o kadar.

        Çünkü şekil şartları bile yok.

        Ne BM Güvenlik Konseyi kararı, ne oradaki “devlet”in daveti, ne de savunma amacı.

        Pardon.

        Sonuncusu mümkün.

        Ve muhtemelen, bizimkiler bir yana, ABD’nin gözü de “Süleyman Şah”ta.

        İşte oraya bir fiske, “kendi toprağına saldırılması”na dair bir hukuk oluşturacak.

        Ve Türkiye’ye bir saldırı da, beylerin canı isterse, “NATO’ya saldırı” bile sayılacak.

        Kendini avcı zanneden bir devletin bir yandan yem olması…

        Kendini şahin sananın kartal pençesinde bir kuş kalması…

        Kendi fetihçi zannedenin esas kendi toprağının yabancı uçaklar, yabancı askerler, 90 atom bombası tarafından işgali ne hazin!

        ***

        ABD’lilerin “en az üç yıl” dediği yeni bir Irak ve yepyeni Suriye savaşı var artık.

        2003’te, halkın yüzde 80’inin içinde savaşa ve işgale hayır diyen; Meclis’te tezkereye 100 muhalif çıkarabilen o AKP artık “Ak Saray” tarikiyle “Beyaz Saray”ın peşinde!

        Bu da hazin değil mi usta?

        ***

        O vakit, zaten ısırıla ısırıla medyadan çok çürük elmaya dönmüş “basın”a sansürlerin de yeni bir manası var.

        Devlet büyüklerinin kişisel güvenliklerini, ülkenin ve milletin “muğlak güvenliği” gerekçesiyle daha da sağlama almak.

        Sansürlerin, baskınların koyu “milli güvenlik” bahanesinin tesisi.

        Acılan kapılardaki insanilikle yetinmeyip o kapılardan savaş pompaladığın topraklara şimdi de kendi yoksul çocuklarını yollarken bir yandan…

        Bir yandan da anaları, babaları, kardeşleri hikayenin özüne dair bir şey göremesin diye!

        2002 Mart’ından 2014 Ekim’ine iktidarın geldiği nokta bu:

        Savaşa ve işgale hayır diyen bir ülkeden…

        Savaşın ve işgalin, bu arada fırsatçılığın, kendi hassas barışının tehlikeye atılmasının, sıfır komşularda işgal bekçiliğinin kurban adayı yoksul evlatlar!

        Bir ikiyüzlülük destanı!

        İktidar, “Mehmetçik’e taş atan milletvekili”ni kınadı; kınasın.

        Ama ölçü şudur:

        “Mehmetçik’e tekme tokat atan komutan”ı da kınıyor musun, yoksa terfi mi ettiriyorsun?

        Binlerce askere tekme, tokat, küfür, hakaret sallayanlara ne yapıyorsun?

        ***

        Cumhurbaşkanı hem “barış süreci” yürütüyor hem de sürekli “terörist” diyor; desin.

        Ama ölçü şudur:

        Ailesiyle piknikteyken gördüğü silahlı kişiler için savcıya “Burada teröristler vardı” diye ifade veren; komutanların “bu ifadeni geri al” baskısına rağmen ifadesinde ısrar eden bir uzman çavuşu; komutanı, yargısız biçimde ordudan, işinden, aşından kovdu mu kovmadı mı?

        ***

        Ölçü şudur:

        Onca asker neden intihar ediyor?

        Merak ettin mi etmedin mi?

        En son, Üsteğmen Sıddık Emre Koçyiğit neden intihar etti mesela?

        Astsubay iken sınavları verip “başarıyla” subay olan bir asker neden ölümü seçti?

        Merak ediyor musun; bunda, onun konumundakilere “Katır” denmesinin, böyle aşağılanmasının, aşağılanmaktan kurtulamamasının rolü var mı diye?

        Yani “soylular” kendilerini Arap yahut İngiliz atı sayarken, “alttaki astlar”ı “eşek” yerine koydukları için, onun gibi “aradaki melezler”e taktıkları isim ve biçtikleri kaderin de tokadı var mı diye?

        Sınıf atlamak isterken bile, merdivenlerde tekme yemenin bir etkisi!

        ***

        Tüm kayıplarımızı saygıyla anarak, daha umutlu bayramlar dileğiyle!

        Diğer Yazılar