Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sınırdan içeriye, Trabzon, İstanbul ve Ankara’ya çekileyim.

        T24’te Arzu Yıldız, “eski polis şefi” Ramazan Akyürek’in “yeni savcılar”a “Dink suikastı” ifadesini yayınladı.

        Böylece, suikastçılar Trabzon’da antrenmandayken Trabzon Emniyet Müdürü, suikast işlenirken de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olan birinin ifadesi 7 yıl 9 ay sonra, bu ayın 2’sinde başarıyla alındı!

        Çünkü suikast örgütlenirken, o sırada ihbarlar dolanırken Trabzon’da müdür olan kişiyi ödüllendirip Ankara’da İstihbarat Daire Başkanı yapan ve o suikast olduktan sonra bile 2,5 yıl o görevde tutan iktidar…

        Şimdi onu “paralel” buldu!

        ***

        Tarih ve talih memlekette böyle akıyor.

        Hakikat kendinden kaçıyor!

        ***

        O suikast hakkında pek bir şey bilmeseniz, bir yargınız, önyargınız olmasa, ifade verenin her şeyi anlatmayabileceğini düşünseniz dahi…

        O ifade bile çok şey anlamaya yeter!

        İki sonuç çıkarabilirsiniz:

        1. Baştan aşağı ihmal

        2. Baştan aşağı ilham!

        ***

        Kennedy Suikastı etrafında, aşırı sağdan Kübalı muhaliflere, savaş endüstrisinden koyu anti-komünistlere, ABD sermaye çevrelerinden sıradan milliyetçilere bir sürü halkanın birleştiği söylenir hep.

        Kararı veren ile tetiği çeken arasında bu yüzden hiç ilişki olmadığı da.

        Türkiye’de “Kontrgerilla cinayetleri” üzerine gidip tetikçi ile orijinal planlayıcılar arasındaki bulanık ilişkinin ucunu “devlet ve ordu içinde” bulan Savcı Doğan Öz osebeple 12 Eylül darbesine hazırlık cinayetlerinden biriyle yok edilmişti.

        Dink Suikastı da, birbirinden çok farklı yer ve ideolojilerde duran, birbirinin karşıtı sayılanların bir “ağ”da buluştuğu cinayetlerden.

        Dink’i yargılayan kanunu çıkaran iktidar; Dink’i o kanunla yargılandığı mahkemede kuşatan (iktidar karşıtı) kimi ulusalcı; Trabzon’da Hayal’i kollayan milliyetçi ağabeyler, ihtimal-ihmal-ilham zincirinde iktidara yakın, Cemaat’e yakın polisler, cumhuriyetçi askerler vesaire!

        Bu aynı zamanda, Türkiye’de harbi bir demokrasinin ve hakiki çoğulculuğun da sıkıştığı alandır.

        Birbirinin karşıtı olanlardan birden yüzde 80-85’lik bir “Kırmızı çizgi koalisyonu” oluşuverir!

        ***

        Suikastle birlikte önce Samast, sonra Hayal, derken “abi” Tuncel çıktığı andan itibaren ısrarla şunu yazmıştım:

        Öyle bir zincir kurulmuş ki…

        Yasin Hayal, McDonald’s bomba atmış, ama azmettiren ve bombayı veren Erhan Tuncel hiç görülmemiş.

        Adı dosyaya girmediği gibi, “Yardımcı istihbarat elemanı” olarak Emniyet’e alınmış!

        Trabzon Emniyet Müdürü, Hayal İstanbul’da yakalanır yakalanmaz, “McDonald’s saldırısı münferit, örgüt işi değil” diye ilan etmiş.

        Hayal tutuklanmış, avukat parasını bazı ağabeyler sağlamış.

        Bombanın yaraladığı insanlar ve hasar gören hamburgercinin şikayetçi olmaması sağlanmış.

        “Örgüt değil, münferit” olduğu ve şikayetçi kalmadığı için mahkeme Hayal’i bir süre sonra bırakmış.

        Hayal dışarıda iken hapse mahkum olmuş ama temyiz süresi boyu serbest kalmış.

        O gün Yargıtay’daki o temyiz dosyasının akıbetini araştırdım sıcağı sıcağına.

        Sanki bir el o dosyayı sumen altına atmış, oyalıyordu.

        Dink kanlar içinde yerde yatarken bile dosya Yargıtay’da bekletiliyordu.

        Açıkçası, Hayal’in avukatı bile bir “bomba dosyası”nın Yargıtay’da bu kadar sallanmasına şaşırdığını söylemişti bana!

        ***

        Kronolojik olarak senaryo şöyle olabilir:

        Hayal diye bomba atmış bir delikanlı vardı.

        Suikast planlanırken akla o geldi!

        Tersine kronolojik senaryo da şu olabilir:

        Suikast planlanırken, Hayal diye bir çocuğun (lüzumsuz) bir McDonald’s bombasıyla mahkum, keklik, kendini avcı sanan bir av haline getirilmesi de planlandı!

        Yani önce bomba, sonra suikast planı değil; önce suikast planı, sonra da Çeçenistan’a bile uzanmış, Vahid amcası kadar sinirli, ama esas vurmaya kırmaya hevesli bir delikanlı için, 18’inden küçük bir tetikçiyi de içine katan, bombayla çizilmiş kader!

        ***

        Türkiye’de sadece iki “istihbaratçı polis şefi” varsa bir şey diyemem elbet…

        Ama bombalama ve suikast hazırlığı günlerinde Trabzon Emniyet Müdürü olan Akyürek sonra iktidar tarafından nasıl 3,5 yıl Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yapılmışsa…

        O günlerde Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Engin Dinç de, hem de 2013’de yine Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yapıldı!

        Yanı başlarında, zaten sözde takipte birilerince hazırlanan, ihbarları dolanan bir suikast “istihbarat”ındaki başarılarıyla olsa gerek!

        ***

        Suikast olduğunda “muhbir” Tuncel bir polise “Bizden biriyse vuranı uygun şekilde size teslim ederim” diyor…

        Polis de cevap veriyor:

        “Ulan oğlum ne getiriyorsun. Getirmenin ne gereği var.”

        Öyle ya…

        Maksat getirmek değil, götürmek belki de.

        Diğer Yazılar