Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2003’te “Komşu bir ülkenin işgali sürecine asker gönderilmesine ve yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine karşı çıkmış” AKP’liler vardı…

        Bir de, AB’ye girmeye çalışan AKP.

        2014’te “Asker gönderilmesine ve yabancı askerlerin gelmesine hep birlikte evet demiş” AKP’liler var.

        Bir de, “insan hakları” ile AB’ye girmek yerine “savaş tamtamları” ile komşuya girmek için tutuşan AKP.

        ***

        Bu ikisi arasındaki fark, “demokratik hukuk devleti olma niyeti” ile “otoriter savaş devleti olma kararlığı” arasındaki fark.

        Hangi yüzde 50’den olursanız olun, sonunda çocuklarınızın başına konan, güvercin yerine şahindir…

        Çocuklarınızın talihine bulaşan ise, uğur getirir diye umulan minik bir kuş kakası yerine gökten yağan bombalar.

        ***

        İki dönem arasındaki bir ciddi farklılık, o günkü “iç savaş” yerine bugünkü “iç barış süreci” diye görülebilir ama…

        2003’te kendine göre bir “barış umudu”nun olduğu yıldı; “Tezkere”nin kabul edilmemesinden sonra, yurt içinde dizilen suikastlar gibi, “dağlarda savaş”ın da yeniden patladığı bir dönemin, 30 bin ölüden 40 bine gidilen sürecin hemen arifesi.

        Bugün de “barış var” işte:

        Yanı başında Işid adeta yutsun diye seyredilmiş Kobani, haddi bildirilmek istenen Rojava, içeride “Kobani destek mitingleri”ne gaz ve mermi ile; “PKK ile süreç yürüten” devletin “Işid neyse PKK odur” lisanı ile ve elbette her cihetten provokasyonun da koşturduğu, ama esas nefretin yeniden alevlendiği, sokaklarda “mikro iç savaş” sahneleriyle, bir gecede 15 ölüsüyle, “kan içinde kalmış bir elle bir karış barış”!

        ***

        Demokrasi, yani öyle bir şeye biraz inanıyorsanız, “sandık”tan mazbata alıp bir ülkeyi, halkları, milyonlarca genci ve çocuğu, herkesin kaderini malın mülkün saymak olmamalı.

        Hayatı ve evladı rehin alınmakta olan her vatandaş soru ve hesap sorabilmeli ki, oyu uyuz oyunların ucuz malzemesi olmasın!

        ABD ile “Batı”, S. Arabistan, Katar vesaire…

        Elbette Suriye (ve Irak) rejimleri bu ateşin sorumluları.

        Bir de biz varız.

        Ve şimdi, sanki bu sorumluluk hiç yokmuş, kan, nefret ve kıyam gökten inmiş gibi, kibir yine aynı kibir.

        ***

        Yakın tarihin ayrıntıları ortaya çıktığı gün, para akışıyla kan akışını aynı tablo içinde net görebileceğiz.

        Sıcak para ile sıcak ölümü, para aşkı ile öteki insandan nefreti aynı karede bulacağız.

        Despot devirmek için despotlarla işbirliğinin ve despotlaşmanın, halklara ve çocuklara sadece yıkım sunduğunu da.

        Umutları olan ve bölgeye umut verebilecek bir ülkenin; kendi umudunu, kendi barış hayalini bile ne için, nasıl heba edebildiğini de.

        Büyük balık-küçük balık oyununda nasıl alık kalınabildiğini de.

        Barut fıçıları arasında elde meşalelerle dolaşırken, bölgede her fıçının zaten bir öteki üzerinde durduğunun nasıl düşünülemediğine hayret ederek.

        ***

        Kobani’yi Işid’e yem…

        Işid’i Suriye’ye girmek için bahane…

        “Terörle mücadele”yi komşuda rejim değişikliği için fırsat saymanın sonu nereye uzanacak?

        Rusya, İran nerede duracak?

        “Sünni iç savaşı” ile “Sünni-Şii (Alevi)” ve “Arap (Türk)-Kürt” savaşlarını yurt içine böyle bir anda 15 ölüyle mi sokmayacaksın?

        Sınırın öteki yanındaki Kürtleri harcayarak bu yanındakilerle ne konuşacaksın?

        Kimliği, inancı, mağduriyeti, öfkesi, şüphesi, nefreti, korkusu ile bir ötekine bilenmiş onca vatandaşın ile mülteciyi nasıl tutacaksın?

        ***

        Başbakan, kısa süre önce “Komplocu” dedikleri CNN ve Christiane Amanpour’a, ilk ismiyle hitap ederek uzun uzun konuştu; “tezkere” ile esas derdimizin sınır ötesinde Isid’e karşı sınırlı bir müdahale değil, Suriye’de uzun uzun sinirli bir savaş olduğunu söylemeye getirdi:

        “Müttefiklerimiz Esed’i de hedefe koyarsa, Türkiye sahaya inmeye hazır Christiane”.

        Öyle ya Christiane, bu bir maçtır ve sahaya indirecekleri topçular, çift kale yapıp evlerine sağ salim döneceklerdir!

        Çünkü bütün bunlar…

        Sıvasız hanelerin çocukları “sahasız” kalmasın diye!

        Siz canlı yayınlayın, peşpeşe “cansız” kalanları diye.

        Diğer Yazılar