Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Epeydir en azından bizim gündemimizde yoktu.

        Derken o “biz”i gündemine aldı.

        Oliver North sunar!

        ***

        Önceki gün, ABD’nin popüler-sağcı TV kanallarından Fox “programcısı” Oliver North, “Kobani’de bir Türk askeri, uçaksavar bataryasındaki Işid elemanlarıyla ‘çak’ yaparken” diyerek bir görüntü yayınladı.

        Neresi olduğu belirsiz; uçaksavar başında, tamam Işid modeli elemanlar, bir de üniformalı bir asker; bir er.

        Doğru olup olmadığı görüntüden anlaşılamıyor ama zaten sorun bunun Oliver North tarafından ortaya atılması.

        ***

        Albay emeklisi North, gazeteci değil; “kontracı” bir tilki.

        Bir zamanlar ABD’yi ikiye böldü. Kimi için “kahraman”, kimi için “adi herif” oldu.

        Yargılandı, ordudan atıldı ama işte yine itibarlı.

        Hem de, bizim Cumhurbaşkanı’nın “yakın dostu” da olmuş Avustralyalı, İngiliz ve Amerikan “medya imparatoru”, manipülasyon üstadı, savaşan şahin Murdoch’un kanalında.

        ***

        North, Türkiye’deki “Susurluk ağı”na da, infaz-uyuşturucu-itirafçı-kumarhane hattında ilham veren bir operasyonun yürütücüsüydü.

        Gençler ve hep genç kalanlar belki bilmiyordur yahut unutmuştur; “İrangate” diye de anılan “İran’a silah-İran’dan para-Nikaragua’ya para ve silah” operasyonunun.

        Türkiye topraklarını da kullanarak.

        ***

        Orta Amerika ülkesi Nikaragua, yüzyılın başlarında, bağımsızlığından sonra da defalarca ABD işgaline maruz kalmıştı. ABD ile mücadelede ve iç savaşta parlayan Sandino, ABD hempası Somoza tarafından yok edildi. Somoza’dan oğluna, ondan kardeşine devreden, ABD kuklası cunta iktidarı sürüp gitti.

        Sandino’nun adını taşıyan, kentli orta ve alt sınıflarla da yakınlaşan Sandinista gerillaları, diktatöre ve ABD’ye karşı silahlı mücadeleyi yoğunlaştırdı.

        1979’da “Nikaragua Devrimi” ile 45 yıllık “Somozalar ve CIA rejimi” bitirildi.

        Bakın o dönem İran Devrimi’nin de yılıdır; İran’dan dolayı Türkiye’de 12 Eylül darbesi hazırlıklarının hızlandırıldığı, darbe yolunda katliam ve cinayetlerin son ve en kanlı safhası.

        Sandinistalar Nikaragua’da kamulaştırmalara gidince ABD ilişkiyi kesti ve onlara karşı, “Kontralar”, yani hem “Karşı-devrimci” hem “Kontr-gerilla” olan grubu beslemeye başladı.

        ABD Kongresi 1982-84 arası “Kontralar”a yardımı kısıtladı; 1985’te de görünürde yasakladı.

        Fakat Reagan yönetiminin, daha sonra Bushlar döneminde ABD ve dünyayı yöneten şahinlerin, ABD sermayesinin, Chicago gibi “yoksul ülkelere serbest piyasa dayatması” ekollerinin, Kennedy’i öldürten ittifakın, Soğuk Savaş şahinlerinin “Kontralar”ı finanse etmesi gerekiyordu.

        ***

        ABD yönetimi “En büyük şeytan” İran ile gizlice ilişki kurdu. İran’a, ambargoya rağmen silah satışı organize edildi; İran paraları da Nikaragua kontrgerillalarını finanse etti.

        Bu operasyonu işte önceki gün Fox’ta “Türk askeri-Işid” görüntüsü servis eden Albay North yürüttü.

        Vaka önce Ortadoğu’da, sonra ABD’de patladı; Başkan Reagan önce inkar etti, sonra skandal kanıtlandı. Operasyon durdu.

        Zaten 1990’da Nikaragua serbest seçimlere gitti; Sandinistler sandıkla iktidardan gitti ve sonra yine sandıkla geldi.

        İşte Mavi Marmara baskını olunca İsrail ile diplomatik ilişkileri askıya alan ve “Filistin’e sonsuz destek” ilan eden Nikaragua yönetimi o “devrimciler”dir! 7 yıl hapis yatmış eski gerilla lideri, Devlet Başkanı Ortega.

        ***

        İrangate’in Türkiye ayağı; silah, para transferinde, North’un operasyonlarında nasıl bir ev sahipliği yaptığı pek ortaya çıkmadı.

        Fakat 1996’da, ABD’de harika bir gazeteci, Gary Webb, yeni yeni gelişen internet gazeteciliğini de kullanarak, “Taranlık İttifak” başlığıyla “Kontra-Uyuşturucu-CIA ağı”nı ayrıntılarla yazdı.

        Los Angeles’tan başlayarak uyuşturucu nakliyesine CIA göz yumuyor, o parayla da “Kontralar” finanse ediliyordu.

        O dönem Webb’in araştırması üzerine epeyce yazı yazdım.

        ABD kurulu düzeninin karanlık yüzüne karşı giriştiği gazetecilik çabasına çok saygı duymuştum.

        Ancak New York Times, Washington Post, LA Times gibi büyük gazeteler, CIA propaganda çalışmaları sonucu, Webb’i itibarsızlaştırdılar. Yazdıklarının yalan olduğu söylendi.

        San Jose Mercury News’daki işinden ve hatta mesleğinden oldu. İşsiz kaldı, karısı çocuklarla evi terk etti. Zaten evini de kaybetti.

        “Gerçekleri bulup söylemeye çalışırken” tüketilmişti.

        Annesini arayıp “Yazamıyorum, o zaman ne işim var” dedi ve…

        Temmuz 2004’te, “intihar” denen bir ölümle, Webb 49 yaşında kayıp gitti.

        ***

        10 yıl sonra bugünlerde gösterime giren Marc Levin imzalı bir belgesel Webb’in izinden gitti, bulamadığı kişilere ulaştı, yazdıklarının doğruluğunu kanıtladı.

        Onun aleyhine yazmış bazı gazeteciler özür diledi.

        Bir vesileyle, başrolde Jeremy Renner’in oynadığı, Michael Cuesta’nın yönettiği yeni bir filmi, “Kill the Messenger”ı (Haberciyi öldürün!) izlerseniz, işte o Webb’in hikayesidir!

        ***

        Nereden nereye geldik yazıda.

        Ama esasen hep aynı yerdeyiz!

        North yine operasyonda; Webb yazamıyor, yaşamıyor!

        Ortadoğu, ABD, CIA, Türkiye, İran bildiğin gibi.

        Küçük arşiv:

        Bir uyuşturucu hikayesi Lanetli gazeteci

        Diğer Yazılar