Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nişantaşı'na taşınınca Fenerbahçe'deki kuaförümle yollarımız ayrıldı. Elif (Key) bana Hüsrev Gerede'deki Gürkan'ı önerdi. Bir haftasonun tanıştık. Tabii tanışmak o tanışmak... Çünkü Gürkan, işinde çok iyi olmasının ve ekibinin pırıl pırıl olmasının yanı sıra "insan". Neyse, gel zaman git zaman öğrendim ki bizim Gürkan'ın "ünlü" müşterisi de bol. Dükkanda dedikodu sevmedikleri için çok detay bilmem ama gelen gidenle ahbap olduk zaten.

        KORUMA HUYSUZLANINCA...

        Geçen gün uğradığımda bana anlatmadan geçemediler. Meğer Galatasaraylı Wesley Sneijder'in eşi Yolanthe Cabau'nun yeni balyajlarını Gürkan yapmış. Ama o gün dükkanda şenlik varmış. Neden mi? Çünkü Yolanthe'nin koruması bizim çocuklardan birine kafayı takınca çarşı pazar karışmış.

        "Haydaaa!" dedim, "Ne oldu ki?" Meğer bunlar koruma filan kalabalık bir ekiple kuaföre girince önlerine gelen ilk kişiye bir şey sormak istemişler. Önlerine ilk gelen de, Christian Bale'in Türkiye şubesi bizim Emrah olmuş. Buraya kadar iyi de Emrah'ın İngilizcesi çat pat. Eliyle "İçeri buyrun yardımcı olsunlar" gibisinden bir hareket yapıp işine devam etmiş. Vay! Sen misin bizimle ilgilenmeyen! Siyahi iriyarı koruma başlamış kaşlarını çatıp homur homur konuşmaya. Ama burası ne İbiza mı Almanya mı, bizim çocuklar da huylanmış. "Hayırdır arkadaş!" demeye başlamışlar. Yolanthe de hafiften gerilmiş, herkesi sakinleştirmeye çalışmış. Ama zaten Gürkan öyle iyi bir iş çıkarmış, Yolanthe de balyajdan ve gördüğü hizmetten o kadar memnun kalmış ki kalp kırılmadan kimse üzülmeden olaysız gitmişler geldikleri gibi...

        BAKALIM NELER OLACAK

        Şimdi bizimkiler Yolanthe'nin ikinci ziyaretini bekliyor. Nitekim Yolanthe istediği gibi bir saç için birkaç defa daha gelecekmiş. Bakalım bu defa da o huysuz koruma yüzünden olay çıkacak mı, merakla bekliyorum. Belki bana denk gelir. Ben en iyisi haftasonu bir uğrayayım.

        Arka kapakta Cansel Elçin var

        Ben onu, Cansel Elçin'e düşkünlüğüyle tanıdım. Eski bir basın mensubu o da. Sonra sonra öğrendim ki benim yazılarımı da severek okurmuş. Sağ olsun iyi-kötü yorumlarını asla esirgemez. İki pırıl pırıl çocuğu var. Facebook'a, Twitter'a onlar için hazırladığı poğaçaların, keklerin fotoğraflarını koyup "Sizin için yaptım, bekliyorum" yazan, ödevlerine ve müsamerelerine ilgisini eksik etmeyen bir anne.

        SONUNDA O GÜN GELDİ!

        İyi bir dizi izleyecisi. Eşiyle uyumlu, mutlu, huzurlu bir kadın. Huzurunu bozan tek şey yazmak isteğiydi... Kitap haline getirdiği şiirleri, yazıları kim yayınlayacaktı? Nasıl olacaktı? Hiçbir fikri yoktu. Bu şartlarda inanın benim bile fikirlerim kısıtlı. Yayınevlerinin, köklü birer kurum haline gelenleri hariç, hemen hepsi birer ticarethane... Neyse gel zaman git zaman bu işi de halletti. Kitabı bugün yarın piyasada. Onun adı Şehri Çabuk. Kitabının adı Yüreğimde Hüzünler. Önce Kitap'tan çıktı. Arka kapağında da bir sürpriz var. Çok sevdiği oyuncu Cansel Elçin'den cümleler. Demiş ki Elçin, "Şair, bu dünyanın güzelliğini anlatmanın mümkün olmadığını bilerek, bunu inatla yapmaya çalışan biridir. Bu inatçılığının sonsuza dek devam etmesini diliyorum."

        Ben de Şehri'ye bu yolda bol şans, sabır, inat, aşk diliyorum. Başka türlü olmaz zaten Şehri. O kadar uzun zamandır hayalini kurduğun kitap bugün ellerimize gelmek üzere işte. İsteyince, gerçekten isteyince oluyor.

        Reşadiye Ormanları'nda neler oluyor?

        Geçenlerde Facebook'ta can dostum Hale'nin tango öğretmeni ablası Şule Naiboğlu Arkış'la ilgili bir etkinlik gördüm. Beykoz Reşadiye Ormanları'ndaki kimsesiz köpeklere yardım toparlamak için Kadıköy'deki Dalyan Kulüp'te bir resital düzenlemişler, tango yapmışlar. Meğer, Reşadiye'de açlıktan ölen köpekler olunca orada köpeklerle ilgilenmeye çalışan 3 kişiden biri olan Bahar Kekeç Şule Abla'ya ulaşmış ve durumu anlatmış. Bahçede koşturma yıllarımızda da sokakta ne kadar kedi köpek varsa ilgilenen Şule Abla hiç durur mu, yardım elini hemen uzatıvermiş.

        Bahar Kekeç'e ulaşıp durumu sordum. Koskoca Reşadiye Ormanları ile kimse ilgilenmiyor muydu? Neden barınak yoktu? Ne lazımdı?

        Öğrendiklerim iç açıcı değil. 3 kişi, Reşadiye Ormanları'nda 350 hayvana sahip çıkmaya çalışıyormuş. "Çalışıyormuş" diyorum, çünkü takdir edersiniz ki buna imkan yok. Maddi manevi destek vermek ve yüzlerce hayvandan birinin karnını doyurmak isterseniz Bahar Kekeç'e ulaşın: baharkekec@icloud.com

        Diğer Yazılar