Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul’un içinde artık nefes alamayacak duruma geldiğinizde ki bu sık başınıza gelebilir işte o zaman bir yerlere kaçmak gerekiyor. Bu aralar çok yoğun olduğum için böyle zamanlarda kısa mesafedeki yerleri tercih ediyorum. Düşündüm taşındım aklımda Sarıyer’e giderken sahilde yer alan Tarabya Oteli kalmış. Tarabya Oteli malum yenilendi. Otelde daha önce bir davete katılma imkânım olmuştu. Orada da banket’in zayıf olduğunu görüp sizlere de bahsetmiştim. Neyse aklıma geleni yapmam gerekiyor diyerek Grand Tarabya Oteli için rezervasyon yaptırdım. Cumartesi günü erken saatlerde yollara düştüm. Sanki şehir dışına gidiyormuş gibi valiz yaptım. Tarabya Oteli’ne geldiğimde hava biraz kapalıydı. Küçük bir marinadan yükselen martılar eşliğinde otele girdim. Bu kez etrafa daha dikkatli bakıyorum. Neler olmuş neler yapmışlar diye. Bir kere giriş muhteşem. Kocaman deniz manzaralı bir lobi ve sizi kapıda karşılayan güler yüzlü bir personel. Kimliğimi verdim şöyle bir baktı bana tanıdı ama çok belli etmedi. Yedinci kattaki deniz manzaralı odama yerleştim. Oda fiyatları 250- 500 Euro arasında değişiyor. Muhteşem bir manzara var. Yarım saat boyunca bir fincan kahve eşliğinde balkonda doğal güzelliği izledim. Her tarafı yemyeşil, dokusu bozulmamış bir Tarabya var karşınızda. Tarihi evlerle bezenmiş dokunun ve kocaman binalardan uzak bir yaşamın sizi ne kadar dinlendirdiğini anlıyorsunuz. Otel de tarihi dokusu bozulmadan baştan sona yenilenmiş.

        TARİHİ DOKU KORUNMUŞ

        En son kapanmadan önce gittiğimde tarihi mekâna yazık olduğunu görmüştüm. İzzet Albayrak Emekli Sandığı’ndan hiç düşünmeden 150 milyon dolar vererek almış. Yaklaşık 8 sene süren izin süreci ve tadilatın ardından otel açılmış. Otele verdiklerinin iki katını içine harcamışlar. Yani Tarabya Oteli denilince öyle hemen geçmeyin. Ortada yaklaşık 1 milyar TL’ye mal olmuş bir eser duruyor. Böyle cesur işadamlarını takdir etmek gerekiyor. Ben duayen otelciyim diye dolaşan bir sürü işadamı varken bu işlerle hiç alakası olmayan birinin gelip hayatını ortaya koyması takdire şayan. Çünkü şehrin tam ortası değil biraz sayfiye bir yer olduğu için geri dönüşümü ne kadar sürer bilinmez. Fakat bu kadar tarihi Tarabya Oteli’ni hayata kazandırmanın maddi olarak bir bedeli yok sanırım. Bir kere otel çok büyük. Sadece SPA’sı 4 bin 500 metrekare. Hamam o kadar güzel ki Topkapı Sarayı’ndaymışsınız gibi geliyor. Dedim ya bu yatırım akıl kârı değil. Tamamı ile duygusal olarak yapılmış. Benim en büyük zevkim hamamda kese ve köpük masajı. Girdim ve çıkmak istemedim. Bir günde o kadar çok şey yaşadım ki saymakla bitmez. Tarabya Oteli’nin içinde 4-5 restoran da var. Bir günde hepsini deneyecek halim olmadığı için zamana bıraktım. Bütün odaların hemen önünde kocaman bir balkon var. Bu balkonlar eski yapıların olmazsa olmazıymış.

        BEŞ ÇAYLARI DEVAM EDİYOR

        Lobinin solunda kocaman bir lounge var. Çocukluğumdan hatırladığım beş çayı geleneği devam ediyor. Hemen bir tabak kapıp büfeyi boydan boya gezip bir şeyler aldım. Etrafa şöyle bir baktım 70-80 tane orta yaşlı kadın, aralarında ben ampul gibi parlıyorum. Hatta kadınlardan biri beni tanıdı. “Evladım seni beğenerek okuyoruz, teftiş etmeye mi geldin?” deyince biraz garip oldum. Teftiş eden birisiymiş gibi olmak ne kadar kötü. “Yok teyzecim, ben de beş çayına geldim” dedim. Boş bir yer bulup oturdum. Arkada keman ve piyanoyla sevilen şarkılar canlı çalınıyor. Bütün hanımların keyfi yerinde. O meşhur beş çayları Tarabya Oteli’nde çoktan popüler olmuş da haberimiz yokmuş. On dakika otururum dediğim yerde bir saat oturdum. Börek çeşitleri, tatlı çeşitleri, meyve çeşitleri... Ne arasan mevcut.

        TARABYA EŞRAFI MESKEN TUTMUŞ

        Tarabya Oteli’nin açılması ile birlikte etrafta bir hareketlilik olmaya başlamış. Biz Tarabya’ya taverna döneminde giderdik. Sonra tek gidilecek yer olarak Kıyı Balıkçısı kaldı. Tarabya Oteli bunu bildiği için dışarıda ayrı girişi olan farklı mekânlar yapmış. Benim pazar günü kahvaltı yaptığım Read diye bir kafesi var. Oldukça başarılı. Otel kafesi gibi durmuyor. Dekorasyonunun Midpoint ya da Bigchefs’ten bir farkı yok. Hem kahvaltı veriyor hem de küçük bir yemek mönüsü var. İnanılmaz kalabalık. Bütün aileler pazar kahvaltısı için mekânda soluğu almış. Yaz aylarında terasında oturacak yer olmuyormuş. Benim olduğum gün de çok kalabalıktı. İki kişi kahvaltının fiyatı 75 TL. Kocaman bir tabak içinde güzel bir sunum ile önünüze gelen kahvaltı ile iki kişi rahat doyuyor. Kişi başı ortalama 50-60 TL’ye muhteşem bir kahvaltı yapıyorsunuz. Başında işletmeci durumunda Feyzi Bey var. Canla başla çalışıyor. Belli bir müşteri kitlesi oluşturmayı başarmış. Tam otelden ayrıldığım sırada Genel Müdür Bora Göymen ve Yeme-İçme Direktörü Cihan Alıcı ile ayaküstü sohbet ettim. Her ikisi de çok genç. “Keşke haber verseydin” dediler, ben haber vermeden bile çok memnun kaldım dedim. Onun üzerine her ikisi de çok sevindi bir daha ki sefere haber vereceğime söz verip Tarabya Oteli’nden ayrıldım.

        Diğer Yazılar