Pavyoncu diye bakılan mekâncıların yaptığı

İstanbul gece hayatının duyarsız işletmelerden oluştuğunu düşünen mülki amirler olsa da aslında sektör ne kadar duyarlı olduğunu her seferinde ortaya koyuyor. Eğlence hayatı son 10 yıldır artan nüfusla paralel büyümüş gibi gözükse de içki ruhsatı iptalleri ve çıkarılan yasalarla birlikte geri gitmeye başladı. Ama hiçbir zaman bitme noktasına gelmedi, bitmez de. Yasaklamayla olsaydı İran bugün bu halde olmazdı. İran’da içki yasak ama tüketimi neredeyse Türkiye kadar. Eğlence merdiven altına indiği zaman Allah korusun başka şeyler olur. Genç nesil daha enerjik, her şeyi çok iyi biliyor.

Herkesin içinde ABD ve Avrupa’ya büyük bir özenti var. Yurtdışında hayranı olduğu sanatçıların hemen hepsi uyuşturucu kullanıyor. Şimdi eğlenceyi içkiyi yasakladığımız zaman bu çocuklar arkadaşlarıyla evde partiler düzenleyecekler. Alkol almayacak başka şeyler alacak. Şimdi kamuya açık alanlarda her şeyin bir sınırı var. Sarhoş olmanın da. Oysa evde öyle mi oluyor? Tam tersine hiçbir şeyin sonu yok. Her şey sınırsız olmaya başlıyor. O zaman tehlike kapıya dayanmış oluyor. Yeni dönemde her ne kadar eğlence sektöründe iş yapanlar hor görülse de hiçbiri pes etmedi. Milyon dolar vergi, KDV ve sigorta veriyorlar. Fakat şu unutuluyor ki işsizliğin tek çözümü hizmet sektörüdür. Bu mekânlar kapansın işsizlik iki katına çıkacak. Sektör her konuda hassas, en ufak bir olayda tepki veriyor. Örneğin Berkin Elvan’ın vefat ettiği gün her yer yas tuttu. Kimse bu gece ne kadar kazanırdım demedi. Herkes kalbinin sesini dinleyip milyonları elinin tersi ile itip dükkânını kapattı. İzzet Çapa sadece müziği kısmadı bütün her yeri kapattı. Atiye Sokak’ta in cin top oynuyordu. Açık olan çoğu mekân da müzik yapmadı.

Bu kadar duyarlı olan bir sektörü her seferinde köşeye sıkıştırmak isteyen bürokrasiye bir ders olmuştur umarım. Başka çalınacak çok kapı varken kapıları her seferinde haksız yere çalınan yeme içme sektöründen elinizi çekin. Çekin de Türkiye büyüsün, çekin ki milyon dolarlık turist hafta sonu eğlenmek için İstanbul’a gelsin. THY kazansın, oteller kazansın, otomobil kiralayanlar kazansın, garson kazansın, mekân kazansın, manav kazansın, etçi kazansın. Onlar tükettikçe Türkiye kazanacak. Bırakın sahil şeridi cıvıl cıvıl olsun. Sahilleri karanlık içinde bırakmayın. Sahil şeridine daha başka ne yapabiliriz fikri olsun. Buraları çay bahçesi yapalım demek en kolay ve en kısa yol. Bu kadar duyarlı olan bu sektöre yazık etmeyin.

Billionaire miadını doldurdu mu?

Dünyanın sayılı kulüplerinden olan zenginlerin tercih ettiği Billionaire gece kulübü geçtiğimiz yıllarda İstanbul Edition Hotel’ in hemen altında açılmıştı. Açıldığı ilk günler sosyete ve sanat dünysı kapıda kuyruk oldu. Aradan zaman geçip yeni mekânlar açılınca Billionaire’ in havası da söndü. Şimdi özel partiler yaparak ayakta kalmaya çalışıyor. Aslında Billionaire çok iyi bir gece kulübü. Sardunya Adası’nda Porto Cervo ’daki çok büyük ilgi görüyor. Milyon dolarlık adamların tercih ettiği bir mekân İstanbul’da neden tercih edilmiyor? Belki işletme mantığından, belki de bulunduğu konumdan olabilir. Ya da fiyatlarının uçuk kaçık olması da bir etken olabilir. Geçtiğimiz günlerde uzun süredir gitmediğim Billionaire ’e gideyim dedim. Gece geç saatte gittiğim mekân dünyadakilerle kıyaslanamayacak kadar kötü. Ambiyans yok. Servis yok, eğlenme duygusu yaratmıyor. Bir an önce yaz gelse de buralardan gitsek diyen bir personel var. Cumartesi olmasına rağmen o kadar kalabalık da değildi. Belli ki gazı kaçmış. Ben olsam sadece Bodrum’ da açarım. Daha iyi bir yer bulana kadar İstanbul’ da açmam. Sadece Bodrum’ da olsa daha çok rağbet görür. Bu yıl Bodrum’ da ikinci yılı olacak. Asıl şimdi neyin ne olduğu açığa çıkacak. Bakalım Billionaire bu sene marinada başarılı olacak mı hep birlikte göreceğiz. Ancak Levent’ te ki Billionaire miadını doldurmuş gibi geldi bana.

Eh buraya kadarmış

Açıldığı günden beri tüm dikkatleri üzerine çeken İtalya’nın ünlü konsepti Eataly’ye geçtiğimiz günlerde uğradım. Muhteşem bir market. Ne ararsan var. Lüks arayanlar için çeşit çeşit peynir, şarap, su ve soda markaları var. Ancak her gittiğimde Eataly’ de bir değişim görüyorum. En son ricotta peyniri almak için reyona gittim. Tabii kalıplar biraz büyük, fakat ricotta peynirde çabuk bozulur diye düşünerek yarım kalıp alayım dedim. Ancak tezgâhtaki arkadaşlar peynirin tam olarak satıldığını yarım olarak veremeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine “Daha önce yarım alıyordum” dedim. Hiç duymazlıktan geldiler, kurallar değişti gibi bir şey söylediler. Mecburen büyük kalıp ricotta peynirini almak zorunda kaldım. Ekmek reyonuna geldim. İlk zamanlardaki çeşit fazlalığı sanki terk edilmiş gibi. Reyonda duran arkadaş satış yapmaktan aciz. Zaten çeşit düştükçe düşmüş. 500 kişi ile işe başlayan Eataly’ de çalışan sayısı kaça düştü bilmiyorum. Ancak işlerin umdukları gibi gitmediğini sağır sultan bile duymuş durumda. Hâlâ bir B planı olmaması hayret verici. Durmadan sinema, mağaza, otel, residence açınca olur diyorlar. Peki, o zamana kadar kaç mekân daha dayanır merak ediyorum.

Fıstık fiyatlarına kim dur diyecek?

Son günlerde hangi kebapçıya, hangi restorana gitsem herkes antepfıstığından şikâyet ediyor. Malum bu sene antepfıstığı fiyatları yüzde yüz artarak bir rekora imza attı. Daha önce 45-50 TL olan fıstık piyasa da şimdi 95 TL’ ye sa tılıyor. Baklavada bolca tüketilen bir malzeme olan fıstığın yükselmesi ile baklava türü yiyeceklerede yüzde yüz zam geldi. Bu durumdan rahatsız olan mekân sahipleri, tarım bakanının konuya müdahale etmesini istiyorlar. Çünkü sezonda ucuza malı kapatan kara borsacı ar bir süre piyasaya fıstık vermeyerek fiyatların yükselmesine sebep oluyorlar. Bir kaç kişi Antep ve çevresinde fıstığı üreticiden ucuza alıp depolara doldurmuş. Bugün de aldığının 10 katı gibi bir fiyatla satıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin belli bir rayici var. Ancak serbest piyasada herkes kafasına göre hareket ediyor. Buna ancak tarım bakanlığı dur diyebilir. Yoksa fiyatların daha da yükselme ihtimali var.