Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çinli yönetmen KarWaiWong, kısa filmlerini saymazsanız aslında çok üretken bir yönetmen değil. “Büyük Usta”, 2007’deki “My Blueberry Nights” tan sonra çektiği ilk uzun filmi... Az sayıda film çekmesinin nedenlerinden birini tahmin etmek zor değil. Filmleri hayli zahmet gerektiren, yoğun bir görsel işçiliğe dayanıyor. Tüm dünyada Bruce Lee’- nin ustası olarak tanınan Yip Man’in hayatından belirli bölümleri anlatan yeni filminde bu görseltitizliğe, koreografi unsurunu ve hızlı montaj tekniğini ekleyerek son derece biçimci bir işe imza atıyor.

        KOREOGRAFİLER MÜKEMMEL

        KarWaiWong’un asıl amacı, Çin’in geleneksel dövüş sanatlarını temsil eden bir grup insanın çöküş sürecini, Japon işgali ve Hong Kong’a göç gibi tarihsel olaylar üzerinden yoğun bir hüzün duygusuyla anlatmak. Bir tür Altın Çağ’la başlayan film, yoksulluk, kıtlık, savaş yılları ve sonrasına kadar uzanıyor. Sadece Yip Man’in (Tony Leung) değil, başta Gong Er (Ziyi Zhang) olmak üzere ayakta kalmaya çalışan başka karakterlerin trajedileri de var filmde. Yitirilmiş hayatlar, kırık aşklar vb... Ne var ki, KarWaiWong, bu çöküşün öyküsünü anlatmakta başarılı değil. Büyük ihtimalle kurguda attığı bölümler nedeniyle hedeflediği o destansı havayı tam olarak yakalayamıyor. Bazı karakterler yeterince işlenemiyor, bazen öyküde neler olup bittiği dahi tam olarak anlaşılamıyor. Ne var ki, yağmurlu bir havada siyah beyaz renklerin ağırlıkta olduğu bir dövüş sahnesiyle açılan “Büyük Usta” 2 saati aşkın bir süre boyunca görsel etkileyiciliğini neredeyse hiç kaybetmiyor. KarWaiWong, her zaman olduğu gibi yine alan derinliğini yok eden teleobjektiflerle çalışıyor. Tuval gibi işlediği yakın planlarda kamerası müziğin ritmiyle bir resmin yüzeyinde süzülürmüş gibi hareket ediyor. Karlı bir gecede tren istasyonunda geçen sahne başta olmak üzere dövüş koreografilerinin tümü mükemmel ve hepsi de birbirinden iyi çekimlerle karşımıza geliyor. Ama çok orijinal olduklarını iddia etmek zor.

        GÖZ ALICI BİR SİNEMA ESTETİĞİ

        Hızlandırılmış hareketler aniden ağır çekimlere dönüşüyor. Araya makro ölçekli ayrıntı planlar ve yukardan genel çekimler serpiştiriliyor. Müzik, koreografinin yapısına göre değişiyor. Ses ve görüntü montajı, dövüşün ve darbelerin ritmine uyum sağlıyor vb.... Film tüm bu bildik teknikleri adeta rafine ediyor ve göz alıcı bir çağdaş sinema estetiğiyle buluşturuyor. “Büyük Usta” bir başyapıt olmasa da Philippe Le Sourd’un karanlığın içindeki sıcak renklere hayat verdiği mükemmel görüntüleriyle seyri keyifli bir film. Ama öykü anlatımı konusunda ciddi problemleri olduğu da unutulmamalı

        ‘Sadece’ aşk ve melodram

        Türkiye gelişiyor, değişiyor ama sinemadaki komedi ve melodram tutkusu sabit kalıyor. Komediler rekor üstüne rekor kırarken melodramlar da yapımcıların yüzünü güldürmesini biliyor. Bir Güney Kore filminden uyarlanan ve Güney Korelilerin de eski Yeşilçam filmlerini seyretmiş olduğunu düşündüren “Sadece Sen”, gözleri görmeyen bir kızla (Belçim Bilgin), vicdan azapları içinde mahvın eşiğine gelmiş eski bir boksörün (İbrahim Çelikkol) aşk öyküsünü anlatıyor... Türkiye’de seyirci Yeşilçam’dan bu yana aşk öykülerinde çok büyük fedakarlıkları, insanların aşkı için birçok şeyden vazgeçmesini seviyor. “Sadece Sen” de benzer bir güzergahı takip ediyor. Maddi değerlerin giderek yükseldiği bir toplumda gerçekçilikten uzak bu tür romantik filmler, seyircilerin duygusal özlemlerini yakalayarak başarıya ulaşıyor. Yönetmen Hakan Yonat, oyuncularını yer yer buğulu lekelere dönüşen netlik dışı bir arka fonun önüne yerleştirdiği kadrajlarla, reklam ve video klip tadında bir profesyonel anlatım tutturuyor. Renkler canlı, kamera hareketli, kurgu ritmik ve hızlı. Yıldıray Gürgen’in müziği de pek susmuyor, filmin duygularını birebir yansıtıyor. Başta Belçim Bilgin olmak üzere oyuncular da ellerinden geleni yapıyorlar. Sonuçta, masalsı, “meselesiz” Yeşilçam usulü aşk filmlerini sevenleri mutlu edeceği kesin.

        Diğer Yazılar