Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Arkeoloji kazılarına ödenek bir milyar lirayı aştı
        1

        İlk Türk Astronot Alper Gezeravcı

        Çocukluk yıllarımda hemen hemen birçok akranım gibi astronot olmayı hayal ederdim. Zira insanoğlunun, Ay’a ayak basarak en büyük başarısını gerçekleştirmesinin üzerinden az bir zaman geçmişti. Doğal olarak o dönemin çocukları, büyüklerin; “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna büyük bir gururla; “Astronot olmak istiyorum” şeklinde cevap verirdi.

        O yaşlarda; ülkemizin bir uzay programının, vizyon olarak da o seviyede olmadığından bihaber olarak kurduğumuz hayaller, gerçekleri öğrendiğimiz yaşlarda yıkıldı. Benim ve milyonlarca akranımın o dönemlerdeki hayalini Alper Gezeravcı, 19 Ocak'ta gerçeğe dönüştürdü.

        Astronot olamayacağımızı anladıktan sonra, hayallerimizde onun yerine başka meslekler ikame etmeye başladık.
        Birçok arkadaşım; hayallerini pilotlukla güncellerken ben, gözlerimi yukarıdan indirip toprağın altına dikmeye başladım. Bunun nedeni de Mersin - Silifke'deki Kız Kalesi’ydi.

        2

        Kız Kalesi (1096'da başlayıp 1099'da sona eren I. Haçlı Seferi sonrasında Bizans İmparatoru I. Aleksios tarafından yaptırıldı)

        Arkadaşlarla en büyük keyiflerimizden biri, Kız Kalesi’ne giderek kıyıdan kaleye kadar yüzme yarışı yapmaktı. Kaybedenler, birinci gelene önce tantuni, ardından da bici bici ısmarlamakla yükümlüydü.

        Günlerden bir gün yarış sonrası kalenin içini gezerken oturup sohbet etmeye başladık. O esnada elimdeki değnekle toprağı eşelerken toprağın altından madeni bir para çıkardım. Arkeolojik bir buluntu bulduğumu sanarak yaşadığım heyecan uzun sürmedi. Parayı, çamurundan, toprağından arındırdıktan sonra 1960’lı yıllarda basılmış madeni bir para olduğunu gördüm. Türkiye’nin astronot yetiştirmek için önünde daha uzun yıllar olduğu gerçeği altında toprak altından çıkardığım paranın bir işaret olduğuna inanmamla ilerdeki mesleğimle ilgili hayalim arkeolog olmaya evrildi.

        Lisenin son aylarıydı. Yine arkadaşlarla bu kez Tarsus’taki bir diğer adı ‘Yedi Uyurlar’ olan Ashâb-ı Kehf’e gittik. Mağarayı gezdikten sonra arkadaşlarla ekmek arası peynir almak için bir bakkala girdik. Hesabı öderken kasanın arkasında duvarda bir üniversitenin arkeoloji bölümünden verilmiş diploma görünce sordum; “Arkeolog musunuz?”… Cevap şuydu; “Hayır, bakkalım. İş bulamayınca, baba mesleğini yapmaya başladım.”

        3

        Birkaç ay sonra bir gün evde dolabımı düzenlerken lise ikinci sınıfta tarih öğretmenimiz Ümran Uğuz’un verdiği ev ödevini gördüm. Arkeolog olmak isteğimden dolayı tarih derslerine çok çalışır, yazılı ve sözlü sınavlardan ya 9 ya da 10 alırdım. Ev ödevinden 7 almış ve buna da çok içerlemiştim. Ümran hanımın ödevin üzerine yeşil kalemle yazdığı "Mehmetciğim, ödevi istediğim tarzda yapmamışsın ama güzel bir makale olmuş" yazısı gözüme ilişti. Nedense o yazı hiç dikkatimi çekmemişti.

        Bir yandan arkeoloji bölümünden diploması olan bakkal, diğer yandan Ümran hanımın yazısı… "Bu bir işaret olmalı" diyerek "Güzel bir makale olmuş" cümlesinden yola çıkarak yeşerttiğim "Acaba gazeteci mi olmalıyım?" düşüncesiyle üniversite sınavlarında sadece iletişim fakültesini yazdım.

        Arkeolog olmamak içimde ukte olarak kalmasa da arkeolojiyle ilgili merakım hep taze kaldı.
        Özellikle son yıllarda arkeolojiyle ilgili dikkatimi çeken konu şu; arkeolojik çalışmalara daha çok önem verilmesiyle kazı sayısı bir hayli arttı. Ayrıca ödenek de öyle... Hal böyle olunca, arkeologluk gözde mesleklerden biri haline gelip arkeoloji öğrenimi veren üniversitelere giriş puanları arttı.
        Belki de artık hiçbir arkeoloji mezunu, zorunlu olarak başka bir mesleği icra etmiyordur.

        4

        Anadolu…
        Göbeklitepe ile tarihin sıfır noktası.
        953 yıldır ana yurdumuz.
        Afrika ile Avrupa, Asya ile Avrupa arasında bir köprü vazifesi görmesi nedeniyle insanlık tarihi boyunca gözde olmuş, bu nedenle birçok kavme, aralarında; Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Urartular, Truvalılar, Persler, İskender İmparatorluğu, Selevkos İmparatorluğu Ahameniş İmparatorluğu, Babil İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti olarak medeniyetin kurulduğu Anadolu, adını Roma İmparatorluğu döneminde aldı.
        Adının kökeni, ‘Güneşin Doğduğu yer’ anlamını taşıyan ‘Anatolia’dan gelen Anadolu’nun neresi kazılırsa kazılsın tarihi bir buluntuyu, antik bir hazineyi gün ışığına çıkarmamak mümkün değil.

        5

        Pamukkale'deki Hieropolis Antik Kenti

        Bu nedenle Avrupa’da arkeoloji çalışmalarının önem kazanmaya ve gelişmeye başladığı 1800’lü yılların ortalarından itibaren Avrupalı arkeologların gözde kazı merkezlerinden biri, doğal olarak Anadolu oldu.

        6

        Frank Calvert (1828 - 1908)

        Anadolu’da ilk arkeolojik kazı 1857’de gerçekleştirildi. Konsolosluk görevlisi ve amatör arkeolog olan Maltalı Frank Calvert, Halikarnas, Hanaytepe ve Didyma’da kazılar yaptı. Calvert, arkeolojik kazı için kazmayı ülkemiz topraklarına ilk vuran kişi olsa da büyük çaplı arkeolojik kazıyı ilk yapan kişi Alman tüccar ve amatör arkeolog Heinrich Schliemann oldu.

        7

        Heinrich Schliemann (1822 - 1890)

        Homeros’un antik dönemin en ünlü savaşı olan Truva Savaşı'nı hikâye edinen ünlü İlyada Destanı’nın izini sürmek için günümüzdeki adı Biga Yarımadası olan Troas Bölgesi’ne gelen Heinrich Schliemann, ilk kazılarına; 1871’de başladı. Schliemann'ın İlyada Destanı’na olan merakı çocukluğunda okuduğu ‘Çocuklar için Dünya Tarihi’ adlı kitaba dayanıyor. Kitabının bir hayli etkisinde kalan Heinrich Schliemann, büyüyüp tüccarlıktan zengin olunca geniş bir kazı ekibi kurdu. Kazı ekibinde, ‘Makul’ bir ücret karşılığında deneyimlerini paylaşan Frank Calvert de vardı.

        Heinrich Schliemann, 1873’te toprak altından çıkardığı Priamos hazinelerini Yunanistan’a kaçırdı. Schliemann, bulduğu hazinenin İlyada Destanı’nda adı geçen Kral Priamos’un hazinesi sandı. Oysa bulduğu hazine İlyada Destanı’nın yazılmasından yüzyıllar sonraki dönemde, 6’ncı veya 7’nci Truva şehirlerinin dönemine aitti.

        8

        Truva

        O sıralar, iç ve dış sorunlarla uğraşan Osmanlı Devleti’nin ne Heinrich Schliemann’ın yurt dışına kaçırdığı tarihi hazineleri görecek hali vardı ne de ülkede arkeoloji bilinci...
        Bunu fırsat bilen Heinrich Schliemann, 5 yıl aradan sonra Anadolu’ya yeniden gelerek yeniden bir kez daha kazı çalışmalarında bulundu. 1878 / 1879, 1882 / 1883 ve 1888 / 1890 arasında olmak üzere 3 ayrı kazı çalışması yaptı.

        9

        Büyük Diadem (Truva'nın ikinci katmanında bulundu)

        Heinrich Schliemann’a son kazısında Alman mimar ve arkeolog Wilhelm Dörpfeld eşlik etti. Dörpfeld, Schliemann’dan sonra Truva Ören Yeri kazılarında başkanlık yaptı.

        Heinrich Schliemann’ın Anadolu’da bilimsel amaçlı arkeolojik kazı mı yaptığı yoksa define peşinde mi olduğu oldum olası süregelen bir tartışma konusu oldu. Niyeti ve icraatı ne olursa olsun Anadolu’da o güne kadar olan en kapsamlı arkeolojik kazılar olması ve yavaş yavaş da olsa ülkede arkeoloji bilincinin oluşmasının fitilini ateşlemesi nedeniyle Schliemann’ın arkeolojik kazıları bir hayli önem arz ediyor.

        10

        Efes Antik Kenti

        Biga Yarımadası’nda Heinrich Schliemann’ın yürüttüğü kazılarla aynı dönemde İngiltere, günümüzde Kuşadası ile Selçuk arasında yer alan Efes Antik Kenti’nde arkeolojik araştırmalar yapması için Mimar John Turtle Wood’u görevlendirdi.

        John Turtle Wood, 1863 - 1874 arasında bir diğer adı Diana Tapınağı olan Artemis Tapınağı’nı bulma hedefli kazılar gerçekleştirdi. 1874’te ara verilen kazılar, 1904 - 1905 arasında David G. Hogarth başkanlığında yeni kazılar yapıldı.

        11

        Osman Hamdi Bey (1842 - 1910)

        Yabancıların Anadolu’daki kazı çalışmaları, Türkiye’de arkeolojinin ne ölçüde önemli olduğunu, toprak altından çıkarılan tarihi eserlerin, hazinelerin ne ölçüde değerli olduğu bilincini oluşturdu. O bilince sahip olan ilk kişi şüphesiz ressam ve arkeolog Osman Hamdi Bey’di.

        12

        İstanbul Arkeoloji Müzesi

        Osman Hamdi Bey, 1874’te tarihi eser ve hazinelerin kanunen korunmasını sağlamayı amaçlayan Asar-ı Atika Nizamnamesi'ni hazırladı. Nizamname, son halini 1884’te aldı.
        1970’li yıllara kadar varlığını 1884’te verilen son haliyle koruyan Asar-ı Atika Nizamnamesi'nin 3’üncü maddesine göre; kazılarda çıkarılan eser ve hazinelerin 3’te biri kazıya yapana, üçte biri arazi sahibine ve üçte biri ise devlete ait olacaktı.

        13

        İstanbul Arkeoloji Müzesi

        Bir yandan müzecilik anlayışının belirmesi, diğer yandan Anadolu’nun arkeolojik zenginliği, Türkiye’de bir arkeoloji müzesi kurma fikrini doğurdu. Elbette bunun da önderi Osman Hamdi Bey olacaktı.

        İstanbul Tarihi Yarımada’da Osman Hamdi Bey’in çaba ve liderliğiyle 1891’de açılan Arkeoloji Müzesi, günümüzde gerek Anadolu’dan gerekse o dönem Osmanlı Devleti’nin diğer topraklarından çıkarılanlarla birlikte günümüzde bir milyondan fazla esere sahip olmasıyla dünyanın en büyük arkeoloji müzelerinden biri.

        14

        Karun Hazinesi (1987’de açılan dava sonucunda 1993’te ABD tarafından Türkiye’ye iade edildi)

        Arkeolojinin üniversite öğrenimiyle arkeolojinin bilimsel olarak ele alınması bir hayli geç oldu. Bunun nedeni elbette Osmanlı Devleti’nin yıkılma döneminde olması, önce I. Dünya Savaşı, sonra da Kurtuluş Savaşı nedeniyle önceliğin önce ülkeyi kurtarmak olmasıydı. Ülkeyi kurtarma çabası sırasında kimsenin arkeolojiyi bir bilim haline gelmesi için uğraşacak hali yoktu.

        Türkiye’de arkeoloji eğitimi veren ilk kurum 1934'te İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulan Türk Arkeoloji Enstitüsü oldu.

        15

        Zeus Sunağı

        Avrupa’da gezdiğim müzelerde Anadolu topraklarından çıkarılıp yurt dışına kaçırılan tarihi eser ve hazinelerin sergilendiğini görmek içimi sızlattı / sızlatıyor. Örneğin; Berlin Bergama Müzesi’ndeki Zeus Sunağı, Güney Agora Kapısı, örneğin; Londra British Müzesi’ndeki Nereidler Anıtı, Halikarnas Mozaik’i, Knidos Aslanı, Afrodit Büstü, İhtiyar Balıkçı Heykeli, örneğin Paris Louvre Müzesi’ndeki Üç Güzeller Mozaik’i, örneğin; Moskova Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi’ndeki Büyük Diadem, örneğin New York Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki İzmir’in Yunan işgali sırasında ABD Konsolosluğu tarafından götürülen Sardes Antik Kenti kazısından çıkan tarihi eser ve hazineler.

        16

        Nereidler Anıtı

        Anadolu’daki ilk arkeolojik kazıdan itibaren yıllar boyunca yüzbinlerce parça tarihi eser ve hazine, bazı kazı ekiplerince yurt dışına kaçırıldı. Birçoğu da kaçakçılar tarafından...

        17

        Side Antik Kenti

        Son birkaç yıldır yurt dışındaki tarihi eser ve hazinelerin ülkemize iade edildiğini daha çok duyar olduk. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttükleri çalışmalar sonucunda birçok tarihi eser ve hazine, ait oldukları topraklara geri döndü / dönüyor.

        2023’te 3.059 adet tarihi eser ve hazine ABD, Bulgaristan, İtalya, Hollanda, İsviçre ve Almanya’dan iade alınarak ülkemize getirildikten sonra sergilenmeleri için çıkarıldıkları yerlerde bulunan müzelere teslim edildi.

        18

        41'i ABD'den, biri İngiltere'den olmak üzere 61.9 milyon dolar değerindeki 42 tarihi eser, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın girişimleriyle Türkiye'ye iade edildi. 42 tarihi eser için Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile ABD İstanbul Başkonsolosu Julie A. Eadeh'in de katılımıyla Antalya Müzesi'nde bir tören düzenlendi

        Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2019’da arkeoloji çalışmalarıyla ilgili radikal bir karar aldı. Bakanlık, onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu’nun bir hayli arkeolojik zenginliğe sahip olduğu, tarihi eser ve buluntuların toprak üstüne yeterince çıkarılmadığı düşüncesiyle 2019’dan itibaren arkeoloji kazıları, mevsimlik çalışma olmaktan çıkarıp bütün yıla yaydı. Aynı zamanda da kazılara verilen ödeneği artırdı.

        Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu kararının sonuçları, 2021’den itibaren alınmaya başlandı. Örneğin son 10 yıla baktığımızda 2021’e kadar olan süreçte kazı sayıları 500’lerdeyken önce 600’lü, sonra da 700’lü sayılara ulaştı.
        Ayrılan ödeneğe gelince; 2019’da 37 milyon 300 bin TL iken 2023’te 1 milyar 100 milyon TL'ye çıkarıldı.
        Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, hafta içinde AKM'de 2023 turizm verileriyle igili yaptığı sunumda, 'Arkeolojinin Altın Çağı & Geleceğe Miras ve Gece Müzeciliği' adındaki yeni projeden de söz etti.

        19

        Mehmet Nuri Ersoy, son 60 yılda yapılan çalışmalar kadar çalışmanın önümüzdeki 4 yılda yapılacağının altını çizerken yabancı kazı başkanlıklarının tamamına Türk koordinatör atandığını açıkladı. Ersoy'un altını özellikle çizdiği bir diğer konu ise gece müzeciliği oldu. Troya’dan başlayarak Ege, Akdeniz sahili boyunca Olympos, Phaselis, Syedre, Perge, Aspendos’un da olduğu önemli antik kentlerimizde gece müzeciliği 2024 yaz sezonu itibarıyla başlatılacak.

        20

        Mehmet Nuri Ersoy, gece müzeciliğini başlatmasının nedenini, havanın sıcak olması nedeniyle gündüz saatlerinde otellerinden çıkmak istemeyen turistleri akşam saatlerinde müzelere çekmek olarak açıkladı. Adı geçen müzeler, gece 12'ye kadar açık olacak.

         Ayasofya'ya adını kazıyan Viking
        Ayasofya'ya adını kazıyan Viking Haberi Görüntüle
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ