Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Eğitim Bakan Özer: Bugün 1 milyon 108 bin çırak ve kalfa var
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Millî Eğitim Bakanlığı ev sahipliğinde, OECD ve Avrupa Eğitim Vakfı iş birliği ile İSO Meclis Salonu'nda düzenlenen zirvede konuşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, her ülkenin en kalıcı sermayesinin beşeri sermaye olduğuna işaret ederek beşeri sermayenin niteliğini artırmada kullanılan en önemli enstrümanın da eğitim olduğunu kaydetti.

        Bakan Özer, bu nedenle OECD ülkelerinin 1950'li yıllarda, II. Dünya Savaşı sonrasında, eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 90'ların üzerine taşıdıklarını, eğitimde kitleselleşme evresine ulaştıklarını anımsattı. "Maalesef Türkiye 2000'li yıllara kadar bu süreci çok başarılı bir şekilde yönetemedi" diyen Özer, "2000'li yıllarda ilkokul hariç eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları yüzde 50'nin altındaydı. Ama son 20 yılda, cumhuriyetin ilk yüzyılını tamamlamada en önemli enstrüman olan eğitimin bu eksikliğini gidermede Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devasa bir yatırım yapıldı" ifadesini kullandı.

        REKLAM

        "AYRIM YAPILMAKSIZIN TÜRKİYE'NİN HER NOKTASINDA EĞİTİM SEFERBERLİĞİ GERÇEKLEŞTİ"

        Türkiye'nin eğitimde kitlesel bir dönüşüme sahne olduğunu bildiren Özer, son 20 yılda 81 ilde ve tüm ilçelerde, hiçbir bölge ayrımı yapılmaksızın Türkiye'nin her noktasına yepyeni okullar ve derslikler inşa edilerek beşeri sermayenin eğitimle buluşması için bir seferberlik gerçekleştirildiğini vurguladı.

        Özer, bu sürecin rakamlara da yansıdığını belirterek "2000'li yıllarda beş yaşta, yani okul öncesindeki okullaşma oranı sadece yüzde 11 idi. Bugün yüzde 98. ilkokuldaki okullaşma oranı bugün yüzde 99.63'e, yani yüzde 100'e ulaştı. Ortaokulda yüzde 99.44'e ulaştı. Özellikle 4+4+4 reformundan sonra, ortaöğretimdeki okullaşma oranlarında devasa bir artış oldu. 2000'li yıllarda ortaöğretimde yani liselerdeki okullaşma oranı yüzde 44 iken bugün yüzde 95'e ulaştı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 14'lerden yüzde 48'lere ulaştı. Yani son yirmi yıl, eğitimde kitleselleşme evresinin gerçekleştiği bir döneme tekabül etmekte" dedi.

        Eğitimde kitleselleşmenin iki kazananı olduğunu dile getiren Özer şunları söyledi: "Birincisi, sosyoekonomik seviyesi görece dezavantaj olan kesimler, yani eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için tarihî bir dönem yaşanmış oldu. Onların hepsi eğitime katılabildi. Okul öncesinden yükseköğretime ücretsiz bir şekilde eğitimden yararlanabilme imkânına kavuştular. İkincisi ise kız çocuklarının okullaşma oranında kendisini gösterdi. Son 30-40 yılda bu ülkede kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili devasa seferberlikler yapılmasına rağmen istenilen sonuç elde edilememişti. İşte son 20 yıldaki bu dönüşüm, kız çocuklarının okullaşmasındaki tüm engelleri de ortadan kaldırdı. 2000'li yıllarda ortaöğretim seviyesindeki kız çocuklarının okullaşma oranları yüzde 39'lardayken bugün yüzde 95'e ulaştı. Sayın Cumhurbaşkanımıza eğitime göstermiş bu pozitif ayrımcılıktan dolayı en içten şükranlarımızı bu vesileyle arz etmek isterim."

        Türkiye'nin son 20 yılda PISA ve TIMMS gibi uluslararası kuruluşların yapmış olduğu araştırmalarda başarı grafiğini sürekli yükselttiğini anlatan Özer, Türkiye'nin eğitimde bir taraftan kitleselleşme evresini devam ettirirken diğer taraftan da kaliteyi sürekli iyileştirdiğini söyledi.

        REKLAM

        MESLEKİ EĞİTİMDE TÜRKİYE'YE ÖZGÜ PROBLEMLERE TÜRKİYE'YE ÖZGÜ ÇÖZÜMLER ÜRETİLDİ

        Özer, mesleki eğitim konusunda başarılı öğrencilerin uzak durması nedeniyle tüm dünyada ciddi bir sorun yaşandığını belirterek bu sorunu aşmak adına Türkiye'nin kendine özgü geliştirdiği modele işaret etti.

        Özer, "İşte biz kendimize özgü, bu dünyada zaten problemli olan süreçte, kendimize özgü başka problemlerle karşılaştık. Özellikle 1999 yılında meslek liselerinin mezunlarının yükseköğretime erişimini engellemeyle ilgili bir eğitim politikası, maalesef bu trendi çok daha travmatik hâle getirdi ve akademik olarak başarılı öğrencileri meslek eğitiminden tamamen uzaklaştırdı" değerlendirmesinde bulundu.

        Özer şöyle devam etti: "Hiçbir yere yerleşemeyen öğrencilerin homojen olarak kümelendiği bir okul türüne dönüştürdükten sonra hepinizin malumu olduğu üzere öğretmenlerin öğrencilerinden başarı beklentisi düştükçe eğitim ortamları çok daha dezavantajlı hâle geldi. 2012'den sonra bu katsayı uygulaması kaldırılınca Bakanlığımız, mesleki eğitimi güçlendirmek için inanılmaz çaba sarf etti. Biz bu dönemde, iki ciddi değişiklik yaptık. Birincisi, Türkiye'de mesleki eğitim iki kanaldan yürütülüyor: birisi mesleki teknik Anadolu liseleri, diğeri de mesleki eğitim merkezleri."

        "MESLEK LİSELERİNDEKİ ÇIRAK VE KALFA SAYISI 1 MİLYON 108 BİNE ULAŞTI"

        Bakan Özer, LGS'de ilk kez mesleki eğitim tarihinde yüzde 1'lik başarı diliminden öğrenciler meslek lisesine gittiğini ve ülkenin en başarılı öğrencilerinin meslek liselerini tercih ettiğini belirtti.

        Özer, "Kariyerlerini ona göre planlamaya başladılar. Bu süreçten sonra mesleki eğitimdeki üretim kapanışı için artırmaya başladık. Hepinizin malumu olduğu üzere Türkiye'de mesleki eğitimde döner sermaye kapsamında üretim yapılıyor ve üretimde hem öğrenciler hem de öğretmenlerimiz katkılar ölçüsünde katkı payı alıyorlar. Tüm eğitim literatüründe sadece meslek eğitimi için değil diğer eğitimler için de anahtar olan 'yaparak öğrenme' odaklı bir şekilde mesleki eğitimi tekrar dizayn etmek için üretim kapasitesini artırdık. Meslek liseleri artık öğrencileri istihdam edilebilirlikle ilgili kazanacakları becerileri eğitim ortamlarında kazanmaya başladılar. İkinci attığımız adım yine başkanımız bir değindi o doğal mesleki eğitim dediğimiz aslında hep Almanya'ya referans gösterenler ama Türkiye'nin geçmişinde bin yıllık ahilik kültüründe merkezini bulan o çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitiminin haftada bir gün okulda dört gün işletmede beceri eğitiminin yapıldığı eğitim türüne el attık. Çünkü bu eğitim türü özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri en fazla ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştirmektedir. 25 Aralık 2021 yılında iki önemli kanun değişikliği yaptık. Hepinizden malum olduğu üzere bu kanun değişikliğiyle daha öncesinde işveren üzerinde yük olan asgari ücretin üçte biri, yüzde 30'u öğrencilere verilen payı devlet olarak tamamen üzerimize aldık. Aynı zamanda üç yılın sonunda kalfa olan gençlerimizle o değişikliğin karşılığı olarak asgari ücretin yüzde 30'dan yüzde 50'sine çıkarttık. 25 Aralık 2021 tarihinde Türkiye'de tüm mesleki eğitim merkezlerindeki çırak kalfa sayısı sadece 159 bindi. Bugün 1 milyon 108 bin çırak ve kalfa var" diye konuştu.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ