Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir kez daha hatırlayalım.

        CHP lideri, 2014 ve 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olarak yarışta yer bulamadı.

        2023 seçimlerinde aday olma isteğinin kuvvetli olduğunu konuşurken, yine yarışta olamayacağı yönünde kuvvetli bir algı var.

        2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara’nın kazanılmasında CHP’nin siyasi aklının belirleyici olduğuna başından itibaren hiç katılmadım. Bir siyasi gövde olarak katkınız başkadır. Süreci yöneten akıl çok daha başka.

        Tam da bu nedenle, 2019’daki kazanımların ortaya çıkardığı rüzgar, CHP’ye özel bir ivme kazandırmadı. Muhalefetin genel seçimleri kazanabileceğine dair estirilen havanın merkezine bir türlü yerleşemedi.

        Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı, 20 yıllık iktidarın yıpranmışlığı ve sayılabilecek diğer sebeplere rağmen bu durum değişecek gibi de görünmüyor.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun, doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedef alan hamleleri, iddialı çıkışları, bırakın geniş kesimlerde, kendi tabanında bile beklenen ilgiyi görmüyor.

        İki büyükşehir belediye başkanının adaylık tartışmasında yer edinmesi, Kılıçdaroğlu’nu uzun zaman gölgede bıraktı. “Görevlerine devam etmeli” yönündeki çıkışlarıyla başlayan sürecin sonunda Ekrem İmamoğlu, beklenmedik bir siyasi kaza yaşadı. İmamoğlu’na yönelik siyasi operasyonda kuşkusuz CHP’nin payı var.

        REKLAM

        Ancak buna rağmen tezim şu: İmamoğlu’nun ağır yara alması, daha büyük bir kararın sonucu gibi görünüyor. Büyük sermayeden ve daha önce kendisini destekleyen okur-yazar çevrelerden aldığı tepki, CHP’nin planlamasından daha büyük.

        MUHALEFET CHP’YE BIRAKILIR MI?

        Peki, ister dünyadaki yeni çatışmalar ve arayışlar üzerinden bakalım. İsterseniz iç dengelerdeki kırılganlıklar ve dinamikler üzerinden.

        Fark etmiyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidardan gitmesini isteyen güç merkezleri var. Tüm bunları iç dinamiklerle harmanlayıp siyasi muhalefete dönüştüren partiler ve ittifaklar var.

        Buradaki gidişat, CHP ve Kılıçdaroğlu’nun kararlarına bırakılacak gibi görünmüyor.

        CHP ve liderinin gelip dayandığı yer, daha geniş hesaplara sahip olanların kabulleneceği bir nokta değil.

        İşte eğer bir değişim bekleniyorsa, tam olarak burada ortaya çıkmasını beklemek yanlış olmaz.

        Önceki yazıda İYİ Parti’nin, siyaset zemininde kendisine yeni bir alan/arazi tanımlama çabalarına birkaç cümleyle değinmiştim.

        Bunu biraz daha açalım.

        Her siyasi partinin ortaya çıkışı pek çok dengenin sonucudur. Bir yanıyla da bazı dengelerin bozulup sarsılmasıdır.

        İYİ Parti, kuruluşundan bugüne verdiği mesajlar ve siyasi kurgusuyla incelendiğinde, tam da bu tariflere uyan özelliklere sahip.

        MHP’den ayrılan kimi isimlerin kurduğu bir parti olmaktan çıktı çoktan. Siyaset sahnesinde çok farklı alanlara talip bir yapıya doğru ilerliyor.

        Deneyerek yanılarak, başarısız olduğunda hızla yenisini yapmaktan çekinmeyerek üstelik.

        “Ömer’in Yolu” kampanyasındaki başarısızlık daha hafızalarda tazeyken, yeni bir kampanya hamlesiyle sahaya çıktı Meral Akşener.

        “Az Kaldı” ana temasıyla hazırlanan yeni çalışmanın ayrıntılarına girmeden şunu söyleyebilirim. Teknik açıdan başarılı. Önceki çalışmanın kodlarından tamamen farklı bir mesaj yükü var.

        REKLAM

        Açıkçası Akşener’in son zamanlarda yaptığı konuşmalarda verdiği “kopuş ve arayış mesajları”na da uyan bir dile sahip.

        “Ömer’in Yolu”na gelen tepkiler, bu değişimde önemli rol oynamış görünüyor.

        BİRİNCİ PARTİ MESAJI KİME?

        Medeni Bilgiler kitabından Abdülhamid çıkışına ve “hürriyet, adalet, meşveret” sloganlarıyla “istibdat karşıtlığı” ilan edişine kadar geçen zaman kısa, ama bir o kadar da ifade edici.

        CHP’nin İstanbul mitingiyle eş zamanlı olarak şu iddiayı ortaya koydu Akşener.

        “İstanbul’da ve Türkiye’de birinci parti olacağız. Türkiye’de birinci parti olmak hepimiz için çocuk oyuncağıdır.”

        Bu meydan okumayı, AK Parti’ye yönelik olarak okuyanlar ağırlıktaydı. Siyaseten o boyutu da var elbette.

        Ama asıl mesaj, İYİ Parti’nin ana muhalefet olmaya yönelik arayışlarının artık açık hale gelmesi.

        CHP’nin uzanamayacağı alanlara, hatta siyasi hatalar nedeniyle kaybedeceği kesimlere yönelik bir mesaj bu.

        Bir hamle daha yaptı Akşener. Partisinin son grup toplantısındaki şu cümleleri aktarmak istiyorum:

        “Eğer İsveç ve Finlandiya, Rusya tehdidini ciddiye alıyor ve kendilerini korumak için NATO'ya üye olmak istiyorlarsa öncelikli olarak kendilerini kullanan ve ilk fırsatta sırtlarından bıçaklayacak olan PKK'ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkartmalıdır. Ayrıca bunu sadece İsveç ve Finlandiya değil, Batı güvenlik mimarisinin geleceğini önemseyen Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler de yapmalı.”

        Uzun zamandır muhalefet tarafından dış politikaya dair gelen ilk ciddi değerlendirme.

        İçeriğini tartışmak başka. Ancak yukarıda anlatmaya çalıştığım iddialarla birlikte düşünmek aydınlatıcı olabilir.

        Muhalefet hattında taşlar yerinden oynuyor.

        Bu konu daha fazla konuşulmayı hak ediyor elbette.

        Diğer Yazılar