Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Seyahat St. Petersburg gezi rehberi! Baltık kıyısında bir inci tanesi Saint Petersburg!

        Levent Özçelik HT Cumartesi'de Avrupa’nın kültürmerkezlerinden biriolan Saint Petersburg'u kaleme aldı. Ekim 1869. Saint Petersburg’un Saman Pazarı semtinde, bir atlı araba ağır ağır bir sokaktan geçiyor. Yüksek bir binanın önünde sürücü atın dizginlerini çekiyor. Arabadaki yolcu binayı kuşkulu gözlerle süzüyor. “Burası olduğundan emin misin?” diye soruyor sürücüye. “Sveçnoy Sokağı, 63 numara, dediğiniz yer burası.” Yolcu arabadan iniyor. Orta yaşın sonlarında bir adam, sakallı, hafif kambur, yüksek bir alnı, kalın kaşları var, bu da görünümüne ciddi, bencil bir hava katıyor. Modası geçmeye yüz tutmuş koyu renk bir takım elbise var üzerinde. “Bekle beni” diyor sürücüye. 2 hatta 3 katlı sallantılı ahşap yapılar dikilmiş, en yoksulların oturduğu, bir odalar ve bölmeler kalabalığı. En eski evlerden biri olan 63 numaranın her iki yanında bu türden yapı var. Gerçekten de, kirişlerden ve direklerden oluşan bir ağ binanın ön yüzünü kucaklıyor, onu kuşatmış bir görüntü veriyor.

        REKLAM
        Harita

        Direklere tırmanıp sokaktaki su birikintilerine taş fırlatan, sonra inip onları alan bir çocuk güruhu yabancıyı incelemek üzere oyuna ara veriyor. “İyi günler”, diye sesleniyor yabancı, “Anna Sergeyevna Kolenkina’nın nerede oturduğunu bilen var mı aranızda?” Oğlanlar yanıt vermiyor yabancıya, gözlerini kırpmadan bakıyorlar. Ama kız, bir an düşünüp elindeki taşları yere bırakıyor. “Gelin,” diyor. 63 numaranın 3’üncü katı, merdiven başındaki sahanlıktan başlayarak birbirine geçmeli bir sürü odadan oluşuyor. Yabancı, kızın peşinden karanlık, kanca gibi kıvrık bir koridora adım atıyor. Kapısı açık duran bir banyonun önünden geçiyor, kurşuni boyalı bir kapıya ulaşıyor. Kız kapıyı açıyor.

        DOSTOYEVSKİ’NİN ŞEHRİ

        1869 yılının sonbaharında, ünlü Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, gönüllü bir sürgün olarak yaşadığı Almanya’dan Petersburg’a çağrılır. Mutsuz ve öfkeli yazar, alacaklılarına yakalanma tehlikesine, gizli polisten korkmasına rağmen sahte bir ad kullanarak döner St. Petersburg’a. Üvey oğlu Pavel’in gizemli ölümüdür dönüş nedeni. İşte, Nobel Edebiyat Ödüllü yazar J.M. Coetzee’nin ‘Petersburglu Usta’ adlı kitabı böyle başlıyor. Dostoyevski’nin diliyle anlatıyor onu sanki...

        REKLAM

        Okur-yazar bir Türk için Saint Petersburg, klasik romanın babası Dostoyevski’nin kaleminden çıktığı gibi yaşamaktadır. Yoksulluk, izbe bir avluya bakan küçük, bakımsız, köhne odalar, parke taşlar üzerinde tıkırdayarak ilerleyen faytonlar, kanal kıyılarında değişen manzaralar... Dostoyevski’nin daima anlatacak çarpıcı bir hikâyesi olmuştur. Oinsanı, insan öykülerini anlatır ama kenti de asla es geçmez. Çoğumuzun kafasındaki Saint Petersburg imgesi onun satırlarının eseridir. Leningrad bizim için hiç var olmamış gibidir. Aradaki 100 yıla yakın zaman yaşanmamıştır sanki hiç. En nihayet yine Saint Petersburg bugünlere gelir.

        Rusya’nın 2. Avrupa’nın 4. büyük bu şehrini kafamda canlananların ötesinde yeniden keşfetmeye başlıyorum. Kısa yazılışıyla St. Petersburg, kalabalık turist kitlelerini ağırlıyor. Avrupa’nın kültürmerkezlerinden biri olması dolayısıyla ilgimi çeken kentin elbette en önemli özelliği bir su kenti olması. Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerinde 42 adaya yayılmış 5 milyon nüfuslu St. Petersburg 1703’te Çar Petro tarafından kurulduğu günden bu yana ülkenin Batı’ya açılan penceresi olmuş. 200 yıl boyunca Çarlık Rusya’sının başkenti olan kent, İkinci Dünya Savaşı sırasında 900 gün Alman kuşatmasına direnç göstermişti.

        REKLAM

        HERMİTAGE MÜZESİ

        Çarların özel sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapan Hermitage Müzesi, hayatta en az bir kez dolaşılması gereken bir mekân. Bu tarihi bina Çarlık döneminde Kışlık Saray olarak kullanılıyormuş. Müzenin öyküsü 1764 yılında II. Katerina’nın Berlin’den 225 parçalık çok değerli bir resim koleksiyonu getirmesiyle başlıyor. Takip eden yıllarda koleksiyona Rembrandt, Leonardo da Vinci, Michelangelo, Van Gogh, Raphael, Renoir ve Picasso’nun eserleri ilave oluyor. Koleksiyon zamanla heykel, gravür, silah, sikke,madalya, kitap ve arkeolojik eserlerle zenginleşmiş.

        Şehrin en işlek caddesi olan Nevsky Prospekt’te dolaşmanın keyfi ayrı. Bana kalırsa St. Petersburg’un sırlarına ermenin en iyi yolu, köprüleri kullanarak kanallar arasında gezmek, bu sırada sokak müzisyenleri tarafından verilen müzik ziyafetini çekmek, Neva Nehri’nde bir tekne turu yapmak, Hermitage Müzesi’ni gezmek, St. Isaac Meydanı, Kazan Katedrali ve Kandaki Diriliş Katedrali ile devam etmek gerek.

        Bir büyük yazarla başladık bir büyük şairle bitirelim. Adı bu kentle anılan bir diğer şair ve yazar Puşkin’den söz edelim. 18 yaşında kente yerleşen Aleksandr Puşkin, Dışişleri Bakanlığı’nda çalışırken yazdığı bir şiirinden dolayı sürgüne gönderilir. Çar tarafından affedilerek kente geri döner. Duygusal şair, 1837’de eşinin onurunu korumak üzere girdiği bir düelloda yaşamını yitirir. Şiirlerinden birinin dizesi olan ‘Çizmeyi aşma’ sözü dilimize bir deyim olarak yerleşmiştir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ