Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Bienal keşif rotası

        Ev, mahalle, ortak yaşam alanları, sınırlar... 15. İstanbul Bienali’nin bu yıl teması ‘iyi bir komşu’. Küratörlüğünü sanatçı ikilisi Elmgreen&Dragset’in üstlendiği etkinlikte komşuluk ilişkilerine çok farklı perspektiflerden yaklaşılmış; dünyada artan mülteci hareketlerinden tutun mahalledeki komşuluk kültürüne kadar birçok konu ele alınıyor. HT Pazar'dan Deniz Çağlar'ın haberi...

        ‘Tuzlu Su’ başlığı ile 2 yıl önce yapılan 14. İstanbul Bienali, teması gereği Büyükada’ya kadar uzanmıştı. Bu yıl Karaköy ve Beyoğlu çevresinde, birbirine yürüme mesafesinde toplanan 6 komşu mekân, doğrudan başlığa referans veriyor. Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, ARK Kültür, Yoğunluk Atölyesi ve Tarihi Küçük Mustafa Paşa Hamamı..

        REKLAM

        32 ülkeden 56 sanatçının farklı coğrafyalardan hikâyeler anlattığı 150 eserden oluşuyor bienal. Ağırlıklı olarak genç sanatçılar, dev mekânsal yerleştirmeler var. Eserlerin 30’u bienal için özel olarak üretilmiş. Tüm seçki, küratörler ve bienal ekibi tarafından eski usul, yani atölye ziyaretleri sonucu belirlenmiş.

        Peki ‘iyi bir komşu’yla bize ne anlatılıyor? Farklı kültürlerin, tarzların ve hayatların özeti sunulmuş. Ağır yaşam koşulları, dini ve kültürel farklılıklar, ya da siyasal olarak farklı kimliklerle ortak yaşam alanını paylaşma potansiyelimiz hatırlatılıyor.

        Mini özet bir kenara, bir sanat danışmanı olarak bana göre mutlaka gidilmesi gereken İstanbul Modern, Pera Müzesi ve Galata Rum İlköğretim Okulu. En çok da Galata Rum büyük bir alkışı hak ediyor. Sanattan ziyade ilginç bir deneyim isterseniz Yoğunluk Atölyesi de ziyaret edilebilir.

        İşte 6 mekândan favorilerim.

        MÜZEDEN MANZARALAR

        Pera Müzesi’nden başlayalım: Pera Müzesi’nde 15 sanatçının eseri, mekânın üç katına yayılıyor. En etkileyici bulduğum Meksikalı sanatçı Alejandro Almanza Pereda’nın serisi. Doğa manzaralarının resmedildiği klasik çerçeveli pastoral tablolar, betona batırılıp çıkarılmış. Elif Bayoğlu ve Mehmet Erdem’in desteğiyle bienal için özel olarak üretilen bu işler, pek beğenilmiş olacak ki, sanatçıya ait üç eserden biri Pera Müzesi’nin kalıcı koleksiyonuna alındı. İkinci katta ‘Kesişen Dünyalar” sergisinde Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi’yle aynı mekânı paylaşıyor. Yerini bulmuş, koleksiyonun koyu kırmızı duvarlarıyla iyice iddialı görünüyor. Görsel olarak etkileyici oldukları kadar insanların doğayı yok edişini konu alan eser, bienalin bu yılki temasına da direkt olarak atıfta bulunuyor: İyi bir komşu doğaya zarar vermez. Uzun zamandır gördüğüm, en beğendiğim çalışmalardan.

        REKLAM

        CİHANGİR

        Cihangir’de, bir suredir karma ve solo sergiler için kullanılan Ark Kültür’deyim... Sanatçı Mahmud Khalid, binayı kendi hikâyesi olan bambaşka bir konuta dönüştürüyor. Mısır medyasında geniş yer alan ‘Ağlayan Adam’ın hikâyesini konu alıyor ev. Ağlayan Adam, Mısır’da bir eşcinsel partisine polis baskını yapması sonrası yaşadığı evi olduğu gibi buraya taşımış. Kulaklıklardan masalımsı bir sesli anlatım eşlik ediyor hikâyeye. Doğrusu bana ilginç gelmedi. Kasvetli ve sıkıcı.

        GALATA RUM

        Üçüncü durağım, son 3 bienale ev sahipliği yapan Galata Rum İlköğretim Okulu. Girişte ‘iyi bir komşu’ya direkt atıfta bulunan performatif bir yerleştirme karşılıyor. İkinci kata çıktığınızda müze tarihi üzerine araştırmaları olan Amerikalı kavramsal sanatçı Mark Dion’un bir eseri var. Dion, İstanbul’un deniz canlıları ve bitki örtüsü üzerine biyologlar ve dalgıçlarla yaptığı uzun sureli araştırmadan sonra suluboya desenlerle canlıları resmetmiş. Eserler, bilimsel veri özelliği taşıyor olması açısından ayrıca ilginç. Bakalım bundan 20 yıl sonra hangi deniz canlısı hâlâ Boğaz’ın sularında yaşıyor olacak? Bir diğer eser var ki es geçmek mümkün değil. Jonah Freeman ve Justin Love’a ait enstalasyonda, mavi tuvalet kabininin kapısından içeri giriliyor. Amerikan alt kültürlerini simgeleyen türlü türlü odalar... Galata Rum’da favori iki eserim var. İlki Leander Schonweger’a ait labirent ev. Eser en üst katın tümünü kaplıyor. Gidin ve deneyimi sürpriz olsun! İrili ufaklı yer yer fare deliğini andıran ve bitmeyen kapılar, kapılar... En minik kapılardan girip labirentin içinde kaybolmanızı tavsiye ederim, tek başınıza. Bütünleşebildiğim ender çalışmalardan oldu. Eğlenceli ve gitgide huzursuz! Evin rahatlı- ğından tutun, günümüz muhafazakarlaşmasına kadar yorumlanabilir. İkinci favori eser ise müthiş sarsıcı. Erkan Özgen’e ait ‘Harikalar Diyarı’. 3 dakikalık videoda Ocak 2015’te IŞID’in kuşattığı Kobani’den kaçan işitme ve konuşma engelli Suriyeli bir çocuk, beden diliyle yaşadıklarını anlatıyor. Travmaların anlatılmazlığına odaklanan oldukça etkileyici bir çalışma. Bienalde çocukların savaşlar, göçler ve travmalara tepkisi tekrarlanarak karşımıza çıkıyor. İranlı sanatçı Mirak Jamal’in çocukluğunda çizdiği resimler ve Adel Abdessemed’in İstanbul Modern’de sergilenen fildişinden yaptığı çocuk heykeli bienalin en etkileyici eserlerinden. Vietnam’da üzerine bombalar yağarken çığlıklar içinde kaçan bir çocuk... Eserin ismi ‘Feryat’.

        REKLAM

        İSTANBUL MODERN

        İstanbul Modern’in giriş katı tek bir sergi mekânına dönüştürülmüş. Burada favori eserlerim 1936 doğumlu seramik sanatçımız Candeğer Furtun’un fayans kaplı bir sıra üzerinde yan yana oturan, daha evvel Maçka Sanat Galerisi’nde gördüğümüz eril bacakları ve Lydia Ourahmane’nin beton enstalasyonu. İstanbul Modern’in camekân kütüphanesinin dışındaki kitap enstalasyonunun yerine Koreli sanatçı Young Jun Tak’ın tepetaklak odası gelmiş. Bir diğer favorim ise Volkan Aslan’ın Evim Evim Güzel Evim filmi. Muhakkak sonuna kadar izleyin. Latifa Echakhch’ın Silinen Kalabalık’ı üzerine de bir düşünün derim. Yakın geçmişteki bir olayı anımsatmadı mı? Müzenin dışında ise herkesin görür görmez şaşırdığı bir eşek bekliyor! Çinli sanatçı Xiao Yu’nun “Zemin” adını taşıyan işi; yapıt, doğa, tarım ve insan arasındaki bağımlılığı anlatıyor. Eserde canlı hayvan kullanılmasından bazı ziyaretçiler memnun değil, hayvanseverler yakında ayağa kalkarsa şaşırmayın. 2016 Frieze New York’ta Maurizio Cattelan’ın eşeğinde olmadı değil!

        REKLAM

        ASMALIMESCİT

        Sıra Asmalımescit’te bir sanatçı kolektifi mekân olan Yoğunluk Atölyesi’nde. Burada sizi kapıda uyarılar karşılıyor. Telefon, ışık ve ses yasak, içeride nem var. Klostrofobi ve astımı olanlar giremiyor. İçeride aynı anda maksimum 4 kişi bulunabiliyor. 4 dakikalık mekânsal bir deneyim; zifiri karanlık bir daire. Yer yer belli noktalara ışık veriliyor. Gıcırtı, uğultu, konuşmalar. Her yere dokunmak serbest. Silikon bulaştırılmış nemli yüzeyler elinizin altından kayıyor, tuhaf bir his bırakıyor. Tam bu sırada deprem oluyor! Bienal’den ziyade, Six Flags’le yarışır.

        BALAT

        Ve son durak İstanbul’un en eski hamamlarından Balat’taki Küçük Mustafa Paşa Hamamı. Erkek bölümünde Monica Bonvicini, bu yıl yenilenen edilen bayan bölümünde ise Stephen G. Rhodes’un eseri yer alıyor. Erkek egemen toplumları eleştiren odada GUILT (Suçluluk) yazılı dev bir eser bizlere ayna tutuyor. Hamam ziyaretinizi bir cumartesi gününe denk getirmenizi öneririm, böylece 17.30-20.30 arası gerçekleşen Tuğçe Tuna’nın performansını da izleyebilirsiniz.

        KENDİNDEN SANSÜRLÜ ESERLER BAŞARILI

        Sanatın başlıca hedeflerinden biri toplumsal sorunlara ışık tutmaksa; ‘iyi bir komşu’ olabildiğince başarılı. Sanat dediğin; savaş olur onu anlatır, göçü ele alır, siyasiye gönderme yapar, katliam olur onu tartışır, aşkı anlatır, barışa davet eder. ‘İyi bir komşu’ bir kez daha gösteriyor ki, bir sanatçı ne olursa olsun, ne yapıp edip kendini ifade etmenin bir yolunu bulur. Gördüm ki, kendimizi sansürlemede ehil olmuşuz! Gizliden gizliye -bir o kadar da direkt- politik mesajlar veren, kendinden sansürlü eserler oldukça başarılı. Fakat doğrusu, bienali bu yıl Galata Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern ve Pera Müzesi olmak üzere 3 ana mekân ve toplamda 12-15 sanatçı kurtarıyor. Geriye kalan birçok eser ‘iyi bir komşu’yla ‘zorlama’ şekilde ilişkilendirilmiş hissi verdi bana. Bir de küçük ama çok büyük bir problemimiz var; bienal halka kesinlikle ulaşmıyor. Bunu hem İstanbul Bienali hem Tasarım Bienali için söyleyebilirim ki; yer yer fazla kuramsal kalıyor. Mega etkinliklerin önemli bir amacının da sokaktaki insanla, nispeten daha şanslı çevrelerde doğmuş bireylerin aynı masa etrafında toplanabilmesi ise bienal sınıfta kalıyor. Eserlerle diyalog, pek çok insanımız için mağaza vitrinine bakmak gibi, boş gözlerle bakmaktan ileri gitmiyor. Mevcut tanıtım ve bilgi aktarımıyla ziyaretçilerin çok küçük bir kısmının eserlerden bir çıkarım yapabileceğini düşünüyorum. Ki onlar da, ele alınan konuları bienal olmasa da sorgulayacak eğitim düzeyine ve dünya görüşüne sahip kimseler.

        REKLAM

        SANATIN DİLİNE KULAK VERELİM

        İçeriğe lafım yok. Ancak, bienal tanıtım çalışmalarında hedeflenen kitlenin değiştirilmesi ya da tüm toplumun hesaba katılması değerlendirilebilir. Sanat kavramsal olarak ele alınacaksa da bu yalnızca sanat tarihçileri ya da akademisyenlerin ya da toplumun yüzde 5-10’unun anlayabileceği felsefi boyutlara taşınmamalı. Bu demek değil ki işlerin seviyesini düşürelim. Eserleri anlamak için kafa yoran önemli bir genç kitle var. Bu gençlerin sayısını artırmak ve daha çok insana ulaştırmak için tanıtım konusunda çalışmalar yeniden gözden geçirilmeli. Bunca verilen emeğin, bienal ekibinin uykusuz geçen gecelerinin karşılığında, daha çok insana ulaşmalı, anlaşılabilmeli, eserler daha fazla insan için anlam ifade edebilmeli. Toplumun kültür seviyesi ancak ve ancak yeni nesillerle oluşturulacak bu diyaloglarla artırılabilir. Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen bienalin ilk basın toplantısında Ömer Koç’un dediği gibi: “Bu dönemde en büyük ihtiyacımız, gücünü kültürden ve evrensel değerlerden alan sanatın diline daha çok kulak vermektir. Temel insani değerlerimizi kökten sarsan ve barışı gölgeleyen yabancılaşmaya karşı komşuluk, büyük bir kapı aralayabilir. İyi bir komşu savaş değil, kalıcı barış sebebi olabilir.”

        REKLAM

        İSTANBUL'A RENKLİ HEDİYE

        Bienal süresince sempozyumlar, film gösterimleri ve konuşmalardan yemek ve tasarım atölyelerine pek çok farklı etkinlik düzenleniyor. Bienalin kamusal ayağını temsilen ayrıca şehrin çeşitli noktalarına eserler yerleştirildi. Burçak Bingöl’ün seramikten ürettiği, Beyoğlu’nda yetişen çiçeklerle bezenmiş ‘Günebakan’ güvenlik kameraları, Kumbaracı 50, Şimdi Cafe, LeBon Pastanesi gibi mekânların olduğu 20’yi aşkın noktada görülebilir. Bienalin 30’uncu yılı şerefine Koç Holding, Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nin çatısına Ugo Rondinone’nin bir eserini yerleştirdi. Renkli eser İstanbul’un kalıcı kamusal yapıtlarından biri artık. Benzer şekilde 1999 Bienali’nde Taksim Meydanı’na ‘Where do we go from here’ eseri yerleştirilmişti.

        TOP 5

        1. Leander Schonweger – Ailemiz Kaybetti / Kayboldu (2017)

        2. 1. Alejandro Almanza Pereda – Boşluk Korkusu (2017)

        3. Erkan Özgen – Harikalar Diyarı (2017)

        4. Adel Abdessemed – Feryat (2013)

        5. Volkan Aslan – Evim Evim Güzel Evim (2017)

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ