Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Destici Habertürk TV'de soruları yanıtladı

        BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Habertürk TV'de Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya'nın sorularını yanıtladı.

        Destici'nin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

        Pandemiyle birlikte ekonomide bütün dünyada daralma ya da kriz meydana geldi. Bizim gibi kırılgan ekonomiler, ya da gelişmekte olan ekonomiler bundan daha fazla etkilendi. Tabii bizim altımızdakiler var. Onlar daha çok etkilendi. Onların ekonomileri bunu kaldırdı. Ama insanlar ücretli çalışanlar, sabit gelirliler, Avrupa'da dar gelirliler etkilenmedi mi? Elbette etkilendi. Süt bizde 5 lira, onlarda 15 lira ama kendi paralarıyla 1 Euro. Önemli olan gelir dağılımında adaleti sağlamak.

        REKLAM

        "ASGARİ ÜCRETİN 4 BİN 500 TL OLMASI GEREKİYOR DEDİM"

        Asgari ücret konusunda BBP ilk önce açıklama yapan siyasi parti. Bizim elimizde rakamlar, doneler var. Daha önce 4 bin lira demiştim. Dövizdeki dalgalanma, gıda fiyatları başta olmak üzere pahalılık üzerine asgari ücretin 4 bin 500 TL olması gerekiyor dedim. 1989'dan bugüne kadar en düşük asgari ücret ne zaman, en yüksek asgari ücret ne zaman verilmiş? En düşük asgari ücretler solun işbaşında olduğu zaman verilmiş. SHP ve DYP'nin iktidarda olduğu dönemde. Daha düşüğü var 2001 krizinde. DSP iktidarda orada da giydirilmiş olarak 110 dolara düşmüş.

        "BELEDİYELER EKMEK, SU VE ULAŞIMA ZAM YAPMAMALIDIRLAR"

        Bugün en son 490 dolar olmuş. Bu hesabı yaparken 490 dolara, bütçedeki artışa ve bir de enflasyona göre yaptık. Belediyeler ulaşım, su ve ekmeğe zam yapmamalıdırlar. Bu dönemde zamsız vermeliler. Devletin çalışanlarına ödediği, memurlar, işçiler, emekliler, dul yetimler bunun da yüzde 30'un üzerine çıkarılması gerektiğine dikkat çekiyoruz. Devletten kim maaş alıyorsa bunların tamamı yüzde 30'un üzerinde zam yapmalıdır. Asgari ücret zaten bunun çok üstünde artacak. Biz 4 bin 500 lira dedik ama ben bu rakamın 4 bin liranın altında olmayacağını düşünüyorum. Ama burada işveren de korunmalı. Biz BBP olarak asgari ücret ve çalışanların ücreti ve aynı zamanda işverenler konusunda ne kadar hassas olduğumuz biliniyor. Sendikalarla, Türk-İş, Hak-İş'le bu taraftan işveren kesimiyle de görüşüyoruz.

        "ASGARİ ÜCRET MASASINDA ESNAFLAR DA TEMSİL EDİLMELİ"

        Asgari ücret masasında hükümet, TİSK ve bir de Türk-İş var. Halbuki işveren tarafına baktığımızda işverenlerin yüzde 90'a yakını TİSK üyesi değil. Esnaf temsilcilerin ve odalara bağlı bunlar. Bunun altını özellikle çiziyoruz. Bu kesimlerin de asgari ücret masasında olmalıdırlar. Asgari ücret tespiti 6 ayda bir yapılması lazım. Asgari ücretli en düşük maaşı alan kesimimiz. Ücretli öğretmenlerden sonra, onların mağduriyetinin de bir an önce ortadan kaldırılması lazım. TİSK vergi oranlarına dikkat çekiyor. Ekonomiyle ilgili BBP olarak 11 maddelik öneri ortaya sunduk. Yıllarca Türkiye cari açıkla yaşadı. Bunu dışarıdan gelen sıcak parayla ya da borçla çevirdik. Bu sene 14 milyar dolarlar seviyesinde gerçekleşmesi gerekiyor. Ama niye sıkıntı var? Sıcak para girişi olmadığı için.Bunun sebebi elbette ki pandemi.

        "BU TÜRKİYE'NİN YENİ HAYATA KOYDUĞU EKONOMİK BİR MODEL"

        Çin dünyanın en büyük merkezi. Navlun ücretleri çok yükseldi. Avrupa başta olmak üzere bize yakın coğrafyalar tedariklerini Türkiye'den gerçekleştirmeye başladı. Biden NATO zirvesinde siyasi mesajlar verdi. 600 milyar dolarlık bütçe ayırdıklarını söyledi. Bir de demokrasi vurgusu yaptı. Bir ihtiyaçlarını Türkiye'den alacaklarını söyledi. İçerideki üreticilerimiz mallarını döviz yükseldiği için dışarıya satmaya başladılar. İçeride mal kıymetli hale geldi ve fiyat arttı. Stokçular var. Bunlar hemen hemen herşeyi stokladı ya da piyasaya az sürdüler. Şu anda çayın dışarıdan da müşterisi var. Döviz artışına gelince, birincisi cari açık meselesi, diğeri Türkiye'nin yeni hayata koyduğu ekonomik model. Bundan dolayı borçlanma yerine kendimiz üreterek veya ihraç ederek hem dış borçlarımızın ödenmesi, hem de piyasanın çevrilmesi noktasında bu yola girildi. Bu yapılmasaydı 2001'deki gibi Kemal Derviş'in getirdiği gibi acı reçete Türkiye'ye dayatılacaktı.

        "MERKEZ'İN BU AY İNDİRİME GİTMEYECEĞİNİ TAHMİN EDİYORUM"

        Devlet aynı oranda işvereni de desteklemeli. Ya da işverenin üzerindeki yükü alacak. Bu şekilde toparlanana kadar, piyasa kendini bulana kadar destek verecek. Ben ümitliyim. Eğer ihracatımız bu şekilde devam ederse, turizmde herkesin öngördüğü gibi 40 milyar dolarları aşarsak, bizim cari açık diye bir problemimiz kalmıyor. İsraftan uzak durulmalı, acil olmayan büyük yatırımlar mutlaka ertelenmelidir. Ben bunu pandemiden beri söylüyorum. Buraya aktarılacak kaynaklar emekli, düşük maaş alan kesimimize, esnafımıza aktarılmalıdır. Faizle ilgili kararlar verilirken ekonomi ilimi ve imkanları gözetilerek verilmesi gerekir diyoruz. Tahminim Merkez Bankası'nın bu ay faizde indirim yapmayacağı yönünde. Yıl sonuna kadar sabit gideceğini tahmin ediyorum.

        "HDP'YE VERİLEN HAZİNE YARDIMININ ÇOKTAN KESİLMESİ LAZIMDI"

        Siyasi partilere yardım hakça ve yeterli miktarda yapılmıyor. Devletin yeterli miktarda yardım yapması lazım. Bu sene 5 siyasi parti 645 milyon 165 bin, eski parayla 645 trilyon. Daha acı olan tarafı şu bu paranın 70-80 trilyonu da HDP'ye; yani PKK'nın partisine veriliyor. Kahraman güvenlik güçlerimizi katliamcı, devletimizi işgalci olarak gösteren, Türkiye'nin düşmanlarının yanında bulunan sözde bir siyasi partiye veriliyor. Bu zamana kadar Hazine yardımının çoktan kesilmesi lazımdır. Buradan direk Anayasa Mahkemesi'ne de çağrıda bulunuyorum. 'Biz sırtımızı PKK'ya, YPG'ye dayadık diyor. Selahattin Demirtaş çıkmalı" diyor. Biz 28 yıldır Hazine'den yardım almıyoruz. Biz şunu söylüyoruz; hiçbir siyasi partiye verilmesin, kaldırılsın. Ben Meclis'te açılış gününde konuştum. İnsaf edin bu parayı almayın. Hazine bunları dar gelirlilere versin.

        "PARASINI BOZDURDUĞUNDA KAYBETMEME GARANTİSİ VERMELİDİR"

        Türkiye iflas etmez. Bizim halkımızın şu anda bankalarda sadece döviz tasarrufu var. Sayın Cumhurbaşkanımız bu tasarrufların yatırıma dönüşmesini istedi. Devlet güven vermelidir. Onun parasını bozdurduğu anda kaybetmemesinin garantisini vermesi lazım. Burada iktidar, muhalefet, vatandaş, devlet el birliği yapması lazım. Muhalefet de 'battık, bittik' söylemleriyle güvensiz ortamı yaratılmasına öncülük etmeyecek. Tam tersine devletin ve vatandaşının yanında duracaktır.

        "İTTİFAKIN KARARLARINA SAYGI DUYARIZ AMA DÜŞÜNCELERİMİZİ SÖYLERİZ"

        Biz eski sistemde de barajın sıfır olmasını savunuyorduk. Bu sistemde de hepten sıfır olması lazım. Yönetimde istikrar artık Meclis aritmetiğine tam olarak bağlı değil. Elbette ki Meclis'in uyum içerisinde olması önemli. Meclis asli olarak denetim ve yasama görevi yapıyor. Temsilde adaletin güçlenderilmesi lazım. Bunu daha da güçlendirmek lazım. Diyelim ki barajı 3'e düşürdük. A partisi Türkiye'nin her tarafında 4 aldı. Çıkaracağı milletvekili sayısı 3'tür. O yüzde 4 oy yaklaşık 2 milyon. Bir ittifaka girdiğinde kazandıracağı miletvekili sayısı 20 ila 25. Bizim bu düşüncelerimizi hem yazılı hem sözlü olarak ilettik. Biz de sayın Cumhurbaşkanımızla görüştüğümüzde fikirlerimizi, düşüncelerimizi kendileriyle paylaştık. Elbette ki ittifakımızın aldığı karara saygı duyarız ama düşüncelerimizi söyleriz.

        "TERÖR UZANTISI OLANLARIN DIŞINDA HERKESLE GÖRÜŞÜRÜZ"

        İttifak yapmış olmak aynı zamanda hükümetin herşeyini destekliyorsun anlamına gelmez. Doğru olan politikaları desteklersiniz. Bir yanlışı desteklemek zaten ona kötülüktür. Önemli olan doğruları desteklemek. Biz Cumhur İttifakı'yız. Bir tarafta HDP'nin desteklediği sol ulusalcı bir tarafta da Cumhur İttifakı var. Elbette BBP'nin yanı milliyetçi-maneviyatçı-muhafazakarların yanıdır. Diğer siyasi partilerle de görüşürüz. CHP ve İYİ Parti'yi de ziyaret ettim. Biz terör uzantısı olanların dışında herkesle görüşürüz. Bizim safımız nettir, safımız Cumhur İttifakı safıdır. Yaz döneminde 45 ile yüzlerce ilçeye gittim.

        "ÖĞRETMENLERİMİZİN HAK KAYBI YAŞADIKLARINI DÜŞÜNÜYORUM"

        Hekimlerimiz başta olmak üzere bütün sağlık çalışanlarımızla ilgili, iki öğretmenlerimizle ilgili bir çalışma yapılacak. Ben öğretmenlik mesleğini uzun yıllar yapmış birisiyim. Öğretmenlerimizin uzun sıradır maaşlarıyla ilgili hak kaybı yaşadıklarını düşünüyorum. Öğretmenlerimize maaş artışını destekliyorum. Bir de ücretli öğretmenlerimiz var ki, bunlar 2 bin lira dahi alamıyor. Bunların sayısı 80 bin civarında. Öncelikle olarak ücretli öğretmenlerin haklarının iyileştirilmesi gerekir. Geçen sene yapılmıştı ama yetmez. En azından asgari ücret seviyesine gelebilsinler. Uzun yıllar öğretmenlik yapılan kişilerin belli sayıda kadroya alınması lazım. Diğer atama bekleyen öğretmenlerimizin etkilenmemesi için onların dışında bir kontenjanın açılması lazımdır.

        "EYT MAĞDURLARININ SORUMLUSU ANAP VE DSP'DİR"

        Mülteci çocuklarını öğreten öğretmenlerimiz var. Bunlar bir proje dahilinde çalışıyorlar. Bu proje bitince hepsi açıkta kalacak. Bizim ülkemizin belli bölgelerinde hala Türkçemizi konuşamayan insanlarımız var. Bunlar oralara gönderilerek, güzel ülkemizde dilimizi konuşmayan hiçbir vatandaşımız kalmasın diyorum. Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin sorumlusu ANAP-DSP'dir. 5 milyon civarında bir EYT'li var. Ben de EYT'li oldum. Ne maaş alabiliyor ne de hastaneye gidebiliyorsunuz. 1 milyon civarında kişi bu haktan faydalanıyor. Bunlar ortalama 3 bin lira maaş alsalar, aşağı yukarı 36 milyar gibi bir paraya tekabül eder ki, bunu bütçemizin kadırabileceğini düşünüyorum.

        "AVRUPA KONSEYİ KARARLARINA YUNANİSTAN KADAR UYMAMA HAKKIMIZ VAR"

        Anayasa'nın 90. maddesi AB kriterlerinden dolayı konuldu. Biz BBP olarak ne Kopenhag kriterlerine ne ikiz yasalarına taraftar değiliz. Bu sözleşmeler imzalanırken doğru olmadığını söyledik. Burada Türkiye'de diğer AB ülkelerinde olduğu gibi, mesela Yunanistan nasıl uymuyorsa, Türkiye'nin de uymama hakkı vardır. Türkiye'nin daha fazla hakkı vardır. Çünkü Yunanisan asil üyedir, biz değiliz. Hukukçularımızla da konuştuğumda bunu söylediler.

        "İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN DOLAYI ÇIKMASI GEREKEN KANUNLAR ÇIKTI ZATEN"

        Rakamlar ortada, İstanbul Sözleşmesi'ne gidene kadar 2012-2013 o zamana kadar Türkiye'de şiddete dayalı kadın ölümleri 100'lü sayıların altında. İstanbul Sözleşmesi'ne giriyoruz rakamlar 500'e ulaşmış. Daha itirazımız biz kadına şiddete sonuna kadar karşıyız. İstanbul Sözleşmesi'nden dolayı çıkarmamız gereken kanunları çıkardık zaten. Sadece İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık. İstanbul Sözleşmesi sadece bir öneri. Bunu yasa çıkartarak uygulanır hale getireceksiniz. Yasalar ortada. Değişiklik yapılması gereken elbette yasalar var.

        "İKİ SUÇ İÇİN İDAMIN GERİ GELMESİ KARARINI DESTEKLERİZ"

        1 ay evli kalıyor, ömür boyu nafaka ödüyor. Bu gayrimeşru hayatı getiriyor. Bizim birinci önceliğimiz insanı yaşatmak. Kadına pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Peygamber efendimizin veda hutbesi açık. Kadınların sizlerin üzerinizde hakkı vardır, sizlerin de kadınlarınızın üstünde hakkı vardır, doayısıyla bu hakkı çiğnemeyin, mealen söylüyorum, Allah'tan korkun diyor. Burada erkeklere söylüyor. Bir kere inanan hiçbir insan kadına zulmedemez. Hele çocuklara bunu hiç yapamaz. BBP olarak bu konuda hiçbir tavizimiz yok. Bu konuda idamın geri getirilmesini istiyoruz. İki suç için idamı istiyoruz. Kadınlarımıza, kızlarımıza keyfi şiddet yaparak öldüren sapık katiller için ikincisi de bizzat kurşunu sıkıp bombayı patlatan teröristler için.

        "MİLLİ İRADENİN TECELLİGAHI SANDIKTIR"

        Miting yapmak siyasi faaliyettir, her siyasi partinin hakkıdır. Burada iki nüans var. Bir tanesi Selahattin Demirtaş'ın sabah attığı tweetten sonra CHP'nin belli yerlerde miting yapacağız açıklaması toplumun gözünden kaçmadı. Bazı gündem maddelerini istismar ederek aşırı sol grupları ya da terör örgütleri uzantılarını sokağa hareketlendirmeye çalışılıyor. Milli iradenin tecelligâhı sandıktır. Sayın Cumhurbaşkanı da açıkladı. Seçimin 2023 Haziran'da olacağını açıkladı, MHP Genel Başkanı ve ben de açıkladım aynı yönde.

        "MERKEZ BANKASI'NIN REZERVLERİNİN GİTTİKÇE ARTTIĞINI GÖRÜYORUZ"

        BBP yılbaşından bu yana üçe katlamış bir parti. Teşkilatını yüzde 100'e yakın tamamlamış bir partidir. BBP'nin bölünmesi gibi bir şey sözkonusu değildir. BBP çok güçlü bir şekilde yoluna devam etmektedir. İhracattaki bu artış, iki döviz gelirleri özellikle yaz aylarında 40-50 milyar dolarlar seviyesine çıkınca cari açık problaemi kalmayacak, Merkez Bankası'nın rezervlerinin gittikçe arttığını görmekteyiz. Yatırımlar da gelecektir. Sadece Katar'dan değil, yeter ki siz üretin. Ukrayna neden bizden SİHA alıyor? Ürettiğimiz için alıyor. Savunma sanayinde başardığımız üretimi diğer alanlara yaygınlaştırdığımızda Türkiye'nin kesinlikle bir ekonomik anlamda problemi kalmaz. Sadece teknolojik alandaki ürünler değil çiftçimizi desteklemek durumundayız. Gübreye bu kadar zam geldiyse devletin bunu yüzde 50 sübvanse etmesi gerekir. İdlib ve Irak, İran-İsfahan bölgesi ve Afrika çok büyük susuzluk ve kuraklıkla karşı karşıya. Buralarda TL geçiyor. Bunları dikkate almalıyız. ABD orada üs kurmuyor, toprağı satın alıyor. Yunanistan ABD'ye güveniyor. Şunu bilmesi lazım, sokakta bir kabadayıya güvenen, yarın o kabadayı sokaktan çıkınca evinden çıkamaz hole gelir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ