Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Hakan Fidan neden istifa etti?

        Selçuk TEPELİ / HT GAZETE

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile resmi ziyaretlerinin ilk durağı Bogota’ya doğru hareket etmeden önce düşünüyordum; rotadaki Kolombiya, Küba ve Meksika’nın ortak noktaları neydi? Üç ülkeyi de birleştiren şeyler... Hayır, akla ilk gelenler Türkiye açısından pek bir şey ifade etmiyordu. Uçakta yerime oturduğum sıradaysa, artık böyle şeyler düşünmek bir anda lüzumsuz hale gelmişti. Erdoğan, uçağa binmeden yaptığı basın toplantısında bir soru üzerine gündemi belirledi: “Hakan Fidan’ın milletvekili adaylığını onaylamıyorum. Ve bunu Başbakan’a da söyledim...”

        Tabiri caizse, gündemin ortasına bombayı bırakmış, Kolombiya’ya doğru havalanmıştık! Cumhurbaşkanı’nın gazetecilerle söyleşisi, Atlas Okyanusu’na varmadan toplantı odasında başladı...

        Ziyaretleri değerlendirir misiniz?

        Önce Kolombiya, sonra Küba, ardından Meksika ziyaretimiz var. Bu Cumhurbaşkanı olarak 3 ülkeye yapılan ilk ziyaret. Bu ülkeler fiziki olarak uzak ama yapacağımız çalışmalarla, bakan arkadaşların ön çalışmalarıyla siyasi-iktisadi önyargıları yıkalım, Türkiye’ye muhabbeti daha da artıralım diyoruz. İkinci Latin Amerika etabında Brezilya, Venezüella, Bolivya olacak; diğer bir-iki ülke var.

        ‘ONAR YA DA ONAMAYIZ’

        “Hakan Fidan’ın istifasını doğru bulmuyorum” dediniz. Daha detaylı bilgi vermeniz mümkün mü?

        MİT sıradan bir kurum değildir. Sıradan bir insanı da kolay kolay getiremeyiz oraya. Çok sık eleyip ondan sonra gelinebilen bir makamdır. MİT’in başında son derece güvenilir bir kişi olmalıdır. Nitekim ben oraya son derece güvenilir, hatta sır küpüm olarak görebileceğim birini getirmiştim. Daha öncesinde söz konusu arkadaşı özel temsilci olarak görevlendirdiğim anlar da olmuştu. Dolayısıyla bu makama gelmiş bir kardeşimizin milletvekili adayı olmak, onun ötesinde bazı görevleri kafasında planlamak gibi bir durumu olabilir. Ya da ona belki bu tür bazı vaatlerde bulunulmuş olabilir, orasını bilemem. Ama ben kendisine açık ve net olarak “Ayrılmanı doğru bulmuyorum” dedim. “Senin göreve devam etmen gerekir, çünkü burası rastgele bir yer değil.” Siz gidersiniz yerinize bir başkası gelir, o ayrı mesele. Ama bu öyle bir makam değil. Dolayısıyla doğru bulmuyorum. Ama kendileri artık yorulduklarını söyleyerek, burada daha fazla devam edemeyeceklerini söyleyerek, maalesef böyle bir adım atmayı uygun buldular. Bundan sonraki süreç Sayın Başbakan’a ait. Yerine kim gelecekse teklif yapar. Biz de onar ya da onamayız. Kimin geleceği çok önemli, çünkü bizim paralel yapıyla mücadele esnasında neler yaşadığımız, çektiğimiz, her şey ortada. Bu ortamda böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmayı asla doğru bulmam.

        Bu süreçte sıkıntı olur mu?

        Yok, ne sıkıntı olacak? Her zaman söylüyorum. Tek kişi dahi kalsam ben bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürürüm. Paralel yapı ve benzerleriyle...

        Kılıçdaroğlu’nun bazı açıklamaları olmuştu, “Başbakanlık’ta boşluk var, orayı dolduracak, o yüzden istifa etti” gibi...

        Sen mevcut Başbakan’ın gidip gitmeyeceğiyle ilgileneceğine kendine bak. Kendisinin böyle bir hayali, böyle bir derdi yok. “Ben Başbakan olabilir miyim?”, bunu düşünmüyor, Davutoğlu üzerinden politika üretmeye kalkıyor

        "SON OPERASYONLA İLGİLİ UMARIM YANLIŞA DÜŞÜLMEZ"

        Bu son operasyonda terör bağlantısı da ortaya çıktığı yönünde iddialar var: Kabinenin tamamını dinlemişler, bir tek İdris Naim Şahin’i dinlememişler. Terör örgütü oluşturup bunu hükümetin üzerine atma, hükümetle ilişkilendirme gibi bir durum var... Bu kamuoyunda olumsuz bir algıya yol açmıyor mu?

        Bu durum maalesef kamuoyunda olumsuz bir algı ortaya çıkarıyor. Son operasyon neticesinde de nelerin olabileceğini göreceğiz. Temenni ederim ki burada aynı yanlışa düşülmez. Daha isabetli bir yargı kararı oluşur. Tabii bu yargı kararının uluslararası boyutu olabilir. Bundan öncekilerle alakalı da devam eden yargı süreçlerinde bazı şeylerin ortaya çıkabileceği kanaatindeyim.

        "ŞAHSIMA ÖLÜM TEHDİTLERİ VAR"

        Son yaptığınız konuşmalarda, “Bana ve aileme tehditler geliyor” dediniz. Biraz açar mısınız?

        Bursa’daki konuşmada da belirttiğim gibi, bu konuda bize gelen bilgiler bu yönde. Şahsımla, ailemle ilgili tehditler var. Şahsımla alakalı olarak öldürmek ve benzeri türden... Hakeza, ailemle alakalı olarak da bazı tehditler söz konusu. Siz tabii korumalarınızı falan güvendiğiniz insanlar olarak görüyorsunuz ama bakıyorsunuz onların içinden de çıkıyorlar. Biri, ikisi öyle olabiliyor. Böcek olayında olduğu gibi. Adam kalkıyor mesela mahkemede “Cumhurbaşkanı bana çok güvendiği, beni çok takdir ettiği için Libya’ya gönderdi” diyor. Adamı tanımam, bilmem. Bunu söyleyecek kadar bunlarda yalan meşrudur. Aynı şekilde orada olan koruma müdürünün durumuna bakıyorsunuz, benim koruma müdürüm emri altındaki polis memurlarını tanımayacak da ben mi tanıyacağım? Bunları tanıyabilen o, istediği yere yerleştirebilen o, sevk ve idare eden o ve diyor ki “Başbakanı’nıza en yakın yerde olan bendim, çok severdik”... İyi severdin de, bu ne? Nasıl oluyor da bunlar buralara kadar sızıyor? Şimdi birçok yerden öyle enteresan bilgiler gelmeye başladı ki... Artçı ekiplerde benzer tezgâhlar kurulmuş. Öncü ekipler de keza. Ama bunları, neden sonra birçok olayın meydana gelmesiyle tespit edebildik.

        "İÇ GÜVENLİK PAKETİ ÇIKMAZSA SEÇİM SİLAHLARIN GÖLGESİNDE OLUR"

        İç Güvenlik Paketi...

        İç güvenliğin olmadığı ortamları seviyorlar. İç Güvenlik Paketi çıkmazsa bu seçimleri bundan öncekiler gibi silahların gölgesinde yaparız; özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde. Vatandaş ne diyor? “Bizim can güvenliğimizi sağlayın ki oyumuzu güvenle kullanalım. “Bakın muhalefet ne diyor? “Elinde molotoflarla gidenlerin önünde giderim.” Ellerinde molotof, demir bilye olanlara “Direnme hakkını kullanın” diyor. Anamuhalefetin başı molotof için “Direnme hakkı” diyor. Yavru muhalefet de ondan geri kalmıyor. Bu tarz anlayışlarla demokrasiden, özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. Zira böyle bir demokrasi olamaz, bu şekilde parlamenter demokrasiyi savunamazsınız. Bakıyorsunuz MHP de onların yanında yer alıyor. Bunların dördüncüsü de paralel yapı.

        HDP etrafında, barajı aşamazsa Diyarbakır’da alternatif meclis lafları ediliyor. HDP’nin süreçle ilgili tavır ve açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Adeta siyasetin içinde doğdum, büyüdüm, bu noktalara geldim. Bu süreçte bu isimlerin yaptığı açıklamanın Türkiye gerçekleriyle bağdaşır bir durumu yok. Eğer A partisi, B partisi barajı aşamazsa, bu durum yüzde 50 oyla Anayasa’yı değiştirecek noktaya getirir sizi. Onların Diyarbakır’a ayrı bir parlamento sözleri bir anlam ifade etmiyor. İç Güvenlik Paketi onun için önemli. Çıktığı takdirde illegal yapılanmaların tamamının önüne geçilecektir. Özgürlükler benim özgürlük alanıma kadar serbesttir. Bu illerde sadece onlara oy verenler yaşamıyor. Onlara neler neler yaptınız. Şehirde cam çerçeve indirdiniz. Bundan sonra İç Güvenlik Paketi’yle bunları yapamayacaksınız.

        "PKK BİLE BUNLARIN VERDİĞİ ZARARI VERMEDİ"

        ‘Paralel yapı’ ile mücadele Milli Güvenlik Kurulu kararı haline geldi, bunun ülke için bir tehdit olduğu kanaati ortaya çıktı, buna rağmen bu tehditle mücadelede sizin bir endişeniz mi var ki “Ben yalnız başıma kalsam bile tek başıma mücadele edeceğim” diyorsunuz. Devletin tüm kurumlarının gerekli hassasiyeti göstermediğini mi düşünüyorsunuz?

        Ben kendi hassasiyetimi ortaya koyuyorum. Ve hükümetten, tüm kurumlardan bu hassasiyeti bekliyorum. MGK tavsiye kararı hükümete iletildikten sonra, hükümet gerekli adımları attı. Nisan ya da mayısta yayınlanacak olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin içine bu girmiş olacak. Bu aynı zamanda yargının elinde de önemli bir dayanak olacak. Alacakları kararlarda, atacakları adımlarda bunun önemli yeri olacağına inanıyorum. Buna ne kadar önem verdiğimi ifade etmek için, “Tek de kalsam bu mücadeleyi sürdüreceğim” diyorum. Bugün PKK terör örgütü bile uluslararası camiada bunların Türkiye’ye verdiği zararı vermemiştir. Bunlar uluslararası camiada, uluslararası parlamentolarda, devlet başkanlarıyla, şunlarla bunlarla her türlü kirli ilişkiler içine girerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kötüleme gayreti içindeler. İşte şimdi diyelim ki faizsiz banka değil mi; işte katılım bankası. Ne yapıyor? “Gidin bankalardan kredi alın, aldığınız krediyi getirin buraya yatırın. Böylece burayı ayağa kaldıralım” gibi yollar kullanılıyor. Aynı şekilde Kestanepazarı’na ilk geldiği zaman yaptığı konuşmalarr var ama bir de 28 Şubat sürecinde yaptığı açıklamalar var. Nerelerden nerelere geldi.

        ‘BEDDUA SEANSLARI YAPTILAR’

        İşledikleri suç boyutuyla konuşuyoruz paralel yapıyı, ama aynı zamanda politik bir yapı olduğunu da kavrıyoruz. Bütün bu yapının arka planında hiyerarşinin bu kadar mükemmel işlemesinde aslında bir inanç boyutu var. Ve bu çok fazla konuşulmuyor, şu an başka bir şeyle meşgulüz. Acaba paralel yapıdan boşalan yeri başka paralel yapıların, başka cemaatlerin doldurma ihtimali yok mu?

        1999’da Türkiye’den gidiş, gidişten itibaren orada yüklenilen görev ve bu görevle birlikte yapılan şeyler ortada. Ama tabanları bunu bilmiyor. Tabanları bunu tamamen dini meşruiyet olarak algılıyor. Bunlar da o dini meşruiyete sarılıyorlar. Öyle şeyler var ki bulunduğumuz makam bunları söylememize müsaade etmiyor. Bunlarda bir kere “insana acıma” diye bir şey yok. Geçenlerde bir başlık atılmıştı: “Kod adı Süfyan, yeri Sincan.” Kimin kod adı Süfyan? Beni kastediyorlar. Beddua seansları yaptılar. Halk noktasında haklarımızı aldık. Hukuk halk nezdidir. Biz yasal hakkımızı almak için uğraşıyoruz. Yasal olarak bazı düzenlemeler yaptık. Ama onların işine yaradı. İş 2010’da referandumla başladı. Ama bu iş bumerang gibi. Onlar savurdu, şimdi onlara döndü. Haziran seçimleri bu yüzden önemli.

        Erdoğan, seyahatinin ilk gününde Bogota’da, eşi Emine Erdoğan’la yöresel el sanatları ürünlerinin satıldığı çarşıda ürünleri inceledi, bronz bir el heykelini satın aldı.

        "BAŞKANLIĞIN OYLANACAĞI BİR SEÇİM OLACAK"

        Başkanlık konusunda içerik belli mi? Sizin hayalinizde nasıl bir başkanlık var?

        Biz başkanlık çalışmasını aslında yaptık. Hatırlayın, bir önceki dönemde Başbakan olduğum sırada çalışmaları yapmış, hatta Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na göndermiştik. Bizim başkanlık konusu ile ilgili çalışmalarımız hazır. Bizim için ekonominin ve demokrasinin atbaşı gittiği bir sistemdir. Başkanlık sisteminin denetim mekanizmasını kaldırdığı yalanını da söylüyorlar. Olabilir mi böyle bir şey? Aksine denetimin daha da arttığı bir sistemdir başkanlık sistemi. Yeni Anayasa’nın içinde başkanlık, çözüm süreci, demokrasi paketleri yerini almalıdır.

        Haziran seçimi, yeni Anayasa ve başkanlık sisteminin oylanacağı bir seçim mi olacak?

        Evet. Aynen öyle olacak. Sayın Başbakan da böyle söylüyor. Seçim bunun üzerine... Bunun oylanacağı bir seçim olacak.

        Başkanlık sistemi ile ilgili açıklama konusunda Sayın Davutoğlu’nun sona kalmasını da eleştirenler oldu. AK Parti seçmeni ne düşünüyor başkanlık sistemi hakkında?

        Kamuoyu araştırmalarına bakıldığında tabanın elbette’ki yüzde 100 “Evet” demesi söz konusu değil. Ama kahir ekseriyet “Evet” diyor. Bu seçim Türkiye açısından kırılma dönemi olacak. Muhalefetin başkanlığa karşı olmasının nedeni, başkanlık olursa sadece 2 güçlü parti olacak. Bundan korkuyorlar.

        KÜBA’YA CAMİ

        “Ortaköy Camii’nin benzerini yapmak için başvurduk. Bekliyoruz. Suudiler de başvurmuş. İzin çıkarsa yapacağız. 4 bin kadar Müslüman var Küba’da...”

        KOLOMBİYA'DA DOĞDU MEKSİKA'DA YAŞADI

        Peki Kolombiya, Meksika ve Küba’nın ortak noktası ne? Her üç ülkede de Amerikan kültürünün yayılması ve ekonomik koşulların da etkisiyle yerli Müslüman nüfus büyüyor. Mesela Meksika’da 3.5 milyon nüfuslu Chiapas’ta Müslüman Zapatistaların sayısı hızla artıyor. İtalyan fotoğrafçı Roberto Brancolini’nin, Chiapas’ta evden mescitlerde cuma namazı kılan Zapatistaları belgelediği kareleri görmelisiniz... Küba-ABD yakınlaşması sadece bölge ekonomisini hareketlendirmekle kalmayacak, popüler kültüre de damgasını vuracak ama muhtemelen artık Havana’dan arsa almak için çok geç! Ve kelimelere bakınca, üç ülkeyi de birleştiren Gabriel Garcia Marquez’dir: Kolombiya’da doğdu, Meksika’da yaşadı, Küba’yı sevdi. Onun bu üç ülkeden hareketle söyledikleri çok zihin açıcı olabilir... “Anlatmak İçin Yaşamak” kitabını okuyun!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ