Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Işıl Cinmen, tartışma yaratan “Öğretmen Öküz” ve “Öğrenci Eşek” kitaplarının yazarı Mevlana İdris’le konuştu

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Tartışmaları duymuşsunuzdur.

        Edirne’nin Keşan İlçesi’nde Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ilkokul öğrencilerine ‘Öğretmen Öküz, Öğrenci Eşek, Doktor Tilki, Trafik Polisi Kurbağa’ adlı resimli hikaye kitapları dağıtıldı.

        Sonrasında eğitimciler, öğrencilere ve meslek dallarına hakaret edildiği iddiasıyla duruma tepki gösterdi.

        Eğitim İş Keşan Temsilcilik Başkanı Erol Yazla, “Öğretmen Öküz” kitabındaki hikayede “Bir varmış, bir yokmuş. Sürekli saman yiyen bir öküz varmış. Su içer, saman yer, başka da bir şey yapmazmış. Ama bir gün bu öküz durup dururken öğretmen olmaya karar vermiş” şeklinde geçen metnin öğretmenlik mesleğini küçük düşürdüğünü öne sürdü.

        Ve sonuçta hikaye kitapları hakkında inceleme başlatıldı.

        Soruşturma ve kitapların toplatılmasıyla ilgili karar, incelemeden sonra verilecek.

        Elbette kitaplar ve edebiyat yargılanmamalı, özgür olmalı.

        Ancak 6-7 yaşındaki çocuklar için yazılmış kitapların okullara girmeden önce pedagojik denetimden geçirilmeleri şart.

        Yani ben böyle düşünüyorum...

        Milli Eğitim Bakanlığı benim gibi düşünmüyor.

        Kitapların yazarı Mevlana İdris, “MEB artık okula giren kitapların denetlenmemesi konusunda talimat veriyor çünkü kitaba sansür ve baskıdan vazgeçildi” dedi.

        Erol Yazla ve kitaplara tepki gösteren diğer eğitimcilerin ne dediğini okuduk.

        “Öğretmen Öküz” ve “Öğrenci Eşek”in yazarı Mevlana İdris’in söylediklerini de bu röportajdan okuyun ve kimin haklı olduğuna kendiniz karar verin.

        Yazdığınız çocuk kitapları yüzünden ortalık karıştı. Kitapların adını “Öğretmen Öküz, Öğrenci Eşek” koyarken ne düşünüyordunuz?

        Hayvanlar çocuk edebiyatının temel öğesidir. 30 yıldır yazıyorum ve yazdığım çocuk kitaplarının içinde hayvanlar hep vardı. Ezop, La Fontaine gibi tarihe geçmiş büyük ustalar bunu yapmıştır.

        Ezop’un, La Fontaine’in, George Orwell’in yazdığı fabl’lardaki amaç çocuklara ahlaki bir öğretiyi aktarmaktır. Siz kitaplarınızla ilkokul çocuklarına ne öğretiyorsunuz?

        Çocuklara bir şey öğretilmesine karşıyım; zorunlu eğitime karşıyım. Ben çocuklardan bir şey öğrenilmesi taraftarıyım. Ben çocuk kitabı yazmıyorum, çocuk edebiyatçısıyım. Bu kitaplardaki edebiyattır ve edebiyat eğitim değildir. Edebiyatı didaktizmle karıştırmayalım; bir şey öğretmesi gerekmez.

        “ÖKÜZ ÖĞRETMEN DEMİYORUM, ÖĞRETMEN ÖKÜZ DİYORUM”

        6-7 yaşındaki çocuklara okulda zorunlu olarak okutulan kitaplar hakkında konuşuyoruz. Dolayısıyla “bu edebiyattır” deyip konuyu kapatamayız. “Öğretmen Öküz” ne anlatıyor?

        Bir öküz öğretmen olmaya ilişkin hayal kuruyor ve bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Bunun neresinde hakaret var? Bir öküzün öğretmen olma isteğinden bahsediyorum, bir öğretmenin öküz olma isteğinden bahsetmiyorum. “Öküz Öğretmen” demiyorum; “Öğretmen Öküz” diyorum. Buradaki sıfat bir meslek!

        Bir dakika... Hakaret konusunu daha sonra soracağım. Kitabın içeriğini anlatır mısınız?

        Doğadaki hayatını saman yiyerek ve su içerek geçiren sıradan bir öküz, hayatında radikal bir değişiklik yapmak istiyor ve öğretmen olmaya karar veriyor. Kitapta öküz sınıfa giriyor, “ben öğretmenim” diyor, çocuklara sorular soruyor. Çocuklar alay edince de üzülüyor ve birinci dersin zili çaldığında okuldan çıkıp, gidiyor. Bu kadar.

        Peki, “Öğrenci Eşek” ne anlatıyor?

        Eşek, lay lay lom yaşarken okula giden öğrencileri görüyor ve öğrenci olmak istiyor. Önlük alıyor, yaka takıyor ve sınıfa girip çocukların arasına oturuyor. Öğretmen ona sorular soruyor ve eşek bütün sorulara “ben ne bileyim aiaiai” diye cevaplar veriyor. Başarısız olduğunu görüyor ve ilk dersten sonra sınıftan çıkıyor.

        KASAP KÖPEK VE SERVİS ŞOFÖRÜ TAVŞAN DA VAR

        Bu bir seri mi? Hepsi benzer sonuçları olan hikayeler mi anlatıyor?

        Evet. 12 kitaplık serideki 12 hayvan, bir insan mesleğini yapmak istiyor. Servis Şoförü Tavşan, Bakkal Kaplan, Diş Hekimi Timsah, Yunus Balığı Cankurtaran, Kasap Köpek, Trafik Polisi Kurbağa gibi devam ediyor. 12 meslek dalıyla 12 hayvan tamamen tesadüfen eşleştirildi. Mesela Trafik Polisi Kurbağa kitabında, kurbağa rüyasında trafik polisi olduğunu görüyor ve kendine beyaz eldivenler ve bir şapka alıyor. Trafiğin başına geçiyor ve herkes onu çok seviyor. Fakat bir gün alkollü bir araç sürücüsü kurbağayı eziyor ve kurbağa ölüyor. Çok sevildiği için diğer sürücüler ona mezar yapıyor. Sonra dere kenarında bir başka kurbağa polis olduğuna ilişkin bir rüya görüyor ama aklına ölen kurbağa geliyor, rüyasını gerçekleştirmekten vazgeçiyor.

        YAYINLA GİTSİN! ALTINA DA İMZAMI AT”

        Ama bu korkunç!

        Bakın, bir arkadaşım çizimler hakkında “Kurbağa tekerin altında kalıyor. Sadece bacağı ve eldiveni görünüyor. Bu çocukları rahatsız eder mi?” diye bir yorumda bulundu. Çok tanınan, saygın bir psikiyatri profesörüne kitap basılmadan önce bu çizimi gönderdim. Bana şöyle dedi: “Bu toplumda çocuklar Özgecan Aslan’a yapılan vahşeti görürken buna mı takıldılar? Yayınla gitsin, altına da imzamı at.”

        Bütün seri okullara girdi mi?

        Henüz sekiz tanesi basıldı, girmiştir okullara.

        “KİTABI OKUMADAN ‘HAKARET EDİYOR’ DEMEK PİŞKİNLİKTİR”

        Tekrar soracağım, siz bu kitaplarla çocuklara ne demek istiyorsunuz?

        Bu hikayeyi okuyan çocuğun kafasında, “herhangi bir insan ya da canlı gerekli donanıma sahip olmadığı alanda bir şey yapmaya kalkışmamalıdır çünkü kalkışırsa ummadığı kötü sonuçlarla karşılaşabilir” sonucu kalıyor. Edebiyat sarsıcı bir şeydir, rahatsız edebilir.

        Yetişkin bir insan istediği kitabı seçebilir. Okur, beğenir ya da beğenmez. Fakat benim çocuğum olsa, az önce anlattığınız gibi bir alt metni olan bir kitabı okumasını istemem. Bunlar başarısızlık öyküleri; ben çocuğumun isterse her şeyi yapabileceği duygusuyla büyümesini isterim! Bir velinin bu kitaplara tepki gösterme hakkı yok mu?

        Kimse bu söylediğinize tepki göstermedi ki! Kitaplara ilk tepki Keşan’daki yerel sendikacı tarafından verildi ve o da, “Kitabın kapağını bile açmadım, içeriği beni ilgilendirmez” diyor. Bu bir pişkinlik... Kitabın kapağını açmayan biri kitabı nasıl yaftalayabiliyor? Bunun izahı olamaz, kızdığım şey bu.

        “AKIL SAĞLIĞIMIZA HAKARETTİR”

        Başta Eğitim İş Keşan Temsilcilik Başkanı Erol Yazla olmak üzere tepki verenler “Kapağında öğrencilere ve öğretmenlere hakaret var” diyor.

        Dün bu haberleri duyduğumda çok şaşırdım ve “böyle zihinsel bir sefalet olamaz” dedim. Burada, hayali de olsa hayvan haklarına tahammülsüzlük olduğunu görüyorum. Bu kitap isimlerinin hakaret olduğunu düşünmek, akıl sağlığımıza hakarettir.

        İyi de, 6-7 yaşındaki çocukların soyutlama yeteneği bellidir; bu eşleştirmeler pedagojik olarak ne kadar doğru?

        Biz niçin sürekli çocuklar adına karar veriyoruz? Herhangi bir çocuğun 24 saat içinde dijital platformda eriştiği bilgiler hakkında bir fikriniz var mı? Onlardan nasıl etkilendiklerini biliyor muyuz? Çocuğun özgür, geniş alanına çok uzak bir eleştiri yapılıyor. Çocuk için yazılmış bir kitaba bırakın da çocuk karar versin. Kitabımda kin, nefret ya da tahrik yok. Hakaret olarak algılanacağı aklıma bile gelmedi.

        “HAYALLER YARGILANIR MI?”

        Doğru ya da yanlış bu hayvanların hepimizin dünyasında bir sınıflandırması var. Öküz ve eşek negatif yan anlamları olan ve genelde küfür olarak kullanılan sözcükler. “Öğretmen Köpek” de deseniz aynı tepki gelirdi ama “Öğrenci Keçi” deseniz tepki gelmeyebilirdi. Bunları yazarken bu durumu düşünmediniz mi?

        Kitapların ilk halinde hayvanlar önde, meslekler sondaydı. Yani “Öküz Öğretmen” gibi... Sonra gelebilecek eleştirileri düşündük ve mesleği başa aldık; mesleği sıfat olarak hayvana bağladık. Oluşabilecek yanlış algıyı önlemek için! Ben eşleştirmeleri böyle yaptım; kimse de onaylamak zorunda değil. Ayrıca hayvanları kendi doğalarından bağımsız olarak kötü şekilde nitelendirmeyi nereden öğrendik?

        Ben metaforik bir anlatımla “öğrencisi eşek, öğretmeni öküz olan bir eğitim sistemi var, okullar da ahır gibi” demek istediğinizi düşündüm.

        Böyle bir şey yok! Bunlar 24 sayfalık, çok sade, düz bir anlatımla ilkokul çağındaki çocuklara yazılan kitaplar. Biraz da gerçek hayata bakalım: Daha geçen ay 12 yaşında Ebru adında bir kız, iki öğretmen tarafından “kitap çaldın” suçlamasına maruz kaldı ve intihar etti. Mesleki hassasiyetler bu olayda gösterildi mi? Ben masal yazıyorum ve masal hayallerden oluşur. Hayaller yargılanır mı? Bu sendika temsilcisi ne demek istiyor?

        MEB, KİTAPLARIN DENETLENMEMESİ KONUSUNDA TALİMAT VERDİ”

        Kitaplarınız Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı mı?

        MEB hiçbir edebiyat kitabını onaylamıyor ve okula giren kitapların denetlenmemesi konusunda talimat veriyor. Kitaba sansür ve baskıdan vazgeçildi.

        Ama bu sansür ya da baskı değildir; çocukların eğitiminden bahsediyoruz. Denetim yok ne demek?

        İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü “Yazarlar Okullarda” adında bir projeyi hayata geçirdi. İlçeler ve yazarlar kurayla eşleştirildi. Kabul eden yazarlar, okullarda çocuklarla buluştu. Yazarın kitapları önceden okula gönderiliyor ve çocuklar kitapları okuyor. Sonra yazarlarla bir araya geliyorlar ve kitaplar imzalanıyor. Süreç içinde bu İstanbul dışına da çıktı. “Keşan’da böyle bir şey yapacağız, katılır mısın?” dediler ve ben de kabul ettim. Sonra bu olaylar oldu. 2015 yılındayız ve hala birileri böyle söylemlerle hayal cellatlığına, düşünce kasaplığına soyunuyorsa geçmiş olsun. Zaten Küçük Prens gibi dünyada kült olmuş, çocuk edebiyatının başyapıtı sayılan bir kitap bu ülkede yargılanabildi. Bunları aştığımızı düşündüğüm bir evredeydik.

        “PSİKOLOG OTURSUN KENDİ KİTABINI YAZSIN”

        Peki kitaplarınız pedagog onaylı mı?

        Birçok yayın evi pedagog ve psikologlardan onay alarak kitapları basıyor. Ben pazarlama için bu kadar hijyenik bir tekniği kabul etmiyorum. Pedagog, psikolog otursun kendi kitabını yazsın. Orhan Pamuk’un kitabını da pedagog mu inceleyecek?

        Okulda okutulacak bir kitap için hiçbir denetim mercii kabul etmiyor musunuz?

        Ben aslen avukatım ama avukatlık yapmıyorum ve 30 yıldır yazıyorum. Tek yargıcım çocuklardır. Ben de bir çocuk oldum ve o cenneti unutamadığım için yazıyorum. Ben işi gücü bırakıp neden çocuklara kötü şeyler yazayım? Her yazdığımı yayınlamadan önce süzgeçten geçiririm. Eserlerimle ilgili Almanya’daki, Mısır’daki üniversitelerde tezler yazıldı ve hiçbirinde olumsuz yorumlarda bulunulmadı. Ama bütün bu akademisyenler kitaplarımın çocuklara zararlı olduğunu söyleseydi, bu gerçekten zararlı oldukları anlamına gelir miydi? 12 Eylül’de kitapların yakıldığı dönemi hatırlayın. Bu kitap düşmanlığı her dönem hortluyor.

        Kitapları okullara dağıtan Keşan Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de baskı yapılıyor. Onlarla görüştünüz mü?

        Görüştük. “Herhangi bir sakınca yok, nereden çıkarıyorlar” dediler. 6 Nisan’da Keşan’da çocuklarla buluşup, söyleşi yapacağız.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ