Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan: Çözüm sürecinin istismarına artık müsaade edilmemeli

        Nihal BENGİSU KARACA / HT GAZETE

        -PKK, Türkiye içindeki terör eylemlerini yoğunlaştırdı. Son olarak Şırnak’tan 3 şehit haberi geldi. Bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Bu terör saldırıları PKK’nın vahşetini açıkça ortaya koyuyor. Karşılıksız bırakılmayacaktır. Şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize sabır diliyorum. Terörü minimize etmek konusunda kararlıyız. Silahlı Kuvvetler’imizin DEAŞ ve PKK dahil tüm terör odaklarına yönelik operasyonları da bunun somut bir göstergesi.

        -HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın, Suruç saldırısını sizinle ilişkilendirmeye çalışan bazı açıklamaları oldu.

        Asker ve polisimizin uykuda, babasıyla telefon görüşmesi yaparken ya da hanımıyla evine dönerken şehit edildiği haince saldırılarla karşı karşıyayız. Ama terör örgütü ve yandaşları, Suruç’taki saldırıyı dahi farklı yerlere çekme gayretinde. Cumhurbaşkanlığı makamını bununla ilintilendirmeye kalkışıyorlar. Bunlarda ne haya var, ne edep. 6-8 Ekim olaylarında, şu anda sözüm ona milletvekili olan kişinin yaptıkları ortada. Orada 50 Kürt vatandaşımız hayatını kaybetti. Ölen de, öldüren de Kürt... Şimdi dokunulmazlığın kaldırılması ve benzeri yaklaşımlarla, farklı bir oyunun içine giriyorlar. Dokunulmazlık konusunda kararı parlamento verecektir. Bu zata şunu sormak lazım: ABD ve AB’nin terör listesinde olan bir örgütü sen terör örgütü ilan edebiliyor musun? Tam tersine, bunlar Suriye de dahil olmak üzere, terör yapılanmalarına sahip çıkma peşindeler.

        ‘HİÇ KUSURA BAKMASINLAR VATANI BÖLDÜRMEYİZ’

        -Tüm bu yaşananlardan, çözüm süreci nasıl etkilenir? HDP halen masada olur mu?

        Hükümetin kararları çok çok önemli. Çözüm süreci benim Başbakanlığım döneminde başladı. Biz bu yola çıkarken “demokratik açılım” diye çıktık, “Milli birlik ve kardeşlik” dedik. Çözüm süreciyle de taçlandıralım istedik. Ama ne yazık ki çözüm sürecini istismar edenler çıktı. Bedelini son yapılan seçimlerde ağır ödedik. “Sandıklarda tehdit yoktu, sıkıntı yaşanmadı” iddiaları doğru değil. Tehdit vardı, bizzat gelip anlatanlar oldu. Doğu ve Güneydoğu’da, büyük şehirlerde bile kısmen yaşandı bunlar. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Dolayısıyla bundan sonra çözüm sürecinin istismarına müsaade edilmemeli. Önemli olan içeriktir, temel hak ve özgürlüklerdir. On yıllardır görülmeyen her türlü özgürlüğü, biz sağladık. Ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını kaldırdık. Bunlar kolay şeyler değildi. Temel hak ve özgürlüklerin sağlanmasıyla yetinmeyip bölgeyi ayırma peşinde koşanlar varsa hiç kusura bakmasınlar. Vatanımızın bölünmezliğine sahip çıkmak zorundayız. Bundan kesinlikle taviz vermeyiz.

        Biz bir defa tek milletiz. Sadece Türkler yok bu kavramın içinde, 78 milyon tek milletiz. Bu milletin tek bayrağı var, asla alternatif kabul etmeyiz. Tek vatan var, üzerinde operasyona müsaade edemeyiz. 78 milyon, bu vatanda eşit ve hür olarak yaşayacaklardır, bunlar arasında ayrımcılığa da müsaade etmeyiz. Devlet içinde devlet olmaz. Nitekim biz paralel devlete müsaade etmedik. Şimdi Kuzey Suriye’de olan da yine tek devlete karşı bir girişimdir. Kuzey Suriye’de, en doğudan Akdeniz’e kadar bir koridor oluşturma gayreti içindeler. DEAŞ, Cerablus’ta bu hesapların önünde onlara bir mani teşkil ediyordu, bu nedenle orada bir mücadeleye girdiler. Ancak Türkiye “iyi terörist, kötü terörist” oyununa müsaade etmeyecektir, terörist teröristtir.

        -Suriye’de PYD Lideri Salih Müslim, “Esad’ın ordusuna katılabileceklerini” ilan etti. Türkiye bu konuda ne düşünüyor?

        Hiç şaşırmadım. Esed eskiden Kürtlerin varlığını dahi kabul etmiyordu. Onlara pasaport ve nüfus cüzdanı bile vermiyordu. Aynı şeyi Müslüman Kardeşler’e de yapıyordu. Ne zaman ki iç savaş başladı, Esed Kürtleri yanına çekmek için farklı adımlar attı. Salih Müslim o dönemde hapisteydi. O zamanlar DEAŞ da yoktu. DEAŞ, El Kaide’den doğmadır. Ellerinde ağırlıklı olarak Batı’nın silahları var, bu düşündürücüdür. Petrolü de Esed’e satıyorlar. Böylece kendileri finanse ediyorlar. Dünyada ne kadar itilmiş kakılmış tip varsa, orayı antrenman alanı olarak görüyor ve oraya gidiyor. Bizim, Türkiye’ye girişini yasakladığımız 16 bin kişi var. Bin 600 kişiyi de sınır dışı ettik. Bunlar kendi imkânlarımızla yapabildiklerimiz. Ancak ta Avustralya’dan, Fransa ve İngiltere’den oraya gidenler var. Aynı şekilde bizden ve Kafkaslar’dan gidenler var. Bu noktada bizim duruşumuz önem arz ediyor. “Artık bıçak kemiğe dayandı” dedik ve operasyonlar başladı. Önümüzde koalisyon güçleriyle birlikte sürdüreceğimiz bir süreç var. Esed’in PYD ile birleşmesi bizim için anormal değil, başka dostları da var, şüpheniz olmasın. Lübnan ve İran’dan da gidenler var. “Esed’in sonuna kadar arkasındayız” diyen ülkeler bile var.

        -Çin’deki temaslarınızda Suriye konusu gündeme geldi mi?

        Evet. Yaklaşımlarını olumlu buldum. Kendileri de terör konusunda çok hassaslar. Onlara, “Desteğinizi bundan sonraki süreçte de bekliyoruz” dedik.

        ‘DEAŞ’I HALLETMEDEN DIĞER ADIMLARI ATMAK ZOR’

        -Türkiye’deki üslerin koalisyon hava kuvvetleri tarafından kullanılmasının çerçevesi ne olacak?

        Üslerin koalisyon güçlerine açılmasının süresi ve şeklini, Dışişleri belirleyecek ve buna göre adımlar atılacak. İlk etapta hedef DEAŞ. Bu hedefi halletmeden diğer adımları atmak, işi zorlaştırır. Koalisyon güçleri içinde İslam dünyası da olmalı. Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün’ün bu ittifakta olmasını istiyoruz. Bu üç ülke hazır. İngiltere ve Fransa’nın olmasını talep ettik, onlar da varlar. Aslolan, Suriye’de bir geçiş hükümeti yönetiminin oluşmasını sağlamaktır. Ancak Esed’in başında olduğu bir Suriye’de, bu mümkün olmaz.

        "SEÇİME KADAR AZINLIK HÜKÜMETİ MÜMKÜN"

        -Terörün artmasında, hükümetin halen kurulamamış olmasının etkisi var mıdır?

        Hayır, sanmıyorum. Koalisyon hükümeti olup olmayacağı görülecek, ama son 20-30 yıla baktığımızda en uzun süreli koalisyon 3.5 sene sürmüş. 16 ay süren koalisyon bile var. Bunlardan ülkemiz için fayda bekliyorsak, boşuna bekliyoruz. İstikrar ve güven olmazsa, yatırım gelmez. Bizim dönemimizde, yılda 22 milyar dolar yatırımın geldiği zamanlar oldu. Tek başına iktidarın en önemli avantajı bu. Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıktı çıktı. Çıkmadığı takdirde, hemen milli iradeye müracaat edelim ki kararı tekrar millet versin. Böylece de şu andaki durumdan bir an önce kurtulmuş olalım.

        -Azınlık hükümeti seçeneğine nasıl bakıyorsunuz?

        Benim karşı olduğum, kalıcı azınlık hükümetidir. Ülkeyi seçime götürmek kaydıyla, bir azınlık hükümeti kurulması pekâlâ mümkündür. Kendisine görev verilen partiye diğer bir partinin veya partilerin dışarıdan destek vermesiyle oluşturulacak bir azınlık hükümeti, ülkeyi seçime götürebilir.

        "İÇ GÜVENLİK YASASI'NA RAĞMEN, GÖZALTINA ALINANLAR BİR KAPIDAN GİRİP DİĞERİNDEN ÇIKIYOR"

        -Olası bir erken seçimde sandık güvenliği için yeni önlemler alınacak mı? Örneğin taşımalı seçmen-sandık uygulanması gündemde mi?

        Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bunları değerlendirir. Taşımalı sistem, sandık güvenliği için önem arz ediyor. Yüz binlerce öğrenciyi okullara taşıyan bir ülkenin, taşımalı seçmen-sandık sistemini başaramaması gibi bir durum olamaz. Türkiye bunu başarabilir. Ancak başka sorunlar da var. Örneğin son operasyonlarda bini aşkın kişi gözaltına alındı. Ne var ki, İç Güvenlik Yasası’na rağmen, gözaltına alınanlar bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkabiliyor. Bunlar da terörü ve teröristi cesaretlendiriyor. Yasama ve yürütme üzerine düşen adımları atıyorsa, yargı da üzerine düşeni yerine getirmeli. Yasal düzenlemeler uygulanmazsa, neticelerini almak mümkün değil.-

        "ÇİN'İN BİRLİĞİNE KASTEDENLERE KARŞIYIZ"

        -Çin’deki görüşmelerde Uygur Türklerinin durumu konuşuldu mu?

        Çin İslam Cemiyeti’ni kabul ettik. Çin’de şu anda 35 bin cami, 40 bin din adamı olduğunu söylediler. İbadetler konusunda rahat olduklarını ifade ettiler. Onlara, “Aranızdaki birlik ve beraberliği koruyun, güçlü bir Çin devleti içinde güçlü bir toplum olmaya çalışın ve bunu muhafaza edin” tavsiyesinde bulundum. Çinli yetkililerle görüşmelerimizde Sincan Uygur Özerk Bölgesi de gündeme geldi. Çin Halk Cumhuriyeti’nin birliğine, beraberliğine kastedecek her türlü harekete biz de karşıyız. Bu hususta, Çin Halk Cumhuriyeti’yle farklı bir düşünceye sahip olmadığımızı belirttik. Terörle mücadele konusunda hemfikiriz. “Bizdeki terör örgütlerine takındığınız hassasiyet neyse, bizim de sizdekilere karşı hassasiyetimiz odur” dedik.

        "TÜRK-ÇİN ÜNİVERSİTESİ KURULACAK"

        -Çinli yetkililerle hangi konularda mutabık kalındı?

        Gerek ikili, gerekse heyetler arası görüşmelerimiz gayet verimli geçti. Bazı anlaşmalarımız oldu. Birincisi, Türkiye ile Çin arasında yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına yönelikti. İkincisi, ekonomik ve ticari işbirliği konusunda orta vadeli kalkınma planı anlaşmasıydı. Üçüncüsü de başbakan yardımcıları düzeyinde bir işbirliği mekanizması kurulması için mutabık kaldık. 2014 sonu itibarıyla Çin’le ikili ticaret hacmimiz 28 milyar dolar civarında. Fakat aramızdaki açık 22 milyar dolar gibi çok ciddi bir seviyede. Bu açığı Çin’in Türkiye’de yapacağı yatırımlarla kapatabiliriz. Eğitim noktasında da tekliflerimiz oldu. Ben kendilerine, Türkiye-Çin üniversitesi kurulmasını teklif ettim. Olumlu cevap verdiler. İnşallah en kısa zamanda ilgili bakanlara talimat vereceğiz. Sağlık bilimleri ve bilişim teknolojileri alanında böyle bir üniversite isabetli olur.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ