Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İlker Başbuğ, Ergenekon davasının temyiz incelemesi için Yargıtay'da

        Fevzi ÇAKIR / HABERTÜRK

        Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde görülen Ergenekon davasının temyiz duruşmasına dün devam edildi. Sanıklar CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek ile emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un da katıldığı duruşmada hâkim karşısına çıkan İlker Başbuğ, 3.5 saat süren savunmasında çarpıcı ifadeler kullandı. Başbuğ, özetle şunları kaydetti:

        DÜŞMAN ÜLKENİN SAVCILARI DAHA ADİLDİ:

        145 Osmanlı yöneticisi yargılanmak üzere Malta’ya gönderildi. Soruşturmayı yürüten İngiltere Kraliyet Başsavcılığı, 29 Temmuz 1921 tarihinde, Malta’ya gönderilen Türklerin ‘eldeki kanıtlarla’ yargılanıp cezalandırılamayacağına karar verdi. Üzülerek söylüyorum; bu iddianameleri hazırlayan kendi ülkemizdeki bu savcılar, bir düşman ülkenin savcısı kadar bile adil olamadılar.

        DÜŞMAN ASKERİ GİBİ HİSSETTİK:

        Bu davalar süresince özellikle Beşiktaş Adliyesi’nde ifade verirken, kendilerini Türk topraklarında ‘yabancı bir ordunun askeri gibi’ hisseden, bu acıyı yaşayan arkadaşlarıma karşı sorumluyum. Bu acıyı kimse unutturamaz. Burada söyleyeceklerim asla savunma amaçlı değildir. Sözlerim tarihe not düşmeye ve kumpasları planlayan ve uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunmaya yöneliktir.

        TSK ENGEL OLARAK GÖRÜLDÜ:

        Gülen Cemati’nin beklentilerin üstünde hedefleri olduğu çeşitli istihbarat raporlarında yer almaktaydı. Cemaatin hedeflerine ulaşması için en büyük engel TSK’ydı. Neticede ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısından rahatsızlık duyanlar, ılımlı İslam projesini hayata geçirmek isteyenler, 2003’teki 1 Mart tezkeresinin bedelini TSK’ya ödetmek isteyenler, TSK’nin ‘milli ordu’ oluşundan rahatsız olanlar ve terör sorununa ‘siyasi çözüm’ arayanlar için engel TSK’ydı. O halde TSK, halkının gözünde itibarsızlaştırılmalı ve sesi kesilmeliydi, karşıt kadrolar tasfiye edilmeliydi.

        ASIL KOMPLO ERGENEKON:

        TSK’ya asıl komplo ise ‘Ergenekon davası’ ile kuruldu. Ergenekon, Türkler için bir destanın, efsanenin adıdır. Bu kelimenin bir davaya isim olarak verilmesi ile Türklük aşağılanmıştır. EN KRİTİK YIL: 2006 yılı içerisinde Türkiye’yi derinden sarsan Danıştay saldırısı oldu. Ankara Emniyeti, Danıştay saldırısının arkasında ‘Ergenekon Örgütü”nün bulunduğunu düşünüp soruşturmaya başlamak istedi. İstanbul Emniyeti İstihbarat Müdürü ise bu konuda ikna olmayanların başında geliyordu. Bu kişi 5 Şubat 2007’de görevden alınacak, onun yerine 23 Mart 2007’de Ali Fuat Yılmazer getirilecekti. Ve Ergenekon soruşturması 2007 yılında başlayacaktı. 2007 yılı, Türk siyasi hayatının en kritik yıllarından birisidir.

        ‘ÇATIŞIN’ DEDİM:

        23 Temmuz 2010’da savcılar bu sefer de ‘Balyoz’ soruşturması kapsamında 102 kişi hakkında yakalama kararı çıkardı. O anda İstanbul’daydım. O sırada İstanbul’da bulunan Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) ile görüşüp bu kararın uygulanmasının mümkün olmayacağını ifade ettim. “102 subay hakkında yakalama kararı uygulanırsa böyle bir orduyu yıkarız, böyle bir orduya nasıl komuta ederiz, ya görevden ayrılacağım ya izin vermeyeceğim” dedim. Ankara’ya geldim. “Eğer polis gelirse sokmayın içeri, zorlarlarsa çatışın” emrini verdim. Siyasilere de söyledim.

        EN BÜYÜK DARBE:

        Elbette, ‘Balyoz’ davası TSK’ya vurulan en büyük darbedir. Bu darbe ile pek çok değerli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin TSK ile ilişiği kesilmiştir. Tarih, bu davayı bir ülkenin, kendi ordusuna yapabileceği en büyük ihanet olarak yazacaktır. 30 Ağustos 2010’da emekli oldum. Herhalde, benimle hesaplaşmak için emekli olmamı beklediler.

        GÖRMEZDEN GELEMEZSİNİZ:

        George W.Bush yönetimi, TSK’ya karşı oynanan oyunu desteklemiştir. Siyasi iktidar “Ne istediler de vermedik” ve “Aldatıldık” ifadeleri ile cemaate gerekli desteği verdiğini zaten kendi sözleriyle açıkça belirtmiştir. Cemaat ise işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir. Siyasi partilerle hukuk çerçevesinde kalarak mücadele edilebilir. Sonuçta, seçimlerle millet siyasi partilerden hesap sorar. Cemaatin başı bellidir ama sonu belli değildir. Görünmezdir. Hele bu yapı devleti ele geçirmeyi hedeflemişse, bu tehdidi görmezden gelemezsiniz.

        ‘BUGÜN BİZE, YARIN SİZE’ DEDİM:

        Cemaatin illegal yapılanması konusundaki rahatsızlığımızı her platformda ilgililerin dikkatine sunduk. MİT Müsteşarlığı’ndan, konuya ilişkin istihbarat talebinde bulunduk. Ama maalesef bu konularda ilerleme sağlayamadık. Hatta bir keresinde “Bugün bize, yarın size olacak” dedim. Bugün, o gün söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Her şey bütün çıplaklığıyla ortadadır. Adeta ‘düşman hukuku’ uygulanarak suçlananlar, cezaevlerinde yıllarca tutulanlar, bugün Türk milletinin gözünde suçsuzdurlar, çoktan beraat etmişlerdir. Ya bu süreçte hayatını kaybedenler? Onları geriye getirebilecek bir güç var mıdır?

        KOMPLOCULAR YARGILANSIN:

        Ortada yapılacak iki şey kalmıştır. Birincisi, bu süreçte zarar görenlerin ‘itibarlarının’ geri verilmesi, böylelikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kırılan onur ve gururunun tamir edilmesidir. İkincisi ise bu komploları planlayan, icra eden ve açıkça destekleyenlerin yargı önüne çıkarılarak adil şekilde yargılanmasıdır. Heyetinizin bu tarihi fırsatı en iyi şekilde kullanacağına ilişkin inancımı koruyorum.

        ÇİÇEK: 5 YIL DERDİMİZİ DUVARLARA ANLATTIK

        İlker Başbuğ’un avukatları suçlamaların görev alanıyla ilgili olduğunu belirterek, dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini istedi.

        Daha sonra söz verilen emekli Kurmay Albay ve CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, “Bir taklit imza yüzünden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. 5 yıl derdimizi duvarlara anlattık. Suçlandığım İrtica ile Mücadele Eylem Planı, esasen cemaat tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri ile mücadele eylem planıdır” diyerek davanın esastan bozulmasını istedi. Duruşmaya bugün devam edilecek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ