Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yusuf İslam Habertürk'e konuştu

        Kübra PAR/GAZETE HABERTÜRK

        CAT Stevens, 1960’lı ve 70’li yıllarda dünyanın en önemli müzisyenleri arasında gösteriliyordu. “Wild World”, “Father and Son”, “Morning Has Broken”, “Peace Train” gibi umutulmaz parçaların kadife sesli sanatçısı Stevens, 1977’de Müslüman oldu, hem adını hem görünüşünü değiştirdi. O artık uzun sakalları ve entarisiyle Yusuf İslam’dı. Sahneleri terk etti, yalnızca ilahiler söyledi. Ta ki birkaç yıl öncesine kadar... “Rock and Roll Hall of Fame” albümüyle tekrar müzik dünyasına ve pantolon tişörte dönen Yusuf İslam, 2013’te yaptığımız röportajda bu değişimi “Artık modern bir Müslüman’ım” diye anlatmıştı. Geçen hafta Türkiye’ye geldi, Konya’da Başbakan Davutoğlu’yla bir araya geldi ve ailelerini kaybeden sığınmacı çocuklar için bestelediği şarkıya bir klip çekti. Buluşup hem o şarkının hikâyesini hem de İslam dünyasının bugünkü vaziyetini nasıl gördüğünü sordum...

        -Suriye’deki savaşta ailesini kaybeden bir çocuk için şarkı bestelemişsiniz...

        Mülteciler konusu açıldığında en çok duyduğumuz şey istatistiksel rakamlar... Kaç milyon mülteci var, kaç milyon Euro’ya mal oluyor? Bunlar bize insanların ruhunda yaşanan trajediye dair bir şey anlatmıyor. Kuran’da der ki: “Eğer bir ruhu kurtarırsanız, bütün insanlığın hayatını kurtarmış olursunuz.” Biz milyonları kurtaralım derken tek tek bireylerin yaşadığı acıları gözden kaçırıyoruz. Ve çocuklar... Onlar insanlığın ve geleceğin sembolü. Çünkü masumlar, zihinleri tertemiz, bozulmamış... İşte bu yüzden tek bir çocuğun trajedisini anlatarak yaşanan dramlara insanların kalplerini açmasını istedim.

        -Dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülke Türkiye. Dünyanın geri kalanı bu konuda üstüne düşeni yapıyor mu sizce?

        Hayır, hiçbir ülke Türkiye kadar sorumluluk almıyor. Türkiye’deki insanlar olağanüstü bir yüce gönüllülük göstererek kapılarını bu insanlara açtı. Üstelik bu insanlara misafirlerimiz diyorsunuz. Dünyanın geri kalanı sadece seyrediyor ve kendini mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyor. Bu çok bencilce... Bir de Almanya 1 milyon mülteciye kapılarını açtı ki bu da çok muhteşem...

        ‘PEYGAMBER DE MÜLTECİYDİ’

        -Petrol zengini Müslüman ülkeler de bu çaresiz insanlara kapılarını açmıyor. Bu tablo Müslümanlığın bugünkü durumuna dair ne söylüyor?

        İslam’ın imajını bugünkü Müslüman ülkelerin yürüttüğü politikalar üzerinden değerlendirirsek vay halimize! Çok kötü bir tabloyla karşılaşırız... Peygamber’in hayatını örnek alarak İslam’ın gerçek ruhunu diriltmemiz gerekiyor. Peygamber’in bizzat kendisi de mülteciydi. İşkenceden, zulümden, ölümden kurtulmak için göç etmek zorunda kalmıştı. Gittiği yerde iyi karşılandı ve birbiriyle savaşan kabileleri barıştırarak oraya barış getirdi. İslam medeniyetinin amacı da budur, sizinle aynı inancı paylaşmayan insanlarla birlikte barış içinde yaşamaktır... Benzer göç hikâyelerine diğer peygamberlerin hayatında da rastlıyoruz. Hz. İbrahim göç etmek zorundaydı. Hz. Nuh, Hz. Musa ve Hz. Yakup da bu yolculuğa çıktılar. Onları örnek alarak göçmenlerin durumunun tarihin bir parçası olduğunu kabul etmeliyiz. Bu, gelişmenin de bir parçası. Ülkenize gelen insanlara düzgün davranırsanız, pozitif değer üretebilirler.

        "Mültecilere istatistik gözüyle bakıyoruz, milyonları kurtaralım derken bireylerin yaşadığı acıları gözden kaçırıyoruz "

        'SURİYE'DE BAŞLATTIKLARI ATEŞ ŞİMDİ KENDİ PARMAKLARINI YAKIYOR'

        -Gaziantep'teki mülteci kamplarını ziyaret etmişsiniz. Nasıl bir manzarayla karşılaştınız?

        Gerçekten çok etkileyiciydi. Daha önce Afganistan, Bosna, Sudan, Endonezya, Kosova gibi pek çok ülkedeki mülteci kamplarını ziyaret etmiştim ama Türkiye’dekiler bugüne kadar gördüğüm en iyi kamplardı. Özellikle sağlık alanında çok iyi imkânlar sağlıyorlar. Çocuklarla Tala al Bedru Aleyna adlı ilahiyi söyledik. Parçalanmış ailelerle buluştuk. Bir kadınla tanıştık, çocuklarının nerede olduğundan habersizdi. Kardeşi Suriye’deymiş, onun canına zarar gelmesinden endişe ediyordu. Bu çok korkunç...

        -Kamplarda yaşayan insanların durumunu gördünüz. Peki, onlar için yapılabilecek en iyi şey nedir sizce? Örneğin evinizi Suriyeli bir aileyle paylaşmayı düşünür müsünüz?

        Hepsi evlerine geri dönmek istiyor. Siz kendi evinize davet etseniz bile, 3 günden sonra “Evime dönmek istiyorum” derler. Bu sorunun kaynağında Müslüman ülkelerin bağrında yanan ateş yatıyor. Ve bu ateş sadece Müslümanların kendi yarattıkları sorunlardan kaynaklanmıyor, işin içinde büyük eller var. Müslüman ülkelerin pek çoğunda barışın yeşermesine müsaade edilmedi. Sebebi ne? Önyargılar, korkular, tarihsel yaralar ve nefret... Her ne olursa olsun artık evlerimizi yeniden inşa etmek ve vatanımıza barış getirmek zorundayız. Birkaç yıl önce bir ayaklanma oldu ama başarılı olamadı. Neden? Yeterince destek var mıydı? Sonrasında neler yapılacağına dair bir plan var mıydı?...

        -Ve bu coğrafyayı karıştırano büyük eller şimdi nasıl geri toparlayacaklarını bilmiyorlar...

        Evet, başlattıkları bu ateş şimdi onların parmaklarını da yakmaya başladı.

        ‘BM’DE HİYERARŞİ OLMASA SURİYE SORUNU ÇÖZÜLEBİLİRDİ’

        -Dolayısıyla size göre mülteciler için yapılacak en iyi şey evlerine geri dönmelerini sağlayacak ortamın yaratılması...

        Elbette... Bu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de yazar. Eğer Birleşmiş Milletler içinde sadece 5 ülkenin güç sahibi olduğu ve bir ülkenin vetosuyla kararların değiştiği bu hiyerarşik yapı olmasaydı bu sorun daha hızlı çözülebilirdi. Uluslararası sistemin daha adil bir düzene kavuşması gerekiyor.

        ‘BENİ TANIMAYANLAR SOYADIM İSLAM OLDUĞU İÇİN ÖNYARGIYLA YAKLAŞIYOR’

        -Özellikle IŞİD’in terör saldırılarından sonra, Batı dünyasında İslam’ın çok kötü bir şöhreti var. Bu durum gündelik hayatınızda sorunlar yaşamanıza neden oluyor mu? Örneğin eski arkadaşlarınız “Müslüman olduğun için pişman mısın?” diye soruyor mu?

        Kişisel hayatımda sorun yaşamıyorum ama benimle henüz tanışmamış insanlar, ismime bakıp ‘İslam’ sözcüğünü gördüğünde belli bir tavır takınabiliyor. Yıllarca İslam aleyhine propaganda yürütüldü. Ayrıca etrafımızda gerçekten tehlikeli Müslümanlar dolaştığını da biliyoruz. Bu tehlikeli insanların sayısı toplamda belki yüzde 1’dir ama herkes o yüzde 1’e odaklandığı için İslamofobi artıyor. Bunda medyanın da sorumluluğu var. Özellikle gişe filmlerinde bu vurdu kırdıyı görüyorsunuz...

        -Hollywood filmlerinde bütün teröristler Müslüman olarak gösteriliyor...

        Aslında hepsinde değil, Rus teröristler yeniden sahneye çıkmaya başladı! (Gülüyor) James Bond’un yeni filmlerinde Rus teröristleri gördükçe, uçakta “Aman Rusların yanına oturmayayım” demeye başladık!

        ‘İNTİHAR ORANLARININ EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKE ABD’

        -Eskiden Müslümanlar Batı’daki yozlaşmayı eleştirirdi. Oysa bugün sizin de dediğiniz gibi Müslüman dünyanın içinde bulunduğu tablo pek parlak değil... Peki, tüm bu olanlardan sonra Müslüman dünyanın Batı’ya vereceği bir mesaj kaldı mı?

        Aslında var... Dünyada intihar vakalarının en yüksek olduğu ülke ABD. 2014 yılında ABD’de 14 bin kişi kendi canına kıymış. Bu, son 30 senenin en yüksek rakamıymış. Özellikle beyaz Amerikalılar kendini öldürüyormuş. Afrika’nın fakir bir köyünde bu kadar çok intihar vakasıyla karşılaşmazsınız, çünkü en ilkel kabilelerin bile soysal dokusunda insaniyet vardır. Oysa insanları yüksek binaların tepesine hapseden modern tüketim toplumu, intiharı körüklüyor çünkü gelecek yok. Babil Kralı Hammurabi toplumu yönetmek için 282 maddelik kanun koymuştu. O sistemde zenginler suç işledi- ğinde daha fazla cezalandırılıyordu. Fakirlerse daha az... Aynı dönemde Yunanistan’da da politikacılar yaptıkları her hatanın cezasını kendi kişisel servetlerinden ödüyorlardı. Bir de bugüne bakın... Gerçekten ilerliyor muyuz yoksa geriliyor muyuz? Eski toplumlar bizden daha medeniydi...

        ‘GERİ KABUL ANLAŞMASI SENDROM YARATIR'

        - Mültecilerin geri gönderilmesi için Avrupa ile Türkiye arasında yapılan anlaşma hakkında ne düşünüyorsunuzİnsan hakları ihlallerine yol açacağına dair endişe taşıyanlar var...

        Bu maalesef çok mekanikleşmiş bir konu. Kesinlikle bir sendrom yaratacak... İnsanları bir kargo gibi oradan oraya sürükleyecekler. Bu çok korkunç bir şey... Maalesef politika bu şekilde işleyen bir şey, insanların gerçek hikâyeleri göz ardı ediliyor

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ