Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Numan Kurtulmuş: Taşlar yerine oturuyor, herkes işine bakacak, TSK vatan savunmasıyla ilgilenecek

        Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bugün Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nin Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli siyasi mitingi olacağını belirterek, "İnşallah bir sıkıntıyla karşılaşmayız, huzur içinde, güvenlikli bir şekilde bu mitingi tamamlarız. Dosta güven, düşmana da korku salan bir miting olacak." dedi.

        Kurtulmuş, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sunduğu Hafta Sonu Programı'na katıldı. CNN Türk yöneticilerini FETÖ'nün darbe girişimi karşısında takındıkları tutum dolayısıyla tebrik eden Kurtulmuş, "Gerçekten o gün siz burada büyük bir demokrasi mücadelesi ve direnç gösterdiniz. Bu direnciniz de diğer medya kuruluşlarımızı da ciddi şekilde cesaretlendirdi." ifadelerini kullandı.

        Türkiye'nin bir daha böyle karanlık bir gece yaşamamasını dileyen Kurtulmuş, "Son derece aşağılık, son derece hain bir geceydi. O gecenin en karanlık anında bile şunu söyledik, sabaha uyandığımızda Türkiye çok aydınlık bir Türkiye olarak uyanacak. Çok şükür öyle oldu. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Milletimizden gerçekten Allah razı olsun, emekleri var olsun." diye konuştu.

        Bugün Yenikapı'da yapılacak mitinge değinen Kurtulmuş, "Bir kere bugün, inşallah şölen içinde bir miting yapılacak. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli siyasi mitingi bu mitingdir." değerlendirmesinde bulundu.

        "BU BİR PARTİ MİTİNGİ DEĞİL TÜRKİYE'NİN MİTİNGİ"

        Mitinge CHP ve MHP'nin genel başkanları ile partililerinin de katılacağını aktaran Kurtulmuş, şöyle konuştu:

        "Aslında partilerin isimlerini dahi söylemeye gerek yok. Bu bir parti mitingi değil Türkiye'nin mitingi, milletimizin mitingi. Milletimiz 79 milyon, bütün renkleriyle bugün Yenikapı Meydanı'nda olacak. Ümit ediyoruz ki, inşallah kimsenin burnu kanamadan, büyük bir vakar içinde, olgunluk içinde Türk bayrağının dışında hiçbir bayrağa, flamaya yer verilmeyen miting, olgunluk içinde bitirilecek. Dünyaya da 72 düvele de Türkiye gerektiği zaman milli meselelerde nasıl yek vücut olur, tek yumruk olur bunu göstermiş olacak. Vatandaşlarımızın endişe etmesine gerek yok. Gönül rahatlığıyla mitinge gelsinler. İnşallah güvenlik sorunu olmayacak. En ince detaylarına kadar tedbirler alınmıştır. İnşallah bir sıkıntıyla karşılaşmayız, huzur içinde, güvenlikli bir şekilde bu mitingi tamamlarız. Dosta güven, düşmana da korku salan bir miting olacak."

        Mitingin Cumhurbaşkanlığı tarafından organize edildiğini diğer kuruluşların da buna katkı sağladığını dile getiren Kurtulmuş, mitingin bir "devlet mitingi" olacağını ifade etti.

        Bakanlar Kurulu'nun tüm üyelerinin farklı büyük şehirlere giderek burada yapılacak mitinglere katılacağını aktaran Kurtulmuş, kendisinin de Balıkesir'de olacağını söyledi.

        HDP'ye resmi bir davet gitmemesi konusunda sorulan bir soru üzerine Kurtulmuş, bu partinin terör örgütü PKK ile arasına mesafe koymaması nedeniyle davet edilmediğini aktardı.

        Kurtulmuş, şöyle konuştu:

        "Türkiye'de halktan bu kadar çok oy almış, milyonlarca insanın oyunu almış bir parti olarak meşru siyaset zemininde kalın ve terörle, terör örgütüyle onların operasyonlarıyla aranızda hiçbir bağ olmadığını ortaya koyun. Maalesef bu süre içinde özellikle son yıllarda yani geçen sene 22 Temmuz'dan bu yana PKK ile devam eden bu mücadele sırasında ne yazık ki HDP, PKK ile arasına mesafe koyamadı. Zaman zaman örgütle içli dışlı görüntüler ortaya çıktı. Örgütün yaptığı eylemlere destek verdiği ortaya çıktı. Dolayısıyla Türkiye kamuoyunda maşeri vicdanda, sanki örgütün bir partisi gibi algı pekişmiş oldu. Bu algı ortadayken HDP'ye böyle bir resmi davetin gitmesi söz konusu olamazdı. Bundan sonraki süreçte de HDP'den beklentimiz terörle arasına, özel olarak söylüyorum sadece biz terörün her türlüsüne karşıyız diyen bir takım yuvarlak cümlelerle değil özellikle PKK terörünü lanetleyen, PKK terörünün en büyük düşmanının Kürt halkı olduğunu ortaya koyarak, bu bilinçle PKK terörünü bir kenara iten bir siyasetin içine evrilmeleri Türkiye'nin menfaatinedir. Kürt halkının menfaatinedir, HDP seçmeninin menfaatinedir ama bunu yapmakta maalesef son derece aciz kaldılar. Bunları yapamadıkları için de Türkiye kamuoyunda sanki terörün partisi, terörün gölgesinde kalan bir parti olarak algılandı ve bugünkü meydana da onun için davet edilmedi."

        Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki vatandaşların da darbe girişimine karşı düzenlenen mitinglere katıldığını aktaran Kurtulmuş, "Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da bütün şehirlerin meydanlarını dolduran Kürt kardeşlerimize teşekkür borçluyuz. İstanbul'da, Ankara'da , İzmir'de de Kürt kardeşlerimiz geliyor onlar da demokrasiye sahip çıkan bu kalabalığın içinde yer alıyorlar. Çünkü biliyorlar ki bir askeri darbe, rengi ne olursa olsun, en büyük zararı Doğu ve Güneydoğu'ya veriyor. Bu halk 12 Eylül'de, 12 Mart'ta, 28 Şubat'ta bölge halkının ne büyük zararlar çektiğini kendileri biliyor, bölge halkımız biliyor. Burada medyunu şükran olduğumuzu ifade etmek isterim. Diyarbakır'da, Bitlis'te, Van'da, Doğu ve Güneydoğu'nun bütün şehirlerinde, en az batıdaki şehirlerimiz kadar Kürt kardeşlerimiz sokağa çıkmıştır. Bu hain darbeyi, FETÖ'cü çeteyi lanetlemiştir. Darbelere karşı olduğunu, demokrasiye sahip çıktığını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu anlamda 79 milyonun bütünü içinde o bütünün bir parçası olduğunu ispat etmiştir. Dolayısıyla Kürt kardeşlerimizi bu demokrasi mücadelesinin önemli bir unsuru olarak görüyoruz. Tebrik ediyoruz, teşekkür ediyoruz. Meydanlardaki bu varlıkları gerçekten Türkiye demokrasisi için önemlidir, anlamlıdır. Ben bugün İstanbul'a da çok sayıda Kürt kardeşimizin gelip oradaki meydanda var olacağını biliyorum, inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

        "BU MİTİNG BUNDAN SONRA TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ TARİHİNE AYAR VERECEK"

        Cumhuriyet tarihinde pek çok miting düzenlendiğini ancak bunun en katılımlı miting olacağına inandığını dile getiren Kurtulmuş, "Katılım sayısı bakımından, hem inşallah disiplini ve vakarı bakımından hem siyasi olgunluğu bakımından bu miting şimdiye kadar Türkiye'de yapılmış olan bütün mitinglerden çok farklı, çok ayrı. Özellikli evet kalabalık bir miting olacağına inanıyorum ve inşallah çok ses getirecek. Bu miting sadece bugün 7 Ağustos'ta olup biten bir miting olmayacak, bu miting bundan sonra Türkiye'nin demokrasi tarihine ayar verecek. Darbe yapmayı aklının ucundan dahi geçiren birtakım unsurlar asla var olmayacak, var olanlar da 50 kere hesabını gözden geçirecek. İçeridekiler için söylüyorum onların dışarıdaki destekçileri için söylüyorum. Bir millet bu kadar topyekun darbeye karşı çıkıp demokrasiye sahip çıkıyorsa bu millet kolay kolay demokrasi yolundan vazgeçilemez, durdurulamaz, engellenemez. 7 Ağustos mitingi bugünkü miting bunu ispat etmiş olacak." diye konuştu.

        "DEMOKRASİNİN STANDARTLARINI ARTIRMAMIZ GEREK"

        Bir daha darbenin olmaması için demokrasinin standardını artırmak gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, "Fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü, siyasal hayatımızdaki çoğulculuk, milletin iradesine sahip çıkacak kurum ve kuruluşların demokratik olarak işleyebilme yetenekleri, bütün bunlar bir arada oldukları için direnebildik. Demek ki bunları arttıracağız." diye konuştu.

        "ÜLKEYİ İŞGALE KARŞI HAZIR HALE GETİRMEK İSTEDİLER"

        FETÖ çetesinin Türkiye'de bir iç savaş çıkmasını, ülkenin bir parçalanma ve iç işgale müsait hale getirilmesini istediğini ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:

        "Sadece yönetime el koymak değil. Darbenin esas hedefi buydu. Ülke yabancı işgale hazır hale getirilecekti. İsim söylemiyorum. Ama çok güçlü bir Saddam yönetimi ile parçalanmış bir Irak'a geçiş süreci arasında 20 ay var. 20 aylık süre içinde dünyanın en büyük ordularından birisi, en güçlü ülkelerinden birisi zan ettiğimiz Irak paramparça edildi. Bu milleti işgal etmek kolay değil. Onun için hesapları yanlış yaptılar. Irak'ta işgal orduları geldiği zaman kimse sokaklara çıkmadı. Burada üstünde uçaklar uçtuğu zaman bile neredeyse elleriyle uçakları tutmaya çalışan, şehit olmak için sokaklara çıkan milyonlarca insan oldu. Hesapta eksik yaptıklarını gördüler. Şimdi FETÖ'cü çetenin amacının bu olduğunu görüyoruz: İç savaş, bölünmüş bir siyaset, sonunda da Türkiye'yi işgale hazır hale getirmek."

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Bu kadar olaydan sonra hala kalkmış, yalvarıyor, yakarıyor. 'Ben size bu kadar hizmet ettim. Ne olur beni Türkiye'ye vermeyin. Kulunuz köleniz olayım. Senelerce size hizmet ettim' diyor. Mealen bunları söylüyor. Bu zihniyet başka bir şey. Satılmış olduktan sonra orada bir menfaat beklemenin anlamı yoktur. Orada sadece kendisini kullananlara ait hisseden bir yapı var. Şimdi, bu çerçevede baktığınız zaman ne planladıysa Allah'a çok şükür tam tersi oldu. Siyaset parçalansın istediler. Bu miting onun için önemli. Siyaset derlendi, toparlandı, darbelerin ve darbecilerin karşısında direndi. Bu tablonun oluşması mümkün değildi. Meclis'te dört parti ortak deklarasyon yayımladı. İki gün sonra Meclis'te olağanüstü toplantı yapıldı. O akşam bütün partilerin milletvekilleri, bombalama tehditleri altında Meclis'i açık tuttu. Bunların 6 ay öncesinde olacağı söylenseydi kimse inanmazdı. Bunlar neyi planladılarsa tam tersi oldu. Türkiye'de bir milli birlik beraberlik ruhu oluştu. İnanın ki, şu üç haftada oluşan ruhu, 30 senede oluşturmaya çalışsaydık, olmazdı. Bu anlamda çok değerlidir. Dolayısıyla darbe girişiminin arkasındaki niyetler ne ise tam tersi oldu. Bundan sonra da birlikte olmaya devam edeceğiz. Daha büyük bir Türkiye olacağız. Milli hedeflerde daha çok birleşen bir Türkiye olacağız. Siyaset dili değişecek. Siyaset dili kavga ve düşmanlık üzerine değil, bir iş birliği ve karşılıklı müzakere diline dönüşecek." ifadelerini kullandı.

        "DEVLET ŞEFFAF HALE GETİRİLECEK"

        Olup bitenlerden ders alınması ve devlettin şeffaf hale getirilmesi için yoğun bir çaba gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, "Devletin bütün kadroları 79 milyon insanımıza açık olacaktır. Bunun için üç kriterimiz vardır: Ehliyet, liyakat ve millete, vatana sadakattir. Bundan sonra kimse kayırılamaz. Bu söylediğimiz nokta, bundan sonraki dönem için en kritik husustur. Geçmişte devletin içinde 100 kişidir, 1000 kişidir, sağcıdır-solcudur ama bir gruptur. Bunlar devleti ele geçirmeye çalışmışlardır. Ya arkadaş devlet ele geçirilecek bir yer değil. Devlet millete hizmet edilecek bir mekanizmadır. Şimdi, buraya Türkiye'nin dönmesi lazımdır. Bu sözle olmaz. Bunun için yapısal reformları yapmamız lazım. Ve devleti şeffaflaştırmak lazımdır. İnsanların hayat görüşleri farklı olabilir. Yaşantıları farklı olabilir. Siyasi tercihleri farklı olabilir. Ama bu insanların her birisi ehliyetleri, liyakatleri ve millete sadakatleri ölçüsünde -bu da önemli. Bir zamanlar ordu birliklerinin önünde yazardı- 'Orduya sadakat şerefimizdir'. Türk Silahlı Kuvvetleri, milletin bir parçası olarak o da millete sadakatle yükümlüdür. Siyaset de millete sadakatle yükümlüdür. Dolayısıyla bu dönüşümü Türkiye sağlayabilirse, geçmişten beri bir sürü darbe teşebbüsü oldu. Bir kısmı başarılı, bir kısmı başarısız olan darbe teşebbüsleri var. Bütün bunların arkasındaki temel şey; devleti ele geçirmektir. Siz kimsiniz de devleti ele geçiriyorsunuz. Devlet milletindir, millete ait bir mekanizmadır. Bunun şeffaflaştırılması, bunun demokratikleştirilmesi lazımdır. İnşallah bu hain teşebbüs, Türkiye'ye bu imkanı verecektir. Türkiye bu anlamda kendi kodlarını da, devlette kodlarını yenileyecek, ehliyet, liyakat ve millete sadakat prensibi ile yoluna devam edecektir." değerlendirmesinde bulundu.

        "CUMHURBAŞKANININ BÜYÜK CESARETİ"

        Kurtulmuş, memur izinleriyle ilgili olarak da yakında bir açıklamanın olacağını ve izin iptallerinin tedbiren yapılmış olduğunu, vatandaşların mağdur olmasını istemediklerini ve şimdilik bir tarih vermenin doğru olmadığı dile getirdi.

        Milletin, medyanın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın büyük cesareti olmasaydı darbenin başarıya ulaşma ihtimalinin yüksek olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

        "Cumhurbaşkanımızın o gece o telefondaki yüz ifadesinde en ufak bir korku ve tereddüdü yoktu. En ufak 'acaba ne olacak?' anlayışı içerisinde değil. 'Hadi yürüyün sokaklara' dediği zaman da halkın sokaklara çıkacağından son derece emin. Eğer Sayın Cumhurbaşkanımızın o kararlı, cesaretli, şecaatli durumu olmasaydı, belki millet bu şekilde sokaklara yoğun bir şekilde çıkmayacaktı. O büyük bir cesaret verdi. Milletimize cesaret aşısı oldu. Hem milletimiz hem ilgili kuruluşlar, basın kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, herkes üzerine düşeni yaptı.

        "ÇOK BÜYÜK BİR BADİRE ATLATTIK"

        "Darbe girişiminin ardından her şey devletin kontrolü altında mı? İnsanlar rahat etsinler mi?" şeklindeki soru üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

        "Rahat etsinler. Çok şükür çok büyük bir badire atlattık. Özellikle 12 saatlik süre içinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde emir komutanın kaybolduğu bir süre oldu ama hemen arkasından Ümit Paşa'nın (Dündar) Genelkurmay Başkanlığına vekaleten atanması, arkasından Hulusi Akar Paşa'nın salıverilmesinden sonraki süreçte emir komutanın ele alınması ve özellikle askeriyedeki bu temizlik operasyonunun bitirilmesi, bu FETÖ'cü ne kadar subay varsa bunların dışarıya atılması, önemli bir kısmının tutuklanması ve çok ciddi bir şekilde orduda bir yenilenme operasyonunun yapılması, arkasından Yüksek Askeri Şura kararlarıyla üst komuta kademesinin yeniden şekillenmesi, bir kere Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emir komuta zincirini tekrar sağlamlaştırmıştır. Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri, emir komuta zinciri içinde bundan sonra sadece vatan savunmasıyla ilgilenecektir. Yani bir daha Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden birilerinin çıkıp 'efendim ben uçağı uçurayım, helikopteri uçurayım şunu yapayım, bunu yapayım' diye kısa vadede bir tehdit oluşturmayacağı, uzun vadede de yaptığımız, yapmaya başladığımız bu yapısal dönüşümlerle birlikte darbe üreten sistemin, darbe üreten sistemin zemini olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni kullanan bu yapının artık var olmayacağını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de bir yeniden yapılanma süreci içine girerek bir modernizasyon aşamasından geçeceğini görüyoruz."

        Kurtulmuş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tek vazifesinin vatan savunması olduğunu vurgulayarak, "Milletin birliğini, beraberliğini, sınırlarımızı, dış tehlikelere karşı Türkiye'yi koruyacak ama iç siyasetin bir parçası olarak asla kullanılmayacak, milli iradeyi baskı altına alan bir silahlı unsur olarak asla kullanılmayacak. Ne emir komuta zinciri içinde bu olacak ne de böyle FETÖ'cü eşkıyalar gibi ordunun içinden çıkan birtakım çete mensuplarının darbe yapması asla mümkün olmayacak. Onun için vatandaşlarımız rahat olsun. Sadece bugün için değil, inşallah bundan sonra yeniden yapılanmanın sağlanmasıyla birlikte taşlar yerli yerine oturacak. Herkes işine bakacak. Asker işine bakacak, polis işine bakacak, sivil bürokratlar işine bakacak, siyaset işine bakacak. Kimse siyasetin işine karışmayacağı gibi siyaset, yani milletin iradesini temsil eden parlamento, her şeyin üstünde olacak. Parlamento, milli iradenin tıkır tıkır işlemesinin teminatı haline gelecek. O bakımdan milletimiz rahat olsun. Bir daha bu adamlar, kolay kolay yakın dönemde böyle ellerine bu silahları, uçakları falan alamazlar, bu iş bitmiştir ama rehavete kapılmayacağız. Türkiye, böyle sabah kalkanın ya da gece vakti 'hadi darbe yapalım' diye bir araya gelen 3-5 tane çete mensubunun darbe yapacağı bir ülke olmadığını ispat etmiştir. Burada da bu işi ispat eden de milletin kendisidir, maşeri vicdandır." diye konuştu.

        "TÜM DÜNYA GÖRDÜ Kİ TÜRK HALKI 3-5 TANE ÇAPULCUYA PABUÇ BIRAKMIYOR"

        "Rehavete kapılmayalım tehlike tam olarak geçmiş değil, uyanık olalım" şeklindeki değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Şimdi bakın 7 Ağustos'a kadar bu demokrasi nöbetlerinin devam etmesinin ana nedeni o. Türkçe'de güzel bir söz var, 'Korkulu rüya görmektense uyanık durmak evladır' diye. Yani milletimiz sağ olsun meydanlarda geldi, demokrasiye sahip çıktı, iradesine sahip çıktı. Dolayısıyla bu önemliydi. Hiç kimse 15 Temmuz akşamı yaratılan destana, anlatsanız inanmazdı. Tüm dünya gördü ki Türk halkı 3-5 tane çapulcuya pabuç bırakmıyor, meydanlara çıkıp iradesini ortaya koyuyor. Bunu koyarken de parti, mezhep, meşrep, etnik yapı farklılığını da gözetmiyor. 79 milyon vatandaşımızın hepsi. Bundan sonra milletimiz rahat olsun. İki tane temel işimiz var. Bunlardan bir tanesi bu örgüt, bu FETÖ'cü çeteleri, devletin her yerinden temizlemektir. Milletimiz burada da destek veriyor, yüzde 100 destek veriyor." dedi.

        "FETÖ'YLE FETÖ'CÜ EŞKİYALARLA İLGİSİ İRTİBATI OLMAYANLARIN KILINA ZARAR GELMEYECEKTİR"

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, FETÖ'nün 40 yıllık bir hazırlığı olduğunu, bunun da 40 günde temizlenmeyeceğini aktararak, "Burada FETÖ'cü çetelerle işbirliği içinde olan en ufak bir irtibatı, en ufak bir iltisakı olan herkes çekinsin, korksun, onlar neredeyse onları bulup temizleyip dışarı atmak boynumuzun borcudur. Bu anlamda asla bir merhamet duygusu içinde olmayacağız. Millete acımayan, millete tepesinden uçaklarla, helikopterlerle ölüm kusanlara acımak asla olmaz, bu zaten zulüm olur. Eğer bunu yaparsak zulmetmiş oluruz. Adaletin gereği, bu insanlara müsamaha etmemektir ama vatandaşlarımız, bunlarla hiç ilgisi olmayan kardeşlerimiz, hiç çekinmesinler, kimseye bir şey olmayacak. FETÖ'yle FETÖ'cü eşkıyalarla ilgisi irtibatı olmayanların burnu dahi kanamayacaktır, onlara en ufak bir zarar gelmeyecektir, kılına zarar gelmeyecektir." ifadelerini kullandı.

        Kimseye haksızlık yapılmaması, kurunun yanında yaşın yanmaması adına adeta kılı kırk yardıklarını dile getiren Kurtulmuş, "Bu örgütle irtibatları, iltisakları bir türlü ispat edilmiş olan insanlar, evet onlar, cezalarını görecekler. Devletin dışına çıkarılacaklar." dedi.

        Kurtulmuş, Türkiye'nin süratle normalleşmesi gerektiğini belirterek, "Çok şükür bir olağanüstü hal ilan edildi, memleket olağanüstü hal altında yaşıyor ama sokaktaki vatandaşlarımızın çok büyük kısmının günlük hayatını olağanüstü hal etkilemiyor. Baştan şunu söylemiştik, bu OHAL millete karşı OHAL değil, devlete karşı OHAL'dir. Biz daha hızlı hareket etmek için, daha disiplinli hareket etmek için, kararlarımızı daha etkin bir şekilde uygulamak için bir OHAL uygulaması içindeyiz, vatandaşımızı etkilemiyor. Süratle normalleşeceğiz. Herkes zaten günlük hayatına devam ediyor, çok şükür. Şimdi algı operasyonlarıyla Türkiye'de birtakım şeyler yapmaya çalışacaklar, onu da söyleyeyim. 2 tane alanda yoğunlaşacaklarını zannediyoruz bunlardan birisi 'ekonomi kötüye gidiyor' algısı oluşturmak. Çok şükür ekonomi kötüye falan gitmiyor, bütün bu algı oluşturmalarına rağmen vatandaşımız 11 milyar dolar parasını bozdurup Türk parasına yatırdı. Yani vatandaş diyor ki 'ben devlete inanıyorum, ben demokrasiye inanıyorum, ben siyasi ve ekonomik istikrara güveniyorum' diyor. Normal şartlarda ne olması lazım, Türk parası olanların hepsi dövize bozdurup ya da yurt dışına çıkarmaları gerekir. Geçmişte hep böyle olmuştu. Şimdi tam tersi oluyor elinde döviz olanlar geliyor bozduruyor." ifadelerini kullandı.

        Kurtulmuş, ekonomide, 15-22 Temmuz arasındaki 1 haftalık süreçte bazı göstergelerin aşağıya doğru gittiğini kaydederek, "Ama çok şükür ayın 22'sinden itibaren tekrar göstergeler yukarıya doğru gitti, Türkiye ekonomisine bir şey olmuyor, bu ortaya çıkmış oldu ama algı operasyonlarına devam etmeye çalışacaklar. Bunun için herkes işine gücüne bakacak, herkes normal hayatını nasıl sürdürüyorsa sürdürmeye devam edecek. Böylece ekonomi de tıkır tıkır işlemeyi, başarılı bir süreçte yoluna devam etmeyi sürdürecek." diye konuştu.

        "TÜRKİYE'NİN GELDİĞİ DEMOKRATİK STANDARTLARDAN GERİ DÖNÜŞ OLMAYACAKTIR"

        İnsan hakları konusunda da bir algı oluşturulmaya çalışılacağına dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:

        "Bununla ilgili olarak da her iki alanla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hem ekonomi diplomasisiyle ilgili çok sayıda ekonomist arkadaşla bir araya gelerek neler yapılabilir, bunları konuşup yapıyoruz. Diğer taraftan da insan haklarıyla ilgili içeride ve dışarıdaki insanlarla ilgili de onlara da ulaşıyoruz ve Türkiye'nin yaşadığı bu süreci anlatmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken maalesef şunu da ifade etmek isterim, mesela cuma günü darbe girişimi oldu pazartesi günü önemli yabancı ajansların temsilcileri, dış televizyoncuların temsilcileriyle Ankara'da bir toplantı yaptık. Ben de onlarla konuştum. Arkasından Türkiye Büyük Millet Meclisi, Özel Harekat Dairesi, Emniyet Müdürlüğü ziyaret edildi. Yapılan tahribatı, o bombalamanın ne büyük bir fecaat olduğunu gözleriyle gördüler, kameralarıyla çektiler. Fakat maalesef bu yeterince dışarıda verilmiyor, sanki tam tersi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bir kaç günde balonları söndü ama şunu diyenler oldu 'Bunu Tayyip Erdoğan bilerek yaptırdı, bu darbe teşebbüsü bu bir tiyatrodur'... Bu bir kaç günde fos çıktı, balon söndü ama sonuç itibariyle sürekli bir algı operasyonu, FETÖ'cü çeteler ve onunla bağlı uluslararası networkler Türkiye'ye karşı bir algı operasyonu yapacaklar. Bunun içinde de iki alanda da çalışmalarımızı yapıyoruz, Türkiye bu süreci hukukun üstünlüğü prensibi çerçevesinde geçirecektir. Asla ve asla Türkiye'nin geldiği demokratik standartlardan geri dönüş olmayacaktır. Uluslararası hukuk ve demokrasi standartlarını ihlal eden en ufak bir uygulama olmayacaktır. Bundan milletimiz emin ve rahat olsun. Dolayısıyla bu algı ile mücadele edeceğiz, bir taraftan da hukukun üstünlüğü prensibinden asla vazgeçmeyeceğiz."

        "Darbelerin, olağanüstü dönemlerin, Türkiye'deki birtakım baskıcı uygulamaların, tek alternatifi demokrasidir. Demokrasiyi ne kadar genişletirseniz o kadar çok milletin iradesine sahip çıkma imkanınız olur" diyen Kurtulmuş, çok sesliliğin de büyük önem taşıdığını vurguladı.

        Darbeci askerler tarafından TRT'nin basılması olayını hatırlatan Kurtulmuş, buna karşın diğer televizyon kanallarının yayınlarına devam ettiğini, bu süre içinde de darbecilerin bir gücünün olmadığının ortaya çıktığını ifade etti. Kurtulmuş, özel televizyon kanallarına da teşekkür etti.

        BALYOZ, ERGENEKON'DAN YARGILANANLARIN DÖNMESİ

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Ergenekon", "Balyoz" ve benzeri davalarda yargılananların tekrar ordunun içine geri dönmelerinin pratik olarak mümkün olmadığını söyledi.

        O süreçte birçok davanın nasıl sulandırıldığını, FETÖ'cü savcı ve hakimler tarafından bunun bu hale getirildiğini belirten Kurtulmuş, "Tam orada, kurunun yanında yaş da yandı. Üç kuru belki cezasını çekecekken, 30 tane yaşı da onun içerisine koymuşlar. Hem davayı sulandırmışlar, hem süreyi uzatmışlar hem de birçok mağduriyet ortaya çıkmış. Dolayısıyla bütün bunlar, hukuken belki gözden geçirilir ama zaten aradan çok vakit geçtiği için, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin böyle bir şekilde bünyesine geri dönüp vazife almaları zannediyorum oldukça zor." diye konuştu.

        Yargı, Milli Eğitim ve diğer kurumlardaki eksikliklerin nasıl giderileceği ve burada bir sorun görünüp görünmediğine ilişkin soruya Kurtulmuş, şu cevabı verdi:

        "Hayır, burada sorun yok Türkiye'de çok şükür. Bu esas meselemizdir. Bunlarla en ufak bir irtibatı olanların, kamunun içerisinden ayıklanması gerekir. Çok sayıda öğretmen ataması bekleyen genç kardeşlerimiz var. Bunların arasında seçimler yapılır, gidenlerin yerleri doldurulur. Öğretmen atamalarında en ufak bir eksik olmaz. Aynı şekilde hakimler ve savcılar da biliyorsunuz, Allah'tan ki 17-25 Aralık'tan sonra HSYK üzerinden çok sayıda değişiklikler yapıldığı için, bu adamların yargıdaki hakimiyetleri kırıldı. Allah muhafaza şimdi yargıda hakimiyetleri devam ediyor olsaydı, alanda yapamadıkları darbeyi belki yargı yoluyla tamamlayacaklardı. Dolayısıyla Türkiye, yargıda son iki yıldır yapılan temizliklerin büyük faydasını gördü. Özellikle emniyet teşkilatımızda yapılan tasfiyelerin çok büyük faydasını görmüş olduk. Hiçbir şey olmaz. Türkiye'de yeterince yetişmiş eleman vardır. Emniyette de yargıda da TSK'da, Milli Eğitim camiasında, sağlık teşkilatında da her yerde bu boşluğu doldururuz ve yolumuza devam ederiz."

        "SİYASETİN İÇİNDE OLDULAR"

        Kurtulmuş, siyasette FETÖ'cü olup olmadığına ilişkin soru üzerine ise "Bu kadar keskin bir darbeye kalkışan bir grubun siyasi bağlantılarının olmaması düşünülemez. Kural olarak da söylüyorum; birincisi kimseyi kastederek söylemiyorum, ikincisi bu yapının geçmiş çalışma tarzlarını düşündüğünüz zaman, her zaman siyasete uzakmış gibi görünerek siyasetin tam göbeğinde oldular. Sadece bir tek partinin değil, her partinin içerisinde bu grupla irtibatlı insanlar oldu. Hatta özellikle iktidar partilerinin içerisinde. Geçmiş dönemlerde rahmetli Özal'ın, rahmetli Ecevit'in, Demirel'in partisinin içerisinde de AK Parti'nin içerisinde de bu insanlar oldular. Bilinen var, belki bilinmeyenler de var. Dolayısıyla böyle bir hareketin, devleti ele geçirmek amacıyla ortaya çıkan hareketin, 40 sene hazırlanan bir hareketin, özellikle siyasi partilerin, iktidar partilerinin kanatları altına girerek devlet kadrolarını kendi eline almayı, üzülerek söylüyorum ki biraz da başarmış olan bir hareketin, siyaset ayağının olmadığı düşünülemez. Mutlaka siyaset ayağı vardır. Bu ayakların da ortaya çıkarılması gerekmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

        "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kısa bir süre önce, bir avukat tarafından eski bakanlar Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Suat Kılıç hakkında suç duyurusunu incelemeye aldı. Bu isimler hakkında bir değerlendirmede bulunur musunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:

        "Ben isimlerle ilgili konuşmuyorum. Genel prensibi söylüyorum. Diğer geçmiş iktidarlar döneminde, bu grubun çok ciddi bir şekilde iktidardan istifade ettiği açık mıdır? Açıktır. AK Parti iktidarları sırasında bundan istifade ettikleri açık mıdır? Açıktır. Dolayısıyla iktidardan bu kadar yoğun şekilde istifade etmiş olanların, iktidar partisi içerisinde tanıdıklarının, dostlarının, arkadaşlarının olmaması muhaldır. Bunlar açıklanmaya, bunlar ortaya çıkarılmaya muhtaç konulardır. Hiç kimse hakkında konuşmuyorum. Bunları söylerken de isim söyleyerek de söylemiyorum. Hiç kimseyi kastederek söylemiyorum. Kastederek söylesem de söylerim. Onu da ifade edeyim ama kural olarak bu anlamda, bu kadar iktidar partisi içerisine giren bir hareketin, iktidar partisinin de içerisinde adamlarının olmadığı düşünülemez."

        "MİLLETİN İDAM TALEBİ VAR"

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, idamın geri gelmesi için yapılacak olası bir referandumda oyunun renginin ne olacağının, vatandaş olarak kendi tavrının önemli olmadığını vurgulayarak, "Türkiye'de maşeri vicdanın ne söylediği önemlidir. Şimdi vatandaşımız her gittiğimiz meydanda idam cezasının gelmesini istiyor. Aynı zamanda bir feraseti de ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanımızın Beştepe'deki kültür merkezinin açılışında gazilerden birisi, 15 Temmuz olaylarında yaralanmış ve tekerlekli sandalyeye mahkum vaziyette sahnede konuştu, 'Biz bunlara en ağır cezaları vermenizi, idamı isteriz' dedi." diye konuştu.

        Milletin kendilerinden idam cezası talebi olduğunu aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Türkiye çok büyük bir süreçle karşı karşıya kaldı. Ancak bu konu, henüz resmi olarak konuşulan bir konu değil. Bu konu eğer toplumsal bir talep olarak gelirse buna siyaset seyirci kalmaz. Bunu TBMM'ye götürür ama sonuçta karar verecek olan millettir. Kolay bir konu değil. Bu onun için resmi olarak gündeme gelmiş, konuşulmuş, tartışılmış bir konu değil. Zaten vatandaşımızın da ferasetini size söyledim. Milletimizin hem yüreği yanıyor hem acı içerisinde hem de ferasetle hareket ediyor."

        "İHTİYACIN KALMADIĞI GÖRÜLDÜĞÜ ANDA OLAĞANÜSTÜ HAL'İ SÜRDÜRMEYİZ"

        Kurtulmuş, amaçlarının Türkiye'yi çok uzun süre Olağanüstü Hal ile yönetmek olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti:

        "İnşallah en kısa süre içerisinde bütün bu tedbirler alınır. Bu FETÖ'cü çetenin, devlete bir tehdit olmaktan bütünüyle çıktığını görürüz, işlerimiz normale rutine döner, o zaman da zaten Olağanüstü Hal kalkar. Türkiye'nin bu işleri yapabilmesi için ne kadar Olağanüstü Hal'de bulunması gerekiyorsa, biz o kadar Olağanüstü Hal ilan ederiz. Şunu çok açık söyleyeyim; bazıları bunu istismar edebilir, onun için söylüyorum. Bakın yasa çıkarmak için, parlamentoyu çalıştırmak için AK Parti'nin bir Olağanüstü Hal'e ihtiyacı yok. Sayısı yeterlidir. Karşı çıkılsa bile parlamentodan çıkarabilecek bir sayısal gücü var. Toplumsal destek anlamında, FETÖ ile mücadele etmek için neredeyse yüzde 100'e yakın bir toplumsal destek var. Bizim Olağanüstü Hal'i ilan etmemizin amacı, yangından mal kaçırmak değil, bazı şeyleri daha çabuk, daha seri, daha disiplinli biçimde yapabilmektir. Buna bir ihtiyaç olduğu için Olağanüstü Hal ilan edilmiştir. İhtiyacın kalmadığı görüldüğü anda da Olağanüstü Hal'i sürdürmeyiz."

        "ÇELME TAKMIŞ, DİSİPLİN CEZASI VERMİŞ"

        Uzman orduya dönüş konusunda çalışmalar olduğunu söyleyen Kurtulmuş, silahlı gücün tek elde toplanması için kuvvet komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığına, Jandarma ve Sahil Güvenliğin İçişleri Bakanlığına bağlandığına işaret etti.

        Kurtulmuş, askeri liselerin kapatılmasına da değinerek, "Askeri liselerin kapatılmasının şöyle bir esprisi vardır. Ufacık yaşta çocuğu alıyorsunuz. Çocuklar öyle bir zihniyetle yetiştiriliyor ki 'bu siviller ihanet eder, bu sivillerin ihanetini önlemek için siz bir gün yönetimi ele alırsınız' diye yetiştiriyorlar. Bunu ortadan kaldırmış oluyoruz. Çok daha etkin bir şekilde Türkiye'de çok kuvvetli ve güçlü bir orduya sahip olacağız. Kolay değil. Şimdi bakıyorsunuz bazı kademelere, tamamına yakını Fetullahçı. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Herkese bir şey demiş. Ona bir çelme takmış, başkasına disiplin cezası vermiş. Yıllardır bunlar söyleniyordu. Şimdi durumun ne kadar vahim olduğu ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.

        Artık bir öz eleştirinin yapıldığın sadece askeri alanda değil, sivil alanda da bakanlıklar ve genel müdürlüklerin neredeyse tamamının tepeden tırnağa bu adamların (FETÖ'cülerin) eline verildiğini anlatan Kurtulmuş "Asker olsun, sivil olsun. Ehliyeti olan, liyakati olan, millete sadakati olanları eline verilecek" dedi.

        "AMERİKA ÖNCE BİRAZ EMPATİ YAPSIN"

        Kurtulmuş, ABD'nin FETÖ'nün darbe girişimine destek verip vermediğine ilişkin soruya da şu cevabı verdi:

        "Biz resmi olarak elimizde delil olmadan konuşamayız. İnşallah Amerikalı yetkililer de bu konuşmalarımızı dinliyorlardır. Biraz ders alırlar, uyanırlar diye bunları söylüyorum. Türkiye ile Amerika arasında çok eskiden beri yakın ilişkiler, dostluğumuz var. NATO çerçevesinde işbirliğimiz var. Stratejik ortaklığımız var. Özellikle DAİŞ terörü ve diğer terör örgütlerine karşı. Geçmiş ilişkilerimiz için söylüyorum. Zaman zaman çok iyi olmuş ilişkiler, zaman zaman çok kötü olmuş. Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra çok kötü noktalara gelmiş. 28 Şubat sürecinde çok kötü noktalara gelmiş ama sonuçta uzun yıllar devam eden bir ilişki var. Amerikalılar şu noktaya geldiğini düşünüyorum. Önlerinde iki seçenek var. Önce bir empati yapsınlar. Şöyle düşünsünler; Amerika Birleşik Devletlerini yıkmaya çalışan bir örgüt lideri, geldi buraya, biz onu İstanbul'da Bebek'te bir yalı da 15 sene tutuyoruz ya da Ankara'da Çankaya'da bir villada tutuyoruz. 15 sene burada el bebek gül bebek besleyip besleyip yürütüyoruz. Böyle bir darbe teşebbüsü yaptılar, Beyaz Saray'ın üstünden uçaklar havalandı. Senato binası bombalandı. Biz hala o Amerikalı terör örgütü liderini burada tutmaya devam ediyoruz. Amerikalılar ne hissederse biz de millet olarak bunu hissederiz. Burada tercihlerini yapmak zorundalar ya bir meczup, bir terör örgütü lideri, bir darbenin yöneticisi ya da 79 milyon Türk milleti. Amerikalılar bu tercihi yapsın."

        ABD'nin Fetullah Gülen'i iade etmemesi halinde Türkiye-ABD ilişkilerinin çok kötüleşeceğine dikkati çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:

        "Bu süreçte hem DAİŞ hem de PKK ile ilgili çok istihbarat bilgileri geldi. Özellikle vatandaşlarımızı uyarıyorum. PKK kanalı ile Doğu ve Güneydoğu'da birtakım eylemlerin yapılmasıyla ilgili hazırlıkların olduğu, FETÖ'cülerin bunlarla da ilgileri olduğuna yönelik çok yoğun bilgiler var. DAİŞ zaten her an Türkiye'ye karşı kullanılabilecek bir maymuncuktur. İngiliz anahtarıdır. Arkasında İngiltere var diye söylemiyorum."

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ