Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güvenlik Çığlı şehitlerini unutmadılar ve bu sefer farklı olacaktı

        “Mekan... Ömer... Saadettin... Fatih... Muammer... Nazmi... İbrahim... Müjdat... Kerem... Burak...” Seni Tepe, Kale Tepe, Dağbaşı Tepe operasyonuna katılacak komandolar ve JÖH’ler bu isimleri 13 Mayıs’tan beri hiç unutmamıştı. Onlar, Hakkâri’nin Çukurca İlçesi’ne bağlı Çığlı Köyü’nde vatanın topraklarını kanlarıyla sulayanlardı. Kolay mıydı komando olmak? Şehadetin yükünü, komandoluğun adını ve onurunu taşımak?

        ‘DAĞA ÇOKTAN AKMIŞLARDI’

        O gün gelip çatmıştı ve Çığlı’dan çok farklı olacaktı. O gün onlar bizi basmaya gelmişlerdi. Şimdi biz onları basmaya gidiyorduk ve resmen taarruz edecektik. Operasyona katılan birlikler, çığ gibi, sel gibi, fırtına gibi çoktan akmışlardı dağa. Gecenin zifiri karanlığında, mermilerin hırçın aydınlıklarında helikopterlerle indirmeler yapıldı. Kolları, bacakları kırılanlar; mermi yiyip yaralananlar vardı. “Kesin sonuç alacak biçimde” güvenlik güçlerinin yaklaşık 10 senedir ayak basmadığı, önceki senelerde de 20 taburluk operasyonun planlandığı bölgeye çoktan girmişlerdi. Yakıp yıkacaklardı teröristin kumanyalarını, inlerini, mağaralarını, depo, barınak ve sığınaklarını. Ortalık zibil gibi Doçka, roket, Biksi, Arbiki, Zagros, Kanas, el bombası, patlayıcı ve mayın kaynıyordu. Bir de çil yavrusu gibi teröristler. Kaç tanesini temizlediklerini bilmiyorlardı. Seni Tepe’yi vurduklarında ondan fazlasını almışlardı. Teröristin kaçını dağa taşa gömdüklerini ise bilmiyorlardı.

        TEK BİR ŞEHİT VERİLMEDİ

        Topçu atışları ve F-16’ların taarruzlarıyla telsizlerden cıyaklamalarına bakılırsa, durumları hiç de iyi değildi. Komando tugayının bir taburunun iki bölüğü 31 Ağustos sabahı indiği Seni Tepe’de 2 gündür yakından uzaktan çatışma halindeydi. Yaralıları vardı, ama onlar için bu önemli değildi. “Çok şükürdü.” Şehit yoktu. İnşallah olmazdı da. Meskûn mahallerde insanlık tarihinde görülmemiş bir mücadeleye kafadan dalmış, yeni nesil bu çatışmanın talimnamesini kanlarıyla yazmışlardı. Hendeklerin, bariyerlerin, tentelerin, bubi tuzaklarının, el bombalarının, EYP’lerin, havan, Kanas, Zagros ve Biksilerin tehdidi altında JÖH’ler, PÖH’ler, HÖH’ler, TÖH’ler, ZÖH’ler, komandolar boğuşmuştu. Onlar için dağ, kırsal, meskûn mahal hepsi kanla yazılmış acı bir destandı Üstüne Çığlı’da 8 şehit vermişlerdi ve şimdi buradaydılar. Verdikleri şehitlerin hesabını sormuşlar, sormaya da devam ediyorlardı. Biliyorlardı ve buna göre davranıyorlardı; terörist burayı terk etmek istemeyecekti. Sözde elebaşları, başyılan Karayılan telsizden talimat verip duruyordu.

        OPERASYONDA İKİNCİ AŞAMA

        Ele geçirdikleri tepede iki gündür, diğer tepelerden gelen ağır silah atışlarının etkisi altındaydılar. Hırpalanıyorlardı, yoruluyorlardı, uyumuyorlardı. Durmadan karşılık veriyorlardı. Kendi erişemedikleri, etki üretemedikleri yerlere ağır silah atışı yapıyorlardı. Uçakların müdahale etmesi gereken yerlere isteklerde bulunuyorlardı. Başarıyorlardı. Eziyorlardı. İki gündür çatışıp duruyorlardı.

        Harekâtın ikinci aşaması gelip çattı. Seni Tepe’ye bir indirme yapıldı. Taburun hazırda bekleyen diğer bölüğü ile takviye olarak verilen bir JÖH timi Seni Tepe’ye indirildi. Yorgundu dağdaki bölükler, ama bu bölüklerden biri operasyona adını veren Mekan Astsubay’ın bölüğüydü. Ve bu bölgedeki eşkıyanın sözde tabur merkeziydi Kale Tepe. Ve eşkıyanın kalbine mızrağı saplamaya Mekan Astsubay’ın bölüğü gidecekti.

        KALE TEPE’YE SIZMA

        Emrine aldığı 1 JÖH timi ile birlikte, diğer bölükleri geride bırakan komandolar gecenin karanlığında Kale Tepe’ye sızmaya başladı. Gecenin karanlığında vadi tabanına doğru birer birer kayboldular. Sabırla yavaş yavaş, sessiz sessiz, adım adım saatlerce yürüdüler. İstiyorlardı ki tepeye ulaşmadan hareketleri belli olmasın. Başardılar. Sabaha karşı komandolar, Kale Tepe’nin eteklerindeydiler. Karanlık çözülmemişti. Sabahın alacakaranlığında birkaç el silah sesi duyuldu. Ardından gökyüzü bembeyaz kesildi. İzli mermilerin semada çizdiği izler o kadar çoktu ki. Ve bunların çoğu içlerine yağıyordu. Patlama sesleri duyulmaya başlandı. Bunlar roketti! Bir de el bombaları. Kıyamet kopuyordu! Bekliyorlardı besbelli. Sızıp geldikleri Seni Tepe’yi de yoğun ateş altına almışlardı. Yukarıdaydılar. Avantajlıydılar. Teröristler her taraftan Seni Tepe’yi yoğun ateşe almıştı. Kale Tepe’nin eteklerine ulaşan komandolarla JÖH’leri kımıldatmamaya çalışıyor, bir yandan da sızarak imha etmek istiyorlardı. Mermi yağmurunun altında kol düzeninden açılıp yayıldılar ve çatışma düzenine geçmeye çalıştılar. Şu ana kadar bir tek yaralı vermemişlerdi.

        KALE TEPE DÜŞMELİYDİ

        Bölük komutanının bir karar vermesi gerekiyordu. - Telsize sarıldı: “Kale Tepe’ye mi el atayım, yoksa başka bir emriniz var mı?”

        - Cevap kısa ve netti: “Kale Tepe’yi ele geçirin.” İşte bu anlarda Seni Tepe ilk şehidini verdi.... Kadir Çelebi... Vurulmuştu Mehmetçik. “Bir dağ arşa doğru devrilmişti.”

        Kale Tepe’nin eteklerindeki komandoların komutanı bir kez daha Kale Tepe’ye doğru baktı. Terden tozdan bulamaç olmuş kasılmış yüzü, garip bir şekilde ter ışıltısıyla ter çamurunun karartısını bir arada taşıyordu. Gözlerinin akı ise çok daha belirgin biçimde ortadaydı. Öfkeydi bu. Hırstı, hınçtı, inançtı. Düşündü oracıkta. Gerçekten de adı gibi bir tepeydi Kale Tepe ve çıkabileceklerini değerlendirdiği tek yer de, oralarda bir yerdeydi. Ve oraya sırt çantaları ile tırmanmak mümkün değildi. Verilen emirle sırt çantalarını asker bıraktı. Sızdıkları yerden tırmanmaya başladılar. O dakikaya kadar teröristler onların, o yandan hareketlendiklerini fark edememişlerdi.

        KIZILCA KIYAMET KOPTU

        İyiydi bu, hem de çok iyiydi. Ama ne yazık ki, tırmanmaya başladıkları o ilk anlarda fark edildiler. Ve bir kızılca kıyamet de burada koptu. Teröristler yukarılardan üstlerine yaklaşmaya, el bombaları atmaya, tutturabildikleri Doçka atışları ile püskürtmeye, uzaklardan da Kanas ve Zagros keskin nişancı atışları ile bizimkileri bozguna uğratmaya çalıştı. Buna rağmen zorlamaya devam etti bizimkiler. Zorladılar ve zorlandılar. Hem de çok zorlandılar. Can pazarında kayalara saklanıp buldukları mevzilerde tutundular. Kolay mıydı o kadar! Sadece bir başın sığdığı kayadan mevzi olur muydu? Ama yine de ve buna rağmen, oradan, tırmandıkları kayalıklardan mağara sığınak ve mevzilerin içindeki teröristlerden, üstlerine gelenlerden on kadarını düşürmeyi başardılar. 6 YARALI VERMİŞLERDİ Ve sarp kayalardan sızmaya çalıştıkları bu can alma can verme anlarında 6 yaralı verdiler. İlerleme imkânı vermiyordu artık arazi. Kayalar daha da dikleşmişti şimdi. Nasıl tırmanacaklardı yukarıya. Yoğun atış vardı. Kafalarını bile kaldıramıyorlardı. Daha çok zorlasalar, daha çok zayiat vereceklerdi. Başka bir şey düşünmeliydiler. Keskin nişancı atışları ise durmadan artıyordu. Buna rağmen bir kez daha zorladılar kayalıkları... Bir kez daha... Bir kez daha... Olmuyordu, olmuyordu, “Allah kahretsin” olmuyordu. Sadece bedenleriyle değil, artık ruhlarıyla da yorulmuşlardı. Zorlama, diklenme, öfke, hırs, hınç, akıl, her ne varsa sökmüyordu bu dağa. Hamaset, ucuz kahramanlıklar ise çoktan vız gelip tırıs gidiyordu. Bir karar verdi bölük komutanı. Durmalı, dinlenmeli, düşünmeli ve yeni bir karar vermeliydi. Yeni bir plana ve zamana ihtiyaçları vardı. Yaralılar tahliye edilmeliydi bir de. Ve düşmeliydi KALE TEPE.

        ABDULLAH AĞAR / GAZETE HABERTÜRK

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ