Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Eğitim Elyazısı yaz-boz tahtası

        Yaz-Boz tahtasına çevrilen eğitim sisteminde yine değişiklik var: Okullarda “bitişik eğik elyazısı” öğretimine son verilecek ve “dik temel harfler”e geçilecekmiş!

        Bu “bitişik eğik elyazısı”nın neyin nesi olduğunu bir türlü anlamamışımdır...

        “Elyazısı” zaten harflerin bitişik yazılmasıdır, yani hikmeti budur! Harfler ayrı yazıldıkları takdirde o yazı “elyazısı” olmaktan çıkar, Batı’nın “block letters” dediği “kitap harfi” olur.

        “Eğiklik”, yani “italik harf” merakı ise ayrı bir muamma...

        REKLAM

        Aynı muamma “dik temel harfler” dedikleri yazı için de mevcut. Herkesin bildiği “kitap harfleri” ifadesinin yerine havalı bir kavram aranmış ve “dik temel harfler” üzerinde karar kılınmış olmalı!

        Okullarda elyazısından kitap yazısına dönülmesi kararına gerekçe olarak velilerden uzun müddettir gelen yoğun şikâyetler ve öğrencilerin yazmakta hakikaten zorlanmaları gösteriliyor.

        KÜÇÜK HARF, VAKİT İSRAFIDIR

        Aynı şikâyetleri çocukları ilkokula giden arkadaşlarımdan da işitiyorum ama elyazısı öğretiminin başarısızlığında bence daha önemli iki sebep var: En erken üçüncü sınıfta öğretilmesi gereken elyazısının ilkokula daha yeni başlamış beş-altı yaşındaki çocuğun önüne konması ve daha da önemlisi, öğretmenlerden bazılarının elyazısında acemi olmaları, yani günlük hayatlarında bu yazıyı kullanmamaları...

        Pedagog yahut eğitimci falan değilim, elyazısının en erken üçüncü sınıfta öğretilmesi gerektiğini kendimden örnek alarak söylüyorum. Ben ve sınıf arkadaşlarımdan birçoğu bu yazıyı üçüncü sınıfta öğrendik, hayatımız boyunca başka yazı kullanmadık ve “vakit israfı”ndan ibaret olan küçük harflere hiç rağbet etmedik...

        REKLAM

        Millî Eğitim, şimdi çocukluk senelerimizin sistemine dönüyor...

        Ama, 60’lı yıllarda bile elyazısını doğru dürüst öğrenenler şanslı sayılırlardı, zira bu yazıyı gösterebilecek öğretmenler o zamanlarda da nâdirdi. Bizden sonraki nesiller işinin erbâbı öğretmenlerin elinde yetişmedikleri için elyazısından uzak kaldılar ve küçükharflere mahkûm olmaktan kurtulamadılar!

        ATATÜRK’ÜN İMZA SİPARİŞİ

        Şimdi, açık konuşalım: Millet olarak yazımız çirkindir! Lâtin harflerini kabul ettiğimiz 1928 sonrasında estetik şekilde yazabilenler gerçi çıkmıştır ama ekseriyetin yazısı her dâim kargacık-burgacık olmuştur.

        Devletin kurucu kadrosunun elyazılarına bakarsanız, neredeyse tamamının kötü olduğunu görürsünüz. Yazıları kötüdür, zira o nesil Lâtin harflerini harf inkılâbından sonra kullanmaya başlamışlardır ve ileri yaşlarda öğrenilen yeni bir yazının düzgün olması mümkün değildir. Hattâ, ismin ve soyadının karakteristik şekilde yazılması demek olan “imza” bile bizde mânâsız bir karalamaya dönmüştür ve Atatürk’ün Lâtin harfli imzasını Robert Kollej’in “kaligrafi”, yani güzel yazı hocası Vahram Çerçiyan’a sipariş etmesinin sebebi de imza niyetine şekilsiz bir karalama ihtimalinden endişeye düşmesidir.

        REKLAM

        Elyazısının ilkokullarda öğretilmesi gayet yerinde bir proje idi ama pilot uygulamalar olmadan başlanması, defter ile kalemi ilk defa görmüş küçük çocukların bu yazıyı kullanmaya zorlanmaları, üstelik öğretmenlerin çoğunun gerçek elyazısından uzak yetişmiş olmaları, bu yazıyı velilerin de bilmemeleri ve Millî Eğitim’in “bitişik eğik elyazısı” diye bir “italik” merakına kapılması projeyi maalesef çökertti.

        Elyazısı serî şekilde yazmayı sağlamasının yanısıra estetik hissini de geliştiren bir karakter aynasıdır ama bizler bu aynadan maalesef mahrumuz!

        Düzgün elyazısının ne olduğunu ve nasıl yazılacağını öğrencilerden önce öğretmenlerine belletmediğimiz takdirde müfredatı istediğimiz kadar değiştirelim, yazı niyetine bu kargacıkburgacık karalamalardan kurtulamayız!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ