Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Prof. Dr. Serdar Bulun: 60 milyon doların üzerinde araştırma fonu aldım

        GÖZLER ŞİMDİ ONLARDA

        Ellerinde bir bavulla tren garında başlayan gurbete yolculuk hikâyeleri, zamanla yerini bambaşka başarı hikâyelerine bıraktı. Avrupa ve Amerika’da beden gücüyle ter döküp ele ne geçerse biriktirip memleketten birer ev alma hayalleri de yerini başka ideallere bıraktı. Şimdilerde taşradan çıkıp dünyanın en saygın üniversitelerinde önemli akademik başarılara, bilimsel buluşlara imza atan Türk bilim insanlarının haberleriyle gururlanıyoruz. Onların insanlığa faydalı buluşlarıyla gazete ve dergilerdeki haberlerine aile başarısı muamelesi yapıyoruz.

        Anlatmaya çalıştığım duyguyu hatırlatmak için çok da uzağa gitmeye gerek yok. Prof. Dr. Aziz Sancar’ın yıllara yayılan çalışmaları Nobel ile taçlandığında ülkede bayram havası esmedi mi? Yokluktan doğan başarı hikâyesi, bırakın gazete ve televizyonları, günlerce aile sohbetlerinin ana konusu olmadı mı? Oysa Aziz Sancar bu tür bir başarı hikâyesinin tek kahramanı değil. Yaşları genç olmasına rağmen göz kamaştıran çalışmalara imzan atan nice bilim insanımız yollarında emin adımlarla ilerliyor. Nitekim Sancar’dan kısa bir süre sonra bir başka mutlu haber de Chicago’dan geldi. ABD’nin Chicago kentinde Nortwestern Üniversitesi Hastanesi Kadın Doğum Bölümü Anabilim Başkanı Prof. Dr. Serdar Bulun, Yale Üniversitesi Nörovasküler Cerrahi ve Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Murat Günel ile birlikte tıp alanında ABD’nin en saygın kurumlarından biri olan ‘Ulusal Tıp Akademisi’ (NAM) üyeliğine seçildi. Öte yandan yaşları çok genç olmasına rağmen bilim dünyasında adından söz ettiren gençlerimiz de göz kamaştıran çalışmalara imza atıyor. Dünyanın en iyi üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından hazırlanan MIT Technology Review Dergisi tarafından “35 Yaş Altı 35 Yenilikçi” listesine, Gözde Durmuş (30) ve Canan Dağdeviren (30) girmeyi başardı. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi’nin (NASA) California Eyaleti’ndeki Jet Propulsion Laboratory (JPL) bölümünde çalışan Umut Yıldız, molekül astrofiziği, yıldız oluşumu, molekül bulutları, veri madenciliği ve uzay haberleşmesi üzerine değerli çalışmalar yapıyor.

        REKLAM

        2016 yılının mart ayında da ABD’de yayın yapan TurkOfAmerica Dergisi’nce Amerika’da etkili olan 30 Türk kadını ödüllendirildi. Başkan Barack Obama’nın gönderdiği mesajla “Camdan tavanları yıktınız” diye tanımladığı kadınlardan 2’si, bilim dünyasında önemli işlere imza atan Northwestern Üniversitesi Nöroloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hande Özdinler ve Columbia Üniversitesi Ekonomi Profesörü Seyhan Erden...

        NASA’dan dünyanın en saygın üniversitelerine kadar pek çok alanda kariyerlerinde basamak basamak ilerleyen bilim insanlarımız, başarıya giden yoldaki hikâyelerini ve tavsiyelerini Habertürk’le paylaştı. Neden yurtdışını tercih ettiklerini, Türkiye’deki eksiklikleri anlatıp gençlere de tavsiyelerini sıralayan bilim insanlarımızın ortak temennisi ise başka gençlere itici güç olup cesaretlendirmek. İşte bilim insanlarımızın Türkiye’den Amerika’ya uzanan başarı hikâyeleri....

        MALATYA’DAN AMERİKA’YA UZANAN BAŞARI HİKÂYESİ

        Televizyonun bile olmadığı Malatya’daki küçük bir yerleşim yerinden çıkıp İstanbul Robert Kolej’e yatılı öğrenci olarak gittiğinde ilk kültür şokuyla da tanışmış oldu. Bu tanışıklık onu hayata daha çabuk hazırlayacak, hatta Amerika’ya taşıyacaktı. Serdar Bulun, yıllar sonra adının önüne ekleyeceği Prof. Dr. unvanı ile tıp dünyasındaki başarılı çalışmalarıyla özellikle kadınların umudu olacaktı.

        REKLAM

        PROF. DR. SERDAR BULUN: 60 MİLYON DOLARIN ÜZERİNDE ARAŞTIRMA FONU ALDIM

        KİMYA dalında Nobel Ödülü’nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar’dan sonra 2 bilim insanı daha Türkiye’nin gururu oldu. ABD’nin Chicago kentinde Nortwestern Üniversitesi Hastanesi Kadın Doğum Bölümü Anabilim Başkanı Prof. Dr. Serdar Bulun, tıp alanında ABD’nin en saygın kurumlarından biri olan ‘Ulusal Tıp Akademisi’ (NAM) üyeliğine seçildi. Malatya’da doğup büyüyen Bulun, dünyada 200 milyon kadının mustarip olduğu ve kısırlığa neden olan endometriosis hastalığının tedavisi üzerine ilaç çalışmaları yapıyor. Bulun, başarıya uzanan uzun ve zorlu süreci anlatıp gençlere önerilerini sıraladı...

        - Malatya’dan Amerika’ya giden uzun bir yol. Adım adım mı gittiniz?

        Küçük adımlarla ilerledim. Küçüklükten beri bilimsel konuları araştırmaya hevesliydim. Malatya’da doğdum. Babam Malatya Devlet Hastanesi’nde hekim, annem ev hanımıydı. İkisi de beni cesaretlendirirlerdi. Ay’a gidildiği zaman veya ilk kalp nakli yapıldığında bu konuları evde ciddi bir biçimde uzun uzun konuştuğumuzu hatırlıyorum. Evde bilimi içtenlikle destekleyen bir heyecan vardı. Lise için 14 yaşımda Robert Kolej’e İstanbul’a gittim. Babam da emekli olunca ailece taşındık.

        REKLAM

        - En büyük kültür şokunu Malatya’dan koleje geçince yaşamısınız. Amerika’dan daha fazla hatta.

        Kesin öyle. 70’lerin basında İstanbul ve Malatya çok farklı ortamlardı. Örneğin Malatya’da televizyon yoktu. Robert Kolej’de yatılı okuyordum. Okulda çokça Amerikalı öğretmen vardı. Bir de tam bu sırada ergenlik çağından geçiyordum. İstanbul o sırada enerji dolu ve yorucu bir şehirdi benim için. İstanbul’daki çocuklar okula gidip geliyor, günde 4-5 saat yolda zaman geçiriyor, ödevlerini yapıyor, üzerine spor yapıyor ve bir de aktif sosyal yaşamlarını sürdürüyorlardı. Karşılaştırıldığında, o zamanlar Malatya’da çok daha yalın bir hayat vardı.

        - Gelelim Amerika’ya gitmeye karar verdiğiniz döneme? Kararınızda ne etkili oldu?

        Tıpta çok geniş araştırma olanaklarını bilim adamlarına mümkün olduğunca eşit ve adil bir biçimde sunduğu için Amerika’ya gittim. Bu ortamda başarılı ve mutlu olduğumun farkına varıp temelli olarak bu ülkede kalmaya karar verdim.

        REKLAM

        - Peki Amerika’daki kariyeriniz?

        Dünyanın çeşitli ülkelerinde ve özellikle Batı’da, hekim-bilim insani olarak işlev gören bir doktor grubu var. Ben de Amerika’daki kariyerime bir hekim-bilim insanı olarak başlamayı tercih ettim. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1983’te mezun olduktan sonra Antalya’nın Gazipaşa İlçesi Çobanlar Köyü’nde 2 yıl mecburi hizmet yaptım. Amerika’da önce kadın doğum ihtisası, arkasından üreme tıbbı ve kısırlık ihtisası yapıp Teksas Üniversitesi Southwestern Dallas Tıp Fakültesi’nde 7 yıl öğretim üyesi olarak çalıştım. 1999’da Chicago-Illinois Üniversitesi Hastanesi’nde 4 yıl üreme tıbbi servis şefliği yaptım. Nortwestern Üniversitesi’ne transfer oldum.

        MAYMUN KARNINDA ÇALIŞTI

        - Tıptaki buluşunuz neydi?

        Son 25 senedir yumurtalık hormonlarının çeşitli kadın hastalıkları ve genel kadın sağlığı üzerindeki etkileri konusunda çok tutarlı araştırmalar yaptım. Sadece kendi laboratuvarımda yapılan araştırmaları yürütebilmek için 1993’ten beri 60 milyon doların üzerinde araştırma fonu aldım. Üzerinde durduğum konulardan biri ağrılı adet kanamalarının, süregen pelvik ağrının ve de kısırlığın en önemli nedenlerinden biri olan endometriosis.

        REKLAM

        - Nasıl bir hastalık bu?

        Bu hastalık rahmin iç zarının olmaması gereken yerlerde, örneğin karın boşluğunda bulunup gelişerek yumurtalık hormonlarının etkisi altında büyümesi ve karın boşluğuna kanaması. Bu hem kısırlığa neden oluyor, hem âdet sırasında ve âdet aralarında şiddetli ağrılar yapıyor ve insan hayatını resmen zehir ediyor. Amerika’da 10 milyon, dünyada yaklaşık 200 milyon kadın ‘endometriosis’ hastası. Bu hastalığın doku ve hücrelerini laboratuvarımda tüplerde ve daha sonra maymunların karnında büyüterek inceledim. Hastalığa katkıda bulunan “aromataz” adında önemli bir enzimi buldum. Bu enzimi ilaçlarla bloke edince ağrıların geçtiğini gördüm. Hastalığı tedavi edici veya önleyici ilaç birleşimleri geliştirdik. Hem de “Neden bu enzim burada ortaya çıkmış?” konusunu irdeledik. Bunu da daha ileri götürüp epigenetik dediğimiz yani DNA’nın kodunun değiştiği değil de bu kodun hücreler tarafından nasıl okunduğunu gösterdik.

        REKLAM

        - Ulusal Tıp Akademisi’ne seçilmeniz bütün bu katkıların sonucu elbette?

        -Bir hekim bilim adamının seçilebileceği en yüksek derneklerden biri olan Milli Tıp Akademisi’ne (National Academy of Medicine) seçilmem çok gurur verici bir şey. Bu sene bu derneğe seçilen 70 hekim - bilim adamı arasında 2 Nobel Ödüllü doktor da var. Son 10 senedir Northwestern’dan kimse buraya seçilmemişti. Yani Nortwestern için çok önemli bir şey.

        - Peki Türkiye’de bilimin durumu?

        Türkiye’nin dünya temel bilim araştırmalarına genel katkısı çok az. Ama Türkiye’de özellikle klinik araştırmalar çok ileri düzeyde. Bazı Amerikan ve uluslararası tıp dergilerinde editörlük yaptım ve Türk araştırmacıların başarıları ile göğsüm kabardı. Türkiye’den gelen yayın sayısı Avrupa’nın birçok ülkesinden mesela Almanya’dan daha fazla.

        ‘GENÇLER SEVDİKLERİ ŞEYE YÖNELSİN’

        REKLAM

        - Gençlere, bilimle uğraşanlara neler önerirsiniz?

        Dünya çok global oldu. Özellikle gençlerin çok daha fazla imkânları var. En önemlisi insanın bilgilerini sentezleyip anlamlı sonuçlar çıkarabilmesi. Gençlerin çok sevdikleri konu üzerine kariyerler yapması lazım. İnsan bir konu hakkında heyecan duymuyorsa onun peşini bırakıyor. Seçilen kariyer gerek sanat olsun, aynı prensip geçerli.

        ‘TÜRKÇE KONUŞMAYI ÇOK ÖZLÜYORUM’

        - Türkçe’yi çok iyi konuşuyorsunuz?

        Çok çaba göstermeme rağmen geriliyor. 30 yıldır yurtdışındayım. “Türkiye’de en çok neyi özlüyorsun?” derseniz, en fazla dilimizi konuşmayı özlüyorum, en fazla şakalarımızı özlüyorum. İnsanın içinde büyüdüğü şeyler hiçbir zaman içinden çıkıyor. Dil benim için çok önemli. Hem İngilizce hem Türkçe. Türkçe çok roman, gazete okuyorum. Yurtdışında kalıp uzun zaman İngilizce konuştuğunuz zaman içinize bir tembellik çöküyor. Türkçe sözcük bulamayınca İngilizce’yi kullanabiliyor ama bunu az yapmaya çalışıyorum. Oğlum 17 yaşında, evde genellikle Türkçe konuşuyoruz. İki dili de konuşuyor oğlum.

        REKLAM

        - Ailenizden de bahsedelim mi biraz?

        Chicago’da Ankara doğumlu eşim Lina ve oğlumuz Erol ile birlikte yaşıyorum. Lina ile Dallas’ta tanıştık. Senede 3-4 kez mutlaka Türkiye’ye gelip gidiyoruz. Türkiye ile hiçbir zaman bağlarımızı koparmadık.

        ‘EVİMDE HÂLÂ 2-3 GİTAR VAR’

        - Bu kadar bilimsel çalışma arasında kendinize özel zaman ayırabiliyor musunuz?

        Hâlâ ara sıra gitar çalıyorum. Lisedeyken grup kurmuştuk. Hatta okullararası müzik yarışmasında derece bile almıştık. Tıp fakültesinde de devam ettim. Evimde hâlâ 2-3 gitar var. Elime alıp ara sıra tıngırdatıyorum.

        YARIN: “35 YAŞALTI 35 YENİLİKÇİ” LİSTESİNDE 2 TÜRK KIZI: DR.GÖZDE DURMUŞ - DR.CANAN DAĞDEVİREN

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ