Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Haberal: Ecevit ile ilgili iddialar asılsız

        Saadet Partisi eski Genel Başkanı Recai Kutan'a ağabey ifadesini du kullanan Haberal, iktidar partisinin, kendisinden güvenilir bir adam istediğini, Başkent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan bir kişiyi verdiğini, partide bazı görevlerde bulunduktan sonra şu anda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olduğunu söyledi.

        Birleştirilen Ergenekon davasının tutuklu sanığı Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal'ın çapraz sorgusuna saat 14:30'de başlandı. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Mehmet Haberal'a geçmiş olsun dileklerini sunarak ilk sorusunu yöneltti.

        "HEDEFLERİM ARASINDA SİYASİ PARTİ KURMAK YOKTUR"

        2001 ve 2002 yılında siyasi parti kurma girişimi olup olmadığına ilişkin soru üzerine Haberal, böyle bir düşüncesi olmadığını Söyledi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in düşürülmesi yönündeki iddiaları işitmediğini de belirten Haberal, kimsenin kendisine böyle bir teklifte bulunamayacağını ifade etti. Bu tür iddialar olduğunu savcılıkta öğrendiğini belirten Mehmet Haberal, "Başbakan Bülent Ecevit Cumhurbaşkanlığı için bana teklifte bulundu. Ben de demokratik toplumlarda Cumhurbaşkanı'nın meclisin içinden seçilmesi gerektiğini belirterek bunu kabul etmedim. Benim tek hedefim vardı o da ülkemi yükseltmektir." dedi.

        Kendisinin bilim adamı olduğunu kaydeden Mehmet Haberal, 1991 seçimlerinde Süleyman Demirel'in emrivaki yapması sonucu Rize'den belediye başkanı adayı olduğunu, ancak milletin tercihini yaptığını ve böylece yeniden kendi mesleğine geri döndüğünü söyledi.

        Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, "Sayın Bülent Ecevit Cumhurbaşkanlığı için size yazılı mı sözlü mü teklifte bulundu" şeklindeki sorusuna Mehmet Haberal, 22 Nisan 2000 tarihinde teklif yapıldı. O dönemin Turizm Bakanı Erkan Mumcu bir hasta ziyareti için gelmişti. Bu sırada bana Cumhurbaşkanlığı ile ilgili ne olacak diye sordu. Ben de bunu Başbakan'a sor dedim. Bu konuşmanın ardından öğle saatlerinde meclis dışından benim adım, meclisten ise İsmail Cem'in adı geçmeye başladı. Bunun üzerine iki gün sonra Hüsamettin Özkan'ı ziyaret ettim. Bu görevi kabul edemeyeceğimi söyledim. Bunun ardından Bülent Ecevit, 'Siz teklif etmediniz. Biz sizi gösterdik' dedi. Ben yine Cumhurbaşkanı'nın meclisten çıkması gerektiğini söyleyerek bunu kabul etmedim." diye konuştu.

        Recai Birgün ile arasında bir husumet olup olmadığı ve neden böyle bir açıklama yaptığı şeklindeki soru üzerine Mehmet Haberal, hiçbir sorun olmadığını söyledi. Meclisteki Birgün ile işin içindeki Birgün'ü tanımakta zorluk çektiğini belirten Haberal, "Bunları ona yakıştıramadım. Söyledikleri doğru değildir. Başbakanın koruma müdürlüğüne yükselmiş ve milletvekili olmuş birisine bunları yakıştıramadım" diye cevapladı.

        "İLHAN SELÇUK VE YALÇIN KÜÇÜK İLE 25 YILDIR GÖRÜŞMEDİM"

        Savcı Pekgüzel, Ergenekon ana dava sanıklarından İlhan Selçuk ve Birleştirilen Ergenekon davası sanıklarından Yalçın Küçük ile hangi tarihte tanıştığı, samimiyeti ve bağlantılarını sordu.

        Sanık Mehmet Haberal, Yalçın Küçük ile hiçbir samimiyeti olmadığını söyledi. 1980 ihtilalinden sonra ülkede gelişen durumla ilgili demokrasi ile ilgili neler yapabiliriz diye Aydınlar dilekçesi ile ilgili olarak birkaç kez görüştüklerini belirten Haberal, "Bu dilekçenin mimarlarındanım. Küçük ile görüşmem de imzalar mısın imzalamaz mısın şeklindeydi. Bu dilekçe nedeniyle dönemin sıkıyönetim mahkemesinde ifade verdim. İlhan Selçuk'u da detaylı tanımam. Herhangi bir ilişkim olmadı." dedi. 25 senedir görmediği insanlarla terör örgütü kurmakla suçlandığını belirten Haberal, "Bu kabul edilemez" dedi. Yalçın Küçük'te çıkan ve kendisine yönelik olarak atıflarda bulunan notlarla ilgili olarak da yasal haklarını kullanacağını belirten Mehmet Haberal, "Bu konuda Yalçın Küçük'ü kınıyor ve protesto ediyorum" diye konuştu.

        Savcı Pekgüzel, "2007 yılında hazırlandığı ileri sürülen Cumhuriyet Bildirgesinde yer aldığınız söyleniyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?" diye sordu. Haberal bu soruya da "Haberim yok. Kesinlikle olmamıştır" diye cevap verdi. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in 'Küçük'ün bilgisayarında Ecevit'in sağlık sorunları ile ilgili notlar var. Sizin hakkınızda da bir yazı yazmış. Açıklar mısınız?" şeklindeki sorusu üzerine Haberal, "Başbakan kim olursa olsun bu ülkeyi temsil ediyor. Kimsenin bu yakıştırmayı yapmaya hakkı yoktur. Bu kabul edilemez. Bu mümkün değildir" dedi.

        2003-2004 yılında Jandarma Genel Komutanlığı'nda Şener Eruygur'un rektörlerle toplantı düzenlendiği yönündeki iddiaların sorulması üzerine Mehmet Haberal, bu toplantıya katılmadığını, toplantının yapıldığığndan savcılıkta haberdar olduğunu söyledi. 19 Ekim 2003 tarihinde nerede olduğunuzu belirten bir delili olup olmadığının sorulması üzerine Mehmet Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı bu soruya itiraz ettiklerini belirterek ve geri çekilmesini istedi.

        "REKTÖRLERİN ANITKABİRE YÜRÜYÜŞÜ SUÇ DEĞİL"

        Savcı Pekgüzel, "25 Ekim 2003 tarihinde Cumhuriyete saygı yürüyüşü düzenlenmiş, Anıtkabire yürüyüş yapılmıştır. Bu yürüyüşte ordu görevi pankartı taşınmıştır. Buraya katıldınız mı? Yürüyüşe katılmak için akademisyen ve öğrencilere otobüs temini yaptınız mı?" diye sordu. Toplantıyı YÖK'ün düzenlediğini bildiklerini ifade eden Haberal, "Rektörler ve öğretim üyeleri olarak Anıtkabir'e gideceğiz denildi. Ben Aslanlı yola kadar gittim. O gün ameliyatım olduğu için geri döndüm." şeklinde konuştu. Savcının niye bu tarihte yürüyüşün yapıldığını ve özel bir nedeninin olup olmadığını sorması üzerine, Mehmet Haberal, bu konuda bilgisi olmadığını söyledi. Bu yürüyüşün her sene yapılıp yapılmadığı konusunda ise bilgisi olmadığını belirten Haberal, yürüyüşün suç teşkil etmediğini iddia etti.

        Haberal bütün tahliye taleplerinin kuvvetli suç şüphesi nedeniyle reddedildiğini anlatarak, şöyle dedi: "Bu kuvvetli suç şüphesi ne ise bilmek zorundayım. Türk milleti bilmek zorunda. Bunu Türk milletine anlatmak zorundayım." diye sesini yükselterek sinirli bir görünüm sergilemesi üzerine Mahkeme Başkanı Şengün, "Sakin olmanızda yarar var bir işi yaparken başka bir komplikasyona neden olmayalım." dedi. Terör örgütü kurmakla suçlandığını ve bu durumun kendisi için zul olduğunu belirten Haberal, "Ben sadece ülkeme değil. Aynı zamanda Dünya bilim adamlarına da hesap vermek zorundayım. 356 gün neden tutuklu kaldım."

        Siyasi tecrübelerinin nereden kaynaklandığı sorulan Haberal, böyle birşey söylemediğini belirterek, "Ben sadece memleketimin selametini düşünürüm. Mesela Yeşil Kart uygulamasını getirdim ve bu sayede milyonlarca insan sağlık sorunlarından kurtuldu." diye konuştu.

        İddia olunan Ergenekon silahlı terör örgütünün basın sektörü aracılığıyla desteklendiği iddialarıyla ilgili olarak savcı Pekgüzel, "Kanal B televizyonunun yayın politikasını siz mi belirlersiniz? Kimlerin konuk olarak çağrılacağına, ne kadar yayında kalacaklarına ve kendilerine yöneltilecek sorulara etkiniz var mıdır?' diye sordu. Ülkenin eğitim ve problemlerine bir katkı sağlayabilmek amacıyla kanalı kurduğunu belirten Haberal, "Tabii ki kendi kurduğum bir kanaldan sorumlu olurum. Ancak kimlerin konuk edtileceği ve detaylarına kanal yöneticileri karar verir. Kanalda gerçek bilgi ve belgeye dayanmayan hiçbir haber yayınlanamaz." diye ifade etti.

        Bedrettin Dalan ile yaptığı bir telefon konuşmasında, Dalan'ın firari olduğunun anlaşıldığını belirten ve konuşmaya ilişkin detaylar veren savcı Pekgüzel, "Bedrettin Dalan, kendisine büyük bir istihbarat geldiğini, Atatürkçü, laik ve Cumhuriyetçileri alacaklarını, kendisinin de alınacağını, sonra bir genel af getirilerek sözde 'Dalan'ı serbest bıraktık' şeklinde açıklama yapacaklarını, bu sırada Abdullah Öcalan'ın da serbest bırakılacağını söylüyor. Siz de Evet diyor ve uydurma kazılar yapılacağından bahsediyorsunuz. Silahlar ve mühimmatların bulunduğu kazıların uydurma olduğu kanaatine nereden vardınız?" diye sordu. Gölbaşına sık sık gittiğini belirten Haberal, belediye tarafından Gölbaşında villaların yapıldığını, bu bölgelerde yapılan kazıların bu bölgede yapıldığını söyledi.

        Sanık Mehmet Haberal, firari Bedrettin Dalan ile irtibatı konusunda da "Dalan Yeditepe Üniversitesini kurma aşamasında bana gelerek 'Okulunuzda neler yaptıysanız söyleyin, ben de aynını yapayım' dedi. Tanışıklığımız bu zamana dayanıyor. Ben de bilginin paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle bildiklerimi söyledim. Biliyorsam öğretimir. Bilmiyorsam öğrenirim." dedi.

        HABERAL'IN SAVUNMASI, ÖZKAN'IN SAVUNMASIYLA ÇELİŞTİ

        Aynı dava sanıklarından Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'u tanımadığını belirten Haberal, "Tuncay Özkan'ı ise Cumhurbaşkanlığı'nda verilen bir resepsiyonda ayak üstü tanıdım. 6 ay sonra Yaşar Okuyan ile birlikte gelerek Kanaltürk'ün yargısal bir problemini çözmek için benden yardım istedi. Çok kısa bir görüşmemiz oldu." dedi.

        Haberal, Özkan ile Kanaltürk'ün satışıyla ilgili olarak bir kelime dahi konuşmadıklarını söyledi. Tutuklu sanık Tuncay Özkan ise savunmasında, Kanaltürk televizyonunu satışa çıkardıklarını, Mehmet Haberal'a da satın almak isteyip istemediklerini sormaya gittiğini söylemişti.

        Kendisine yöneltilen sorulardan birinde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile yakın dost olduklarını ve zaman zaman birbirlerini ziyaret ederek ülke sorunları hakkında konuştuklarını söyledi. Savcı Pekgüzel, "Mustafa Sarıgül ile yaptığınız bir görüşmede, size "Belki başbakan seçilirim ama sizler benim başbakanımsınız" diyor. Siz de ona ana muhalefet partisi lideri ile fazla uğraşmamasını söylüyorsunuz. Bir siyasi parti, diğerleri hakkında konuşur. Sizin konuşmanızdan popüler bir siyasetçiyi yönlendirebilecek sözler söylediğiniz anlaşılıyor. Bu konuşmanız normal gibi görünmüyor. Açıklar mısınız?" diye sordu. Haberal, bu soruya da daha önce söylediği sözleri tekrarlayarak cevap verdi; "Bana birçok kişi birşeyler sormak için gelir. Mustafa Sarıgül ile konuşmamız da bu çerçevededir."

        CUMHURBAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ, BAŞKENT ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

        Sanık Haberal daha sonra, "İktidarda bulunan partiden de zamanında benden yardım istediler. Hatta adam istediler. Ben de Başkent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan bir arkadaşımızı verdim. Parti igçerisinde farklı görevler aldıktan sonra şu an Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevinde." dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 70'li yıllardan beri arkadaşı olduğunu belirten Haberal, Saadet Partisi eski Genel Başkanı Recai Kutan için de "Recai abi ile iyi tanışırız. Ziyaretimi gelir, sorunları konuşurduk." ifadesini kullandı.

        Savcı Pekgüzel'in sorularının ardından tutuklu sanık Tuncay Özkan, savunmasında söylediklerinin yanlış anlaşılmış olabileceğini belirterek, aralarında Haberal'ın anlattıkları gibi bir konuşmanın geçtiğini söyledi. Sanıklardan ve avukatlardan soru yönelten olmayınca mahkeme başkanı Köksal Şengün, saatin 17:30 olması nedeniyle duruşmayı yarın sabah saat 09.00'a ertelediklerini açıkladı.

        CİHAN

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ