Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 'Hayata dönüş' davası başladı

        Hayata dönüş operasyonu davası Bakırköy Adliyesi'nde protestolar eşliğinde başladı. F Tipi cezaevlerini protesto için başlatılan ölüm oruçlarına son vermek amacıyla Aralık 2000'de yapılan ve 12 mahkumun ölümüyle sonuçlanan 'Hayata Dönüş Operasyonu'nda görevli askerler, 10 yıl sonra hakim karşısına çıktı.

        Bayrampaşa Cezaevindeki ''Hayata Dönüş Operasyonu'' sırasında görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılandığı duruşmaya, 7 sivil toplum kuruluşu ile bazı müştekilerin davaya müdahil olma taleplerinin değerlendirilmesi amacıyla ara verildi.

        Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi ile İstanbul Şubesi, İzmir ve Mersin baro yönetimleri, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, İnsan Hakları Vakfı ile Barış ve Demokrasi Partisi adına avukatı Gönül Erdem, davaya müdahil olma talebinde bulundu.

        Bazı müştekiler de suçtan zarar gördüklerini belirterek, müdahilliklerine karar verilmesini istedi.

        Cumhuriyet savcısı da suçtan doğrudan zarar görme ihtimali bulunan kişilerin taleplerinin kabul edilmesine, kurum olarak başvuranların istemlerinin ise reddine karar verilmesini talep etti.

        Mahkeme heyeti, ölenlerin yakınları ile 33 müştekinin davaya müdahil olma talepleri kabul edildi. Mahkeme heyeti, BDP ile 6 sivil toplum kuruluşunun aynı yöndeki istemlerini reddetti.

        Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Roma, Atina ve Düsseldorf barolarına kayıtlı 3 avukatın duruşmaya gözlemci olarak katılmak istediklerini söyledi.

        Mahkeme heyeti, yabancı barolara kayıtlı avukatların izleyici olarak duruşmaya katılmalarını kararlaştırdı.

        İstanbul Barosundan sanıklar Hasan Köse, Musa Tarhan ve Mete Koçtürk için zorunlu avukat olarak atanan Neşe Tükenmez de davanın konusunu bilmeden müdafilik görevini üstlendiğini belirterek, bu davada müdahil avukatı olarak yer almak istediğini, bu nedenle sanık avukatlığından ayrıldığını kaydetti.

        Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanacak davada 39 şüpheli jandarma görevlisi, 'Görev sınırını aşarak gayri muayyen şekilde birden çok adamı öldürmek' suçundan 12'şer kez müebbet, 29 tutukluyu öldürmeye teşebbüsten 29 kez 9 yıldan 15 yıla kadar hapsi cezası istemiyle yargılanacak. Davada 42 mağdur ve 55 müşteki yer alıyor.

        Operasyonlarda hayatını kaybedenlerin yakınları, duruşma öncesi Bakırköy Adliyesi önünde eylem yaptı. Yapılan basın açıklamasında, olayın 39 kişinin üzerine yıkılmaya çalışıldığını belirterek asıl sorumluların 'katliam emrini' verenler olduğunu belirtildi.

        Yaşanan feci olayda Bayrampaşa cezaevinde bulunan ve basın açıklaması yapan eski hükümlü Mehmet Güvel, "Olayın asıl sorumluları dönemin hükümeti ve adalet bakanıdır. Ecevit hükümeti ve dönemin adalet bakanı Hikmet Sami Türk de hesap vermelidir. Yapılan bir katliamdır. Bu olay aylar öncesinden planlanmış ve MGK tarafından karar verdirilmiştir. Katillerin cezalandırılmasını istiyoruz. Katledilen arkadaşlarımızın katillerinin bir an önce adalet önüne çıkarılmasını istiyoruz" dedi.

        Davada yargılanacak 39 şüpheli şunlar: Cemil Korkmaz, Maryam Mavi, Mete Koçtürk, Hasan Köse, Musa Tarhan, Yakup Yağcı, Eren Odabaşı, Nevzat Kara, Barış Suluyer, Mustafa Ece, Asim Bulut, Halil Akgün, Hilmi Çolak, Lütfi Kozan, Osman Aydemir, Önder Seymenoğlu, Murat Yılmaz, Mehmet Çöllü, Tuncay Bilgili, Hayrettin Çiftçi, İbrahim Başar, Mehmet Kaya, Ramazan Şener, Abdullah Pala, Mustafa Korkmaz, Mustafa Usta, Tuncay Köken, Orhan Durgut, Durmuş Özkara, Sultan Dal, Oktay Sinoplu, Erkan Çelik, Vedat Ceylan, İbrahim Üstün, Serhan Karaçuha, Bilal Akşit, Türker Geçdoğan, Yusuf Akstepe, Serkan Aslan Yüksel.

        "BULUNDUĞUMUZ KOĞUŞTA HERHANGİ BİR İSYAN YOKTU!"

        Bayrampaşa Cezaevindeki ''Hayata Dönüş Operasyonu'' sırasında vücudunun büyük bir kısmı yanan mağdur Hacer Arıkan, operasyona katılan herkesten şikayetçi olduğunu söyledi.

        Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada dinlenen Arıkan, operasyon olduğu dönemde Bayrampaşa Cezaevi C1 koğuşunda tutuklu bulunduğunu belirtti.

        Arıkan, şunları söyledi:

        ''Bulunduğumuz koğuşta herhangi bir isyan yoktu. Aynı cezaevinde tutuklu olan ağabeyim Erol Arıkan ile görüştükten sonra koğuşuma gittim. Gece operasyon sesiyle uyandım. Kıyafetlerimi giyerken silah sesleri duydum. Uyandığımızda bayan gardiyanlar yerlerinde yoktu. Ramazan dolayısıyla sahur olduğu için de yerlerinde bulunmamış olabilirler. Silah sesleri olduğunda askerler bizim koğuşun önüne barikat kurmuştu. Koğuştan çıkmak mümkün değildi.''

        Bir süre sonra tavanda delikler açılmaya başlandığını ifade eden Arıkan, şöyle devam etti:

        ''Tahminime göre bu deliklerin yerleri önceden delinmişti. Çünkü bir gün üst ranzamda kitap okurken başıma taş düştü. Nedenini sorduğumda tamir yapıldığı söylendi, ancak operasyon sırasında o deliklerden bizi yakan maddeler ve bombalar atıldı. Askerlerde gaz maskesi vardı, bu nedenle askerleri görmedim. Kendi can güvenliğimizi korumak için bize atılan bombaları havalandırmaya ve camdan dışarı attık. Savunmasızdık. Atılan şeylerden yataklar tutuştu, kendi imkanlarımızla söndürdük. Yaşamla ölüm arasında gittik geldik. Nefes alamaz durumdaydık. Koğuşta 27 bayan arkadaştık. Ben koğuşun en arkasındaydım.''

        Önceden açılan deliklerden bir hortum sarkıtıldığını bildiren Arıkan, şunları kaydetti:

        ''İçeriye bir madde salındı. O sırada bir alev topu atıldı. Yataklar yanmaya başladı. Arkadaşlarım 'yanıyoruz' diye bağırıyordu. Kaçışırken yumuşak bir şeye bastım. Daha sonradan öğrendim ki üzerine bastığım Gülsen Tuzcu'ymuş. Diğer arkadaşlarım Gülseren ve Şennur'un derileri dökülüyordu. Onları söndürmek için bir şey ararken kalçama bir madde geldi. Yere düştüm ve bir daha kalkamadım. Ölümü beklerken bir arkadaşım tarafından kurtarıldım. Direkt hastaneye götürülmedim, askerlerin 'gazino' diye adlandırdığı yere sürüklendim.''.

        ''8 AMELİYAT GEÇİRDİM''

        Arıkan, olayları anlatırken vücudundaki yanıkları mahkeme heyetine göstermek için kafasındaki peruğu çıkardı. Yüzünde yanık izleri bulunan Arıkan'ın saçlarının büyük bir kısmının olmadığı görüldü.

        Askeri gazinoda isim tespiti yapıldıktan sonra durumu ağır olduğu için önce cezaevi hastanesine gönderildiğini anlatan Arıkan, 3 ay Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde kaldığını kaydetti.

        Ayağa kalkacak hali olmamasına rağmen ayağının yatağa zincirlendiğini ifade eden Arıkan, şöyle dedi:

        ''Mahkemeye çıkıp tahliye talebinde bulunmak için tedavimi yarıda kestim, cezaevi hastanesine, oradan da Bakırköy Tutukevine döndüm. Sağlık sorunlarım nedeniyle Adli Tıp Kurumunun verdiği 'cezaevinde kalamaz' raporuyla tahliye edildim. Beni yakan maddenin ne olduğunu bilmek istiyorum. Bize madde tepeden atıldı. Benim ve arkadaşlarımın kıyafetleri yanmadı, sadece vücudumuz yandı, damla damla döküldü. Bir yılda 8 ameliyat geçirdim, ondan öncekilerin sayısını bilmiyorum. Bacaklarımdan alınan derilerle kafam ve vücudumdaki yanıklar düzeltildi. Bir yıl önceye kadar burnum yoktu. Omzumdan alınan parçalarla bana burun yapıldı. Bu operasyona kim katıldıysa herkesten şikayetçiyim.''

        SANIK İFADELERİ

        Duruşmada savunmasını yapan sanık Vedat Ceylan, olay tarihinde Elazığ Jandarma Tabur Komutanlığında görev yaptığını, olaydan 3 gün önce askeri uçakla İstanbul Hasdal'a geldiklerini söyledi.

        Sabah erken saatlerde Bayrampaşa Cezaevine gittiklerini anlatan Ceylan, ''Tim çavuşuydum. İhtiyat görevlisi olarak gittik. Silahsızdık. Robokop kıyafetleri giydik. Cop ve kalkanımız vardı. Cezaevi araçlarının bulunduğu yerde bekledik. Biz operasyona müdahale etmedik. Tutukluların, cezaevi içindeki ayrı bölüme sevk edilmesi sırasında görev yaptık. Sevk ettiğimiz kişiler sağlıklıydı. Yaralı görmedik'' dedi.

        Ceylan, avukat Kemal Aytaç'ın, ''Cezaevinde silah, bomba, ölü görmedin mi?'' sorusu üzerine, ölen ya da yaralanan kimseyi görmediğini, kendilerinin de silahsız olduğunu söyledi.

        Aytaç da ''Tabur, Bayrampaşa Cezaevi için geliyor ve silahsız olduğunu söylüyor. Eğitim olarak ne yaptılar? Bu tim nasıl silahsız olduğu halde robokop olarak görev yapıyor? Buna kim inanır?'' dedi.

        Halil Akgün'ün ifadesinde operasyona müdahale ettiklerini söylediği hatırlatılan Ceylan, bu kişinin kendi timinde olduğunu, herhangi bir müdahalede bulunmadığını dile getirdi.

        Müdahil avukatların soruları üzerine de Ceylan, toplumsal olaylara müdahale eğitimi aldığını belirterek, ''Boş durmamak için elimizdeki malzemeye göre eğitim yapıldı. Yönergelerde, yapılacak eğitim bellidir. Erlere de acemi birliğinde bu tip eğitim verilir. Bayrampaşa Cezaevi için özel bir eğitim almadık. Biz, ihtiyaç duyulduğunda görev yapacağımız söylenerek cezaevine getirildik. Neye müdahale edeceğimiz söylenmedi. Kimseyi hastaneye götürmedik'' şeklinde konuştu.

        O dönemde görevli olan bölük komutanı gibi bazı isimler sorulan Ceylan, bunları hatırlamadığını ifade ederek, bu kişilerin sanık olarak yer almamasını da garipsemediğini anlattı.

        ''PANİK ATAK HASTASIYIM''

        Sanık Tuncay Köken de olay tarihinde Elazığ'da görevli asker olduğunu, Bayrampaşa Cezaevinde mahkumları sevk edildikleri birliğe götürdüklerini kaydetti. Yaralı görmediğini dile getiren Köken, sadece içeriden duman yükseldiğini gördüğünü söyledi.

        Görevinin isyanları bastırmak olduğunu söylediği daha önceki ifadesinin şimdiki ifadesiyle çeliştiğinin hatırlatılması üzerine de Köken, önceki ifadesinin alındığı 16 Mart 2006'da psikolojik tedavi gördüğünü, bu nedenle sağlıklı olmadığını, panik atak rahatsızlığının mart aylarında tekrarladığını ifade etti.

        Köken, müdahil avukatlarının bazı soruları karşısında susma hakkını kullandı.

        ''ÜMRANİYE'DE GÖREVLİYDİM''

        Sanık Tuncay Bilgili de Vedat Ceylan'ın timinde sıhhiye eri olduğunu belirterek, cezaevindeki operasyona müdahale etmediklerini söyledi.

        Hakimin, ''Daha önceki ifadende 'içeriden gelenler yanıktı' demişsin'' şeklindeki sözleri üzerine Bilgili, böyle söylentiler olduğunu, aradan zaman geçtiği için tam olarak hatırlamadığını kaydetti.

        ''Operasyonun amacının, açlık grevine katılmak istemeyen tutukluları örgüt liderlerinin baskısından kurtarmak olduğuna'' dair beyanı bulunduğu hatırlatılan Bilgili, bunu nereden öğrendiğinin sorulması üzerine susma hakkını kullandı.

        Sanıklar Sultan Dal ile Serkan Arslan da Elazığ'dan geldiklerini, Ümraniye Cezaevine gittiklerini, Bayrampaşa Cezaevinde bulunmadıklarını söylediler. Dal ve Arslan, Ümraniye Cezaevine de güvenlik amacıyla gittiklerini, operasyondan bilgileri olmadığını kaydetti.

        Sanık Serkan Karaçuha da diğer askerlerden yaralı olanları duyduğunu, yaralı olarak kimseyi teslim almadığını, ateş sesi duymadığını, Bayrampaşa Cezaevinde duman gördüğünü söyledi.

        Duruşma, sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.

        Bu arada, duruşma sırasında sanıkların sorguları yapılırken, müdahil avukatların bazı sorularına sanık avukatları itiraz etti. Bu sırada sanık avukatları ile müdahil avukatlar arasında sözlü atışmalar yaşandı.

        28 SANIĞIN SÖZLÜ İFADESİ ALINDI

        Duruşmada ifade veren tutuksuz sanık Ömer Seymenoğlu, Elazığ Jandarma Komando Taburu birinci bölükte er olarak görev yaptığını ve askeri uçakla İstanbul'a getirildiklerini söyledi.

        Seymenoğlu, ''Operasyona Bayrampaşa ya da Ümraniye Cezaevine gittik. Gittiğimiz cezaevinde dışarıda bekledik. İsyanlar bastırıldıktan sora cezaevinde yaptığımız aramalarda tabanca, şırınga ve PKK bayrakları bulduk. Bütün koğuşları tek tek aradık. Aramalar sırasında cesetler de gördüm, ancak bayan mıydı erkek miydi bilmiyorum. Çünkü cesetler yanmıştı'' dedi.

        Hasdal Kışlasında 3-4 gün eğitim gördüklerini, operasyonun sabah 05.00 sıralarında başladığını ifade eden Seymenoğlu, hakimin, hangi cezaevine gittiğini sorması üzerine de ''Ben ilk kez o zaman İstanbul'a geldim. İstanbul'u tanımam etmem. Tam olarak hangi cezaevi olduğunu bilmiyorum. Ancak cezaevinin hemen yanında bir mezarlık vardı, onu hatırlıyorum'' diye konuştu.

        Tutuksuz sanıklardan Mete Koçtürk de operasyon zamanında Elazığ Jandarma Komando Taburunda çavuş olarak görev yaptığını belirterek, ''Bize göreve gideceğimiz söylendi. Askeri uçakla İstanbul'a geldik. Hasdal Kışlasına geçtik. Kışlada 2-3 gün kaldık. Elazığ'dan kendimize zimmetli silahlarla geldik. Büyük ihtimalle Ümraniye Cezaevine gönderildik, tam olarak hatırlamıyorum. Bütün hazırlıklarımızı yaptıktan sonra geldiğimiz cezaevinin avlusunda bekledik'' dedi.

        Cezaevinde mahkumların çıkarıldığını anlatan Koçtürk, ''Ancak ben cezaevinin içinde görevli değildim. Ben çıkarılan mahkumların arasında ölü ya da yaralı görmedim. Avluda beklediğimde silah sesi duymadım. Ancak yangın vardı, duman çıkıyordu. Operasyon bittikten sonra akşam üzeri Hasdal'a geri döndük'' dedi.

        Mahkeme başkanının, ''Savcılık ifadende 'Bayrampaşa Cezaevine' gittik demişsin'' şeklindeki sözleri üzerine Koçtürk, ''Ben Ümraniye diye biliyorum. Kesin olarak bilmiyorum, Bayrampaşa da olabilir'' karşılığını verdi.

        Sanık Hilmi Çolak da bugünkü ifadesi ile daha önceki ifadesi arasında çelişkiler bulunduğunun belirtilmesi üzerine, kendisinin ifadesinin alınmadığını, ifade tutanağının altındaki imzanın da kendisine ait olmadığını savundu. Bunun üzerine Çolak'ın imza örnekleri alındı.

        SANIĞI TEŞHİS ETTİ

        Duruşmada sanık Mustafa Usta'nın, Bayrampaşa Cezaevi değil de Ümraniye Cezaevinde bulunduğunu belirtmesi üzerine, davaya müdahil olarak katılan Münevver Köz Aşçı, oturduğu yerden kalkarak sanık Usta'yı Bayrampaşa Cezaevinde gördüğünü söyledi.

        Aşçı, cezaevinin kadınlar koğuşunda olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

        ''Bizim koğuşta 6 bayan arkadaşımız katledildi. Operasyonun bitiş aşamasında içerideki havalandırmadaydık. 3 saat boyunca itfaiye üzerimize su sıktı. Koğuşun yatakhaneleri yanıyordu. Oraya su sıkılması için haykırdık. Koğuş kapısı kırılarak, 40 yaşlarında, operasyon komutanı olan bir kişi ile yanındaki askerler içeri girdi. Askerlerin arasında bu kişi de vardı. Bana çok yakın, 1-2 metre mesafedeydi. Ellerinde silahlar vardı. Resimleri de var. Yüzünü, özellikle de gözlerini çok iyi hatırlıyorum.''

        Sanık Usta, Aşçı'nın yanıldığını, kendisinin Ümraniye Cezaevinde görev yaptığını, bunu ispatlayabileceğini anlattı.

        Duruşmada dinlenen diğer sanıklar da olayla ilgileri olmadığını ifade ettiler.

        Duruşmaya katılan 28 sanığın savunmalarının alınması tamamlandı.

        ''GAYRİ CİDDİ SAVUNMA YAPIYORLAR''

        Müdahil avukatlardan Hasan Fehmi Demir, sanıkların savunmalarının gayri ciddi olduğunu, sanıkların davanın önemini kavrayamadıklarını söyledi.

        Demir, sanıkların ifadelerine bakıldığında, delillerin karartılmasına yönelik birlikte alınmış tutumlar olduğunun görüleceğini öne sürerek, ifadelerin farklı yerlerde alındığını, ancak sanıkların hepsinin aynı şekilde, ''Biz duyduğumuzu söyledik, onlar yaşamışız gibi yazmışlar'' şeklinde beyanda bulunduğunu anlattı.

        Duruşma, müştekilerin beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ