Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Kim bunun sorumlusu?

        HACER Arıkan’ı gördünüz mü? Büyük ihtimalle “Kim o?” diyeceksiniz.

        Bugün birinci sayfamızın tepesindeki kişi. Dün ve önceki gün de televizyonlardaydı.

        Ünlü “Hayata Dönüş” operasyonlarının hayatta kalan mağdurlarından biri.

        32 kişi zaten operasyonlar sırasında ölmüştü. Hacer Arıkan gibi “şanslı!” birkaçı hayatta kaldılar.

        Kalmak denirse.

        Bütün vücutları yanıklar içinde. Yıllardır süren tedavilere rağmen, onulmaz yaralar, geçmez izlerle. Onlar “devlete” emanettiler. Devlet yasalarla onlara ceza vermiş ve devletin hapishanelerine koymuştu hepsini.

        Cezaları boyunca devlete emanettiler. Devlet ise onları öldürdü, yaktı, hayatlarını kararttı.

        F tipi cezaevlerine geçmiyorlar” bahanesiyle.

        Oysa o günleri hatırlayanlar bilirler, “akil adamlar” aracı olmuş, uzlaşma sağlanmış, F tiplerine peyderpey nakiller konusunda bir noktaya varılmış ya da varılmak üzereydi. Buna rağmen devlet adına hareket ettiğini söyleyen birileri, kendi koruması altındaki mahkûmlara ve tutuklulara saldırdı. Geriye 32 ölü ve bu manzaralar kaldı.

        İddia o ki, fosfor bombası bile kullanılmış.

        Biliyorsunuz Türkiye’de en önemli kararları erler verir.

        Bu olayda da öyle olmuş.

        Bir grup er, 39 galiba, toplanmışlar ve “Yahu bu mahkûmlar adam olmaz. Şunları bir yakalım, dövelim, öldürelim” demişler, Hayata Dönüş Operasyonu’nu başlatmışlar.

        Şaka yapmıyorum, yüce Türk adaletine göre böyle olmuş. Bu olayla ilgili hakkında dava açılanlar sadece erler. Operasyona katılan ve kendileri de ölüm tehlikesine atılan erler. Siyasi sorumlular, bürokratik sorumlular hakkında tek bir ceza istemi, tek bir soruşturma yok.

        Tam “Yuh”luk bir durum.

        O günleri yaşamış, görmüş bir gazeteci olarak olayların nasıl geliştiğini hatırlatmam lazım.

        F tipi cezaevleri yapılmış, ancak terör hükümlüsü mahkûmlar buralara nakledilmek istemiyorlardı.

        Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk bu konuda bir uzlaşma sağlamak istiyordu.

        Ancak bir “el” medyaya sürekli olarak cezaevlerindeki durumun ne kadar vahim olduğunu anlatan bilgiler ve belgeler yolluyor, gerilimi artırıyordu. Sadece bununla yetinmiyor, gazetecileri arıyor, yakın bulduğu gazetecilereAdalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün ne kadar basiretsiz, ne kadar yüreksiz olduğunu anlatıyor, Türk hakkında “dedikodu” yapıyordu.

        Sonunda bu dedikodu ve yıpratma kampanyası etkili oldu ve Hikmet Sami Türk operasyona onay vermek zorunda kaldı.

        Bütün bu anlattıklarımı yapan kimdi, tahmin edebiliyor musunuz?

        Söyleyeyim.

        Sadettin Tantan.

        Tantan Efendi acaba şimdi bu gördüğü yanıp bitmiş insanlar ve onlarca ölüyü düşünüp biraz olsun “üzüntü” duyuyor mudur?

        Yoksa her zaman olduğu gibi tespihini çekip “Ne iyi işler yaptım” diye aynaya bakıp gururlanıyor mudur?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ