Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Bülent Arınç: Köstebek lafı Kılıçdaroğlu'nun alnına yapışır

        Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kanal D'de yayımlanan ''32. Gün'' programında Mehmet Ali Birand'ın konuğu oldu.

        Birand'ın, Kılıçdaroğlu'nun Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'a yönelik iddialarını hatırlatarak, konuya nasıl baktığını sorması üzerine Arınç, bir kaç açıdan meseleye bakmak gerektiğini söyledi.

        Kılıçdaroğlu açısından bakıldığında, bu ortaya atılan iddiaları ciddiyetsiz gördüğünü belirten Arınç, şöyle konuştu:

        ''Elinde ne kadar kalın dosya sallarsa sallasın, üzerine ne kadar büyük harflerle köstebek veya yolsuzluk diye yazarsa yazsın bunların içinin boş olduğunu ben aynen yakın gördüm ve biliyorum. Aynen yakın, bizzat görmek ve yaşamak anlamına gelir. Eleştiri babında söylüyorum, yoksa bir genel başkana bunu söylememem gerekir. İsminin 'Çarkçı Kemale' çıktığını doğrulayabilecek çok ciddiyetsiz işlerle bugüne kadar meşgul oldu. O yolsuzluklarla mücadele eden bir kişi olarak kendini takdim ediyor ama adeta elinde çekiç olan herkesi de çivi gibi gören bir anlayışla yola çıkıyor. Kendisinin dışında herkes yolsuzluk yapmaktadır ve o da yolsuzlukların peşinde bir hafiye gibi durmaktadır. Zaten kamuoyundaki onu genel başkan yapmaya götüren yola bu taşları böyle döşemiştir. Ama inanın, hem televizyonda karşı karşıya yaptığı mücadeleler sırasında, hem de elinde gösterdiği dosya veya klasörlerle bugüne kadar doğruluğu, haklılığı kanıtlanmış bir iddiası yok. O yüzden tecrübemle sabittir ki Sayın Atalay'la, bakanımızla ilgili olarak ve üstelik çok sevimsiz bir şekilde ismini köstebek koymak suretiyle onu aşağılayan, ona hakareti amaçlayan bir yafta yapıştırmasını ben doğru bulmuyorum.''

        Arınç, Deniz Feneri konusunun yeni olmadığını dile getirerek, bu meseleye bakış açısını defalarca söylediğini kaydetti.

        Deniz Feneri'nin Türkiye'deki faaliyetlerine eşiyle birlikte katıldığını belirten Arınç, ''Bu derneğe güvendim, bütün faaliyetlerine maddi destek sağladım. İmkanlarımla fakirlere, yoksullara ben de ulaşmaya çalıştım'' dedi.

        'YANLIŞLARI VARSA BENİ YARALAR'

        ''İnanıyorum ki Türkiye'deki faaliyetleri temizdir ve beyazdır'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

        ''Eğer yanlışları varsa bu beni yaralar. Çünkü ben onlara güvendim, benim gibi binlerce insanı da yaralar. Çünkü onlar da onlara güven duyarak onların faaliyetlerine katıldılar. Dolayısıyla Almanya'dan buraya doğru hareket eden bir çizgide bir yargılama süreci varsa bize düşen bu yargılama sürecinin sonucunu beklemektir. Çünkü insanlar yanlış yapabilir, suç işleyebilir hata yapabilir. Peşinen, 'bunlar çok iyi insanlardır, kesinlikle böyle bir şeyler yapmaz, ben onlara kefilim' noktasında değilim. Neden? Kendime saygımı kabul ederim ve onu kaybetmek istemem. Çünkü, bir yerde bombalamayı 2 tane astsubayın yaptığı ortaya çıktığında Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, 'bunlar iyi çocuklardır, onları iyi tanırım' demişti. Şimdi ben onu eleştiren bir insan olarak 'bunlar da iyi çocuklardır yapmaz öyle şeyler' dersem Büyükanıt'la aynı noktaya gelmiş olurum. Ben buna hayatımda gelmedim. Onlar doğrudur diye inanıyorum, çok iyi hizmetler yaptılar diye inanıyorum. Ama Almanya dosyası ve Almanya'dan Türkiye'ye nakledilen haberlerin burada bir yargılama süreci başlattığını biliyorsam... Sonunu bir görelim. Acaba ne olacak?''

        'İNŞALLAH EN KISA ZAMANDA AKLANIRLAR'

        Arınç, bu konunun üçüncü bir boyutu olduğunu da dile getirerek, Deniz Feneri davasında sanık durumunda olanlardan, Mustafa Çelik, Zekeriya Karaman, Zahid Akman gibi bazı isimleri tanıdığını söyledi.

        Arınç, şöyle konuştu:

        ''Bunlarla iyi ilişkilerimiz oldu, aynı yolda yürüdük. Kanal 7 olsun, diğer çalışmalarında olsun... Her zaman dostluğumuz arkadaşlığımız oldu. Ama ben onların her gün ne yaptıklarını bilmiyorum. Hangi ilişkiler içerisinde olduklarını bilmiyorum. İyi insanlar olarak bir arada bulunduk. Dindar insanlar, vicdanlı insanlar olarak onları tanıdım. Ama bugün içerdeler, sorgulamaları yapıldı, davaları açılacak. Benim gönlüm diyor ki inşallah en kısa zamanda çıkarlar ve en kısa zamanda bundan aklanırlar.''

        Beşir Atalay'ın 1971'den beri arkadaşı olduğunu anlatan Arınç, hukuk fakültesini birlikte okuduklarını, askerliğini Kırıkkale'de yaparken de, akademisyenlik döneminde de beraber olduklarını söyledi.

        Arınç, Atalay'ın evlendiği aileyi dahi tanıdığını ifade ederek, onun vicdanlı, ahlaklı, kendilerinden dahi kuralcı, hukuka çok bağlı olduğunu bildiğini bildirdi.

        'KÖSTEBEK LAFI KILIÇDAROĞLU'NUN ALNINA YAPIŞIR'

        Kılıçdaroğlu'nun iddialarının ciddi olabilmesi için Beşir Atalay'ın kendisinin o kişilere telefon açıp, iddia edildiği gibi ''takibat var, arama var, kendinize çeki düzen verin'' demesi gerektiğini anlatan Arınç, Atalay'ın birine talimat verip ''onları uyar'' diyerek telefon ettirebileceğini ama böyle bir şeyin de olmadığını söyledi.

        Arınç, ''Bütün bunların hiçbirisi ispat edilmediği zaman bu köstebek lafı Beşir Atalay'a da zaten tutmaz, ama Kılıçdaroğlu'nun alnına yapışır. Neden? Çünkü, soruşturmanın gizliliği esastır. Bu gizli olan soruşturmadan bir bölümünü alıp da orada filan kişinin, filan kişiye telefon ettiğini telefon dinleme kayıtlarından tespit etmişlerse, ama içeriği işlerine gelmediği halde sadece bu telefon görüşmelerini vererek nasıl olur da İçişleri Bakanı'nın makamından Kırıkkale Belediye Başkanı'na telefon edilir diyorsa bu fos çıkar. Bunun arkasından hiçbir şey olmaz. Sayın Kılıçdaroğlu bugüne kadarki tüm iddiaları nasıl yanlış çıktıysa, bu da onlardan bir tanesi olur'' diye konuştu.

        Birand'ın, telefon görüşmeleriyle ilgili iddiaları hatırlatması üzerine, Arınç, Meclis başkanıyken, kendi bölgesi olduğu korumalarının içinde, bürokratlarının arasında Manisa'lıların olduğunu söyledi.

        Başir Atalay'ın da yanında bulunanlardan Kırıkkaleli olabileceğini, Kırıkkale ile ilgili bir telefon görüşmesi yapılmış olabileceğini anlatan Arınç, Atalay'ın kendisinin de Kırıkkale'nin seçim bölgesi olduğunu, Kırıkkale Belediye Başkanı'nı 40 yıldır tanıdığını ve kendisinin de aramış olabileceğini söylediğini vurguladı. Arınç, önemli olanın telefon görüşmesinde ne söylendiği olduğunu belirterek, bu ortaya konulmadıkça Kılıçdaroğlu'nun yaptıklarının netice vermeyecek bir şey olduğunu dile getirdi.

        'ARKADAŞIMIZ ÇOK ÜZÜLDÜ'

        Beşir Atalay'ın çok üzüldüğünü anlatan Arınç, şunları kaydetti:

        ''Çok üzüldü arkadaşımız. Böyle haksız bir suçlamayla karşı karşıya kalması ve hele her konuda titiz çalışan bir arkadaşımızın hiç ummadığı bir şekilde çok çirkin bir yakıştırmayla takdim edilmesi onu fevkalade üzdü. Eğer Kılıçdaroğlu'nun elinde bu telefon kayıtları bir yeri yönlendirmek, bir yere haber vermek, bir yeri ikaz etmek ve özellikle Deniz Feneri ile bağlantılı bir konuya nisar ediyorsa lütfen bu akşam, bu sabah bunu açıklasın. Olabilir ki Sayın Atalay böyle bir yanlışın içine de düşmüştür veya onun adına birisi böyle bir şey de yapmıştır ama şüpheli bırakmayın. Şüpheli bırakırsanız siz bunu siyaseten kullanırsınız ama olan o kişiye olur, size de olur sonucunda. Siz güvenilmez bir insan olursuzunuz. O arkadaşımız da peşinen suçlanmış bir insan olarak kalır.''

        Arınç, ''Deniz Feneri davası size genel olarak rahatsızlık veriyor mu?'' sorusuna ise, ''Veriyor tabi vermez mi. Veriyor. Umarım biran önce bu yargı süreci bitecektir ve her şey ortaya çıkar, umarım yine de... Sonunda herkes ne olduğunu açıkca görmeli'' yanıtını verdi.

        Birand'ın, HSYK'nın davayla ilgili bazı savcıları görevden almasıyla ilgili, ''El koruyormuş hissi bıraktı'' şeklindeki değerlendirmesi üzerine Arınç, HSYK'nın rutin işlerden biri olduğunu söyledi.

        Arınç, ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Mehmet Haberal'ın, tutukluluğa itirazını reddeden hakimlerin tazminata mahkum olduklarını dile getirerek, ''Hakimlerin tazminata mahkum edildiği bir Türkiye'de savcıların kanun dışı işlemleri var, bunlar sebebiyle herhangi bir tedbir uygulanmışsa bunu çok görmemek lazım'' dedi.

        HSYK'nın, AB İlerleme Raporu'nda da olduğu gibi tabanı genişleyen, çeşitlendirilen ve hükümetin siyasi tasarruflarını tamamen dışarıda bırakan bir gelişme olarak görüldüğünü belirterek, savcıların görevden alınmasının Deniz Feneri davasına mahsus görülmemesini istedi. Arınç, her davanın savcısı, hakimi hakkında bir şikayet olursa bakılması gerektiğini anlattı.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ