Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yargı Şike Davası'nda mahkemenin 672 sayfalık gerekçeli kararı açıklandı.
        Gerekçeli kararın tam metnini okumak için tıklayınız

        AHT MUHABİRİ BÜLENT CEYHAN'IN HABERİ

        "FB, SANIKLARIN ÜSTÜN (!) GAYRETİYLE ŞAMPİYON OLDU"

        Fenerbahçe Spor Kulübü Aziz Yıldırım'ın 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığı " futbolda şike davasının" gerekçeli kararı açıklandı. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Ekinci ile üye hakimler Hikmet Şen ve Bülent Kınay'ın imzası bulunan gerekçeli karar 672 sayfa... Spora ve futbola yönelik ilginç değerlendirmeler yapılan kararda Simon Kuper'in "Futbol asla sadece futbol değildir" sözlerine yer verildi. Kararda "Spor Toto Süper Lig'in ilk yarısının sonunda Trabzonspor'un 9 puan, Bursaspor'un ise 4 puan gerisinde olan Fenerbahçe, şike ve teşvik eylemlerinden haberdar dahi olmayan teknik adamının ve çoğu futbolcusunun emek ve çabaları yanında, sanıkların üstün (!) gayretleri sonucu Trabzonspor ile aynı puanda olmasına rağmen ikili averaj üstünlüğü ile ligi şampiyon olarak tamamlamıştır" ifadeleri yer aldı.

        "FUTBOL PASTASI 820 MİLYON DOLAR"

        Futbol kulüplerinin tüm dünyada yarattığı gelirin yıllık 24 milyar dolara ulaştığı ifade edilen kararda, ülkemizdeki futbol pastasının büyüklüğünün 820 milyon dolara yükseldiğinin altı çizildi. Alan hakimiyeti bakımından dünyada olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir yaygınlık kazanan futbolda söz sahibi olma yarışının özellikle çıkar amaçlı suç örgütleri açısından dikkate değer bir boyut kazandığına dikkat çekilen kararda "Nitekim soruşturma ve dava aşamasında elde edilen deliller ve yine soruşturma ve davaya tabi olmamakla birlikte bağlantı sebebiyle bir şekilde dosyaya intikal eden bilgi ve belgelerden çıkar amaçlı suç örgütü yönetici ve üyelerinin bu sahaya da el atmaya çalıştıklarını gözlemlenmiştir" denildi.

        "TARAFTAR GRUPLARI ÖRGÜTLERİN KONTROLÜNDE"

        Olgun Peker ve Sedat Şahin gibi kamuoyunda mafya olarak tabir edilen çıkar amaçlı suç örgütlerinin futbol camiası içerisinde yer aldıklarının anlatıldığı kararda, şu ifadeler kullanıldı:

        "Çıkar amaçlı suç örgütleri özellikle futboldaki transferlerden kolay ve yüksek miktarda para kazanma avantajı yanında futbol camiasında menajer olarak yada yönetici olarak yer almak ve kamuoyunda tanınmış medyatik futbolcu-spor adamlarıyla ilişki kurmak suretiyle kamu oyuna kendilerini kabul ettirme ve legal alanda faaliyet gösteriyor görüntüsü verme, bu vesileyle kamuoyunda iş adamı kimliğine bürünme şansına sahip olmakla kamu görevlileri nazarında da saygınlık kazanmayı amaçlamaktadırlar. Nitekim daha sonra bu saygınlık olası problemleri aşmada bir bağlantı kurma yolu olarak değerlendirilebilecektir. Burada asıl önemli olan boyut çıkar amaçlı suç örgütlerinin çok para kazanmasından ziyade özellikle hitap ettiği taban itibariyle yönlendirilmeye açık futbol seyircileri, özellikle taraftar gruplarının bu çıkar amaçlı suç örgütlerinin kontrolüne girmesidir."

        "İKİ SEZON ŞAMPİYONLUK DRAMATİK ŞEKİLDE KAYBEDİLDİ"

        Aziz Yıldırım'ın 1998 yılından itibaren Fenerbahçe'nin yaptığının belirtildiği kararda, son şampiyonluğunu 2006-2007 yılında elde eden Fenerbahçe'nin 2005-2006 ve 2009-2010 sezonlarında ise şampiyonlukları son maçlarda dramatik bir şekilde kaybettiğine vurgu yapıldı. Kararda, Fenerbahçe'nin son maçlarda şampiyonlukları kaybetmesinin kulüp yönetimine aday kesimlerde de olumsuz etkilere neden olduğu, şüphesiz üst üste 3 yıl şampiyonluk vaadi ile yönetime gelen Aziz Yıldırım için, şampiyonluğu üçüncü kez, üstelik yine kendi başkanlığı döneminde kaybedilmesinin, akıllara dahi getirilmemesi gereken bir olay olduğu belirtildi.

        "AZİZ YILDIRIM GÜCÜ ELİNDE TUTMAK İSTEDİ"

        Soruşturmanın yürütüldüğü sezondaki ligin ilk yarısında oynanan müsabakalar sonunda lider Trabzonspor'la oluşan puan farkının şampiyonluk ihtimalini azalttığının ifade edildiği kararda, "Bu da Fenerbahçe camiası içerisinde sezon sonu yönetimin değişebileceği söylentilerine yol açmaktadır. Ülkemizdeki futbol pastasının büyüklüğünün 820 milyon Dolar'a yükseldiği ve büyükçe bir diliminin Fenerbahçe'ye ait olduğu bir ortamda, Fenerbahçe Spor Kulübünün yönetimini bırakmak istemeyen ve bu gücü elinde tutmak isteyen Aziz Yıldırım, 2010-2011 sezonunun ikinci yarasında şike ve teşvik faaliyetlerine başlamıştır. Sanık Aziz Yıldırım bu amacı gerçekleştirmek için Fenerbahçe Spor Kulübünün resmi yönetiminde görev yapan diğer üyelerin (İlhan Yüksel Ekşioğlu, Alaeddin Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu hariç) bilgi ve rızaları dışında illegal bir yapı/örgüt kurmuştur" denildi. Kararda, Fenerbahçe Spor Kulübünün büyük bir ekonomik değere sahip olduğu belirtilerek, "Bu değerle birlikte Fenerbahçe Spor Kulübünün yöneticilerinin de sosyal ve ticari hayat içerisinde etkin bir konum kazandıkları, bu nedenle Fenerbahçe kulübünün yönetimini uzun yıllardır elinde bulunduran Aziz Yıldırım ve talimatıyla hareket eden örgüt üyelerinin kulüp yönetimini bırakmak ve elde ettikleri etkinliği kaybetmek istemedikleri izahtan varestedir" ifadeleri kullanıldı.

        "TEKNİK ADAM VE FUTBOLCULAR HABERDAR DEĞİL"

        Liderliğini sanık Aziz Yıldırım'ın yaptığı bu yapılanmanın, bir suç işlemek amacıyla oluşturulmuş basit bir birleşmeden ibaret olmadığının yürütülen faaliyetlerin kapsamından anlaşılacağını belirten mahkeme, "Amaç Fenerbahçe Spor Kulübünün şampiyon yapılması suretiyle haksız ekonomik çıkar elde etmektir. Bu amaca yönelik olarak yapılması gereken, gerek kendi müsabakalarının ve gerekse şampiyonluğa ortak olabilecek rakip takımların müsabakalarının sonucunu etkilemektir. Nitekim Spor Toto Süper Ligin ilk yarısının sonunda Trabzonspor'un 9 puan, Bursaspor'un ise 4 puan gerisinde olan Fenerbahçe, şike ve teşvik eylemlerinden haberdar dahi olmayan teknik adamının ve çoğu futbolcusunun emek ve çabaları yanında, sanıkların üstün (!) gayretleri sonucu Trabzonspor ile aynı puanda olmasına rağmen ikili averaj üstünlüğü ile ligi şampiyon olarak tamamlamıştır. Şüphesiz böyle bir süreç ve sonuç öngörülemeyeceğinden, sanıkların belli bir suç işlemek amacından söz etmek mümkün olmayıp, belirsiz sayıda suçun işlenmesi amacıyla iştirak boyutunu aşan bir yapıda bir araya geldiklerinin kabulü gerekmektedir" dedi.

        "ÖDEMELER ŞİKE VE TEŞVİK EYLEMLERİ İLE EŞ ZAMANLI YAPILMIŞ"

        Kulüpten yapılan ödemelerde imza veya yönetim kurulunun onayının aranmadığının belirtildiği kararda, "Sanık Tamer Yelkovan'ın, sanık Aziz Yıldırım'ın talimatı ile hareket ettiği anlaşılmaktadır. Şu hale göre, yönetim kurulunun bilgisi ve onayı dışında sadece Aziz Yıldırım'ın talimatı ile İlhan Ekşioğlu'na yapılan ödemelerin neredeyse tamamının şike ve teşvik eylemleri ile eş zamanlı olarak yapılması, sanık İlhan tarafından bu paraların şike ve teşvik anlaşmasının tarafı ya da aracısı olan futbolcu (İbrahim Akın), menajer (Yusuf Turanlı, Fatih Akbaba), yönetim dışı kişilere (Ali Kıratlı) verildiği sabit olduğuna göre, yürütülen faaliyetlerin yönetsel işler almadığı, Aziz Yıldırım konumu itibariyle söz konusu suç örgütünün lideri, sanık İlhan'ın eylemleri organize eden ve lidere en yakın örgüt üyesi sanık olduğu anlaşılmaktadır" denildi.

        "GÜMÜŞDAĞ HAKKINDA KESİN VE İNANDIRICI DELİL YOK"

        Kararda, sanık Göksel Gümüşdağ hakkında da Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütüne yardım suçundan kamu davası açıldığı, ancak yüklenen suçtan cezalandırılmasına yeter nitelikte kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatine karar verildiği belirtildi.

        "BJK SON 2 HAFTA PUAN KAYBEDİNCE TÜRKİYE KUPASINI ALMAK İSTEDİ"

        Kararda, 11 Mayıs 2011 tarihinde Beşiktaş- İBB arasında oynanan Türkiye Kupası Finaline de yer verildi. Spor kulüpleri açısından, kendi ülkelerinde şampiyon olmalarının yanı sıra gerek maddi gelir, gerekse prestij yönünden Avrupa liglerine katılmalarının da önem arz ettiğinin belirtildiği kararda, ligin son 2 hafta maçlarında Beşiktaş'ın puan kaybetmesi halinde Avrupa Kupalarına katılamama durumunun ortaya çıktığı, bu sebeple Ziraat Türkiye Kupası'nı alarak UEFA Ligi'ne gitmeyi garantilemek istediği, karşılaşmadan hemen önce mayıs ayının başlarında, sanıklar Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu'nun, Yusuf Turanlı ile irtibata geçtikleri ve İBB Spor futbolcuları İbrahim Akın ve İskender Alın'a Beşiktaş yönetiminin transfer teklifini iletmesini istediklerinin tespit edildiği belirtildi.

        "AMAÇ TRANSFER BAHANESİYLE ŞİKE YAPMAK"

        Sanık Tayfur Havutçu'nun savunmasında İbrahim Akın'ın transferini bizzat kendisinin istediğini söylerken, İskender Alın'ı ise kulübün istediğini söylediğinin belirtildiği kararda, "Serdal Adalı ise savunmasında, her iki futbolcunun da teknik direktör Tayfur tarafından verilen transfer listesinden seçildiğini beyan etmektedir. Bu durum dahi başlı başına göstermektedir ki, esas amaç her iki futbolcunun transferi değil, kupa finali öncesinde transferler edilecekleri bahanesiyle şike yapmaktır. Serdal Adalı savunmasında bu isimlerin belirlendiği dönemde henüz kupada karşılaşacaklarının bile belli olmadığını söylemektedir. Ancak bu savunmanın bir an için gerçek olduğu varsayılsa dahi ilginç olan iki ay bekleyip tam da kupa finali öncesinde bu isimlerin transfer edilmeye çalışılmasıdır. Bir başka ilginç olan yön de, final sonrasında her nedense bu transfer etme arzusu birden yok olmuş adı geçen futbolcular aranıp sorulmamıştır" denildi.

        "ŞİKE İLE KUPAYI ALIP BASKIYI AZALTMAK İSTEDİLER"

        Türkiye Kupası final maçı öncesinde Beşiktaş futbol takımının Süper Lig'de iddiasız kaldığı ve kulübün Avrupa kupalarına da katılamama riskinin bulunduğunun belirtildiği kararda, "Bu durumun taraftar, kulüp yönetimi ve tüm camia üzerinde baskı oluşturduğu, sanık Tayfur Havutçu'nun; sezon ortasında Beşiktaş Spor Kulübüne teknik direktör olması ve başarılı olamaması halinde sezon sonu kendisiyle yapılan anlaşmanın yenilenmeyeceği düşüncesinin camia içerisinde konuşulduğu, Avrupa Kupaları'na katılabilmek ve takım üzerindeki baskının hafiflemesi için kupanın mutlak surette kazanılması gerektiği düşüncesiyle, sanıklar Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Yusuf Turanlı tarafından; İBB Sporlu futbolcular İbrahim Akın ve İskender Alın ile, sezon sonunda yüksek transfer ücretleri ile Beşiktaş'a transfer edilecekleri vaat edilerek oynanacak kupa maçında Beşiktaş'a karşı iyi oynamamaları yönünde şike anlaşmasına vardıkları anlaşılmıştır" denildi.

        "GÖKÇEK'İN SÖZLERİ TRABZON'A DUYULAN SEMPATİDEN"

        Kararda Ankaragücü- Fenerbahçe maçı öncesi Sadri Şener ile Melih Gökçek arasında yapılan görüşmeye de değinildi. Telefon görüşmesinde Melih Gökçek tarafından "Aziz'den de alacağım var Aziz'den inşallah bu maçtan alacağım size yarayacak o inşallah" sözünün söylenildiğinin belirtildiği kararda, "Bu sözün Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'a karşı, Trabzon'a duyulan sempati ya da yakınlık bağlamında söylenilen bir söz ve temenni olmasının ötesinde, teşvik anlaşmasının varlığını kabule götüren bir durum olamayacağı izahtan varestedir. Nitekim varsayılan böyle bir anlaşmanın karşı tarafındaki şahıs hakkında dava dahi açılmamıştır" ifadeleri kullanıldı.

        "KESİN VE İNANDIRICI KANIT YOK"

        Kararda, 15 Mayıs 2011 günü oynanan Fenerbahçe- Ankaragücü ile Sivasspor-Fenerbahçe maçında Sadri Şener ve Nevzat Şakar tarafından teşvik primi verildiği iddiasına da yer verildi. Bu maçlara ilişkin elde edilen delillerde sanıkların yüklenen suçtan cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediğinden beraatlerine karar verildiği belirtildi.

        "FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR"

        Karara şöyle devam edildi:

        "İşte tam bu noktada idari ve adli tedbirlerle spor camiasında faaliyet yürüten menajer, futbolcu ve yöneticilerin bu faaliyetleri sonucu kazandıkları gelirleri ciddi bir kontrolden geçirilmesi sağlanmalı, yine çıkar amaçlı suç örgütlerinin bir şekilde taraftar gruplarını içerisine sızarak yada yönetimini ele geçirerek geniş bir tabanı olan taraftar gruplarını kontrolleri altında tutmaları engellenmelidir. İşte bu takdirde şiddetten, küfürden, kara paradan uzak, çıkar amaçlı suç örgütü üyelerinin boy gösteremediği temiz futboldan söz edilebilir. Özetle, Simon Kuper'in dediği gibi, Futbol Asla Sadece Futbol Değildir."

        "SADECE TELEFON GÖRÜŞMELERİ YOK"

        Mahkeme, sanıklar ve avukatlarının "telefon kayıtlarının delil olamayacağı" yönündeki itirazlara ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı:

        "Evet, Yüksek Yargıtay'ın istikrar kazanmış içtihatlarından da anlaşılacağı üzere telefon görüşmeleri tek başına delil olamaz, telefon görüşmelerinin delil olarak değerlendirilmesi için görüşmelerin yanında bu görüşmelere ilişkin bir suç olgusunun bulunması gerekir. Bu bağlamda davaya konu olay ve olaylara değinmek gerektiğinde dosyada sadece telefon görüşmeleri bulunmamaktadır. Şike ve teşvik girişimlerine ilişkin telefon görüşmeleri, buluşmalar ve para nakli söz konusu olup, söz konusu görüşmelerin (şike ve teşvik anlaşmalarının ya da teşebbüslerinin) maç öncesinde vuku bulduğu, bu görüşmelere konu maçların yapıldığı, dolayısıyla telefon görüşmelerine konu olguların dosyada bulunduğu açık ve nettir."

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ