Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Balçiçek İlter'e konuştu

        Pazartesi sohbeti oldu mu cuma sohbeti. Aslında geçtiğimiz pazar sabahı buluşacaktık CHP Genel Başkanı’yla, olmadı; araya günler girdi. Belki de iyi oldu, kurultay sonrası eleştirileri de yanıtladı Kılıçdaroğlu. CHP Genel Merkezi’nde konuştuk, odasını gezdirdi, duvarlarda asılı eserleri anlattı, çikolata ikram etti. Son derece keyfi yerindeydi. Sorularıma uzun cevaplar verdi. Selfie bile yaptık. Tüm söyleşiden algıladığım şudur: Kılıçdaroğlu kendisine ve CHP’ye yapıştırılan ve parti içinden de destek bulan ‘’Entelektüel, elitist, halktan uzak’’ algısından son derece rahatsız. ‘’Rakı masası’’ çıkışının arkasında da bu güdü var. Ailesini anlatırken kullandığı cümleleri okursanız ne demek istediğimi daha iyi algılayacaksınız.

        ‘’Ortalama bir memur çocuğuyum ben. Annem ve ablalarım okuma yazma bilmez. Yedi kardeşiz tek üniversiteye giden benim. Masada ilk kez üniversite çağında yemek yedim. Dolayısıyla Anadolu çocuğuyum, benim halkı anlama durumum yok, ben halkım zaten. O yüzden açık aranıyor, bazen Alevi kimliğimle vurulmaya çalışılıyor, oysa hiçbir önemi yok. Ben bu toprakların çocuğuyum.’’

        BALÇİÇEK İLTER / HT GAZETE - HAFTANIN SOHBETİ-1

        FOTOĞRAFLAR: ARİF AKDOĞAN

        Kurultay size ne mesaj verdi?

        Kurultayın görünen yüzü şu... Demokrasiyi hayata geçiren bir siyasi parti, bir demokrasi şenliği gerçekleştirdi. Örneğin Muharrem İnce ile yan yana oturmayı da ben istedim. Bitince, önceden planlamadım ama “Çağırsam kürsüye gelir misiniz’’ diye sordum, o da “Evet’’ dedi, geldi. Bunlar güzel görüntüler. En büyük endişem provokasyon olur mu, kavga çıkar mı diyeydi. Olmadı.

        Akıllara Sarıgül-Baykal örneği geldi.

        Pek çok kongrede çatışmalar olur. “CHP kendi içinde çatışma kültürü olan bir partidir’’ algısını yıkmakta etkili oldu bu son yaşananlar.

        İnce’nin bu kadar oy almasını bekliyor muydunuz?

        Ben şahsen bekliyordum.

        Neden?

        Onun kendine göre iç dinamikleri var, onu şu aşamada tartışmayı pek doğru bulmuyorum. Yaşananların hepsi demokrasinin gereği. Beni rahatsız eden, bana destek vereceklerini söyleyip imza atanların kabinde imzasından caymış olmaları.

        Niye? O da demokrasinin gereği değil mi?

        Hayır değil. Beni sevmek zorunda değiller, ama ben önemli bir hamle başlattım. Eskiden genel başkan seçilmek için deveye hendek atlatmak daha kolaydı. Herkes özgür iradesiyle çıksın istedim. İşte bu yüzden, ikiyüzlü bir siyaseti ben partililerime yakıştıramıyorum.

        Şaşkınlık mı yarattı hayal kırıklığı mı?

        Şaşırdım. Beklemiyordum. İkiyüzlü siyaset bırakmamız gereken bir siyasettir.

        “Dışarıda demokrat içeride otoriter’’ diyor muhalifler. Öyle misiniz?‘’Baykal’ın bin beteri’’ dedi İnce, öyle misiniz?

        Yo, hayır. Benim ne olduğumu kamuoyu da, partililer de biliyor. Tam tersine daha sert davranmam gerektiği söyleniyor bana. Daha otoriter... Bu yetkiyi kurultayda almadan kullanmak istemedim. Ama kullanacağım, partide ikili yapıya izin vermeyeceğim. Ne ruhumda, ne yapımda baskıcılık yok ki benim, bu algıyı yaymaya çalışıyorlar, ama tutmaz.

        Peki ya “Diktatör’’ suçlaması?

        Gülümsetiyor beni.

        Solcuları sevmiyor musunuz? Onlardan bir şey olacağına inanmıyor musunuz?

        Bakın, CHP’nin bir kimliği, tarihsel bir birikimi var. Kendisini yeniliyor. CHP kurulduğundan bu yana yönünü zaten sola çevirmiş bir partidir. Ama maalesef sağ-sol kavramları Türkiye’de farklı..

        Nasıl?

        Solcuysanız inançlara karşısınız, dine karşısınız, sağcıysanız dindarsınız. Yok böyle bir tanımlama. Bizim dünya görüşümüz evrensel normlara uyan bir dünya görüşüdür. Mazlumlardan yana mıyız? Adil gelir dağılımından yana mıyız? Herkesin aşı işi olsun diyor muyuz?

        Solcu musunuz sağcı mısınız siz? Böyle bir soru sorulsa ne dersiniz?

        Sosyal demokratım derim. İnsanı siyasetin merkezine alan ve onun sorunlarını çözmeye adamış bir siyaset anlayışından yanayım. Üstelik bu Müslümanlık’la yüzde yüz örtüşen bir siyaset anlayışıdır. Peygamberimiz ne diyor? ‘’Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’’ Bitti. Bizim felsefemiz. Sosyal demokrasiyi bundan daha iyi tanımlayacak ikinci bir cümle yoktur.

        ‘İktidarı eleştirmenin bir maliyeti var’

        “Rakı masalarında konuşan adam lazım değil bana’’ dediniz, hatta “Bunlardan partiyi temizleyeceğim” dediniz. Önce şunu sorayım, konuşmalarınızda prompter kullanıyor musunuz?

        Hayır şifahen yapıyorum.

        ‘KIZDIĞIM ONLAR BENİM’

        Neden?

        İhtiyacım olmadı ama hiç kullanılmayacak anlamında değil.

        Hiçbir hazırlık yok mu, metin belli mi?

        Ana başlıklar belli sadece.

        O cümle daha önceden belli miydi?

        Aklımda yoktu, o anda çıktı. Konuşurken. Ama sanki bütün rakı içenlere karşıymışız gibi bir eleştiri de geldi, yok öyle bir şey. İsteğim şu, arzum da şu; ben kimsenin özel hayatına ne kendim ne de parti olarak müdahale etmem. Özel hayat kutsaldır, saygılıyım, ama CHP kimliği taşıyanlar çalışmalı, enerjilerini halk arasında, halka görüşlerini, projelerini anlatarak geçirmeliler. İsteğim bu. Entelektüellere saygı duyuyorum ama entelektüel geçinenler, elitistler var.

        CHP’de çok var mı?

        Çok değil ama hiç yok da değil. n Hatırı sayılır sayıda var ki siz “Temizleyeceğim’’ dediniz. Parti için, halk için çalışanları başımın üzerinde taşımaya hazırım ama çalışmayıp dedikodu üretenleri kabul etmiyorum.

        Niye rakı sofrası benzetmesi peki?

        “Bu memleket rakı sofralarında kuruldu’’ cümlesi vardır. Hayır bu memleket rakı sofralarında asla kurulmadı. Kanla gözyaşıyla kuruldu. Kim “Rakı sofralarında kuruldu’’ diyorsa bu ülkenin nasıl kurulduğunun farkında bile değil. İşte kızdığım onlar benim, tam da bunu diyen elitistler.

        Yani “Rakı sofralarında dedikodu üretenler, yani temizleyeceğim dediğiniz elitistler’’, “Bu ülke rakı sofralarında kuruldu’’ diyenler mi?

        Evet. Tam olarak evet.

        “Atatürk göndermesi mi yapıldı”, “İnce, içki içiyor ona mı söylendi” diye yorumlar yapıldı.

        Kimseye özel olarak değil. Bu algıya... Haksız eleştirilere muhatabız. Elit geçinip CHP’nin halkı tepeden gören bir anlayışta olduğunu yayıyorlar. Ben varsam CHP solda, ben yoksam parti sağa kayıyor. Yok öyle bir şey. Kabul etmem. Ben eksenli sol yoktur sol halk eksenlidir.

        Siz rakı mevzuunu açınca, rakı içerken fotoğraflarınız yayıldı ortaya...

        O benim özel hayatım, niye müdahale ediliyor ki...

        “Erdoğan’ın “Aksırana tıksırına kadar içiyor’ cümlesinden farkı nedir” eleştirisi?

        Onlar benim ne söylediğimin farkında değiller. Tabanım, vatandaşım doğru anladı beni.

        O cümlenin arkasında bir de öfke var...

        Evet var.

        Nedir o öfkenin anlamı peki?

        Bakın CHP adı belli, halk partisi. Hedef, ülkeyi çağdaş uygarlığa ulaştırmak. Bunu yaparken Türkiye gerçeklerinden yola çıkarak proje üretmemiz gerekiyor. Entelektüel geçinen kesim ve kişiler kendilerine göre Türkiye’yi ve dünyayı yorumluyorlar. Ve tek ilgi alanları CHP; ona öfkem.

        Neden?

        Çünkü iktidarı eleştirmenin bir maliyeti var. CHP’nin bir kesimle barışması lazım.

        Nedir o kesim?

        Bu ülkenin dindarlarıyla barışmamız lazım. Kendisini dindar hisseden ve sağ cephede yer alanlarla... Onların da şu gerçeği görmesi gerekiyor. Onların inançlarını sömürerek her türlü yolsuzluğu yaptılar. Kul hakkı yediler, ben onlara ayrı bir ufuk açıyorum diyorum ki “Ben senin inancına saygılıyım, seni seviyorum ama bana destek ver, ülke senin düşündüğün şekilde yönetilmiyor. Ve ben, onların sana anlattığı gibi bir kişi ya da parti değilim.”

        CHP’yi böyle görmüyorlar mı?

        Hayır. Farklı tanıtılıyor. CHP dine düşman. Niye dine düşman olsun? Ben de inançlıyım. O algı besleniyor, benim başkanı olduğum dönemde hangi inançtan olursa olsun kimse ötekileştirilmeyecek.

        Peki ya “CHP dine düşman’’ algısını besleyen o geçmiş?

        Geçmişimizle gerekirse yüzleşiriz. Hepimiz insanız, eksiğimiz hatamız vardır elbette. Kurumların da olabilir. Tek parti tarihi sadece CHP’nin tarihi değil ki Menderes’in de, Bayar’ın da Erdoğan’ın da tarihi... Elbette ki acı olaylar var. Biz bugünün koşullarıyla tarihi yargılıyoruz, oysa o günün koşullarına bakmak lazım. Onları da bırakın tarihçiler yapsın. Tek bir cümle ediyorum. Ben CHP’nin “Dine düşman’’ algısını bozacağım.

        Ya Alevi kimliğiniz?

        Siyasi areneda maalesef çok kullanıldı. Ben dinsiz miyim? Müslüman’ım, Allah’a, Peygamber’e, ehlibeyte, Kuran’a inanıyor muyum? Benim Müslüman’lığımı kim sorgulayacak? Bunu kendine dindar diyen reddeder. Alevi kimliğim siyaseten kullanıldı ama bunu din tüccarları yaptı, dindarlar değil, ikisinin arasında fark var.

        Rahatsız oldunuz mu?

        Hayır olur bunlar, siyasette kullanılır. Eğer bir insan gerçekten inançlıysa bunları zaten yapmaz, eğer inancı kendi kariyerine odaklıysa bu yola başvurur ve bel altı oynar. Gösteriş için ibadet olmaz. Ben umreye de gittim ama çıkıp söylemedim, ayıp bir şey bu.

        ‘Ben çalışıyorsam bir zahmet sen de sandığa gideceksin’

        Ekmeleddin İhsanoğlu ismini size kim söyledi?

        Birden fazla çevreden geldi. İsim vermek istemiyorum.

        Tanıyor muydunuz?

        Tanışmıyorduk, biliyordum.

        Kitaplarını okumuş muydunuz?

        Hayır, doğrusunu isterseniz, okumadım. Ama çalışmalarını yakından biliyordum. Bugün Ortadoğu’nun yaşadığı dramı sona erdirebilirdi, Türkiye için büyük kazanç olacaktı. Yanlış isim değildi.

        Yanlışmış ama...

        Hayır “Tercihler var’’ diyelim. Halkın verdiği oya saygı duyacaksınız.

        “Tıpış tıpış sandığa gidecekler’’ cümlenizden pişman mısınız? Gaf mıydı?

        Hayır. Gaf da değildi. Koşullarımızdan, baskılardan söz edeceksiniz, demokrasinin gittiğinden söz edeceksiniz, sonra “Ben İhsanoğlu’nu beğenmiyorum’’ diyeceksiniz. Bu doğru değil. Demokrasiden yana tercih yapacaksanız Ekmeleddin Bey’i seçecektiniz.

        Seçmene mi kızdınız siz?

        İnsanım ben, duygularımı dile getirmek zorundayım. Günün 24 saati çalışıyorsam seçmenin de “Bu adam çalışıyor’’ demesi lazım. Yazın sıcağında Anadolu’yu karış karış geziyorsam, kişisel kariyer için gezmediğimi bilmesi lazım. Ben bu ülkenin aydınlığı, çocukları için mücadele ediyorum. Sen de bir zahmet gelip oyunu kullan ve ahkâm kesmeyi bırak, bunun için söyledim. Tatilllerini bırakıp gelenlere şükran borçluyum orası ayrı. Bu sözümden onlar alınganlık göstermesin lütfen.

        Bir zahmet gelmeyenler mi etkili oldu yani seçimde?

        Başka etkenler de var. Konda bir anket yayınladı. Erdoğan yüzde 56-57 alıyor. Arthur Andersen saygınlığı olan bir firmaydı, bu firmayı örnek alıp hata yaptığı için kendini kapatması lazım artık. Saygınlığı sıfır, manipülatif bir olay bu. Tatilde oturan anketi görüp gelmedi. İtibar denilen bir kavramdan haberleri varsa eğer kendilerini kapatmaları lazım.

        ‘Zorunlu olmadıkça bir araya gelmem’

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için “Ancak savaş çıksa görüşürüz’’ dediniz. Geçerli mi o karar hâlâ? Evet her zaman geçerli. Ben Cumhurbaşkanlığı makamını çok önemseyen biriyim. Ülkemi ve bayrağımı temsil ediyor orası. O makama oturacak kişinin temiz olması, ahlaklı olması, arkasında şaibe olmaması lazım. Aklansaydı başımın üzerinde yeri vardı. Çekindi. Düne kadar eleştirdiğim birisine gidip ne söyleyeceğim ben yüz yüze gelince? “Aklan’’ diyeceğim. Bakın, Aslanlı Yol’un başında el sıkıştık. İnsani olaylarda varım. Karşılaşırız, selamlaşırız. Siyasette düşmanlık yoktur. Ama Cumhurbaşkanı olması siyaseten ona karşı aldığım tavırda değişiklik yapamaz.

        Nedir o tavır?

        Zorunlu olmadıkça bir araya gelmem.

        Cumhurbaşkanı da ‘’Bir daha davetiye yollamam’’ diyor.

        Reza Zarrab’a davetiye yollasın, ailecek oturup sohbet etsinler, benden daha ilginç anlatacakları vardır kuşkusuz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ