Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Muharrem Sarıkaya,Muharrem Sarıkaya yazdı,Sınırdan gelenler,Muharrem Sarıkaya yazı dizisi,Suriyeliler,göç,bulaşıcı hastalıklar,Gülten Kışanak

        HT GAZETE / Muharrem SARIKAYA

        Belediyelerin Ezidi kampları kaliteli hizmet sunamayınca hepsinin birleştirilip Nusaybin’de daha önce kurulan kampa nakledilmesine karar verilmiş. Batman’da ise Ezidiler daha önce kaçıp giden akrabalarının köylerine yerleşmiş.

        “DOMUZ gribine benziyor, ama en fazla 3 gün sürüyor ve bir anda yok oluyor. Bildiğimiz, semptomlarını tanıdığımız bir virüs değil...”

        Bu cümle Mardin Kızıltepe Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Aydın Cevheroğlu’nun odasında sohbet ettiğimiz çocuk bölümü doktorlarından İlhami Cihan’a ait.

        Hastalığa sıklıkla rastladığını söyledikleri de Suriye’den kaçıp gelenlerin çocukları. Bugüne kadar Türkiye’de hiç de karşılaşmadıkları bir başka hastalıktan söz ediyor.

        “Mesela Coxsakie bizde çok bilinen bir hastalık değil” deyip açıklama getiriyor:

        “Çocukların ağız içlerinde ve dudaklarında beyaz lekeler, yüzlerinde kızıl veya kızamık gibi döküntüler görülüyor. Sonra kendiliğinden geçiyor. Daha çok 5 yaş altı çocuklarda rastladığımız bir hastalık...”

        Başhekim Cevheroğlu’na halk arasında cinsel yoldan bulaşan hastalıklardan da söz edildiğini söylüyorum.

        “Bizde rastlamadık ama HPV (Human Papilloma Virüs) olayından söz edildiğini ben de duydum...” diyor.

        Sözünü ettiği, kadın ve erkek cinsel organlarında ortaya çıkan ur benzeri bulaşıcı virüs...

        Bir de ağızlarda ortaya çıkan aft benzeri rahatsızlıklar.

        Bunların dışında da tehdit eden bulaşıcı bir hastalığa rastlanmamış.

        AÇLIK HASTALIĞI

        Sohbet ederken, Nusaybin Hastanesi’nden bir doktor, Irak’tan kaçıp gelen Ezidiler de ilk günlerde açlığa dayalı bazı sorunlar yaşadıklarını belirtiyor:

        “Günlerce yürümüşler, çok aç kalmışlardı. Bir anda gıda almaya başlayınca, et yiyince rahatsızlandılar, ama çabuk toparladılar.”

        Kaçıp gelenlerin sınırın hemen yakın bölümünden oldukları için başka sorunla karşılaşılmadığının da altını çiziyor.

        Gıda açısından da benzer tüketim alışkanlığı bulunması dolayısıyla bir yabancılık çekilmediğini belirtiyor.

        ETNİSİTE KONUKLUĞU

        Hastaneden çıkıp ilçenin içine doğru yol alıyoruz.

        Hemen herkes karşıdan gelen bir göçmeni, etnisitesine göre evine almış.

        Örneğin Akçakale ve Ceylanpınar’da olanlar ağırlıklı olarak kaçıp gelen Arapları evlerine alırken, Suruç, Kızıltepe, Nusaybin, Cizre’de ise Kürt kökenliler konuk edilmiş.

        Aslında ağırladıkları da bir zamanlar dededen bir oldukları akrabaları, kuzenleri...

        Akrabalık ve soy bağı en zayıf olan Ezidiler ise evlerden daha çok belediyelerin kurduğu kamplara taşınmış.

        Evlere alınanların sayısı da Kobani’den kaçıp gelen Kürtler kadar olmamış.

        EZİDİLER NUSAYBİN’E

        Belediyeler en büyük yanılgıya da burada düşmüş, çünkü kamp işletmeciliğinin o kadar da kolay olmadığını geç anlamışlar.

        Bunun üzerine hükümet, Diyarbakır ve Mardin belediyelerinin Ezidiler için kurdukları kampların kapatılıp içindekilerin taşınmasını kararlaştırmış.

        Yer olarak da Nusaybin’deki kamp seçilmiş.

        Suriye’den ilk gelenlerin bir başka kampa taşınması, onların yerine de Ezidilerin yerleştirilmesi için çalışma başlatılmış.

        Sıkıntı ise kampa gelen bazı kişilerin, “Yaşlılar kampta kalsın, gençler savaşmak için geldikleri yerlere gitsin” baskısında bulunması.

        Kampların Nusaybin’e taşınması kararında bu baskıların da rolü olmuş.

        Batman bölgesinde ise Ezidiler, daha önce kaçıp gittikleri için boş olan akrabalarının köylerine yerleşmiş.

        Halk Şengal’den, Rakka’dan, Deyrizor’dan kaçıp gelen Ezidi ve Araplara sadece acırken, Kobani’den gelenler akrabaları olduğu için acıyı hissetmiş.

        Bu da bölgede öfkeyi yükseltmiş...

        KIŞANAK: GIDA VERİLSİN

        Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’a göre de Ezidilerin güç durumda kalmasının nedeni devlet kuruluşları AFAD ve Kızılay; çünkü gerektiği kadar ilgi göstermiyorlar.

        Devlet görevlilerine göre de, belediyeler başaracaklarını sanarak yola çıktılar ve altında kaldılar.

        Söylenenleri Kışanak’a da aktardım; ilk aşamada bazı sıkıntıların yaşandığını kabul etti.

        “Ancak başka sorunlar var” deyip devam etti:

        “Devlet Suriye’den gelenlerin sağlıkla ilgili sorunlarını bir kuruş almadan çözüyor. Ama Şengal ve Rojava’dan gelenler aynı haklardan yararlanamıyorlar. Onlar bedava sağlık hizmeti alamıyor. Çünkü yasa onları kapsamıyor.”

        En büyük sorunun barınma ve yiyecek olduğunu da vurguladı.

        Kışanak bu aşamada öneride de bulundu:

        “Kızılay evde kalan Ezidiler için evlere yemek servisi versin. Onların barınmalarını kolaylaştırır. Bir de afet konutlarının bir an önce yapılıp bu insanların oralara yerleştirilmesi gerekir.”

        GERİ DÖNERLER Mİ?

        Korkudan kaçıp gelmiş olanlardan yaşlı insanların talebi, ülkelerindeki savaşın bir an önce sona ermesi ve yaşadıkları topraklara geri dönmek.

        Bunlardan biri de Hüseyin Ahmed...

        Suriye’de mallarının kaldığını belirtti, sınır boyundaki zengin toprak işletmesi olduğunu da bu arada ekledi, bir an önce dönmek istediğini söyledi.

        Gençlerin de kendisi ile aynı görüşü taşıyıp taşımadığını sordum, “Onlar burada kalmak istiyor, hiç geri dönme niyetinde değiller” dedi.

        Bu görüş bölgedeki kamu görevlilerinde de yaygın.

        Sayıları 1.5 milyonu aşmış olan Suriyeli göçmenlerin, savaş bitmiş olsa da ağırlıklı bölümünün topraklarına geri döneceği sanılmıyor.

        Bir üst düzey bürokratın, “Sınırın öte tarafında orman kanunları bile yok, bu tarafında ise AB kanunları var” sözü de içinde bulunulan durumu anlatmaya yetiyor.

        ÇALIŞAN VALI

        Bu aşamada devlet üst düzey yetkillierinden birine kamplardaki durumu soruyorum.

        Bu konuda çok iyi bir noktaya geldiklerini söylüyor.

        Özellikle koordinatör valiliğin çalışmasından övgüyle söz ediliyor.

        Koordinatör Vali Veysel Dalmaz’ın gece gündüz demeden, 960 kilometrelik sınırı bir boydan diğerine sürekli mekik dokuduğundan söz ediliyor.

        Kamplardaki dükkânlardan alışveriş için para yüklenip her bir kişi veya aileye verilen para kart sistemi oturmuş.

        3 YAŞINA BASTILAR

        Çadırda da olsa insanlar alışverişini yapıp yemeğini yaşadığı alanda yapmaya başlamış.

        Kaygı ise kampların kaç yıl daha kalacağı.

        Çünkü bazı kamplarda kurulduğunda doğan çocuklar bugün 3 yaşına basmış.

        Sürecin böyle devam etmesi durumunda, çadırdan çıktıklarında delikanlılık yaşlarına ulaşmış olacaklar.

        Bunun onların psikolojisinde yaratacağı etki ise bir başka sorun...

        ‘YABANCI İSTİHBARATÇILAR CİRİT ATIYOR’

        Bir bürokrat, bazı yabancı ülke istihbarat görevlilerinin özellikle Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay’da cirit attıklarına işaret ediyor.

        “Gaziantep’te ABD’nin istihbarat elemanı sayısı MİT’in 4-5 katı” deyip başını sallıyor.

        Göç dalgasının sınırın diğer yakasında, hiç olmazsa tampon bölgede tutulması gerektiğini de sözlerine ekliyor.

        Bir de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde Kürtçe bilmeyenlerin hizmet almakta zorlandığını söylüyor.

        Benzer yakınmaları Diyarbakır’da yaşayan bazı tanıdıklardan da duyunca konuyu Büyükşehir Eşbaşkanı Kışanak’a taşıyorum.

        Tepkisi sert oluyor:

        “Kim böyle bir muameleyle yüz yüze kalıyorsa bana gelsin gereğini yapayım. Biz çok dilli bir belediye kurma çabası gösterirken, geçmişin hastalığının hortlamasına müsaade etmeyiz...”

        Kışanak’a bu arada kenti çöp sorunundan arınmış bulduğumu ifade ediyorum.

        “Henüz istediğimiz seviyede değiliz” diyor, yaptıklarını anlatamadıklarını belirtiyor.

        Belediye girişinde belediye hizmetlerinden daha çok direniş, kavga, ideolojik çatışmaları anlatan afişlerin bulunduğunu söylüyorum, gülüyor

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ