Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, TEKEL işçileriyle ilgili konuşurken de ''peşkeş çekmedik'' derken de gerçeği yansıtmadığını savunarak, ''TEKEL işçisine 4-C dışında işine devam etme imkanını çok görüyorsun, 'yetim hakkı' diye bize boş edebiyat taslıyorsun, ondan sonra TEKEL işçisinin de alnının teriyle kazanılmış tesisi, bir yandaşına, tanıdığına tahsis ediyorsun'' dedi.

Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada ekonomideki gelişmeleri ve TEKEL işçilerinin eylemini değerlendirdi.

Sanayi üretiminde beklenen atılımın çıkmadığını ifade eden Baykal, kaygı verici noktaya gelen işsizliğin artarak devam ettiğini söyledi. Baykal, iktidarın izlediği ekonomi politikalarının, işsizliği ortadan kaldırmayı amaçlayan bir politika olmadığını savundu.

Nüfusun ve kentleşmenin arttığını ancak çalışmak isteyen kişi sayısının azaldığını belirten Baykal, kasımda işgücü arzının 308 bin azaldığını, işe talip olunmadığını söyledi. Baykal, ''Bu ayın özelliği ne, acaba define mi buldular? Zengin oldum, çalışmaya ihtiyacım yok, dışarıdan kaynak mı geliyor diyorlar'' diye sorarak, 233 bin kişinin işini kaybettiğini kaydetti.

Baykal, Türkiye'nin en temel konusunun işsizlik olduğunu, işsizliğin giderek artmasının altında, tarımın çökertilmesinin yattığını söyledi. Baykal, 2,5 milyon kişinin topraktan kopartıldığını dile getirerek, tarımı, ''ekonomide işsizliği emen süngere'' benzetti. Baykal, tarıma harcanan paranın, ''helal'' para olduğunu, tarımın yanı sıra hayvancılığa da sahip çıkılması gerektiğini kaydetti.

Türkiye'nin, tarım ve sanayisine sahip çıkarak kalkınacağını vurgulayan Baykal, Atatürk'ün, İnönü'nün bu anlayışla yola çıktığını, ülkeyi kalkındırmak için çaba harcadıklarını söyledi. Baykal, bunun, Menderes, Bayar, Demirel dönemlerinde de götürüldüğünü anlattı.

Baykal, işsizlikle mücadele için yapılması gerekenlerden birinin GAP'ın bitirilmesi olduğunu ifade ederek, ''Siyasal değişimin gerçekleşmesine yakın bir süre kala, siyasi değişim öncesi, ne söylediğimizi bilerek söylüyorum, GAP'ı hızlandırmayacağız, bitireceğiz'' dedi.

Deniz Baykal, iktidarları dönenimde, üniversiteye giriş sınavlarını, ÖSS'leri kaldıracaklarını ifade etti.

Doğu ve Güneydoğu'da kurulan fabrikaların, ''zarar ediyor'' denilerek kapatıldığını ileri süren Baykal, zarar etse de bu fabrikaların çalıştırılması gerektiğini savundu.



-''ÖNCE SEN YEME YETİM HAKKINI''-



TEKEL işçilerinin eylemine de yer verdiği konuşmasında Baykal, işçilerin, sükunetle, sabırla, çile çekerek, bedel ödeyerek bir acıyı yaşadığını, toplumla da bunu paylaştığını anlattı.

Baykal, işçilerin, kimseye zarar vermediğini, vitrinlere taş atmadığını, vicdanları harekete geçirmeye çalıştığını ifade ederek, Türkiye'de de vicdanların harekete geçtiğini söyledi. Baykal, kişilerin hak mücadelesi verme şansının olabileceğinin gösterildiğini, korkunun da buradan kaynaklandığını ileri sürerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''(Aman ha burada bastıralım, yol olmasın) anlayışı içine girmişlerdir. Demokraside yol budur, hak mücadelesidir. 'Sen benim işyerimi satıyorsun, satarken beni yok sayıyorsun, fabrikanın taşı, duvarı gibi bakıyorsun, fabrikayı satarken, beni de satabileceğini zannediyorsun, hala Ortaçağ'daki serf anlayışı senin kafanda, çalışanıyla bunu satarım diyorsun.'

'Yetim hakkını yedirmem' diyorsan, önce sen kendin yeme o yetim hakkını. Bugünkü insanlar yetim hakkını yeme alışkanlığı olan insanlar değil, kendisi yetim, mağdur, mazlum. Onların sırtından kahramanlık yapmaya çalışıyor. Sözlerinin aslı, astarı yok. En son, 'Kimseye TEKEL'de ne menkul ne gayrimenkul peşkeş çekilen bir şey yoktur' diyor Başbakan. Başbakanlık Denetleme Kurulunun raporlarını oku, o raporlarda bütün bu özelleştirmenin, satışın, nasıl bir peşkeş olduğu, 100 tane örneğiyle yazılı. Yanlışları teker teker, devletin denetim kurumları, senin iktidarında koymuş. Sen iktidarı bir kaybedersen, orada birileri yanlış aramaya kalkarsa, bakalım onlar neler bulur, neler çıkarır. Peşkeş çekilen bir şey yokmuş, duy da inanma. ''



-TEKEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BİNASININ TAHSİSİ-



Baykal, İstanbul Unkapanı üzerinde 5 katlı, Galata'yı, Marmara'yı gören, son derece değerli TEKEL Genel Müdürlüğü binasının, TEKEL'den alınarak, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğüne devredildiğini kaydetti.

Bu devir kararını Özelleştirme Yüksek Kurulunun aldığına işaret eden Baykal, kurul üyelerinin ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz olduğunu söyledi.

Baykal, şunları kaydetti:

''Bu arkadaşlar bir araya gelmişler, TEKEL'in yüzük taşı, pırlanta değerindeki gayrimenkulünü, TEKEL'den Milli Emlak Genel Müdürlüğüne intikal ettirme kararı almışlar. Devlete geçmiş, sonra ne olmuş? 300 genel müdürlük çalışanı, Kartal'a gönderilmiş -Kartal'daki durumu da sonra konuşuruz, orada da konuşulacak çok şey var- Hibe edilen binayı, Maliye Bakanı 4 özel hastanesi bulunan, Medipol Grup'a, Metropolitan Sağlık ve Eğitim Hizmetleri A.Ş'ye tahsis etmiş. Kimseye haber vermeden, ihale yapmadan, özel hastanecilik alanında faaliyet gösteren bir şirkete devredilmiş. Bu şirket anlaşılıyor ki çok etkin bir şirket olmalı. Bu şirkete, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi de Belediye Şehir Planlama Dairesinin muhalefetine rağmen Göztepe Kavşağındaki 12 dönümlük arazisine imar izni vermiş. Şehir Plancıları Odası, 'bu ayrıcalıklı imar iznidir' diye görüş bildirmiş. TEKEL işçisine sen işçi statüsünde, 4-C uygulaması dışında, yıllardır çalıştığı çerçevede işine devam etme imkanını çok görüyorsun, 'yetim hakkı' diye bize boş edebiyat taslıyorsun, ondan sonra çıkıyorsun, bu milletin, TEKEL işçisinin de alnının teriyle kazanılmış olan tesisi, bir yandaşına, tanıdığına tahsis ediyorsun. Nedir peşkeş, bundan daha ala peşkeş var mı? Başbakan ne yapıyor, TEKEL işçileriyle ilgili konuşurken gerçeği yansıtmıyor, 'peşkeş çekmedik' derken yine gerçeği yansıtmıyor. TEKEL işçisi, bu hükümeti çok rahatsız edecek, iktidarı asker değil, TEKEL işçisi ve bakkallar götürecek.''

TEKEL işçilerine, '''Yıkarız, oradaki çadırları kaldırırız, ayın sonuna kadar süre, sonunda sizi oradan süreriz'' dendiğini belirten Baykal, ''Bu çadırlarla uğraşma ve yıldırma mücadelesinde ortaya attıkları tehditler işlemedi. Kullanmadığı bir tehdit var, önümüzdeki günlerde bir de onu kullansın, işçilere, 'sizi buradan alırım, Silivri'ye Ergenekon mahkemesine taşırım' desin. Tek başvurulmamış tehdit budur. Önümüzdeki dönemde, belki TEKEL işçilerini Ergenekon, Silivri korkutur'' diye konuştu.

-''GERÇEKLER EBEDİYEN SAKLI TUTULAMAZ. BİR YERDEN ÇIKAR."

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Bütün Türkiye'yi ayağa kaldıran o Habur girişinin arkasında gelenlere verilmiş bir teminat vardır. Gelenler oraya 'geliyoruz, acaba bizi tutuklayarak cezaevine atarlar mı?' kaygısı içinde gelmemişlerdir, güvenle gelmişlerdir'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında eski milletvekili Hatip Dicle'nin terör örgütü PKK üyelerinin Habur'da teslim olmalarına ilişkin iddialarını değerlendirdi.

Dicle'nin iddialarını mahkemedeki ifadesinde ortaya koyduğunu söyleyen Baykal, kürsüden bu ifade metnindeki bazı bölümleri okudu. Dicle'nin ifadesinde, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın teslim olan terör örgütü üyelerinin tutuklanmamalarına ilişkin olarak ''Hakim ve savcılar ayarlandı. Geldikleri gibi geçecekler'' sözlerini kullandığının yer aldığını belirten Baykal, ''Bu tanıklık ortaya koyuyor ki bütün Türkiye'yi ayağa kaldıran o Habur girişinin arkasında gelenlere verilmiş bir teminat vardır. Gelenler oraya 'geliyoruz, acaba bizi tutuklayarak cezaevine atarlar mı?' kaygısı içinde gelmemişlerdir, güvenle gelmişlerdir'' diye konuştu.

Habur'da teslim olanların bir tereddüt, kaygı içinde olmadıklarının, aksine sevinç içinde bulunduklarının görüldüğünü anlatan Baykal, şöyle devam etti:

''Başbakan bugün cevap veriyormuş, 'Silivri'de de mahkeme var'. Evet, mahkeme kuruldu orada. 'Öcalan İmralı'da yargılandı'. Evet İmralı'da yargılandı. Burada ne oldu? Tahliye edildi bitti. Yargılama nerede? Tahliyeye gittiler, tahliyeye... Yargılamaya değil. Tahliyeye hakim, savcı gönderdin sen, yargılamaya değil. Çok açık, çok net. Şimdi anlıyoruz ki o gelişten önce İçişleri Bakanı kendi Bakanlığında değil, gizlice Atatürk Orman Çiftliği'nde Tarım Bakanlığı'na ait bir çalışma yerinde gizlici buluştu. Kiminle buluştu? DTP'nin Genel Başkanıyla. Gizli bir buluşma. İçişleri Bakanı, Tarım Bakanlığına ait bir gizli yerde buluşuyor. Bu sonradan ortaya çıkıyor. 'Ne yaptınız, neyin pazarlığını yaptınız?' diye o zaman soruldu. İnandırıcı bir cevap veremediler. O zaman da kem küm... Olayı geçiştirmeye çalıştılar. Şimdi anlıyoruz onlar konuşulmuş. Buraya gelenler bu güvenle geldiler.''



-''ERGENEKON''-



İçişleri Bakanı Atalay'ın olayın taraflarının sözlerine değil de bir sanığın ifadesine inanılmasını eleştirdiğini kaydeden Baykal, ''Hatip Dicle böyle söylüyor, ona inanılmaz demeye getiriyorlar. Bunu söyleyenlere hatırlatmak isteriz ki sizin Ergenekon davanızın temelindeki Danıştay cinayetiyle ilgili davanın bütün dayanaklarını ortaya koyan kişi meşhur Osman Yıldırım bütün Ergenekon ve Danıştay davasının ana dayanak noktasıdır'' dedi. Baykal, bu kişinin hakkında geçmişte çeşitli mahkemelerce verilen cezaları okudu.

Baykal, günün birinde belki bir savcı ya da hakimin de ''Ne acı günler yaşadık. Bize ne baskılar yaptılar. Bizi Habur'a sürdüler. Oralarda ne kararlar aldılar. Vicdanım bunu kabul etmiyor'' diyerek anılarını yazabileceğini ifade ederek, ''Bu işler böyle. Gerçekler ebediyen saklı tutulamaz. Bir yerden çıkar. Bu işin doğrusu; evet maalesef bu iş olmuştur. 'Ben öyle demedim...' Vallahi dedin mi demedin mi bilmiyorum ama yaptığın ortada. Ayarlanmadan bu iş olmaz. Ayarlanmadan o mahkemeler oraya gitmez. Ayarlandı. Ayarlandığı da işin içindeki birisi tarafından ifade edildi. Şimdi biz bunu tekrar milletin önüne koyacağız ve İçişleri Bakanı'nı hesap vermeye çağıracağız'' diye konuştu.



-''ORADA O BABAYİĞİT YOK''



Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, CHP'nin konuya ilişkin vereceği gensoru için ''bir şey olmayacağını biliyorlar yine de veriyorlar'' ifadesini kullandığını söyleyerek, şöyle devam etti:

''Orada oy verecek olanlar senin emir kulunsa, senin kapı kulunsa, senin talimatınla oy vereceklerse o bizim ayıbımız değil. Biz, tarihe karşı görevimizi yapıyoruz. Yarın çıkarlar derler ki 'Türkiye'de bu kadar maskaralık yapılırken, hukukun ırzına geçilirken siz anamuhalefe olarak ne yaptınız?' Sorumluluğumuzun gereğini yapıyoruz. Zulme engel olamazsan hiç olmazsa zulüm karşısında tepki göster, boyun eğme. Biz, yapabileceğimizi yapıyoruz. 'Burada yanlışlık var, haksızlık var' diyoruz. Ve bunun böyle olduğu da çok açıktır. Hiçbir vicdani tereddütümüz yoktur, çok net biliyoruz ki bu ayarlanarak yapılmıştır. Şimdi yalan söyleyerek, korkarak, gerçekleri saklayarak bu işi örtbas etmeye çalışanlar olabilir ama bu onların ayıbını daha da artırır. Çıkıp yüreklice 'ne yapalım memleketin menfaati bunu gerektiriyordu, yaptık' diyebiliyorlar mı? Diyemiyorlar. Bir defa memleketin menfaatine değil. Ayrıca yaptık diyecek babayiğit... Orada o babayiğit yok.''

Bu ''ayarlamanın'' kapsamının ve içinde kimlerin olduğunun sorgulanması gerektiğini de savunan Baykal, böyle bir iddianın başka nelerin ayarlanmış olduğu sorusunu akla getirdiğini söyledi.

İktidarın önce yandaş bürokrasi, ardından da yandaş medya yarattığını öne süren Baykal, gelinen noktada ise yandaş yargı oluşturma çabası içinde olduğunu iddia etti. Esas projenin yandaş yargının bütün ülkeye yerleştirilmesi olduğunu öne süren Baykal, ''Bu tablo artık net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Gerektiği zaman Habur'da diyecek ki 'tahliye et kardeşim teröristi.' Sonra Ergenekon'da diyecek ki 'vatanseveri de mahkum et.' Orada tahliye, burada da mahkum et. Bunu diyecektir. Bu önümüzdeki manzaradır. Buna karşı hep beraber gerekli mücadeleyi veriyoruz'' diye konuştu.

-''7 YIL SONRA GELDİĞİMİZ NOKTADA AKP SADECE GÖMLEĞİNİ

DEĞİŞTİRMEMİŞTİR, AHLAKINI DA DEĞİŞTİRMİŞTİR''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanının görev süresinin tartışmaya yer olmayacak şekilde açık olduğunu belirterek, ''Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ne zaman seçilmiş olursa olsun bu Anayasa göre o süre içinde görev yapar o da 5 yıldır'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin tartışmalara değindi.

Görev süresini tartışmaya açacak bir durumun bulunmadığını ifade eden Baykal, durumun açık ve net olduğunu, Anayasanın bu konuyu düzenlediğini, buna göre de cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl olduğunu kaydetti.

Anayasa'nın bütün maddeleriyle yürürlükte olduğunu belirten Baykal, kamu hukukunda müktesep hak anlayışının da söz konusu olamayacağını savundu. ''Çok açıktır, çok nettir. Bu hukukun gereğidir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ne zaman seçilmiş olursa olsun bir pazarlıkla kimse bir yere gelmiş değildir, Anayasa ile kimse pazarlık yapmamıştır, Anayasanın kimseye verilmiş özel bir imtiyazı yoktur, cumhurbaşkanı bu Anayasa göre o süre içinde görev yapar o da 5 yıldır'' diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Birileri uzatmak istiyor ya uzatmanın gereklerini de göze alamıyorlar, uzatmanın gereği Anayasa değişikliğidir. Önce 'Kürt açılımı' dediler, fiyasko. 'Ermeni açılımı' dediler, fiyasko. 'Anayasa değişikliği' dediler, arkasından 'referandumu kaybederiz, geçiremeyiz, millet bize tepki gösterir' diye vazgeçtiler. Şimdi cumhurbaşkanlığına geldi iş. Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Anayasa açılımı derken iş cumhurbaşkanlığı süresini nasıl kurtarırız... Nasıl kurtarırız, halka başvurmadan nasıl kurtarırız? Kurtarmanın yolu geçici maddeyi düzenlersin, getirirsin, oylatırsın. 'Yok o zaman belli olmaz geçmeye bilir' E ne yapacaksınız? 'Yüksek Seçim Kurulu karar alsın'. Birisi de diyor ki 'Yüksek Seçim Kurulu olmaz, çünkü Yüksek Seçim Kurulu Anayasa göre karar alabilir'. Herkes zaten Anayasaya göre karar alacak. 'Anayasa göre karar almasın, Meclis kararıyla biz hallediverelim' diyorlar. Diyecekler ki 'Anayasa falan başvurmayın bu 7 yıldır' diyecekler bir kararla. Sonra cumhurbaşkanı 5 yıldan sonra da Anayasa göre süresi bittiği halde orada cumhurbaşkanı olarak devam edebilir zannediyorlar. Peki o cumhurbaşkanının altına imza atacağı kanunu, bu kanunda cumhurbaşkanı olarak imza atan kişi, süresini doldurmuş bir kişidir diye şeklen iptali için Anayasa Mahkemesine birisi götürürse ne olacak? Bunları ben söylüyorum ki arkadaşlar tezgahlarını ona göre kursunlar. Buralardan da bir çıkış yolu yoktur, çok açıktır, 5 yıldır''

Baykal, ''Anayasa değiştireceğiz'' diye yola çıkanların, şimdi halktan, Anayasadan, referandumdan kaçar, iktidarlarını biraz daha sürdürebilmek için yol, yöntem arar hale geldiğini ileri sürdü.



-''VALİ Mİ MAHKUM OLDU, BAŞBAKAN MI MAHKUM OLDU?''



İktidarın halktan oy isterken sergilediği manevi değerlerden giderek uzaklaştığını, bir çöküntü içine girdiğini iddia eden Baykal, ''7 yıl sonra geldiğimiz noktada AKP sadece gömleğini değiştirmemiştir, ahlakını da değiştirmiştir'' dedi. Bunun millet tarafından da anlaşıldığını belirten Baykal, işin devlet imkanlarını kullanarak istismara dayandığını söyledi. Baykal, ''Geçenlerde bir vali mahkum oldu. Aslında vali mi mahkum oldu, Başbakan mı mahkum oldu? O vali o işi niye öyle yaptı, kim yaptırdı onu? Valiyi mahkum ediyorsunuz, valiye bu talimatı veren adam ne olacak? Ona sonra bakarsınız? diyor'' şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın moralini bozanın ''seçim anketleri, gelecek kaygısı ve hesap sorulması endişesi olduğunu'' savunan Baykal, CHP'nin ise gerçekleri anlatmaya devam edeceğini söyledi.

Baykal, ''Başbakan'ın hakaretlerine bile artık değer vermiyorum. Başbakanın kendisi acınacak bir noktadadır. Başbakan sıkıştıkça, yanlışları ortaya çıktıkça, foyası döküldükçe, gerçek görüldükçe bizlerle kavga açarak, bizlere hakaret ederek, bizlere suçlama yaparak gerçekleri örtbas etme çabasına kesinlikle fırsat vermeyeceğiz. Bildiklerimizi söylemeye, Başbakan'ın yaptığı yanlışları anlatmaya devam edeceğiz. Günü geldiği zamanda Başbakan'dan bunların hesabını sonuna kadar soracağız'' dedi.

AA

BAKMADAN GEÇME