Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar İpin ucu kaçtı

        Kimse bıktırıncaya kadar asılmaktan, öldüresiye musallat olmaktan bahsetmiyordu. Bu memlekette “Ya benimsin ya kara toprağın” diyerek kadın katleden erkeklerin hakları değildi söz konusu olan. “Herhalde bu kadınlara uzun zamandır kimse asılmamış, canları istemiş...” diye yorum yapmanın da hiç âlemi yoktu. Ayşe Özek Karasu'nun HT Pazar'da yer alan yazısı....

        Atlantik’in iki yakasının kadınları arasında patlak veren “cinsel tacizci erkeklere infaz” tartışmasına bizim ünlülerden gelen yorumlardan söz ediyorum.

        Perihan Savaş bizim Magazin servisine şöyle görüş verdi: “Herhalde bu kadınlara uzun zamandır kimse asılmamış. Birileri asılsın diye canları istemiş ve bu şekilde bir mesaj yayınlamışlar. Böyle bir şey olabilir mi? Catherine Deneuve’un başlattığı bu hareketi desteklemiyorum.”

        REKLAM

        Bir kadın, başka kadınlar için bu erkek dilini nasıl kullanabilir? Hadi, bütün erkekler değil de “İbo dili” diyelim.

        Belli ki, Catherine Deneuve’un “Marcello dili” tam anlaşılamamış. Catherine Deneuve’dan Catherine Millet’ye yüz Fransız kadının Le Monde’da yayınlanan mektubu, “Tecavüz suçtur” diyerek, gerici dalgaya karşı flörtü, cinsel özgürlüğü savunuyordu. Ve çıkarılan neticenin aksine sadece erkeklerin değil, kadınların da cinsel özgürlüğünü savunuyordu. Tamam kimilerine ters gelebilir ama Fransız usulüyle bunu savunma hakları yok mu? Flörtten hazzetmeyebilirsiniz ama flörtöz kadınların hakları ne olacak? O mektuba baştan aşağı bir erkek savunması olarak bakmak niye?

        Deneuve’un yaşına göndermeler de irite edici. Yani 75 yaşına gelince (size göre) saçma veya yanlış fikirleri beyan etmemek mi gerekiyor? Hale Soygazi, “Kur yapmak suç değildir” diyordu ki, Fransız kadınların demek istediği de buydu. Tamam mektuptaki, “eli sakarca dize değdirerek asılma” örneği itici ama ‘cinsel saldırının niteliği’ bakımından mesele tam da bu noktada patlıyor.

        REKLAM

        İPİN UCU BÖYLE KAÇTI

        O mektuba içerleyen Fransız feministler kadar; cadı avına kesinlikle karşı çıkan Amerikalı feministler de var. Çünkü manzara şöyle: ‘Ben de...’ kampanyasında tacizle suçlanan onlarca erkek kovuldu ya da istifa etti. 51’ini tek tek inceledim. Orkestra şefinden restoran şefine, siyasetçiden yargı ve medya mensubuna hepsi de güçlü erkekler. Doğrudur, otoriter mevkilerini rahatlıkla kadın tacizine alet edebilirler ve etmişlerdir. Ama hepsi de birer Harvey Weinstein değil. Mesela dünyanın en büyük dansçılarından Marcelo Gomes. Sekiz yıl öncenin bir elleme vakasıyla suçlanınca Amerikan Bale Tiyatrosu’ndan istifa etti. “Gerçek ortaya çıkıncaya kadar” dedi. Gomes gay olduğu için elleme vakası kime yönelik, orası meçhul. New Yorker, yazarı Ryan Lizza’yı işten attı. Çünkü evli olan Lizza’nın bir kadınla gizli ilişkisi olmuştu. Sakın bu cinsel taciz değil de, karısını aldatmak ve sevgiliden intikam tokadı yemek olmasın!

        REKLAM

        şte Amerikalı feministlerin cadı avı dediği bu. Onların iki dayanak noktası var: 1- Harvey Weinstein gibi bir seri taciz/tecavüzcü ile sıradan sırnaşıkların aynı kefeye konulması, Weinstein’ı projektör altından uzaklaştırdı. 2- Bütün erkekleri tacizci sınıfına sokmak cinselliğe saldırıdır ve zaten mevcut muhafazakârlaşma dalgasında kadının özgürlük alanı kısıtlanır, hatta kadın iyice tecrit edilir. İş pembe otobüse kadar gider.

        Cadı avına dikkat çeken yığınla Amerikalı kadın yazar var. Romancı ve edebiyat eleştirmeni Daphne Merkin, NY Times’a yazmış: “Kevin Spacey ve Matt Lauer gibi hapis tipleri kimse savunacak değil ama kanıtlanmamış iddialarla yargısız infazlar var” diyor ve Senatör Al Fanken dahil, çaptan düşen bazı ünlülere yönelik suçlamaların dağınık, anonim ve muğlak olduğunu söylüyor. Özellikle genç kadınların ‘kurban paradigmasıyla’ Viktorya dönemi ev kadınlarına dönüştürüleceğini belirterek, “Cinselliği söküp atmak çözüm değil. Kız ve erkek çocuklarımızı yetiştirme tarzından başlayarak daha geniş çaplı bir bakış açısına ihtiyacımız var” diyor.

        New Yorker’da Masha Gessen, ‘cinselliğe savaş açıldığına’ dair bilimsel araştırmaya yer verip, Amerikan tarzı cinsellik paniği yüzünden 20 eyalette 5 bin kişinin potansiyel saldırgan olarak süresiz ev hapsinde tutulduğunu yazıyor. Anayasaya aykırı olarak hüküm giymeden.

        REKLAM

        Altın Küre ödüllerinde cinsel tacize karşı siyah ışıltı gözleri kamaştırınca oldu her şey. Fransa’dan uyarı mektubu geldi...

        DAYANIŞMA MI, DİKTE Mİ?

        Bizim medyada kadın yazarlar topluca Deneuve’a hücum ediyor ya, insan en azından bir ‘ikiye bölünme’ bekliyor. Mesela Alman basınında Der Spiegel yazarı Eva Horn, “Catherine Deneuve flört etmeye devam edebilir, belli ki diva ‘Ben de...’ tartışmasının ne olduğunu anlamamış” diyor. Die Welt yazarı Kathrin Spoerr ise Fransızlara teşekkür ediyor: “Nihayet birileri ‘Ben de...’ için gerçeği söyledi. Çünkü son 3 aydır bütün erkekler domuz, kadınların topu taciz kurbanıydı. Kadın dayanışması kılıfı altında kendi fikirlerini dikte ettiler. Milyonlarca kadın Twitter’a nasıl saldırıya uğradığını yazdı. Ve Hollywood Altın Küre ödüllerinde yine tiyatro oynamaya devam edip herkese parmak sallayınca muhteşem Catherine Deneuve ortaya çıktı: Bitsin artık bu saçmalık...”

        REKLAM

        Uçanı kaçanı taciz eden, seks karşılığı perdede rol biçen Weinstein bir domuzdu, bertaraf edildi. Peki ‘Ben de...’ kampanyasıyla işinden atılan erkeklerin yerine kadınlar getirildi diye de sevinmeli miyiz acaba? Yani başarısı tescilli Christiane Amanpour’un PBS’te Charlie Rose’un kuşağına yerleşmesi için adamın şutlanması mı gerekiyordu? Kadınların yükselmek için birtakım tacizci erkeklerin ekarte edilmesinden başka şansı yok mu?

        Bu arada Amerikan eğlence sektöründe “Zamanı Geldi” kampanyasıyla sabıka temizliğine girişenler de var. Hollywood’da cinsel taciz kurbanlarına hukuki destek için 13 milyon dolarlık fon oluşturuldu. Fona katkıda bulunanlar arasında dört kast ajansı da var ki, Ashley Judd anlatıyor, genç aktrislerin taciz şikâyetlerine yıllarca kulak tıkamışlar. Şimdi ise cadı avına katılıyorlar. Hayırlı olsun!

        NOT: Tacizciler sadece güçlü erkekler değil. Toplu taşıma ve trikotaj atölyelerindekiler ne olacak? Sakın onlar da Catherine Deneuve’un mektubundan cesaret almasın!

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ