Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Harun Kolçak: ‘Günümüz şarkıları beslemiyor’

        HT MAGAZİN / Arif HÜR

        Best Of albümünü yazın ortasında çıkaracak olan usta müzisyen Harun Kolçak, Onno Tunç’un ölmesi, Atilla Özdemiroğlu ve Garo Mafyan’ın da piyasadan çekilmesiyle pop müzikteki çıtanın düştüğünü söylerken “Günümüz şarkıları seni doyuruyor ama beslemiyor” diyor

        Uzun süren sessizliğini HT MAGAZİN’e bozan Harun Kolçak ile Cihangir’de buluştuk. Usta müzisyenle ‘Best of’ albümünü, prostat kanseriyle boğuştuğu dönemi, Türk pop müziğinin durumunu ve kendisi hakkında merak edilen birçok konuyu konuştuk.

        ‘Best of’ albümünüzden biraz bahseder misiniz?

        Müzik camiasındaki 25. yılım olması münasebetiyle çok özel bir ‘Best of’ geliyor. 90’lara damga vurmuş sanatçılar ve genç sanatçılarla dinleyicilere zevk verecek albüm yaptık. Albümde yer alacak 10 şarkıda düet olacak.

        Kimlerle düet yaptınız?

        Yaşar, İrem Derici, Gökhan Türkmen, Aşkın Nur Yengi, Tan Taşçı, Kubat, Bedük, Bengü gibi günümüz ve 90’ların sanatçılarıyla düetler yaptım. Bir müzik adamı olarak isteğim yaptığımız albümün uzun yıllar unutulmaması.

        Yeni saç stilinizin albümle bir alakası var mı?

        ‘Albüm çıkıyor hadi yeni imaj yapayım’ gibi bir düşüncem olmadı. Geçtiğimiz haftalarda uzun süren bir gribe yakalandım, sokağa çıkamadım. Bu esnada kuaför arkadaşım geldi. Çin’den gelen sentetik saçı 6 saatte saçımın üzerine ördü.

        Dövme merakınız ne zamandır var?

        90’larda bir konser için Kuşadası’na gitmiştim. İlk olarak orada sol koluma yaptırdım. Bu süreçten sonra ardı arkası kesilmedi. Elimde Göktürk alfabesine göre ismim, anne yazan bir dövme ve Türk bayrağı var. Bana estetik geliyor. Dövmelerimden memnunum sildirmeyi düşünmem.

        Sizi son dönemde sık sık sokaklarda görüyoruz...

        Geçtiğimiz yıl Cihangir’e taşındım. Burada antikacıları gezmeyi, esnafla muhabbet etmeyi seviyorum. Eskiye bağlı, sükûneti seven bir yapım var. Cihangir’in kurtarılmış bölge olduğunu düşünüyorum.

        Yakın bir döneme kadar prostat kanseriyle boğuştunuz...

        2010 yılında annemin vefatından kısa bir süre sonra prostat kanseri olduğumu öğrendiğimde suratıma uçan tekme yemiş gibi oldum. Yaşadığım tramvalar sonrası beşik gibi sallandım ancak çok sakin bir adam oldum. Minimal yaşam benimsedim. Bu süreçte tedavim için Bahçeşehir’e taşındım. İlk başlarda iyi hoştu ama sonrasında uzaklık ve yalnızlık nedeniyle hayata geri dönebilmek için Cihangir’e yerleştim.

        Hayata nasıl bağlandınız?

        Ölüm, biz insanların hep ötelediği, halı altına attığı bir şey. Ancak doktora gittiğinizde tasdikli kâğıdı size gösterdiğinde şap gibi kalıyorsunuz. Ben hastalığımı öğrendikten sonra tırnak içinde söylüyorum biraz daha bencil oldum. “Ayakta durmazsam, çevreye hiç yararım olmayacak” dedim. Bu süreçte babamla baş başa kaldık. Benim hayata sarılmamda katkısı yadsınamaz.

        Dostlarınız sizi yalnız mı bıraktı?

        İsim vermeyeceğim ama beni yalnız bırakan arkadaşlarım oldu. Bazı insanlarla arama mesafe koydum bazılarını da ayıkladım.

        ‘Onno avangart BİR ADAMDI’

        70’lerin sonunda Onno Tunç’un orkestrasına katılmanız sizin için kırılma mıydı?

        Onno beni orkestrasına aldığında hayatımda yeni bir kulvar açıldı. Karşısında ceketimi iliklediğim adamın bana bas gitar çalmamı teklif etmesi kendisinin ne kadar öngörü sahibi olduğunu gösterir.

        Orkestradayken meşhur olma derdiniz var mıydı?

        Vokallik yaptığım dönem hiç albüm yapayım da meşhur olayım gibi bir düşüncem yoktu. O dönemler biraz dolcevita yaşam sürüyordum annem frene basmasaydı bu noktada olamazdım. Manevi doyumlar hep ön plandaydı. Ama maddi doygunluğum da var. Sizin gibi önemli bir gazete gelip benimle röportaj yapıyorsa ben kalıcı bir şeyler bırakmışım demektir.

        Türkiye’ye ikinci bir Onno Tunç gelir mi?

        Gelmez. Onno’nun hayatını kaybetmesinden sonra pop müziğindeki çıta düştü. Onno yaşıyor, Atilla Özdemiroğlu ve Garo Mafyan gibi isimler de piyasadan çekilmemiş olsaydı pop müziğinde bu denli fast food şarkılar yapılmaz, dezenformasyon yaşanmazdı. Günümüz şarkıları seni doyuruyor ama beslemiyor. Onno’nun ölümünden sonra onunla çalışan sanatçılar olarak sendeledik. Onno avangart bir adamdı.

        ‘Ömür boyu ekmek yiyeceksin’

        Kendisiyle yaşadığınız ilginç bir anınızı paylaşır mısınız?

        Tabii. 90’lı yılların başında Onno, Gir Kanıma’yı bestelediğinde “Bu ne biçim sözler” dedim. O da dedi ki “Bu şarkıyla ömür boyu ekmek yiyeceksin.” Öyle de oldu. Bu şarkıyla reklamda boy gösterdim. 2000 kuşağı beni tanıdı. 90’lı yıllarda olduğu gibi günümüz çocukları da “Gir kanıma” diye bağırmaya başladı.

        ‘MAYMUN GİBİ DANS ETMİŞİM’

        1991’de çıkardığınız Beni Affet adlı albümünüzün kapağı sosyal medyada caps’lere meze oluyor. Bu kapaktan pişmanlık duyuyor musunuz? Bu albüm kapağıyla ilgili getirilen yorumlara hiç takılmıyorum. Bir şey diyeceklerse gelip benim karşımda konuşmaları lazım. Kapağa gelecek olursak o dönem çok deneyimsizdim. Klibe iyi bakarsanız dans edemediğimi de görürsünüz. Şimdi tekrar tekrar izlediğimde maymun gibi dans etmişim diyorum. n Biraz kötü bir benzetme olmadı mı? Aaa neden? Maymunları bazı insanlardan daha çok severim. Hem şarkıya baktığımız zaman kült oldu. Sonuç olarak iyi ki öyle absürt hareketler yapmışım iyi ki bu kapak fotoğrafı var. Kim ne derse desin bu dünyadan güzel izler bırakarak gideceğimi düşünüyorum.

        Peki pop müziğindeki bu çıkmazdan bir çıkış yolu yok mu?

        Bu çıkmaz bize has bir şey değil, dünyada da bir buhran var. Nedendir bilinmez ama sanatçılar bir tıkanıklık yaşıyor. Yeni müzisyenler de çerez gibi, insanları eğlendiriyor. Onları da dışlamamak lazım.

        Bir twit’te tavlayı bile sanal oynadığınızı söylediniz. Etrafınızda dostunuz yok mu?

        Tavla oynadığım dostum var ama attığım twit’le ne kadar sanallaştığımızı dile getirdim. Evet, tavlayı laptopuma yükledim ama keyif almadım. Bir keresinde yakın bir dostum tavlada beni yenmişti ve ben ulu orta bir yerde tavlayı kafasında patlatmıştım.

        Oyunculuk teklifi gelse değerlendirir misiniz?

        Her türlü rolde oynarım. Aklıma yatan bir proje önüme gelirse kabul ederim. Arkamda ne de olsa Eşref Kolçak gibi bir hoca var. Dizi veya sinema ayırt etmem. Kötü bir adamı da sayko bir tipi de oynayabilirim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ