Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar 'Lüks yaşam için zengin koca gerekmiyor'

        Mehmet ÇALIŞKAN / HABERTÜRK MAGAZİN

        Fotoğraflar: Buse ÖRNEK

        Yeşim Salkım, hayatında yeni bir sayfaaçtı. Şöhretin ve zenginliğin bütün nimetlerini bir kenara bırakarak sade bir vatandaş gibi yaşamak istediğini söyleyen sanatçı, HT Magazin’e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bir daha evlenmek istemediğini belirten Salkım, “Erkek lafı duyunca tüylerim diken diken oluyor” dedi.

        GEÇEN YIL RAHMİNİ ALDIRMIŞ

        Geçtiğimiz yıl kist nedeniyle rahmini aldırdığını açıklayan Salkım, “Sadece regl olmuyorum, artık hamile kalamayacağım” derken kanser riskini azaltmak için belli bir yaştaki her kadına rahimlerini aldırmalarını tavsiye etti. Kendisiyle büyük kızı Gizem’in Cici Bici adlı kafesinde buluşup yeni projeleri ve yeni hayatı üzerine konuştuk.

        -‘Eğreti Gelin Ladik’ filmine hangi kriterlerinden dolayı dahil oldunuz?

        Her şeyden önce şunu söylemeliyim, ‘Eğreti Gelin Ladik’, Atıf Yılmaz’ın ‘Eğreti Gelin’inin devamı değil. Bana teklifte bulundular, ben de “Evet” dedim. ‘Eğreti Gelin’ kitabı çok güzeldi. Yazarı Şükran Kozalı çok değerli bir yazar. Senaryoyu bana gönderdiklerinde biraz değiştirmesi gerektiğini söyledim.

        ‘SENARYOYU REVİZE ETTİRDİM’

        -Neden değiştirilmeliydi?

        Senaryonun ‘Kostak Emine’ üzerine değil de anne-kız çatısı altında toplanmasının daha uygun olacağını düşündüm. Çünkü ‘Kostak Emine’nin üzerine zaten ‘Eğreti Gelin’ çekilmişti. Bizim film, ‘Kostak Emine’nin müzik öğretmeni olan kızının hikâyesi üzerine kurulu. Senaryoda yapılmasını istediğim revizyon Şükran Hanım’ın hoşuna gitti.

        -Filmde İlkay Kayku’yu dudağından öptüğünüz sahneyi siz özellikle istemişsiniz. Doğru mu?

        Ben psikoloji master’ı yaptım. Bu nedenle senaryonun alt metnini çok iyi okurum. Filmde benim canlandırdığım karakterle derdi olan bir kadın ölmek üzere. Benim o sahneyi güçlü hale getirmem gerekiyordu. O sahneyi hemen orada ufak tefek değişikliklerle süsledim. Ölmek üzere olan bir kadını da alnından değil, sadece anne içgüdüsüyle dudaklarından öptüm. Çok güçlü bir sahne.

        -Neden senaryo yazmıyorsunuz?

        Başlı başına senaryo yazmak için biraz daha hazır olmak istiyorum. Benim asıl derdim oyunculukta kendimi nereye getirebileceğim, ne kadar törpüleneceğim üzerine. Önümüzdeki aydan itibaren birkaç öğrencim olacak. Oyuncu koçluğu yapacağım. Ajansı olan bir arkadaşımla beraber bunu yapmaya karar verdik. Oyunculuk üzerine 10 öğrencim olacak.

        ‘ACİL PSİKİYATR GEREKLİ’

        -Yapımcılığı düşünmüyor musunuz peki?

        Bağımsız film yaparım. Çünkü belli bir yaştan sonra artık yüreğinizle yaşamaya başlıyorsunuz. İnsanın ayakları belli bir yaşa kadar yere basmıyor ve “Şöhret de benim olsun, para da! Herkes sokakta beni göstersin, en zengin, en çılgın ben olayım” diye geziyor. Ne var ki 40 yaşından sonra hâlâ o şekilde gezmeye devam ediyorsa acil psikiyatra gitmesi gerek.

        -Neden?

        Çünkü belli bir yaştan sonra insan büyür, olgunlaşır ve hayatın ona verdiklerini çocuklarına, çevresine ve topluma vermeye başlar. Bu da çok dile getirilerek yapılmaz, sadece içgüdüsel olarak davranışlara yansır. Çünkü artık gelişmişsinizdir.

        "ZOR BİR DÖNEM GEÇİRDİM"

        -Hayatınızın bu döneminde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

        İyi. İyileşiyorum.

        -Neyiniz vardı ki?

        Her insanın bir şeyi mutlaka vardır. Gerisi lütfen bana kalsın.

        -Sağlıklı çocuklarınız var. Genç yaşta anneanne olacaksınız. Başarılısınız. Hayatınızda eksik olan ne?

        Evet aynen öyle. Belki birkaç yıl sonra anneanne olacağım. Genç yaşta torun sahibi olmak herkese nasip olmuyor. Rabbim herkese nasip etsin. Çünkü bazı şeyleri yaşamakta geç kalınınca korkular artıyor. Benim boşanmama anlam verilemedi. Ne var ki biz sebat ettik. Son evliliğim 9 yıl sürdü. Oysa bir bakıyorum bir yılda hop evleniyorlar sonra 9 ayda ayrılıyorlar. Tüketici toplum olmamızdan dolayı evliliklerden de çok çabuk sıkılmaya başladık. Sorunun özüne gelirsek; çocuklarım var, arkadaşlarım var, işim var. Hiçbir şey eksik değil. Ve birkaç yıldır çok şahane bir hayatım oldu. Şu anda yaşadığım sade vatandaş hayatını çok sevdim. O kadar güzel bir hayatım oldu ki bir kadının yaşayabileceği her şeyi yaşadım.

        ‘ÖLÜMDEN DÖNDÜM’

        -Lüks içinde yaşarken sade bir yaşama geçmek zor almadı mı?

        Hayır, bu hayata geçmek benim tercihimdi. İnsan nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşar. Bu hayatımı tercih etmeseydim yine büyük lüks içinde yaşardım. Kimse de buna engel olamazdı. Lüks içinde yaşamak için sadece zengin bir kocayla evli olmak gerekmiyor. Paran olabilir, sevgilin olabilir. Niyeti bozarsanız lüks içinde yaşamak kadar kolay bir şey yok, inanın. 40 yaşımdan sonra üstelik Akdeniz anemisi hastasıyken çocuk doğurabilme şansım oldu. Geçen yıl ölümün eşiğinden döndüm.

        -Neden, ne oldu?

        20 santimlik bir kist olduğu için rahmim ve yumurtalığım alındı. Çok zor bir dönemden geçtim.

        ‘ÇOK ACI ÇEKTİM’

        -Rahminizin alınması ruhsal çöküntüye neden oldu mu?

        Rahmimin alınması tam boşanmanın eşiğine denk geldi. Bedenen çok acı çektim ama ruhen daha fazla. Bu kadarını söyleyebilirim. Genç yaşta bir kadının hiçbir şeyi yokken rahmini aldırması o kadar kolay değil ama sağlıklı. Belli bir yaştaki herkese öneriyorum. Hatta yumurtalıklarını da bırakmasınlar. Çünkü kanser riski azalıyor.

        -Kadınsal olarak eksiklik hissedilmiyor mu? Böyle bir sorun yaşadınız mı?

        Hayır. Artık regl olunmuyor, hamile kalınmıyor o kadar.

        -Rahminiz alındığı için mi Hakan Eratik’ten boşandınız?

        Hayır, sadece o döneme denk geldi. Zaten sıkıntılı bir sürecin içindeydik.

        "ŞÖHRETİ HİÇ SEVMEDİM"

        -Bu kadar şöhretliyken sade bir vatandaş gibi yaşama hevesi neden?

        Şöhreti hiçbir zaman sevmedim. Sevmeden sürülen bir yaşam insanın dengesini bozuyor. Her zaman dikkatli olunmak zorunda kalınıyor ki ben gardıyla yaşayan bir kadın değilim. Şöhretli insanlar kendilerini bir kapana kısılmış gibi hissediyor. Ben de maçlara gidip bağıra bağıra küfür etmek istiyorum. Ben de sevgilimle parklarda öpüşüp koklaşmak istiyorum. Evlenmemiz olay, boşanmamız olay, her şey olay anasını satayım! Ayrılıklarımı hep kendi içimde yaşadım. Çok fazla dışarıya çıkıp da “Ben ne kadar acı çekiyorum biliyor musunuz?” demedim. Her zaman ayakta kaldım, dik durdum. O yüzden bu hayatı yaşamak gerçekten hiç kolay olmadı.

        "BİR DAHA EVLENMEM"

        -Acaba bir daha evlenir misiniz?

        Hayır, her anlamda bir süre kafamı dinlemek istiyorum. Böyle iyiyim. O kadar mutluyum ki... Samimi söylüyorum erkek dedikleri zaman tüylerim diken diken oluyor. Yani evime gidiyorum, kapımı açıyorum, çocuklarım var, annem geliyor, yemek yapıyoruz, oynuyoruz. Masallar, patlamış mısırlar... Yatağa enine yatıyorum. Hakan’a da (Eratik) saygı duyuyorum. Benim için her zaman kıymetli biri olarak kalacak. Keşke zamanında büyük kızım Gizem’in babasıyla da bu ilişkiyi kurabilseydim. İyi bir dünya kurmaya çalışıyorum. Aynada gördüğüm kadını seviyorum.

        "KÜFÜR ETMEK İSTİYORUM"

        -Hiç maça gidip küfür ettiniz mi?

        Ettim, hiç umurumda olmuyor ne yapayım. Çünkü göğsümü gere gere küfür etmek istiyorum. İnsan bağırıp deşarj olmak istiyor ama ünlü olunca bunları yapmak öyle kolay olmuyor. Tabii ki sinkaflı küfürler etmiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ