Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Esin Övet Kübra'yı izlerken mırıldandıklarım
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Afşin Kum’un aynı isimli romanından uyarlanan, Taylan Biraderler'in yönetmenliğini yaptığı Çağatay Ulusoy'un başrolleri üstlendiği Netflix dizisi "Kübra" yıl izlerken mırıldandıklarım;

        -Tam da memleket sorunu.

        -Gökhan isimli bir gencin geleceği öngörüyormuş gibi mesajlar almasına çoğunluk sorgulamadan, kayıtsız, şartsız inanıyor.

        -Gökhan, "Allah'tan mesaj alıyorum" diyor ve buna da önce kendi inanıyor ve bir şeye sığınmak isteyen topluluğu inandırıyor.

        -Üstelik bu mesajlar akıllı telefona geliyor. Son yılların teknoloji yöntemi ile.

        -Evet çoğunluk sorguluyor ama inanmaktan da geri durmuyor.

        -Aslında çok da fazla uğraşmıyor Gökhan inandırmak için. Sadece bir iki içine doğan hissi, zihninde kurguladığı olayı gelen mesajlarla birleştirip inandırıyor, kendi de hemen inanıyor ve kendisinin seçilmiş kişi olduğuna sarılıyor. Çünkü kendisini farklı hissediyor. Her insan gibi...

        -İstanbul'un arka mahallelerinden birinde yaşayan ve sevdiği kadınla evlenmek için hayatını düzene sokmak isteyen sıradan bir genç olan Gökhan seçiliyor. Çünkü yaraları var. Çünkü ailesi yaralı. Ve o da bir şeylere, birilerine sarılmak istiyor. Ve tam da imdadına "Yapay zeka" yetişiyor. Ve Gökhan'a "Allah'ın kendisiyle konuştuğuna" inandırıyor.

        -Ve bingo!!! Kitleler, topluluklar peşine takılıyor. Hatta ona dokunuyor, dualar ediyor. Allah'a ulaşmak için Gökhan'ın peşine takılıyor.

        -Çağatay Ulusoy’un “Allah ile iletişime geçtiğini iddia eden” Gökhan karakterine hayat verdiği "Kübra"nın aslında anlattıkları çok net. Evet Allah mesaj yolluyor hepimize ve diyor ki; "Size beyin verdim onu kullanın."

        -Ah bu son yıllarda insanları kandıran sanal uygulamalar. İşte "Kübra"da Gökhan'a ilk mesaj; "Sen farklısın" olarak geliyor. Tam da insanlarımızın, hele ki son yıllardaki sosyal medya insanların en ihtiyaç duyduğu cümle!!!

        -Çoğunluk farklı olmak istiyor ve kendini buna inandırmak istiyor.

        -E bir de devreye; din, ahlak işleri girdi mi tamam!

        ***

        Sonuç mu?

        Çağatay Ulusoy, Aslıhan Malbora, Ahsen Eroğlu, Ahmet Mümtaz Taylan, Nazan Keşan, Cihan Talya, Aytek Şayan, Cemalettin Çekmece, Erdem Şenocak'ın rol aldığı "Kübra"yı izlerken boş boş bakmamanızı diliyorum. Çünkü bazı insanlar kendilerine umut olan, inandıran kişilere aşırı ihtiyaç duyuyor. Bir şeye tutunmak istemeleri, güçlü olmak için bir sebep aramaları ve zaaflarının kullanılması çok vahim. Ki maalesef ülkemizde de bu insanlar bir hayli fazla.

        Ki günümüzde ciddi bir "Yapay Zeka" tehlikesi varken "Kübra" tam da bunu anlatıyor. O yüzden bu "Yapay zeka"dan korkmalı mıyız, yoksa gerçeği öğrendiğimizde nasıl hareket edip yol almamız.

        ***

        Dikkat dikkat bu bir uyarıdır!!!

        Gecen Cumartesi akşamı dostlarla yemekte muhabbet ederken aralarından iki kişi; "Hayırlı olsun Karaköy'de açılacak bir ocakbaşına ortak oluyormuşsun" dedi. Ben de hiç üstüme alınmadım önce. Fakat iki kez tekrarlayıp bana seslendiler. Ben de, "Kim bana mı söylüyorsun!" diyerek şaşkın şaşkın iki kez üst üste sorup "Dalga mı geçiyorsunuz, şaka mı yapıyorsunuz" dedim ama yok nafile üstüne basa basa "Evet evet senin adını verdiler" dedi.

        Hatta bana söyleyen kişiler; "Bize mekanı gösterdiler biz de şaşırdık. Özellikle sorduk, senin adını verdiler. Sen oraya ortak oluyormuşsun" dedi.

        Yer Karaköy'de bir yermiş.

        Ama neresi bilmem.

        Ben de şaşkınlıkla masada birlikte olduğumuz on kişiye, "Ooooo hadi bir daha ki, sefere benim haberim olmadan ortak olduğum ocakbaşında sizi ağırlarım" deyip güldüm geçtim.

        Çünkü maalesef çok alışkınım bu tarz şeylere.

        Yıllardır yeme-içme, gezme, tozma haberleri yazdığım, verdiğim için millet benim adımı kullanarak bir şey yapmaya çalışıyor. Ama inanın bu sadece benim de başıma gelmiyor. Benim gibi bu tarz yazılar yazan, haberler veren birçok gazeteci dostumun ortak sorunu.

        Mesela benim ve bizlerin adını vererek restoran, kulüp, otel gibi yerlere rezervasyon yaptırmaya çalışanlar mı dersiniz!

        İndirim isteyenler mi dersiniz!!!

        Birileriyle tanışmak isteyenler mi dersiniz!!!

        İşte ne derseniz deyin ama lütfen bu tarz insanlara da itibar etmeyin.

        Teşekkürler zamanınızı aldım.