Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya BMGK kararlarını takmamanın bedeli
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BM Güvenlik Konseyi’nin kuruluş amacı, II. Dünya Savaşı’nda ortaya çıkan durumun tekrar yaşanmaması, bu kapsamda uluslararası barış ve güvenliği sağlamaktı…

        Bu kapsamda komiteler oluşturuldu; bunlardan biri de Yaptırım Komitesi…

        Komite, uluslararası sorunları çözmede uyguladığı yöntemlerini ekonomik; diplomatik ve askeri yaptırımlar olmak üzere üç gruba ayırdı…

        Bir zorlama aracı olarak diplomatik yaptırımlar, uluslararası hukuka aykırı davranan devleti bu davranışından vazgeçirmeye yönelik…

        Ekonomik yaptırımlar ise diplomatik yaptırımların manevi etkiden öteye gidememesi halinde uygulanması hedeflenen ihracatın kapatılması, ithalatın yasaklanması, para sirkülasyonunun durdurulması gibi kısıtlamaları kapsıyor.

        Askeri yaptırımlar ise BM anlaşmasının 42’nci Maddesi uyarınca, sorunların çözümünde, ekonomik ve sosyal yaptırımlar sonuç vermemesi halinde uygulanmak için oluşturuldu…

        BM Barış Gücü bugüne kadar birçok ülkede aktif rol üstlendi…

        YENİ ÇÖZÜM SUNMAK

        Burada amaç, devletlerin uluslararası arenada da kabul görmüş istenmeyen davranışlarını engellemek, eylemlerine ket vurmak ve hissedilir tehdit engellemekti…

        Çatışmaların engellenmesi üzerine çalışmalarıyla tanınan siyaset bilimcisi Peter Wallensteen ve ünlü sosyolog İmmanuel Walerstein’in makaleleri ve Modern Dünya Düzeni eserinde de vurguladığı gibi, yaptırımlardan hedef, silahlı çatışma çıkmadan veya daha fazla yayılma göstermeden geciktirmek, engellemek, devletlere de askeri güç ile diplomasi arasında yeni bir çözüm aracı sunmak…

        BMGK’NIN 1966’DAN BUGÜNE KARARLARI

        Bu kapsamda BM Güvenlik Konseyi, 1966’dan bugüne onlarca karara imza koydu.

        Bunların en bilinenleri, Güney Rodezya (Zimbabve içinde kurulan devlet), Güney Afrika, Eski Yugoslavya (2), Haiti, Irak (2), Angola, Ruanda, Sierra Leone, Somali ve Eritre, Etiyopya, Liberya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (DRC), Fildişi Sahili, Sudan, Lübnan, Kuzey Kore (DPRK), İran, Libya, Gine-Bissau, Yemen, Güney Sudan, Afganistan, Mali ve İran (Nükleer)...

        IŞİD (DAEŞ), El Kaide ve Taliban’ı da yaptırım uygulanacak örgütler arasında kabul etti.

        Bunlardan bazıları ekonomik ve diplomatik baskıyla çözüldü; bazılarına da doğrudan askeri yaptırım uygulamasında bulunuldu.

        BM Güvenlik Konseyi, son kararını önceki gün İsrail’in Gazze saldırısı konusunda aldı.

        İçinde 14 kez “çocuk” sözcüğünün kullanıldığı karar, BMGK’nın 15 üyesinin 12’sinin oyunu aldı; ABD, İngiltere ve Rusya ise çekimser kaldı…

        YETERLİ SAYIDA GÜN, NE KADAR SAAT EDER?

        Malta’nın önerisi ile kabul edilen Kararın en önemli tarafı Rusya’nın ret edilen teklifindeki gibi bir ateşkes önermemesi…

        Karar, başta bölge ülkeleri olmak üzere batılı ülkelerin de günlerdir dile getirdiği ateşkes yerine, “çatışmalara acil ve uzatılmış insani duraksama” diye tanımladığı belirli bir süre çatışmaların durulmasını kapsıyor.

        Bunu önerininken kaç gün veya saatlik olacağına da hükmetmiyor, “tam, hızlı, güvenli ve engelsiz insani erişim” için, “yeterli sayıda gün” olması gerektiğine vurgu yapıyor.

        Aslında karar sonrası BMGK’nın 5 başat üyesinin temsilcisinin alınan karar ile ilgili sözleri de İsrail’i frenlemeyi ne kadar istediklerini de açığa çıkarıyor.

        ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, “Hamas'ın terör faaliyetlerini kınamamanın hiçbir gerekçesi olamaz. Hamas bu çatışmayı tetikledi" dedi.

        İngiltere'nin BM Daimi Temsilcisi Barbara Woodward, “Bu karar hayat kurtaracaktır… Hamas'ın terör faaliyetlerinin kınanmamasını üzüntüyle karşıladık. Bu nedenle çekimser oy kullandık” açıklamasında bulundu.

        Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia ise "insani boyuta ağırlık verdiği için kararı veto etmediklerini, acil ateşkes çağrısına yer verilmemesinin büyük eksiklik olduğunu" kayda geçirdi…

        Aslında bu noktaya gelinmiş olması da önemli, çünkü BMGK çatışmaların başladığı 7 Ekim’den bu yana ateşkes sağlanması için önüne gelen 4 karar tasarısını veto etti.

        Hem de 193 üyeli BM Genel Kurulu'nda, 121 ülke Gazze'de insani ateşkesin sağlanmasını öngören tasarıya destek vermiş olmasına rağmen…

        “ÇABUK YAP BİTİR…” BEKLENTİSİ

        Peki, ne oldu?

        BMGK kararına karşın İsrail insani ara falan dinlemedi ve dün de Gazze’ye bomba yağdırmaya devam etti…

        Bu durumda ne olacak?

        Şurası açık ki daha ileri ve etkili bir yaptırımı kimse beklemesin…

        Hele ki birçok bazı ülkeler için devreye sokulan Yaptırım Komitesi’nin üç unsurunun uygulanmasına yönelik bir adım da umulmasın…

        Bunun temel nedeni de hem ABD, hem de Avrupa’daki seçimler ve Musevi toplumumun bu ülkelerde baskın olması…

        Bundan dolayı ABD Başkanı Biden ve arkadaşları “dur” demiyor, İsrail’e sadece acele etmesini, işi uzatmamasını öneriyor, “Hemen yap, işi uzatma…” mesajı yolluyor.

        İsrail’i cesaretlendiriyor…

        MAKUL ÇÖZÜME DE YER YOK…

        Bu da ister istemez başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerin geliştirdiği çözüm modellerinin uygulanmasının önüne geçiyor…

        Bunların arasında en makul olarak görülen ve uygulanması için de güçlüklerle bütün engeller aşılan beş günlük ateşkesin ilanıyla kadın ve çocuklar başta olmak üzere 70 İsraillinin serbest bırakılması, karşılığında da İsrail hapishanelerinde tutuklu bir grup Filistinlinin serbest kalması vardı…

        Netanyahu yönetimi bunun Hamas’a nefes aldıracağını ileri sürerek plana yaklaşmadı; Şifa hastanesi altında Hamas’ın karargahını bulacağı varsayımıyla şiddetini arttırdı.

        Görmediği ise çatışmanın kent içlerine girdikçe artacağı ve Tel Aviv’in iddiasına göre 37, gözlemcilere göre de 100 civarında olduğu varsayılan ölen İsrail askeri sayısında patlama yaşanacak olması…

        Gazze’yi bilen ve Hamas’ı tanıyanlara göre İzzettin El Kassam Tugayları gerçek gücünün ancak %15’ini sahaya yansıttı; geri kalanını şehir çatışmaları için tutuyor.

        Dolayısıyla ateşkes istemeyen İsrail’i pek de memnun olmayacağı günler bekliyor…

        Çünkü esir tutulan ailelerin tepkisine, son dönem sahada ölen askerlerin yakınları da ekleniyor…

        HİÇBİR ŞEY OLMAZ…

        Soru ise bu noktada daha da büyüyor…

        İsrail, BMGK kararına rağmen tutumunu devam ettirirse ne olur?

        Soruyu yönelttiğim Uluslararası Ceza Hukuku Profesörü Hüseyin Pazarcı, “Hiçbir şey olmaz…” diye söze girip ekledi:

        “BMGK kararları bağlayıcıdır. Ama uyulmazsa da uyulmuyor… İsrail bu konuda tutumunu sürdürürse tabi ki yaptırım kararları da alınabilir. Ancak başta ABD olmak üzere böyle bir yaptırıma girmeye hangi batılı ülkenin niyeti var? Almanya Filistin destekçilerinin protestosuna dahi tahammül gösteremiyor…”

        Prof. Dr. Pazarcı’ya göre etkili bir yaptırım veya karar beklemek zor…

        Görülmeyen ise İsrail’in bu tutumu karşısında bölge ülkelerinin halklarının tutumu…

        Bugün farklı nedenlerle Hamas veya FKÖ’ye farklı bakış içinde olabilirler; ancak mesele Filistin halkı olunca bu coğrafyada genetik kod haline gelen devin uyanmasını sağlarlar ki, nerede duracağı belli olmaz…

        Çatışmaların bölgeye yayılmasını bugün için zor engelleyen mekanizmalar da işlevsiz hale gelir…