Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı 10 ay sonra yeniden deprem bölgesinde…

        10 aydan fazla zaman geçti.

        Halbuki daha dün gibi…

        6 şubat sabahı her sabah olduğu gibi 6’da çalan telefonumun ekranını gördüğüm anı unutamam… Onlarca cevapsız çağrı, mesaj, e-mail…

        Geçtiğimiz salı sabahı deprem bölgesine doğru yola çıkarken bir anda o anlara ışınlandım. Kargaşa, kaos, keder, kasvet…

        6 Şubat'ın hemen ardından Kahramanmaraş’a gitmiştim. Şehrin merkezindeki enkazları, binaların içinden duyulan çığlıkları, sokaklarda yakınlarının çıkmasını bekleyen o dehşet içindeki yüzleri, acıyı dün gibi hatırlıyorum.

        Geçen hafta ‘hayat deprem bölgesinde nasıl devam ediyor?’ sorusunun cevabını aramak için kameraman arkadaşım Özgür Balaban ile tekrar yollara düştük.

        Kahramanmaraş’tan, Adıyaman’a, Hatay’dan Gaziantep’e ve Nurdağı’na karış karış dolaştık, konteyner kentlere girdik, kalıcı konut projelerini inceledik, Hatay’ın yerle bir olan kadim şehrinin hüzünlü kalıntılarında yürüdük, depremzedelerle konuştuk…

        10 ay sonra yeniden yıkımın merkez üssünde
        10 ay sonra yeniden yıkımın merkez üssünde

        Çok çarpıcı görüntüler ve izlenimlerimizi pazartesi günü 17.15’te Habertürk’te “Nagehan Alçı ile Nasıl Oldu?” programında izleyebilirsiniz.

        Ben burada biraz da gördüklerimden bende kalanları anlatmak istiyorum…

        Ciner Deprem Konutlarında karşılaştığımız hikayeler

        Önce beni en çok etkileyen hikaye ile başlayayım…

        Geçen mayıs ayında Ciner Grubu’nun depremzedeler için Hatay’da inşa ettiği 100 prefabrik konutun açılış törenine katılan gazetecilerden biri de bendim.

        Proje çok güzel tasarlanmıştı, 2 artı 1 evlerin içi için her türlü ihtiyaç düşünülmüş dışarıda ortak yaşam alanları oluşturulmuştu.

        Ancak acaba bu evler gerçekten doğru ailelere teslim edilebilecek miydi? Proje tamamlanıp AFAD’a teslim edilirken aklımda bu soru vardı…

        Bu kez aradan 7 ay geçtikten sonra tekrar gittik Ciner Prefabrik Konutlarına…

        Kapıları çaldık.

        Her çaldığımız kapının ardında öyle hikayeler çıktı ki karşımıza…

        Yaşamayı bırakın dinlemesi bile zor.

        Tekerlekli sandalye gördüğümüz bir evde içeri girmek istedik. 21 yaşında bir genç… Anne, baba ve kardeşlerini enkazda yitirmiş. Kendi çıkmış ama bacakları yok… Teyzesi bakıyor. O güne kesinlikle dönmek istemediği için kimseyle konuşmuyormuş…

        Sonra karşıma dünyalar güzeli bir kız çocuğu çıktı. İsmi Ela’ymış. Benim kızım gibi.

        Yalnız mı oynuyor diye bakınırken annesi geldi. Nalan Delioğlu. Başladı anlatmaya:

        “Depremde eşimi kaybettim. Bir anda dünya başımıza yıkılmaya başladı. 3 yaşındaki oğlumu kaptığım gibi dışarı çıkmaya çalıştım. Sürünerek çıktık. Eşim ve 5 yaşındaki kızım Ela yan odadaydı. Biz oğlumla çıktık ama onları göremedim. Yoklardı. Çok bekledik. Sonra eşimin cansız bedeni geldi. Ela kayıptı. 3 hafta sonra Adana Devlet Hastanesinde buldular. Allah yavrumu bana bağışladı.”

        Bana boncuk gözlerle bakan dünyalar güzeli Ela ölen babasının yanından, enkazdan çıkarılıp tek başına hastaneye götürülmüş demek…

        Sonra Nalan Hanım bizi içeri buyur etti. “Benim eşim ressamdı.” (Duvardaki tabloları göstererek) Beni de çizmişti, durum içeriden onu da getireyim…” (Odasından bir tablo getirdi)

        Nalan Deligöz, 3 hafta sonra bulunan kızı Ela ve ölen eşinin çizdiği portresi
        Nalan Deligöz, 3 hafta sonra bulunan kızı Ela ve ölen eşinin çizdiği portresi

        Nalan Deligöz çocuk gelişim uzmanı, “ben çalışmak, üretmeye devam etmek istiyorum, devlet bana iş versin” diyor…

        Geri kalan 99 evde de Nalan Hanım’ın dramından aşağı kalmayan hikayeler var Ciner Konutları’nda.

        Çok büyük acılar yaşamışlar ama en azından artık güvenli ve huzurlu bir ortamda yeni bir hayata başlamışlar. Ortak alanda çocuklar oynuyor, kadınlar meslek kurslarına devam ediyor. Kısacası hayata tutunmaya çalışıyorlar.

        Yalnızca orada mı…

        Kahramanmaraş’tan Hatay’a kadar AFAD’ın bir çok geçici konut alanını gezdik. Binlerce aile… Havalar soğuk… “Bizi unutmayın, biz hala buradayız” diyorlar.

        Konteyner kentlerde yaşam

        AFAD’ın konteynerları 21 metrekarelik bir alandan oluşuyor, içinde mutfağın olduğu bir oturma alanı, bir yatak odası ve banyo. Televizyon, buzdolabı, klima gibi temel ihtiyaçlar var.

        Bir de Hatay’da gördüğüm Katar’dan gelen konteynerlar var. Onlar 17 metrekare, tek bir oda, banyo, mutfak…

        Gezdiğimiz kadarıyla organizasyon oldukça iyi işliyor. Bir çok konteyner kentte aileler Esenkart uygulamasından yararlanıyor, her ay belli bir para yükleniyor, o para ile marketlerden gıda, giysi ve hijyen malzemeleri alabiliyorlar.

        Ancak temel ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılsa da acılar, kayıplar öyle büyük, öyle telafisiz ki…

        Ama o acıları unutmadan ileriye bakmak, yaraları sarmak gerek…

        O nedenle bu hafta yapılanları görmek ve hatırlatmak istedik.

        Kaç konteyner kent var?

        Bu kentlerde okullar nasıl? Hangi kurslar veriliyor? İnsanlar ne istiyor?

        Kalıcı konut projeleri nasıl ilerliyor?

        Beklentiler neler?

        Tüm bu soruların cevapları bir sonraki yazıda…