Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Polis ihbar noktası geliyor

        Ahmet CİRİK – Zeynep YILDIRIM / AHT

        Emniyet Genel Müdürlüğü, suçla mücadeleyi daha etkin kılmak amacıyla yeni bir proje başlatıyor. “Sırdaş Polis İhbar Noktası Projesi” adı verilen çalışmaya göre her mahalleye yazılı ve sesli ihbar kutusu konulacak. Projeyle ihbar sistemine işlerlik kazandırılarak suçla daha hızlı ve etkin mücadele hedefleniyor.

        İhbarı yapan kişilerin kimliği gizli kalacak. Böylece kimliği açığa çıkacak endişesiyle polise ihbarda bulunmaktan korkan kişilerin güveni kazanılacak. Bu sistem sayesinde, bir suç işlendiğinde, insanlar “Kimliğim tespit edilir mi?” endişesi yaşamayacak. İhbar kutusu projesi, suçu ve suç unsurunu önleyebilir mi? Uzmanlara sorduk. İşte görüşler:

        Eski Emniyet Müdürü Hasan YÜCESAN:

        ‘Avrupa’da araçta sigara içeni bile ihbar ediyorlar’

        Belediyeler işyerlerine böyle kutular koyuyor. Mağazalara da yerleştiriliyor. Bence olabilir, neden olmasın? Vatandaşın doğru, samimi, iyi dileklerini almak, kamu düzenini sağlamak için olur. Kamu düzeni de herkesin kendisine ait düzenidir. Bu düzende her vatandaş kendinde bir sorumluluk hissetmeli, bu duyguyla yaklaşmalıdır. Devletin kanuni güçlerine gereken bilgileri aktarabilmeliler.

        Ancak vatandaşın kimliğinin saklı kalması doğru değil. Neden gizli kalsın? Avrupa’da, Batı medeniyeti ülkelerinde, bu doğal bir hak. Yolda giderken araçta sigara içen vatandaşı şikâyet ediyor. Bu medeniyet ölçüsüdür. İzmaritleri sokağa atıyorlar, bunu birilerinin görmesi ve ülkesine sahip çıkması gerek. İhbar etmeli. Suç işleyeni ihbar etmek medeniyetin ölçüsüdür. Vatandaşlar çekinmeden bu görevini yerine getirmeli. Vatandaşın daha rahat ulaşması için uygulanmış olabilir. Ülke güvencemiz için herkes kendi çöplüğünü temizlemeli.

        Avukat Ergin CİNMEN:

        ‘Yapılanın adı cadı avıdır ve ahlaka aykırıdır’

        Bu uygulamayı bir kere ahlaka aykırı değerlendiriyorum. Özellikle 12 Mart döneminde muhbir vatandaş diye bir tanımlama vardı, onu hatırlatıyor. Herkes komşusuna kızıp çok rahat bir şekilde her yere ihbar edebilecek. Tahmin ediyorum Başbakan’ın “Tava tencere çalan kimseyi yargıya verin” açıklamasından sonra yapılmış olan bir uygulama. Yapılanın adı bir cadı kazanı, cadı avıdır. Uygulama toplumu birbirine düşürür.

        Hukuken diyecek bir şey yok buna ama imzasız ihbarlar olacaktır. Bunlar politik ve sosyolojik olarak Türkiye’de çok yıpratıcı neticeler verir. Dilerim böylesi bir projeyi yürürlüğe koymazlar. Çok yanlış, tarihi bir hata olur.

        Ceza ve Ceza Usul Hukuku Uzmanı-Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan ERDEM:

        ‘Vatandaşları birbirine karşı muhbir haline getirir’

        Hukumuzda ihbarcının kimliğinin gizli tutulmasını gerektirecek özel durumlar var. Mesela kaçakçılık suçlarında, asayişle ilgili terör suçlarında, örgütlü suçlarda... Ama bütün suçlamalar bakımından böyle bir genel yetki öngören yasal bir düzenleme yok. Dolayısıyla ihbarcının kimliğinin gizli tutulmasına ilişkin böyle bir uygulamanın hangi kanuna dayandığını bilmiyorum.

        Özel durumları göz önünde bulundurarak yapılan düzenlemeler bizim hukukumuzda zaten var. Bu uygulamayı genelleştirmek ve herkesi kapsar hale getirmek için bir yasal düzenleme mi düşünülüyor yoksa şu anki mevcut durumda da bu yapılabilir mi onu bilemiyorum. Ama böyle bir uygulamayı meşrulaştıracak yasal düzenlemenin Türkiye’yi nerelere götürebileceğinin şimdiden hesaplanması lazım.

        İhbarı yapan kişinin kimliğinin gizli tutulması çok özel durumlarda olabilir. Böyle bir özel durum olmadan bütün vatandaşları birbirine karşı muhbir haline getirecek uygulamanın çok sağlıklı olacağını düşünmüyorum.

        Eski Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz ÖNEN:

        ‘Uluslararası sözleşmelere aykırı’

        Hangi yetkilerle donatıldığına bakmak gerek. İsimsiz ihbar şekli zaten yargı sistemimizin içinde yer almaya başlamış bir yöntem. Genel hak ve özgürlüklere aykırı, yasa dışı, hukuk dışı bir müdahale olur. Vatandaşları her an suçlu duruma düşürebilecek, yürütmenin muhaliflere karşı tepkili bir şekilde kullanabileceği, yasa dışı, uluslararası imzalanan sözleşmelere, insan hakları sözleşmelerine, temel hak ve özgürlükler sözleşmesine de aykırı bir uygulamadır.

        İstihbarat örgütlenmesi vatandaşı ihbarcılığa teşvik edecek. Vatandaşları birbirine kırdıracak ve bu da son derece tehlikeli bir alan. Temel hakları tehdit edecek bir uygulama olur. Demokratikleşmenin hızlandığı yıllarda en tehlikeli müdahale örgütlenmeli. Ancak siyasi olarak çok tehlikeli alan açıyor. Osmanlı döneminde jurnalcilik konularına emsal oluşturan bir şey olur.

        Avukat Ömer KAVİLLİ:

        ‘Komşu komşunun külüne muhtaç deyimi ortadan kalkar’

        İnsanların komşuluk ilişkilerini bozacak. Özellikle de “Komşu komşunun külüne muhtaç” deyimi ortadan kalkar. İnsanlar arasındaki düşmanlığı başlatacak olması nedeniyle tehlikeli. Bu yönden gözden geçirilmesi gerek diyoruz. Yurttaşlar devletle işbirliği yaptığında başının belaya girebileceğini düşünüyorsa, devlet önce kendine bakmalı.

        Yetkili olan memurlar için önce kendi içlerinde bir düzenleme olmalı. Bu olmadığı için birçok problem çıkıyor. Problemi sanki başka yerlerde çözebilecek gibi bir uygulama olmuş. İnsani ilişkileri bozarak devletin idare edilebileceğini sanıyorlar. Bu doğru bir yöntem değildir. Deneyeceklerse onları kim durdurabilir ki?

        Sosyolog Çiğdem KAĞITÇIBAŞI:

        ‘İnsanlara polise, savcılığa gitmek zor geliyor’

        İnsanlara polise, savcılığa gitmek zor geliyor. Örneğin cinsel istismara uğrayan gençler, çocuklar yaşadıklarını anlatmaya çekiniyorlar. Bu yüzden şikâyet edemiyorlar. O bakımdan düşünüldüğünde faydalı olabilir. Ama olumsuz tarafları da olabilir. İstismar edilebilir ve herkes birbirini ihbar eder. Bu projenin içyüzünü ve teferruatını anlamak lazım. Ne şekilde düşünülüyor, ne şekilde yapılacak, yurtdışındaki uygulamalar nasıldır? Uygulaması nasıl olacak, ona bakmak lazım.

        Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mine ÖZAŞÇILAR:

        ‘Özellikle cinsel suçların açığa çıkması için önemli’

        Suçun önlenmesinde en önemli konulardan biri suç haritalarının çıkarılmasıdır. Suç haritalarının çıkarılması için de resmi suç istatistiklerinin sürekli ve gerçeği yansıtır olması gerekmektedir. Suçta siyah sayılar olarak adlandırdığımız rakamlar, ihbar edilmeyen gizli kalmış suçları temsil etmektedir.

        Özellikle cinsel suçlarda daha çok rastladığımız siyah sayıların açığa çıkması yani suç istatistiklerinde kayıtlı olması için ihbar mekanizmasının etkin bir biçimde çalışması gerekmektedir. Suç önleme çalışmaları için yasalarca suç olarak tanımlanmış her türlü suçun ihbar edilmesi oldukça önemlidir.

        İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Ümit EFE:

        ‘Toplumun muhbirleşmesine yönelik bir çalışma’

        Temel olarak toplumun özgürleşmesi, demokratik hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, polisin halktan yana bir tutum alması konusunda ciddi zedelenmeler söz konusu olmuştur. Polise tanınan yetkiler, halka karşı bir şiddet konsepti olmuştur. Gezi olaylarında da net olarak görüldü. Bu nedenle insan hakları açısından bozuk bir iletişim söz konusudur.

        Bütün bunların kamu vicdanında söz konusu olmadan, haklar güvence altına alınmadan toplumun muhbirleşmesine dönük çalışmalar kabul edilebilir değildir. Öncelikle polisin uyguladığı şiddet kaldırılmalıdır. İşkence yapanlar ödüllendirilmektedir. Bu yanlıştır. Kamu vidanını rahatlatacak adli ve hukuki önlemler alınmamıştır. Bunlar düzenlenmelidir.

        Hukukçu Doç. Dr. Yılmaz YAZICIOĞLU:

        ‘Kimlik bilgisinin olması gerekir’

        Kesinlikle hukuk devletine aykırı değerlendiriyorum. Elbette ki Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat olarak bilgi toplamak adına işlemler yapabilir ama herhangi bir ihbarı değerlendirebilmek için o ihbarın ayrıntılı bilgi vermesi gerekir. Ayrıntı iki uca delalet eder. Bunlardan bir tanesi konuya ilişkin bir detay bilgisi verilmesi, ikincisi ise kimlik bilgisini vermesidir. Yani her ikisinin de bulunması gerekir.

        Herhangi bir somut delil içermeyen olaylarda emniyetin işlem yapması mümkün değildir. Mahallelere kutu da koyabilir, sıkıntı yok. Bütün mesele soyut bilgiler üzerine emniyetin kendini yetkili sanmasıdır. Aslında hukuk devletinde yargının görevi de bunu denetlemektir.

        Doç. Dr. Ali Kemal YILDIZ:

        ‘Makul bir proje, yapılabilir’

        Proje makul, bana göre yapılabilir. Burada bir sorun görmüyorum. Polise şimdi de bir telefonla ihbarda bulunulabiliyor. Bunun aksine tüm Türkiye için sıkıntı olan şey, polisin böyle ihbarları nasıl değerlendireceği. Yani polis Avrupa ülkelerinde de bu tür ihbarlara yönelik çalışmalar yapıyor.

        Suçla mücadele açısından bu önemli. Bu noktada ihbarlar isimsiz oldukları için güvenilirlikleri de o derece zayıf olacaktır. İnsanlar şaka yapmak için dahi ihbar yapacaktır. Şu durumda bile şahit oluyoruz. Polisin bu ihbarları çok iyi bir denetimden geçirip her ihbarı ciddiye almayacak sistemi kurması gerekiyor.

        Siyaset Sosyoloğu Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY:

        ‘Emniyet kendine yük almış olur’

        Demokrat ülkelerde yurttaşlar suçlu olan bir insanın suçlu olduğu ya da şüpheli olduğunu söyleme medeni cesaretine sahiptir. Bu uygulama, denetim toplumu dediğimiz örneği gösteriyor. Ayrıca bu şekilde emniyet kendine yük almış olur. Çünkü selam vermedi diye ihbar edenler, kirasını yatırmadı diye ihbar edenler olacaktır. Ara dönemlerde bu örnekleri çok gördük.

        O yüzden herkesin birbirinden çekindiği korktuğu bir toplum haline gelme ihtimali var. Bu projenin arka planda nasıl işleyeceği, enformasyon akışının nasıl olacağı tartışılabilir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ