Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Ne söylüyorsan öyle yaşa, İnsan Davranışları, İnsan Psikolojisi

        Güneş AKSÜS / HT MAGAZİN

        Hızlıca zayıflamak ve uzun süre zayıf kalmak istiyoruz. Yemek istiyoruz ama kilo almak istemiyoruz. Aç kalmamak istiyoruz ama yemek pişirmek istemiyoruz. Sağlıklı beslenmek istiyoruz ama çok vakit alsın istemiyoruz. Fit olmak istiyoruz ama koşmak istemiyoruz. Çok mutlu olmak istiyoruz ama mutlu etmiyoruz.

        Bazen farkında olmadan istediklerimize uygun olmayan şeyler söylüyor, yapıyor ve bekliyoruz. Geçen gün gelen anne-kız, kendilerini değil birbirilerini anlatmaya başladılar. Annesi; “kızının ne kadar abur cubur varsa yediğini, evdeki yemeklerden hiç yemediğını, iyi beslenmediğini, kendine bakmadığı, yeni nesilin böyle umursamaz olduğunu, spor yapmayı bırak, koltuktan bile kalkmadığını, sabah uyanamadığını, gece uyumadığını” anlattı. Kızı ise; “annesinin onu hiç anlamadığını, evde yemek pişirmediğini, pişirdiği yemekleri hep oflaya puflaya pişirdiğini, dövecekmiş gibi önüne koyduğunu, masada kimsenin bunları yemek istemediğini, zaten çok az çeşit yaptığını, arkadaşlarıyla özgürce yediğini, spor yap diye sürekli söylendiği halde kendisinin arabadan hiç inmediğini, merdivenden çıkmadığını, çok fazla tuz kullandığını, sigara içtiğini ve bırakamadığını, kafasına göre vitaminler aldığını ve bunun doğru olmadığını” söyledi. Bazen kendimi grup terapisinde sandığım oluyor. Bu iki bireyin anlattığı şeyler o kadar önemli ve değerliydi ki; ikisi de belki de farkında olmadığı ama yaptıklarını birbirlerinden dinleyince şaşırdılar. Ya umutsuzluğa kapıldılar. Neden bu böyle diye?

        Aileden de olsak, anne-kız, baba-oğul, iki kız kardeş veya karı-koca. Birbirimizi eleştirmeden önce bir durup bakalım. Neden eleştiriyoruz? Biz bu konuda çok mu iyiyiz? Başkasının hayatına çocuğumuz bile olsa ne kadar karışma hakkımız var? Var ise bu nasıl olmalı? Yapma etme deyince oluyor mu? Ya da bir davranışın değişimi neden zor? Yoksa huylu huyundan vazgeçmez mi?

        Bütün bu soruları Psikolog Şeyma Çavuşoğlu’na sordum...

        Söz konusu insan ve davranışı olunca genel, kesin ve tek bir şey söylemek çok zor, dolayısıyla burada söyleyeceklerim de aslında bu nedenlerden bir kısmını açıklıyor bence.

        Son sorundan başlayacağım. Davranışlarımızı değiştirebiliriz, yani huylu huyundan vazgeçer vazgeçmesine de, sadece davranışlardan oluşmadığını fark ettiğinde. Biraz bilmece gibi oldu ama söylemek istediğim toplum olarak duygu ve düşüncelerimizin farkında olmadığımız, odaklandığımız tek şey davranışlar. Duygularımızı konuşmuyoruz. Örneğin sağlıklı beslenme kararı alıyoruz, yiyeceğimiz ve yemeyeceğimiz şeylerin uzun bir listesi, gün sonunda da baktığımız tek şey davranış. Bence duygularımızı yok saydığımızda davranışımızın değişmesi de daha zorlaşıyor.

        Benzer şekilde bir kişi ile iletişim halinde olduğumuzda da odaklandığımız şey genelde ne hissettiğimiz, ne düşündüğümüz değil, onun davranışları oluyor, e tabii hal böyle olunca da konuştuğumuz şey de onun davranışları oluyor.

        Anne-kız arasında yaşanan durum da aynı aslında. Sadece davranışları konuşuyoruz, “Niye bu saatte yemek yiyorsun, hep abur cubur yiyorsun, hiç hareket etmiyorsun, benimle hiç ilgilenmiyorsun, ne zaman gelsem bilgisayarın başındasın, hep arkadaşlarınla görüşüyorsun” gibi. Bu iletişim tarzı hayatımızın her alanında var. Farkındaysan bu cümlelerin hiçbirinde bir duygu ifadesi yok.

        Kendi cümlelerimizde biz yokuz. “Sen kilo alınca senin sağlığın için endişeleniyorum” demek yerine “Hep abur cubur yiyorsun” diyerek kendimizi anlatıyoruz. Sadece davranışlardan yola çıkarak genelleme yaptığımızda da bir süre sonra niyetimiz bu olmasa da eleştirmeye başlıyoruz. Kendimizle ya da bir başkasıyla kurduğumuz iletişimde sadece davranışlara odaklanmak yerine duygu ve düşüncelerimizi de fark ettikçe, ki bu kendimizi daha iyi tanımak ve ifade etmek demek, istemediğimiz davranışları değiştirmenin daha kolay olacağını düşünüyorum. Bunun için de hayatımızda birkaç soruya yer açmak yeterli. “Şu an ne hissediyorum, bu bana ne hissettirdi, bu olunca nasıl hissedeceğim?” gibi. Bu durum da başkasının hayatına müdahale etme sorununu otomatik olarak çözüyor. Çünkü kendi duygularını fark edebilen biri karşısındakinin duygularını da fark eder ve sınırları daha kolay belirler.

        Bence tüm bu sorunları çözebilmenin püf noktası hayatımızda duygulara yer vermek, sadece davranışlara değil, davranışlarımız değişirken değişen duygularımızı da fark ettirmek. Özetle; “Ne hissettiğini fark et, öyle yaşa.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ