Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Ruha inen büyük darbe: Travma

        Ceyda ERENOĞLU/GAZETE HABERTÜRK

        Hayat normal akı- şında ilerlerken aniden meydana gelen ve yaşamımızı altüst eden olaylar girdi hayatımıza. Ne oldu bize? Niye gözlerimizden kaygı ve endişe okunuyor? Kalbimiz neden sıkışıyor? Güvenlik duygumuz nasıl oldu da bu denli sarsıldı? Dehşet, korku, endişe ve çaresizlik duygularına neden olan kanlı terör eylemleri ve darbe girişimi hepimizi başka insanlara dönüş- türdü sanki. Toplumsal bir travma yaşadığımız açık. Peki nedir travma? Kişi gerçek bir tehditle karşı- laştığını algılamış, fiziksel açıdan zarar görmüş veya tanık olmuş, bu sırada aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissetmişse bu durum o kişi için “travmatik” olarak tanımlanıyor. Daha açık anlatalım... Bir olayda kişinin yaşamına, vücudunun bütünlüğüne ve yakınlarına bir tehdit söz konusu ise bu durum, yaşayan kişi için “travma” anlamına geliyor. Travma aynı zamanda kişinin dayanabileceğinden fazla baskıya maruz kalması sonucu da ortaya çıkabiliyor. Psikiyatri Uzmanı Mahir Yeşildal, travmayı “Ruha inen büyük bir darbe” olarak tanımlıyor.

        TRAVMA HERKESİ FARKLI ETKİLİYOR

        Bir olayın travmatik etkiye neden olup olmaması kişinin bu olayı algı- layış biçimine bağlı bulunuyor. Aynı olayı yaşamış bireylerin bazılarında “travma sonrası stres bozukluğu” ve “depresyon” gibi hastalıklar ortaya çıkarken bazılarında hiçbir olumsuzluğun yaşanmaması bu nedenden kaynaklanıyor. Trafik kazaları, terör olayları, canlı bombalar, işkence, darbe, tecavüz, şiddet davranışı gibi insan eliyle oluşturulan yaşantılar ile deprem ve sel gibi doğal felaketlerin yanı sıra ölümcül bir hastalık, sevilen birini kaybetme gibi durumların travmatik etkileri göz önüne alındığında, dünyada yaşayan her insanın günlük yaşamında travmaya uğrayabileceği görülüyor.

        EN ÇOK GÜVENDE OLMA DUYGUMUZ ZEDELENİYOR

        Travma en çok iç dünyamızın temel ihtiyaç- larından olan “güvende olma” duygumuzu zedeliyor. Doğal ihtiyaçlarından sonra insan en çok güvende olmaya ihtiyaç duyuyor. Travma sonrası kişide şok ve şaşkınlık hali, üzüntü, çaresizlik hissi, umutsuzluk, korku, endişe ve suçluluk duyguları görülüyor. Bazılarında aşırı sinirlilik ve hareketlilik ortaya çıkarken bazı- ları donakalıyor. Travmatik bir olay sonrası insanların ya amaçsızca sağa sola koşuşturduğu ya da başlarını ellerinin arasına alarak çaresizlik sergiledikleri dikkat çekiyor.

        YAŞAMDAN ZEVK ALMAMA HALİ

        Travmaya yol açan olay sonrasında kişi başına gelenlere inanamıyor, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu, keyifsizlik, mutsuzluk, hayattan zevk alamama gibi belirtiler gösteriyor. Bu dönemde baş ağrısı, kaslarda gerginlik, mide yanması, hazımsızlık, iştahsızlık, sürekli bir yorgunluk hali ve uykusuzluk da görülebiliyor. Bir süre sonra kişinin çevresinden uzaklaşıp yalnız kalmak isteyişi göze çarpıyor. Bu kişiler işe gitmek istemiyor, ev işlerini yapamıyor, konuşmaktan bile kaçınır hale geliyor. Travma sonrası ortaya çıkan bu belirtiler psikiyatrik bir hastalığa işaret edebileceği için profesyonel destek alınmaması halinde ortaya intihar düşünceleri bile çıkabiliyor. Uykusuzluk, kâbus görme, travma anını yeniden yaşama, kolay irkilme, sinirlilik gibi şikâyetler travmaya maruz kalan çoğu kişide görülse de etki süreleri farklı olup bazılarında aylarca bazılarında ise yıllarca sürebiliyor.

        OLAY YERİNE GİTMEK İSTEMEZLER

        Peki ya son dönemde hepimize “Ben buradayım” dedirten terör saldırıları ve darbe girişimine maruz kalıp tanıklık edenlerin yaşadıkları? Yeşildal, “Travma sonrası kişinin gözüne o anla ilgili görüntüler gelir. Kişi çevresindeki cesetleri, yardım çığlıklarını, başına gelenleri unutamaz” diyor ve devam ediyor: “O anki gibi sıkıntı duyar, nefes alamaz ve çarpıntı sorunu yaşar. Olay yerine gitmek istemez, travmayı hatırlatan kişi ve eylemlerden uzak durmaya çalışır. Ankara patlaması ve sonrasında meydana gelen eylemlerin ardından pek çok kişinin toplu taşıma araçları, kalabalık meydanlar ve alışveriş merkezlerinden uzak durmaya çalışması da bunun örneklerindendir.”

        KÜÇÜKLERDE ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK HİSSİ OLUŞUYOR

        Ortaya çıkan güvensizlik nedeniyle artık huzur bulmanın mümkün olmadığına dikkat çekiliyor. Meydanda patlama oldu diye kimse meydana gitmemeye başladığında terörü bir iletişim stratejisi olarak kullanan örgütlerin pompaladığı korku gazı ile zehirlenen zihinler, sosyal medyadaki bazı yanlış ihbar yaygaraları nedeniyle travmalarına teslim olmaya başlıyor. “Evde bile güvende değilim” hissi sonucunda sokaklar tenhalaşıyor, işyerine gitmemek için rapor almalar ve izin kullanmalar artıyor, aileler çocuklarını okula göndermek istemiyor. Ebeveynlerinin yaşadığı dehşeti gören çocuklarda öğrenilmiş bir çaresizlik hissi oluşuyor ve istense bile dünyanın artık güvenli bir yer olmadığı inancı pekişiyor. Hayalperest yurtdışına yerleşme planlarına ise her şeyden elini eteğini çekme isteği eşlik ediyor.

        MAFYATİK YAPILANMALARDAKİ ARTIŞA DİKKAT!

        Toplumsal travmaya duyulan öfkenin sağlıklı şekilde kontrol edilememesi sonucunda ‘tahammülsüz’ insanların sayıları artıyor. Bunun yansımaları trafikte, kuyruklarda, sokakta, evde, işte, okulda sürekli bağırıp çağıran insanlar olarak görülüyor. Uykusuzluk ve keyifsizliğin desteklendiği bu öfke kontrol probleminin aile içinde şiddete bile neden olabileceği belirtiliyor. Bazı bireyler yaşanan travmayı unutmak veya etkisini hafifletmek için alkol ve uyuşturucu maddeye yöneliyor. Travmatik bir olaya maruz kalmış topluluklar, maddi ve manevi olarak yaralanıyor. Travma görmezden gelindikçe, normalleştirildikçe ve travmaya yol açan nedenler ortadan kalkmadıkça bu yara nesilden nesile aktarılarak büyüyor. Böylelikle toplumsal ve bireysel belleğimize yazılan travma, hakikat ve adalete olan inancımız ile toplumsal dayanışma ve birlikte yaşama gücü- müzü zayıflatıyor. Adalete olan güvenin sarsılması ise mafyatik yapılanmaların önünü açıyor.

        KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

        Kadınlarda travmaya bağlı psikolojik problemler erkeklerden daha sık görülüyor. Yakın geçmişte bir yakınını kaybettiği ya da boşandığı için duygusal olarak kırılganlığı olanların, psikososyal desteği zayıf olup yalnız yaşayanların riskleri daha fazla oluyor. Bu süreçte kronik psikiyatrik hastalığı olan bireylerin hastalıklarında da artış görülüyor. Örneğin panik atak tedavisi görüp aylardır atak geçirmeyen kişilerde atakların ani şekilde yeniden ortaya çıktığı, uzun süredir kendini iyi hisseden bir şizofreni hastasında ise “sesler duyma” türü şikâyetlerin başladığı belirtiliyor.

        AİLELERE ÖNERİLER

        -Çocuğunuza yaşanan olaylarla ilgili olarak, “Sen anlamazsın” demek yerine anlayabileceği düzeyde bilgi verin.

        -Çocukların olayla ilgili ne hissettiklerini ifade etmelerini sağlayıp onları susturmayın. Eğer konular hakkında karşılıklı oturarak ve zaman ayırarak konuşursanız değer gördüğünü anlayan çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini sağlarsınız.

        -Çocuğunuzla daha fazla ve kaliteli zaman geçirip fiziksel temas kurun. Akşam yemeklerini birlikte yemek, yemek sonrası oyun oynamak, birlikte resim yapmak gibi etkinlikler, ona daha çok zaman ayırma yollarıdır.

        -Onu sürekli koruyacağınız yönünde mesajlar verip güven duygularını güçlendirin.

        -Sıkıntılarının arttığını gördüğünüzde mutlaka bir uzmana götürün. (Travmatik olaylardan etkilenen çocuğun davranışlarını kontrol edememesi çok normaldir. Çocuğunuza davranışlarını kontrol altına almayı öğrenebilmesi için net ama sert olmayan uyarılarda bulunun. Davranış değiştirme amaçlı oyun ve hikâyelerle istenmeyen davranışları kontrol altına almayı öğretebilirsiniz

        BÖYLE SAKİNLEŞİN

        -Yasınızı yaşamak için kendinize izin verin.

        -Öz bakımınızı, uyku düzeninizi ve yemek alışkanlıklarınızı ihmal etmeyin.

        -Travma sonrasında doğru bilgi kaynaklarından rahatsızlığınızla ilgili bilgi alın.

        -Yalnız kalmayın. Akraba ve arkadaşları- nızdan yardım almaktan çekinmeyin.

        -Spor yapın.

        -Günlük hayatta sorumluluk almaktan çekinmeyin.Yardım kuruluşlarının faaliyetlerine katılarak travmanın diğer mağdurlarına yardım edin.

        -Güçlü ve pozitif yönlerinizi ön plana çıkarın.

        -İhtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız bir psikiyatr ya da psikologdan destek alın.

        BU BELİRTİLER ÖNEMLİ!

        -Olayı yeniden yaşama hissi ve tekrar tekrar hatırlama.

        -Geriye dönüşler yaşama, kâbuslar görme.

        -Kişinin olayın geçtiği yer ve olayı anımsatacak kişi ve konulardan kaçınması, travmasını konuşmak istememesi.

        -Sese karşı duyarlılığın artması, en küçük gürültüye bile irkilme ile tepki verme.

        -Uykuya dalma ya da uykuyu sürdürmede güçlük.

        - Öfke, tahammülsüzlük, sinirlilik.

        -Keyifsizlik, mutsuzluk, hayattan zevk alamama.

        -İştahsızlık, kilo kaybı.

        -Başkaları tarafından anlaşılmadığını düşünme.

        -Konsantrasyon ve dikkat güçlüğü.

        -Her şeyden şüphelenme, paranoya.

        -İşe gitme ve çalışmada isteksizlik

        EN ÇOK TANIK OLANLAR ETKİLENİR TRAVMADAN

        en çok travmayı bire bir yaşayanlar, tanık olanlar ve kıl payı kurtulanlar etkileniyor. Ayrıca olaya müdahale eden polisler, itfaiye görevlileri ile sağlık çalışanları da risk altında bulunuyor. Travmatik bireyin yakın arkadaşları ve ailesi de etkilere açık olabiliyor. Toplumsal travmalar o şehirde hatta ülkede yaşamayanları bile etkileyebiliyor. Bu konuda en fazla riske sahip olanların geç- miş hayatlarında benzer travmalara maruz kalmış kişiler olduğu belirtiliyor. Son olayın, özellikle 12 Eylül ve 28 Şubat’ı yaşayanlar üstünde daha büyük bir travmatik etkisi olduğuna dikkat çekiliyor.

        ÇOCUKLARA DİKKAT!

        Çocukların terör olaylarından yetişkinlere göre daha farklı ve daha fazla etkilendikleri belirtiliyor. Çünkü çocuklar yaşları gereği; kaygı, korku ve güvensizlik hissini büyüklerinden daha çok yaşıyor. Çocuğun yaşı ve mizacı, verebileceği tepkiyi ve ona yaklaşımı belirlemede büyük önem taşıyor. Bu süreçte küçükler, kendilerine “Ölüm ne demek?”, “Bize de böyle mi olacak?” gibi o güne dek hiç yüzleşmedikleri sorular sormaya başlıyor. Bazı çocuklarda ise anne-babalarına bir şey olacağı ve onlardan ayrı kalacakları korkusu gelişiyor.

        ETNİK GRUPLARA SALDIRILARDA ARTIŞ OLABİLİR

        Din ve ırk gibi aidiyetler nedeniyle ortaya çıktığı düşünülen saldırılarda sağduyulu bir dil kullanılmadığında o örgütle aynı din, kıyafet veya dile sahip olup ortak paydaları olmayan insanların travmatize edilmeleri dikkat çekiyor. Darbe sonrası bazı etnik ve mezhep gruplarına yönelik saldırılara karşı dikkatli olmak gerekiyor. Toplumda biriken öfkenin bu alana yansımasının engellenmesi çok önemli bulunuyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ