Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Arı da hayvan ayı da nasıl kıyaslarsınız?

        GAZETE HABERTÜRK / HT PAZAR / FÜSUN SAKA

        Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın adını herkes bilmeyebilir. Yani Cem Yılmaz ya da Okan Bayülgen kadar ünlü değil ama çok iyi bir göğüs hastalıkları uzmanı. Alerji ve astım konusu ondan sorulur. Hocanın başarıları tıp alanı ile sınırlı değil; ut çalıyor, karikatür çiziyor, hikâyeler yazıyor ve 2008 yılında emekli olduğundan bu yana da serbest yazarlık yapıyor. Kısaca çok renkli bir âdem kendisi. “Âdem” diyoruz çünkü bu onun tanımı. Ve bir keşfi bulunmadığı yani deha olmadığı için sıradan erkekler arasında yer alsa da “Ben bir bilim travestisiyim” başlıklı yazısıyla son haftalarda gündeme oturduğu da bir gerçek. haberturk.com’un yazar kadrosuna katılan Prof. Dr. Küçükusta’yla kadın ve erkek olmanın farklarını konuştuk...

        ***“Ben bir bilim travestisiyim” başlıklı bir yazı yazdınız. Bu başlık, “bilim kadını” titrine tepkiydi sanırım. Neden karşısınız “bilim kadını” tanımlamasına?

        -Daha önce, “Ben bir bilim adamıyım” başlıklı bir yazı yazdım ama kimse okumadı. Yazının ilgi çekmesi için başlık ve fotoğraf önemlidir. Açıkça söylemek gerekirse meseleye dikkat çekmek için böyle bir başlık verdim yazıya. Siz de gazetecisiniz bilirsiniz bu işleri.

        BİLİM TRAVESTİSİYİM

        ***“Köpek insanı değil de insan köpeği ısırırsa haber olur” örneğini mi kastediyorsunuz?

        -Aynen öyle. Kitapları da kapak sattırır mesela. Başlık önemlidir. Başlığı gören yazımı okudu.

        ***“Bilim travestisiyim” ne demek?

        -Bu her tarafa çekilebilecek bir söz. Cinsel tercih belli eden bir kelime.

        ***Travesti sanılmaktan korkmadınız mı böyle bir başlık atarken?

        -Korkmadım, hatta böyle bir şey olacağını da tahmin ettim. Bir internet sitesine “Prof. Küçükusta travesti olduğunu açıkladı” diye haber oldum. Bu herkesin çektikçe uzatabileceği bir konu.

        ***Bu başlığı sırf yazınız okunsun diye attınız yani. Okunmak için reklam ihtiyacınız mı vardı?

        -Reklama ihtiyacım yok ama insan yazısının okunmasını istiyor. “Ben bir bilim travestisiyim” habertürk.com ‘da yayınlanan ilk yazımdı. Bu çıkışımdaki amaçlardan biri de Türkçe’ye yerleşmiş kelimelerin değiştirilmesine tepkimi belirtmekti. Herkesin bildiği anladığı kelimeler var. Mesela “imkân” yerine “olanak” deniliyor. Herkesin aynı şeyi anladığını düşündüğüm “bilimadam” ı kelimesi için de bu geçerli.

        “ÂDEM” ADAM DEMEK

        ***“Bilim kadını” denilmesi neden rahatsız edici olsun ki? Ben bu tanımdan bilimle uğraşan kadını anlıyorum.

        -Bugüne kadar hep “bilim erkeği” denseydi haklısınız ama şimdiye kadar “Bilim adamı” denilmiş. Bu neden değiştirilsin ki. Âdem “Adam” demek. Biliyorsunuz Havva’da Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldı. Böyle bir efsane var. Yani adam herkesi kapsayan bir kelime. Adam kelimesinin karşılığı insan. Birine “Adam ol” dediğinizde onun karakterini kastedersiniz. “Şu işin adamını bulun” denildiğinde de o işi iyi yapan kişiyi bulmaktan bahsedilir. Bu durumda “bilim kadını” demek garip geliyor bana, çünkü toplumda bazı kişiler var ki, kendilerini ne kadın ne erkek olarak kabul etmiyor.

        ***Kim onlar eşcinseller mi?

        -Evet yani bu kişiler de cinsel tercihleri farklı diye kendilerine başka isimler verebilir. Kendi özelliklerini toplumda tanıtmak istedikleri için her türlü reklama başvurmak isteyebilir “Ben bilim lezbiyeniyim” diyebilir mesela. Bunu söylemek istedim. “Devlet adamı” deniliyor, hiç “devlet kadını” denildiğini duydunuz mu?

        ***Eskiden devlette çalışanların çoğu erkek olduğu için olabilir mi?

        -Olabilir tabii.

        BEN SAYMADIM AMA BİRİ SAYMIŞ BUGÜNE KADAR SADECE 10 KADIN NOBEL ÖDÜLÜ ALMIŞ

        *** Sizin meseleniz sadece Türkçe’ye yerleşmiş kelimelerin değiştirilmesine tepki değil gibi. Kadın ve erkek arasındaki farkı da ele alıyorsunuz değil mi? Mesela “Nobel alan kadın sayısı çok az” diyorsunuz.

        -Bakın ben bunun sadece fark olduğunu söylüyorum. Tabii ki, Nobel alan kadın var ama sayıları gerçekten çok az. Ben saymadım kaç kadının Nobel Ödülü aldığını ama biri saymış, 10kadın ödül almış sadece.

        ***Ödül alan erkeklerin sayısının çok olması daha zeki olduklarını gösterir mi sizce?

        -Bu aradaki sadece bir fark. İyi ya da kötü değil. Mesela kas gücüne bakınca erkekler önde ama bence bu bir üstünlük değil. Bununla övünmediğim gibi övünenleri de yadırgarım. Bu, insanların yaratılışlarından gelen bir fark. Kadınlar da daha uzun yaşar mesela. Zekâ yaradılıştan gelir çok çalışarak süper zeki olamazsınız. Herkes Beethoven olamaz. Mozart, Rahmaninov, Çaykovski gibi bir kadın var mı. “Dünyanın yakından tanıdığı 10 kadın ressam sayın” desem sayabilir misiniz? Oysa, Rembrandt, Cezanne, Van Gogh gibi onlarca ressam sayarsınız. Keza kadın filozof da öyle. Erkekler ve kadınlar arasındaki bu fark deha bazında. Bunu kadınların bastırılmış, ikinci sınıf vatandaş olmalarıyla açıklamak mümkün değil.

        ***“Erkekler daha zekidir” diyorsunuz yani?

        -“Erkekler deha bazında daha zekidir” diyorum. Mesela kadınlar da standart işleri daha iyi yapar. Dikkatleri, görevlerine bağlılıkları gibi nedenlerle kadınlar erkeklerden daha iyi ve verimli çalışır. Ama iş deha, yaratıcılık gerektiriyorsa; tablo farklı. Tarih erkeklerin çok çok önde olduğunu gösteriyor.

        ***Bu eşitsizliğin nedeni ataerkil düzenin sürmesi yüzünden olabilir mi?

        -Kısmen olabilir. Ama tek sebebin bu olması asla mümkün değil. Kadınların bastırılmış olması durumu açıklayan yardımcı, kolaylaştırıcı bir sebep olabilir ama her şeyi de bununla izah etmek mümkün değil. Arı da hayvan ayı da, ikisini nasıl kıyaslarsınız.

        ***Siz işveren olsanız kadınlara ancak belirli pozisyonlarda şans tanırsınız diye düşündüm. Yanılıyor muyum?

        -Mesela ben gazetede yayın yönetmeni olsam kadınlara daha çok şans verir, onlarla çalışmayı tercih ederdim. Çünkü gazeteciliği erkekler kadar hatta onlardan daha iyi yapan sayısız kadın var. Ama iş deha meselesine gelince erkekler üstün, bu bilinen bir gerçek. Kadınlar bu durumdan neden huylanıyor, anlamıyorum.

        ***Belki müzisyen, ressam yok ama bir sürü kadın yazar var.

        -Var ama bir Shakespeare var mı? Tolstoy gibi Dostoyevski gibi bir kadın yazar yok. Romanların kahramanları kadınlar olsa da yazanlar erkek. Ben saymadım ama biri saymış bugüne kadar sadece 10 kadın Nobel Ödülü almış

        ‘EŞİM BENİ DAİMA ELEŞTİRİR’

        *** Evlisiniz sanırım, bu yazıyı eşiniz nasıl değerlendirdi?

        -Eşim okuyanların yazımı anlamadığını söyledi. Beni daima eleştirir oysa. Ama bu defa, “Seni eleştirenler söylemek istediğini anlamıyor” dedi.

        *** Yazınızda kadın ve erkeğe bakışınız çok net görünüyor bence.

        -Diyorum ki, kadın ve erkek bambaşka yaratıklar. Başkalıklar üstünlük ve övünme kaynağı olmamalı.

        *** Birinin yaratıcı diğerinin uygulamacı olduğunu söylüyorsunuz ama...

        -Evet, elimizdeki rakamların da bunu gösterdiğini söylüyorum. Romancı, ressam, müzisyen hepsi öyle. Yaşam biçiminin mutlaka etkisi vardır ama bunu sosyolojik olarak kadının baskılanmasıyla açıklamak, “Kadın gözüyle taraflılıktır ve bir şey kazandırmaz” diyorum. “Kadının da dâhi olduğunu ispat eden rakamlar gösterin” diyorum.

        ***Ben sizin yerinizde olsam zekâ seviyemin eşit olmadığı biriyle yaşamak istemezdim.

        -Ama standart insanlar da bu fark yok, dehalar da var. Standart hayatta kadınlar, işlerini daha iyi yapıyor.

        ***Kadınların erkeklere üstünlük gösterdiği alan var mı?

        -Yaratıcı oldukları bir alan gelmiyor aklıma ama kadın sezgisi daha kuvvetli. Muhakemeleri daha iyi. İşlerini daha titiz yapıyorlar.

        ***Yazınıza başlığı veren eşcinsellere gelirsek neler söyleyeceksiniz?

        -Eşcinseller de sanatta daha yaratıcı. Pek çok örnek de var. Bizim “Erkek” diye bildiğimiz bazı yazarlar mesela Dostoyevski de eşcinselmiş.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ